KONUK YAZARLAR

SARI ÖKÜZÜ VERİNCE “GÖKKUŞAĞI”NA MECBUR OLURSUN!..


Ne olup bittiğini doğru bir şekilde anlayabilmek için, önce etkili ve yetkili ağızların ne dediklerini bilmek gerekir.

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasını protesto eden öğretim üyeleri ile öğrencilere destek vermek amacıyla, Y-CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eylemcilerin arasına girerek poz verdi.

Siyasi partilerin il başkanları ne zamandan beri öğrenci eylemlerine katılıp destek açıklaması yapmaya başladılar?..

Fikirleri Kılıçdaroğlu ile bire-bir örtüşen Canan Hanıma, bu görüntüler pek yakıştı…

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kaftancıoğlu için “Zaten kendisi DHKP-C militanıdır” dedi.

Protestocu öğrencilerden haklarında yakalama kararı çıkartılan 28 kişiden 22’si, sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alındılar.

Yeni Rektör Melih Bulu, bu öğrencilerle ilgili olarak ”17 öğrenci tutuklandı, sadece ikisi Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi” dedi, diğerlerini terör örgütleri ile ilişkilendirdi.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Bu işin içerisinde teröristler var” diyerek, “terörist” vurgusunu sürdürdü.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, aynı şekilde eylemci öğrencileri terör örgütleri ile irtibatlandırdı…

***

Değişik medya organlarında “Gözaltına alınan 45 öğrenciden 21’i daha serbest bırakıldı” şeklinde haberler okuduk.

Dikkatinizi çekerim; haberlerde “daha” sözcüğü kullanıldı!

Meğer gözaltına alınan öğrencilerin 24’ü Perşembe günü serbest bırakılmıştı.

Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı ve çiçeği burnundaki rektörün “terörist” ilan ettiği ve sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınan öğrencilerin tümünün serbest bırakılması, yargının “bağımsız” olduğunu mu gösteriyor?

Öğrencilerin serbest bırakılmasına itirazımız olamaz elbette.

İtirazımız, Anayasal haklarını kullanmak isteyen kişilerin, en yetkili ağızlardan “suçlu” ilan edilmelerinedir.

Bu yargısız bir infazdır!..

***

Anayasanın 26. maddesine uygun olarak herkes, protesto (düşünceyi yayma) hakkını tek başına veya toplu olarak kullanabilir. 1

Protesto eyleminde bulunanların, her zaman haklı zeminde durmaları da şart değildir.

Düşünceleri hatalı da olabilir…

Anayasamızın 34. maddesi uyarınca, Toplantı ve Gösteri Yürüyüş hakkını herkes kullanabilir.2

Bu hakkın nasıl kullanılacağı ve sınırları yüksek yargı organlarınca belirlenmiştir.3

Yasalara aykırı davranışlar, yetkili ve görevli organlarca saptanarak yargı oranlarınca gereği yapılır.

Yargısız infazlar Türkiye’ye hiç yakışmıyor.

Burası Amerika mı?

***

Gelelim eylemcilerin ne istediğine:

AKP’li bir akademisyenin Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanması; antidemokratik bulunmuştur.

Sanki diğer rektörlerin atanmaları demokratikti!

Bu antidemokratik uygulama ile “akademik özerklik, bilimsel özgürlük ve demokratik değerler” açıkça ihlal edildiği savunulmaktadır!

Bir de “kurumun 150 yıllık kültürüne saygı duyulması” isteniyor.

Ben asıl bu 150 yıllık kültürle ilgileniyorum…

***

Önce şu antidemokratik bulunan atamanın yasal dayanaklarını görelim:

Anayasa Madde 130, Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanırlar.4

Demek ki, Anayasaya göre rektör atamasında yetkili organ cumhurbaşkanlığıdır.

Peki, Kanunun belirlediği usul ve esaslar nelerdir?

Bunları öğrenebilmek için de ilgili yasaya bakmak gerekiyor.

2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 13. Maddesi, “Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır” der.5

Anayasanın dediğini tekrar ediyor.

2018 yılında yapılan bir değişiklikle üniversitelere atanacak rektörler için profesör olma şartı dahi kaldırılmıştır.

O zaman sesiniz çıkmış mıydı?..

***

Bu atamada mevzuata bir aykırılık yoktur…

Demek ki neymiş?

Zamanında “sarı öküzü” vermeyecektik!

Birazcık açayım isterseniz:

Tek adam rejimi”ne geçişe olanak sağlayan; değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen maddelerin değiştirilmesi hesabına dayalı Anayasa Referandumu’na katılmayacaktık.

Geçersiz oylarla ilan edilen seçim sonucunu kabul etmeyecektik.

Dışarıdaki “silahlı ve sopalı adamlar”dan tırsmayacaktık.

Ankara’dan İstanbul’a değil, Türkiye’nin her yerinden Ankara’ya; YSK’ya doğru yürüyecektik.

Halkoylaması yenilenene kadar da oturma eylemi yapacaktık.

Meşru haklarımızı sonuna kadar kullanacaktık!..

***

Buna rağmen başarılı olamazsaydık; bugün iktidarın meşruiyetini ve meşruiyetini kaybeden bir iktidara karşı ne tür eylemlerin yapılabileceğini tartışma hakkını elde edecektik…

Bize sizin gibi üniversiteler kaybettirdi; korktunuz, sesinizi çıkarmadınız, temel hak ve özgürlüklerin budanmasını sadece seyrettiniz!

Şimdi sıra size geldi; ama ses çıkartacak kimse kalmadı!

Sizler de bizim gibi, beğenmediğiniz yasalara uyacaksınız!

Kültürümüze saygı gösterilsin” gibi zırvalarını bırakıp, tüm yurttaşlar için çağdaş-evrensel hukuk değerlerine saygı duyulmasını isteyeceksiniz…

Önümüze geçeceksiniz!

Zira biraz da sizlerin sayesinde atı alan Üsküdar’ı geçmiştir…

***

Yine kızdırdılar beni.

Az kalsın asıl konuyu dağıtacaktık:

Peki, mevzuata uygun bir atamayı protesto etmek mümkün müdür?

Elbette ki mümkündür…

Anayasanın 26 ve 34. maddeleri sınırları içerisinde kalmak koşulu ile böyle bir protesto yapılmasında hiçbir engel yoktur.

Şöyle de denebilir:

Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri ve öğrencileri Anayasa’nın 130. Maddesi ile Yükseköğretim Kanunu’nun 13. maddesinin kendileri için uygulanmamasını isteyebilirler mi?

Elbette isteyebilirler!

Lafı gevelemeyin, onu istiyorsunuz zaten…

Ne demişler, isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara…

İktidarı değiştirdiğinizde; yasaları da değiştirip, isteklerinizi yasalara geçirtirsiniz…

Olur biter!..

***

Başka bir gerçeğin daha altını çizmeden geçmeyelim:

Bu protestocu arkadaşlar gerçekten çok zeki, iyi eğitilmiş ve okumuş çocuklardır.

Bunda kuşkumuz yoktur.

Elimde olsa, tüm isteklerini yerine getirirdim.

Çoğu kişi gibi ben de tüm hak ve özgürlükleri hakkıyla kullanabilsinler isterdim.

Hatta kendilerine bazı “imtiyazlar” verilmesini dahi kabul edebilirdim.

Ama elimde öyle yetkiler yok ki!..

***

Başka ne istiyordu bu arkadaşlar?

Üçüncü paragrafta yazmıştık:

Kurumun 150 yıllık kültürüne saygı duyulmasını” istiyorlardı.

Bakınız burası çok önemlidir.

Kurum dedikleri, Boğaziçi Üniversitesi’dir, yanlış anlaşılmasın sakın.

O halde, konuyu tam olarak anlayabilmek için bu arkadaşlara destek verenlerin, kurumun 150 yıllık kültürünü bilmesi gerekiyor…

***

Ben biraz araştırdım:

Boğaziçi Üniversitesi’nin “kurum” olarak tarihi 1863 yılına kadar gidiyor.

Kurum”un eski adı Robert Koleji’dir.

Halen Arnavutköy’de İngilizce eğitim yapan İstanbul Amerikan Robert Lisesi adıyla, özel bir eğitim kurumu olarak hizmet veriyor.

Bu okulun yükseköğrenim veren bölümü, 10 Eylül 1971’de Devlete devredilerek Boğaziçi Üniversitesi kurulmuştur.

Bu tarihten sonra Boğaziçi Üniversitesinin Robert Koleji ile bir ilişkisi kalmadı.

Yani, artık orası da bir Devlet üniversitesidir.

Bu ünlü üniversitemizin geçmişini de bilelim ki, “150 yıllık kültür”ün ne olduğunu anlayabilelim:

Robert Koleji, Cyrus Hamlin ve Christopher Robert adındaki iki Amerikalı tarafından, Osmanlı Devleti bünyesinde “Amerikan usulü eğitim vermek amacı” ile kurulmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri sınırları dışında kurulan ilk Amerikan okuludur…

Robert Koleji’nden “Amerikan usulü eğitim”le ne adamlar yetişmiştir!6

***

Çok mu uzattık?

Peki, bitirelim…

Göstericiler arasında dalgalanan LGBTI7 bayrakları pek çok kişi gibi benim de dikkatimi çekti.

Öğretim üyeleri ile öğrencilerin rektör atamasını protesto eylemlerinde, bu bayrağı açmanın nedenini çok merak ettim, halen de ediyorum.

Göstericilere Berlin’den destek verenlerin de aynı gökkuşaklı bayrağı dalgalandırdığını gözlemledim.

Demek ki, en iyi eğitim veren dünya çapındaki üniversitemizde de cinsiyet yönelimi farklı olanlar var ve bu kişiler; bu fırsattan yararlanarak; ne giydikleri, kimi sevdikleri ve aslında kim olduklarıyla bağlantılı olarak kendilerini ifade etmek, eşit haklara sahip olduklarını haykırmak istediler.8

Onlar için bu fırsatı değerlendirmek normal olabilir; diğerlerine ne demeli?

Y-CHP’nin oldukça ilgilendiği9 ve huzurlu olmaları için 22 maddelik kanun teklifi verdiği10 bu kişileri, yakından tanımak istediğinizi tahmin edebiliyorum.

Ben Uluslararası Af Örgütü’nün belgelerinden haklarında bir şeyler öğrendim11 ama onları buradan size aktarmıyorum.

Çünkü yerim kalmadı,

Dileyenler 11 numaralı bağlantıyı açıp merak ettikleri soruların yanıtlarını arasınlar, dileyenler gökkuşağına benzeyen o bayrağı açsınlar!..

Av. Cemil Can

1 Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti

Anayasa Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

2 Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı

Anayasa Madde 34– Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

4 Anayasa Madde 130 –

Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.

5 Yükseköğretim Kanunu:

Madde 13–a) (Değişik paragraf: 2/7/2018 –KHK-703/135 md.) Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır.

7 LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, intersex),

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir