KONUK YAZARLAR

ACIYI BAL EYLEDİK!..

Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda müminin görev tanımını: ”varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir” şeklinde verdikten sonra, “gerçek mümin acıyı bal eyleyendir” dedi…

Şahsım acıyı bal edemediğime göre, bu tarifin içerisine girmiyorum demek ki!..

83 milyonun ne kadarı acıyı bal eyleyip yiyebilecek, göreceğiz!

İktidarın “kayıtsız, koşulsuz destekçisi” Devlet Bahçeli, ekmeği katıksız olarak askıya çıkarmakla, yaşadığımız çıplak gerçeğin altını çizdi…

Anlaşılan odur ki, bu kışı “bal ve ekmek” yiyerek geçireceğiz…

***

Bahçeli’nin hamlesi üzerine durumun ciddiyetini kavrayan Reis, tohumluk buğday hariç diğer buğday çeşitleri ile arpa çeşitlerinin ithalatından yılsonuna kadar gümrük vergisi alınmayacağına ilişkin bir kararname yayınladı.

Yakın geçmişte “eşek yemi” olarak değerlendirilen arpa, bundan böyle sofralarımızdaki yerini alacak gibi!..

Tarım ürünlerinde kendi kendine yeten birkaç ülkeden biri olan Türkiye, fırıncılık sektörünü hesaba katmazsak, neredeyse ekmeği de ithal edecek duruma geldi…

***

Alınan bütün önlemlere rağmen, “maske ve mesafe” kurallarına uymadan “parti düzenlemek” konusunda ısrarlı vatandaşların Reis’i ile bilim adamları bir kez daha ters düştü.

Dünya Sağlık Örgütü ölçütlerine göre, “risk grubu”nda olması gereken ve bu yüzden de grip aşısı yaptırmaları önerilen vatandaşların e-nabız sayfalarına: “İnfluenza aşısı için öncelikli yüksek risk grubunda değilsiniz” şerhi düşüldü.

Dünya Sağlık Örgütü de kim oluyor ki!

Reis’ten daha iyi bilecek değil ya…

***

Türkiye’nin bir aydır becerip ithal edemediği grip aşılarını İran’ın satın alması, insanın aklına biz bu Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü neden kapattık sorusunu getiriyor.

Her beş kişiden birinin Covid-19 virüsünün bulaşıcı ve öldürücü olduğuna inanmıyor olması, gerçek kapatma nedeni olabilir mi?

AKP’li yöneticilerin bu soruya verdikleri yanıt: Enstitü’nün teknolojik olarak geri kaldığını ve yenilenmesi için 40 milyon dolara ihtiyaç duyulduğu şeklindedir.

Oysa aşı ihtiyacı için yıllık harcadığımız para 200 milyon dolar civarındadır.

(Sağlık işi de; yap, işlet, devret sistemi ile Devlet garantisi verilen işlere benzedi.)

Sahi biz bu Hıfzıssıhhayı neden kapatmıştık?..

***

Üniversitelerde Said-i Nursi’nin “evrim düşüncesine karşı yazılmış ilk görüşleri” tartışıldı!

Nerede mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın video konferansla mesaj gönderdiği kongre,[1] Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapıldı.

Dumlupınar adını bir yerlerden hatırladınız mı?

Kongrenin açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Kazım Uysal, “Son iki yüz yıldır tüm eğitim sistemleri inanç esaslarını yıkmayı esas alan pozitivizm, materyalizm ve komünizm gibi cereyanların tesiri altında kalmıştır. İşin en garip tarafı ise ateizmi esas alan bu felsefi ekoller ve düşünceler ilmi bir bilgi gibi takdim edilmiştir” dedi.

Sonuç bildirgesinde: ”Din ayrı bilim ayrı” düşüncesinin materyalist felsefenin ürünü olduğu görüşü savunuldu.

İnanmadınız değil mi?

Öyleyse bir şey daha söyleyeyim:

Kongrede “Kuran-ı Kerim’e göre yeni embriyoloji tarihi” konusunda bir de bildiri sunuldu.

Yanlış duymadınız “embriyoloji tarihi”…

Kongre boyunca kulaklarını çok çınlattık, gözlerimiz Adnan Oktar’ı aradı!..

Kafirlerin, Covid-19 aşısını bulmalarını beklediğimizden, bu konuda ise kimse ağzını açmadı!..

***

Saray’ın Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, 20 Temmuz günü söylediği:

Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” sözleri, yeni bir tartışmanın başlatılacağının işaretiydi.

Nitekim o gün geldi, tartışmalar bir noktada toplandı.

Kongrede işlenen ana fikir Reis’in: “Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır. 18 yılda fikri iktidarımızı hala tesis edemedik” teşhisi ile uyumlu olarak savunuldu.

Kindar ve dindar nesil yetiştirme” özlemine 18 yıl yetmediğine göre; Reis’in siyasi ömrü yetecek mi bilemiyorum…

Bekleyip göreceğiz…

***

Siyasi iktidara körü körüne karşı değiliz, desteklerimiz de var:

Örneğin; Reisin ABD’ye “kabile devleti” olmadığımızı hatırlatması mest etti bizi.

Macron’un “zihinsel noktada tedaviye ihtiyacı olduğu” şeklindeki teşhisini son derece isabetli buluyoruz.

PKK/HDP’ye karşı yürütülen operasyonları oldum olası destekliyoruz.

Akdeniz’de Oruç Reis’in sismik araştırmalara devam etmesini ve kısa aralıklarla “navtex” ilanlarını gerekli görüyoruz.

ABD ve AB’nin tüm baskılarına rağmen S-400’lerin Sinop’ta test edilmeleri gururumuzu okşadı…

***

İyi Parti’deki Ümit Özdağ krizini tam anlayamadık, onu değerlendirmeyi sonraya bırakıyoruz.

Türk lirasının her gün erimesini bu aşamada eleştirecek değiliz.

Para konusunu Reis’ten daha iyi bilecek halimiz yok.

Reis’in maaşını yüzde 8.3 zam yaparak, 88 bin liraya çıkarmasına da itirazımız yok!

Hatta onu da desteklerimiz arasına yazabilirdik.

Azerbaycan-Ermenistan savaşında Türkiye’nin olması gereken yerde, yani Azerbaycan yanında yer almasına tam destek veriyoruz.

KKTC’de, Denktaş çizgisini sürdüreceğini açıklayan UBP Lideri Ersin Tatar’ın seçilmesine çok sevindik.

Av. Cemil Can


[1] 4. Uluslararası Bilimler Işığında Yaradılış Kongresi

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir