• OKEY MASASINDAN YÜKSELEN SESLER!..

      Her gün dört kişi olamıyoruz. Zar-zor haftada bir, bilemedin iki gün buluşabiliyoruz. Bugün ekip sağlam, bahçedeki ağacın gölgesinde okey oynuyoruz. Yancılarımız yok, çok şükür. Beşinci arkadaşımız Kadir, yan masada cebinden çayını yudumluyor; dirseği ile de rüzgar uçurmasın diye gazeteyi tutuyor. Diğer elindeki akıllı telefondan bir fotoğraf gösterip ve duyacağımız şekilde yüksek sesle okumaya başladı: “Gençler şaka değil. Bu resim 25 yıl öncesine ait yol. YOLSUZLUKLARDAN yol yapmaya PARASI olmayan bir TÜRKİYE idik.” Evet yanlış duymadınız, halkoylamalarını saymıyorum son beş genel seçimde oyunu Reis’in işaret ettiği yönde kullanan Kadir, AKP’den önceki döneme; “Yolsuzluklardan yol yapmaya parası olmayan bir Türkiye” dedi. Akıllı Kadir, akıllı telefonu masanın üzerine bırakıp, sol dirseği ile…

  • AKP’NİN “İMKÂNLAR” DÜNYASI!..

      Sayın hükumetimiz değişik halk kesimlerinin sorunlarını belirlemiş ve tek tek çözmeye başlamıştır: İlk olarak işe kadınlardan başlamıştır. “9. Yargı Paketi” olarak isimlendirdiği kanun teklifi ile kadınlara yeni bir “imkân” getirilmektedir. Olayın geçmişini hatırlatayım: Anımsayabildiniz mi bilmem; Anayasa Mahkemesi, “AİHM kadının evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanmasına izin verilmemesinin Sözleşme’nin 8. maddesi bağlamında 14. maddesini ihlal ettiği” şeklindeki karar ile daha önceki kendi kararlarında belirtilen gerekçelere (1) dayanarak, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 187. maddesini (2) 22 Şubat 2023 tarihinde iptal etmişti.(3) İşte bu iptal kararından sonra, Sayın Hükümetimiz 187. maddeyi; evlendikten sonra kızlık soyadlarını tek başına kullanamayacaklar şeklinde yeniden düzenleyerek, kadınlarımıza önemli bir “imkân” getirmeyi düşünmektedirler!.. Aile içi şiddet, cinsel…

  • “BOZKURT MUSTAFA KEMAL”!..

    “Kurt” ve “bozkurt” kavramları (1) bugün sanıldığı gibi MHP’nin ve Ülkü Ocakları’nın tekelinde değildir. Diğer partilerin gevşek davranmasından yararlanan MHP bu sembolü sahiplendi. Cumhuriyet’in kuruluş simgelerinden Bozkurt’u ortadan kaldıran Menderes iktidarıydı. Bozkurt Türk’ün sembolüdür. Bununla birlikte “bozkurt işareti” MHP ve Ülkü Ocakları ile özdeşleşmiştir. Ne zaman biri bu işareti yaparsa “ülkücü” (MHP’li) olduğu kabul edilir. “Ülkücü geçinenler” ile “ülkücülükten geçinenler” de “bozkurt selamı”nı çok sık kullanırlar. Yerine göre ateşli silah etkisi gösterir!… *** Hal böyle olduğu için bu aralar kamuoyunun vicdanında Ülkü Ocakları, önceki genel başkanları Sinan Ateş‘in alçakça bir suikast sonucu öldürülmesi nedeniyle sanık sandalyesine oturtulmuştur. Her ne kadar iddianamede Ülkü Ocakları ile MHP‘nin cinayetle ilişkisi kurulmamış ise de…

  • NEREDEEEN NE-RE-YE/NEREDEEN NE-RE-YE!..

      Resmi rakamlar farklı (1) olsa da çoğu Suriyeli olan ülkemizdeki sığınmacıların 10 milyonu aştığı (2) inkâr edilemez bir gerçekliktir. Bu kadar aç ve işsiz insan, üç öğün soframıza oturtulmaktadır. Tanımadığımız insanlar, aşımızı, ekmeğimizi bölüşüyorlar. Üretime katkıları yok denecek kadar azdır. Her geçen gün milli gelirimizi biraz daha azaltıyorlar. Böyle bir durumu Erdoğan’ın “ensar-muhacır” (3) aldatmacasıyla kabullendik ve onayladık! Bir bakıma kendinim ettik, kendimiz bulduk… Bir cümle ile söylersek: AKP’nin Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılından sonra oluşturulan dış politikası (4) sığınmacılar sorununu doğurup önümüze koymuştur… *** 13 yıl sonra bu hatalı politikanın anlaşılıp değiştirilmek istenmesi, geç olmakla birlikte iyi olmuştur. 22 yıldır Türkiye’nin iç ve dış politikalarını tek başına…

  • “EKONOMİ ZİRVESİ”NE GİDERKEN!..

    9 günlük bayram tatilinde tuzu kuru küçük bir azınlık sahillere koşup tatil yaptılar. Ezici çoğunluk ise evde oturup ekonomi çalıştı! Dilimize “kazı bağırtmadan yolmak” (1) olarak geçen terimi yeniden tartışmaya başladık… *** Saray’ın harcamalarının yüzde 227’ye çıktığı bu dönemde, devlet garantili işletmelere ödenecek parayı bulmakta zorlanan siyasi iktidara, yeni kaynaklar aramak zorunda kaldık! Kuryelerden, bahşişlerden ve kiralardan vergi almayı hesaplayan Sayın Hükumetimiz gerçekten de zor durumda… *** Kazlar son tüylerine kadar yolunacak!.. Başka yolumuz kalmadı… *** Tarım ve hayvancılığı kendine yeten birkaç ülkeden biri olmakla yıllarca övündüğümüz Türkiye, o eski Türkiye değil artık: Diğer günler bir şey olur da Kurban Bayramında bile et yiyemedik. Müjde! Vatandaşların çoğunluğu bu sene “kurban…

  • “BUĞDAY HESABI”!..

    CHP lideri Özgür Özel’in altınla karşılaştırmalı “buğday hesabı” ülkenin ne hale getirildiğinin çarpıcı fotoğrafıdır. Çaya verilen taban fiyatın üreticiyi çıldırtma noktasına getirmesinden sonra, buğdayın kilosuna 9 lira 25 kuruş fiyat verilmesi, çiftçinin umutlarını hepten bitirdi… *** Meselenin tam olarak anlaşılabilmesi için Özel’in yaptığı karşılaştırma gerçekten harikaydı, Dedi ki; “2005’te bir ton buğday 9,5 çeyrek altın alıyordu. Hesap ortada. Bu açıklanan fiyatla bugün 1 ton buğday sadece 2,5 çeyrek altın alabiliyor. Yani 1 ton buğdayı koy önüne, içinden 7 tane çeyrek altın kayıp… 7 tane çeyrek altını çaldılar.” Evet, ton başına çiftçinin 7 çeyrek altınını çaldılar!.. *** Gelin “buğday hesabı”nı bir de şöyle yapalım: 9,5 altının 7’si çalındığına göre, bu demektir…

  • YAŞATILACAK OLAN “KAHRAMANLAR”!..

    Bakın burası son derece önemlidir: Antalya’nın Muratpaşa Belediye Meclisi, 2082 ile 2091 numaralı sokakların kesiştiği yerdeki parka, sayısız organ ameliyatına imzasını atan Prof. Dr. Alper Demirbaş’in adını verdi. (1) Akciğer kanseri nedeniyle ameliyat edilen ve ameliyat sonrası enfeksiyon kaptığı için yaşamını yitiren Demirbaş, birçok insanın sağlığına kavuşmasında önemli rol oynamıştı. Türkiye’de ilk doku uyumsuz böbrek naklini o yaptı. İlk kan gurubu uyumsuz böbrek nakli de onun eseridir. Aynı anda baypas ve böbrek naklinde de Demirbaş’ın imzası var. İlk böbrek-pankreas nakli programı ile ilk kadavra ve canlı vericili karaciğer naklini yapan yine Prof Demirbaş’tır. 8 binin üzerinde böbrek ve karaciğer nakliyle, dünyada en fazla böbrek nakli yapan cerrah olarak kayıtlara geçti.…

  • “DEĞİŞİM”E ŞANS VERMEK GEREKİR!..

    Türkiye’de iktidar, 2002 yılından bu yana projelerin yarıştırılması ile değil, halkın “kutuplaştırma”sı ile belirleniyor. Kutuplaşma gerçekleşince kitleler duygularının “esiri” olarak işlem görüyorlar. Bu yüzden “yumuşama” hayati önemde bir adımdır. Buna “normalleşme” demek daha doğrudur. Zira normal yaşamın içerisinde “sertlik” zaten olmamalıdır. Her ne kadar Reis; “öfke de bir hitabet sanatıdır” (1) diyorsa da doğru değildir. Doğru olan, şimdiki gibi öfkesiz hitap edebilmedir… *** Eğitimi çağdaş değerlerden uzaklaştırıp, ortaçağ kalıplarına sıkıştırmak halka bilimi ve bilimin sunduğu olanakları yasaklamaktan başka bir anlama gelmez. Başka bir söyleyişle halkı eğitimsiz bırakmaktır. Çocuk yaşta “rahle” başına oturtulan insanlar, “medrese” tipi okullarda kolaylıkla eğilip bükülebilirler. Çağdaş eğitime uzak kalan halkın, “sağcı-muhafazakar” olmaktan başka seçeneği bulunmamaktadır. “Cahil”…

  • O “ARKADAŞLAR”IMA AÇIK MEKTUPTUR!..

    Geçenlerde yine Kadir Mısıroğlu kaynaklı bir itham/iftiranın, “kaldırım düzeyinde palavradan” ibaret olduğunu kanıtları ile birlikte ortaya koymaya çalışıyordum… Çok zorlandım çoook… Kaynak olarak gösterdiğim kitapların “ücretsiz” olarak nasıl temin edileceğini anlattıktan sonra, birer örneklerini de tartışmayı takip edenlere “WhatsApp” hesaplarından “pdf” formatında göndereyim dedim. (Ücretsiz elbette.) Bu kadarı yeterli olmayabilir, diye düşünüp; Kadir Mısıroğlu’na kaynaklık eden Dr. Rıza Nur‘un “Hayat ve Hatıratım” adlı kitabının bilimsel bir şekilde irdelenmesi/değerlendirilmesi ile ilgili Kanal B’de yayınlanan harika bir programın kayıtlarını da ekledim. Bakarsını bu da yeterli olmayabilir dedim ve bu defa da Turgut Özakman’ın DR. RIZA NUR DOSYASI adlı (162 sayfa) kitabını bulup gönderdim. Hazır başlamışken, 1993 yılında yayınlanmış KİTAP GAZETESİ’NİN 22-23 ve…

  • GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE!..

      Halkın sağlığını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı şehir hastanelerinden kimler; ne kadar, nasıl kazanıyor (1) acaba? Bakınız 1 nolu dipnota. Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS), yap-boz tahtasına nasıl döndü? Bunu da sağlık emekçilerinden dinleyelim. (2) Bakınız 2 nolu dipnota. Normal şartlarda; her hastaya 20 dakika, özellikli durumlarda daha uzun muayene zamanı ayrılması gerekirken, MHRS sisteminde, “ek randevu” oluşturulması hastaları bir biri ile hastayı da hekim ve sağlık emekçileri ile karşı karşıya getiriyor. Bu da daha az zamanda hastalara niteliksiz sağlık hizmeti sunma ve daha fazla şiddet anlamına geliyor… Tüm hastalarımıza ve hasta olma olasılığı bulunanlara “geçmiş olsun” diyesim geliyor!.. *** Burası Başkent Ankara’dır. Burada “hasta garantili” şehir hastaneleri…