“BİZİM OĞLANLAR” İLE “ANKARA’DAKİ ADAMIMIZ”!..
12 Eylül Darbesi’ne iki yıl vardı.
1978 başında CHP, AP’den kopan ve bakanlık karşılığında desteğini veren 11’lerin sayesinde iktidara geldi.
Kabinesini açıklayan Ecevit, güvenoyu verdikleri için Meclis’e teşekkür etmişti.
Beyaz Saray’da; 22 yıl sonra Nobel Barış Ödülü’nü alacak olan Demokrat Başkan Jimmy Carter vardı.
Sovyetler Birliği, Marksist hükümetin isteği üzerine ve Sovyet Lideri Leonid Brejnev’in emriyle, 24 Aralık 1979’da Afganistan’ı işgal etmişti.
12 Eylül’e bir yıldan az kalmıştı…
***
CHP Genel Başkanı Ecevit, Batı’dan kredi arayışı içerisindeydi ama bulamıyordu.
Dünya Bankası ve IMF’nin “İstikrar Paketi”ni uygulamamakta ise adeta direniyordu.
Hükümet, bir sürpriz yapıp ATAŞ Rafineri’sini kamulaştırdı.
Madenleri kamulaştıran yasa da bu dönemde çıkartılmıştır.
Cem Karaca’nın, Maden Yasası’na ithafen okuduğu, “Maden Ocağının Dibinde” isimli şarkısı, her seferinde kitleleri coşturuyordu…
***
Demek öyle gerekiyordu ki:
Milliyetçi Cephe tarafından bir kez daha sırtına “komünist” damgası vurulacağı kesin olan Karaoğlan, Sovyetler Birliği’ni “tehlike olarak görmediği” yönünde açıklama yapmıştı.
Ecevit’in Batı karşıtı söylemlerini, Yugoslavya’ya dizdiği övgüler izledi.
Konuşmaları oldukça etkileyiciydi:
Batı’dan istediği yardımları alamayınca, “Duvarın öte tarafına atlarız” diyerek efelendiği de olmuştur…
***
CHP uzunca aradan sonra, 1973 yılında da iktidara gelmişti.
Koalisyon ortağı MSP’nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, tüm yaşamı boyunca olduğu gibi ABD’ye karşı dik duruyordu.
Hoca, antiemperyalistti…
ABD’nin yasaklamasına rağmen, Koalisyon Hükümeti haşhaş ekimini serbest bırakmıştı.
ABD’nin karşı çıkmasına rağmen, Kıbrıs’a çıkarmayı yaptılar…
***
12 Eylül Darbesi’ne daha üç yıl vardı.
16 Ocak 1979’da İran’da Şah’ı devirdiler.
İmam Humeyni öncülüğündeki kitleler, bir ay sonra ülkedeki tüm Amerikan üstlerini kapattılar.
12 Eylül Darbesi’ne daha iki yıl 5 gün vardı.
17 Eylül 1978’de Arap ülkelerinin lideri konumundaki Mısır, Camp Davit Anlaşması’nı imzaladı.
Jimmy Carter gözetiminde imzalanan bu anlaşma ile bir Arap ülkesi ilk kez İsrail’i resmen tanıyor ve işgal ettiği Filistin toprakları üzerindeki varlığını meşru olarak kabul ediyordu…
***
O tarihlerde Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Kemal Derviş, Dünya Bankası’nda “uzman” olarak çalışıyordu.
Mesai arkadaşı Sherman Robinson ile birlikte “Turkey Growth and Trade”[1] başlıklı bir rapor hazırlayıp, Ecevit Hükümeti’ne sundular.
Raporun içeriği[2] gerçekten korkutucudur:
Orada işaret edilen tavsiyelere uyduk; dönüp yaşadıklarımıza bakarak bir isimlendirme yapmaya kalksak, rapora “İkinci Düyun-i Umumiye”[3] demek, hiç de abartı sayılmayacak.
Darbe yapılmadan uygulamaya konulması imkânsız olan Derviş’in raporunu kamuoyuna açıklamak, Demirel’e kısmet oldu!
“Önerileri” harfiyen uygulamak ise, 12 Eylül Darbesi ile ekonominin direksiyonuna oturtulan Turgut Özal’a…
Raporun adı değiştirildi: 24 Ocak Kararları oldu…
***
Türkiye’de darbe yapabilmek için “ortamın elverişli olması” gerekiyordu.
Ne sevimli bir sözcük!
“Gladio”[4] böyle günler için vardı; elinden geleni ardına koymuyordu:
Faili meçhul cinayet işleme konusunda üstüne yoktu:
12 Eylül’den önce 14 aydını katlettiler.
Sayelerinde 12 Eylül’den önceki iki yıl içerisinde 5 bin242 insanımızı kaybettik.
13 Eylül günü bıçakla kesilir gibi kesilen cinayetler, son yıl günde 20-30’a çıkmıştı…
***
Öte yandan, 1975 yılında kurulan ASALA[5] terör örgütü de görevinin başındaydı:
Darbeden önce işlemeye başladığı cinayetlere, darbeden sonra da devam etti.
31 diplomatımızı katlettiler…
Küresel güçler, kamuoyunu darbe rejiminin devamlılığına inandırmak için, başka bir örgütü daha sahaya sürdüler:
PKK.
Kürdistan İşçi Partisi (PKK),1978 yılında Lice’nin Fis köyünde Abdullah Öcalan ve 21 arkadaşı tarafından[6] kuruldu.
Son yıllarda Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin “kara gücü” olarak görev yapmayı kabul eden PKK’nın (PYD) terör faaliyetleri bugüne kadar devam etti.
ABD’li komutanlara plaket vererek teşekkür etmeyi adet haline getirdiler.
Son yıllarda maaşları için, Amerikan Kongresi’nde bütçeden pay ayrılıyor.
ABD; kontrolündeki bölgelerde petrol gelirlerini PKK/PYD’ye bırakmış!
Devletin verdiği rakamlara göre; PKK, 1984 ve 2020 arasında polis, asker, korucu gibi güvenlik görevlisi 8 bin 128 insanımızı şehit etti.
Örgütün bugüne kadar toplam 43 bin 19 üyesi öldürüldü[7]…
***
Saat:00.40.
Takvimler 12 Eylül 1980’i gösteriyordu.
Ecevitçi olduğu da söylenen Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren liderliğinde ve emir-komuta düzeni içerisinde; TSK, yine Evren’in ifadesi ile yönetime “el koymak zorunda kaldı”…
“Bizim oğlanlar başardı” gibi!..
Darbe sırasında Başbakan Demirel olduğu için, güya darbe ona (sağa) karşı yapıldı!
Dünyada ve Türkiye’deki koşullar aşağı yukarı özetlediğimiz gibiyken, Ecevit’in tarifi ile: Bir seyirlik oyun saydık devleti/Bıraktık oyuncuların eline/Düdük çaldı oyun bitti/”haydi” denildi “herkes evine”[8]…
Siyasi parti liderlerini o gece toplayıp Hamzakoy’da misafir ettiler.
Aralarında benim[9] de olduğum 650 bin yurtseveri, gözaltına alıp askeri cezaevlerine tıktılar…
Türkiye’nin umut vaat eden gençlerini körelttiler, bu vatan hainleri, adeta bir kuşağı yok ettiler…
***
Gelelim değerlendirmemize:
24 Ocak Kararları’na uyularak 40 yılda 68 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı.
Son 18 yılda, yapılan özelleştirmelerin tutarı 60 milyar dolardır.
Toplanan vergiler ve özelleştirmelerden elde edilen bu paralar ne oldu diye bana sormayın; zira çoğu dışarıdan alınan borçların faizi olarak tefecilere ödendi!
Ocak 2003-Kasım 2019 aylarını kapsayan AKP döneminde dış borç için ödenen toplam faiz 169 milyar 181 milyon dolara kadar çıktı.
Başka bir söyleyişle saatte ödenen faiz 11 milyon lirayı buldu[10]…
***
Vatandaşın durumu nedir, sorusuna şöyle bir yanıt verebilirim.
“Hazine garantisi” ve Lonrda’daki “mahkemelerin güvencesi” ile dolar üzerinden alacaklı olan vatandaşlarımızın durumu gayet iyidir!
Hamdolsun!
Milyonerlerimizin sayısı 255 bini gördü.
40 yıl önceki durumumuz çok da iyi değildi:
Örneğin; asgari ücret milli gelirin yüzde 3-4 üzerinde idi, şimdi yüzde 40-45 altındadır.
Çok şükür!
Nüfusumuz 83 milyonu buldu da 61.6 milyon yurttaşımız, yani her 4 kişiden 3’ü borçludur…
***
12 Eylül Darbesi’nin hazırladığı “güven ortamı”nda; yurtsever Devrimciler ile Ülkücüler cezaevlerinde iken:
1402 Sayılı Yasa ile kamu kurumlarından atılanların yerlerine, daha sonra “Ilımlı İslam” kavramını ortaya atıp savunacak olan “Siyasal İslamcılar” doldurulmuştur.
Buna paralel olarak; “Bir kültür ve üst kimlik ile ırkı ya da etnisiteyi ifade eden Türk, Kürt kavramlarını İslam potasında eritmeye hizmet ettiği”[11] savunulan “Türk-İslam Sentezi” tartışmaları kamu kurumlarına sokularak, laiklik ilkesine aykırı davranma sıradan olay haline gelmiştir.
Bu yolla, geçmişte emperyalizme ileri karakol görevi yapmakla itham edilen tarikatların, devletin kurumlarına sızmasına göz yumulmuştur.
Daha sonra FETÖ adını alacak olan örgütün üyeleri, “başı secdeye giden” kamu görevlileri olarak, özel korumaya mazhar olmuşlardır.
Devletin istihbarat örgütleri uyutulmuştur!..
Arkalarından CIA’nın desteği olan bu hainler, belli makamlarda kamu gücünü ellerine geçirene kadar gizliliğe ödünsüz uymuşlardır…
***
Ne yazık ki, Fetullahçılar; TSK, Emniyet, Jandarma, MİT ve Yargı’da kilit noktaları ele geçirmeyi başardılar!
Kontrol ettikleri makamların gücünü kullanıp; komplolar kurarak, pek çok alanda rakiplerini elediler.
Bu “abdestli hainler”, her türlü sahtekârlığı yaparak, binlerce insanın mağduriyetine sebep oldular.
Devletin kozmik odalarını girdiler; sırlarımızı çalıp, düşman devletlere sattılar.
Devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği (sızdırdığı) 813 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edilmesinin sorumlusu bunlardır[12]…
***
12 Eylül 1980 Darbesi, sanki 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılacak olan Darbe Girişimi’nin ön hazırlığı gibiydi.
15 Temmuz akşamı:
Bu “kripto” FETÖ’cüler; saklandıkları köstebek yuvalarından fırlayıp, Türk halkına ateş açtılar.
TBMM’ni bombaladılar.
Türk askeri ve polisine kurşun sıktılar.
Bu hainler:
Daha önce TSK’ya sızan, asker elbiseli bu CIA ajanları, PKK’ya karşı yapılan operasyonlarda güya bizimle istihbarat paylaşacaklardı.
Tam tersini yapıp, operasyonlardan PKK’ya haber verdiler.
Fakir-fukaradan toplanan vergilerle alınan silah, araç ve gereçler boş dağların bombalanması ile zayi edilmesine sebebiyet verdiler…
“Bu kadar haini hangi fidanlıkta yetiştik?” diye sorarsanız eğer, cevap olarak derim ki:
“Bizim oğlanlar” ile “Ankara’daki adamımız” var oldukça, daha çok kuşaklar kaybederiz!..
Netekim…
Av. Cemil Can
[1] http://documents1.worldbank.org/curated/pt/492391468779376270/pdf/multi0page.pdf
[2] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/40-yilinda-12-eylul-1-1765356
[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCy%C3%BBn-%C4%B1_Um%C3%BBmiye
[4] https://odatv4.com/-gladioyu-bir-de-benden-dinleyin–0901101200.html
[5] https://tr.wikipedia.org/wiki/ASALA
[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/PKK
[7] https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/nedim-sener/pkknin-kanli-bilancosu-41602798
[8] https://simgesiir.wordpress.com/tag/b-ecevit/
[9] O dönemin gençliğini doğru tanımak ve anlamanız bakımından; 24 yaşında sıradan bir genç olarak, kendimi örnek gösteriyorum. Bu karşılaştırmayı bugünün gençliği ile bizim dönemin gençliği arasında bir kıyaslama yapmak bakımından oldukça önemli görüyorum. Takip eden bağlantıyı açarak; hem özgeçmişimi öğrenebileceksiniz hem de makalelerimi topladığım 8 adet e-kitabımı “pdf formatı”nda ücretsiz indirip edinebileceksiniz. https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/wp-content/uploads/2020/05/ekitap1.pdf
[10] https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/saatte-11-milyon-faiz-odendi-5580838/
[11] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/582105
[12] https://www.aydinlik.com.tr/kozmik-oda-ihaneti-ve-813-sehit-sabahattin-onkibar-kose- yazilari-haziran-2018