KONUK YAZARLAR

ŞU FİLİSTİN MESELESİ!..

ABD BaşkanıTrump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu ile birlikte açıkladığı “Barış Planı”na göre; pek yakında Filistinlilere bir “Bağımsız” devlet kurulacakmış!

Diğer organizasyonlarda ayırt edici özelliği “güç kullanma” olan yeni kurulacak olan bu devletin, ordusu olmayacak ne yazık ki!

Bu yeni devlet, “bağımsız” olacak ama Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi uluslararası kuruluşlara başvurabilmek için İsrail’in iznini alacak.

“Barış Planı”nda; Filistinliler için bağımsızlığın tarifi,  İsrail’e bağımlılık olarak yapılmıştır!

İsrail ve Amerika başka türlü bir barışı kabul etmiyorlar…

Barış için Filistinlilere İsrail’in egemenliğini kabul etmeyi şart koşuyorlar.

“Barış Planı” ile “Kudüs’ü bölünmez başkent” olarak ilan eden Trump, İsrail’in tek otorite olarak kabul edilmesini dünyaya dayatıyor.

Planın “adalet” anlayışı da oldukça ilginç:

Verimli topraklar İsrail’e bırakılıyor, çöller Filistinlilere…

***

Planın uygulanması için 50 milyar dolara ihtiyaç duyuluyormuş.

Her zamanki gibi, ABD’nin Ortadoğu’ya dönük; “özgürlük”, “demokrasi” ve  “barış planlarının” finansmanını zengin Arap ülkeleri karşılayacak!

Katar ile Ürdün “Yüzyılın Anlaşması”na mesafeli duruyorlar.

Beyaz Saray’da düzenlenen basın toplantısına; Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Umman’ın ABD büyükelçileri katıldılar.

Suudi Arabistan’dan ise destek açıklaması geldi:

ABD’nin çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz” dediler.

Mısır:

“ABD’nin adil ve kapsayıcı bir çözüm bulma girişimlerini takdirle karşıladığını” açıklayarak, anlaşmayı “adil” bulduğunu vurguladı!..[1]

Dışişleri Bakanlığı’mızdan yapılan açıklamada:

Kudüs’ün Türkiye’nin kırmızıçizgisi olduğu” vurgulandı.[2]

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

İşgal altındaki Filistin topraklarında İsrail’in varlığını meşrulaştırmaya çalıştığı” açıklamasını yaptı.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik:

Bu barış değil, işgal planı. Ölü doğmuş bir plan” diyerek eleştirdi.[3]

CHP adına açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, uzun zamandan beri ilk defa ABD’nin politikaları ile ters düştü…[4]

Filistin’in talebi doğrultusunda Kahire’de toplanan Arap Birliği, Trump’ın Barış Planı’nı tamamen reddettiğini ve dikkate almayacağını duyurdu…

***

Kim ne derse desin; bu anlaşma ile İsrail’in Filistin topraklarında sürdürdüğü işgal meşrulaştırılıyor.

Görünüşe bakılırsa, anlaşma İsrail ile Filistin arasında ama ortada Filistinlilerin iradesini temsil eden bir yetkili yok.

Anlaşılan onları da Trump temsil ediyordu!..

***

Türkiye’de iktidar ve muhalefetin aynı görüşte olduğu neredeyse tek konu olan Filistin sorunu, neden “kırmızıçizgi” mizdir acaba?

Kutsal topraklar[5] olarak da tanımlanan Filistin,  20. yüzyıldan bu yana Arap ve Yahudilerin çatıştığı bir alandır.

Diğer yandan, anlaşma uygulanabilirse İslam’ın şartlarından olan Hac ibadeti, bir ölçüde kısıtlanacak!..

Geleneksel bir ibadet olarak Hac, Kâbe’nin yanı sıra, diğer bazı kutsal yerlerin de birlikte ziyaret edilmesi olarak tanımlanmaktadır.[6]

Bilindiği gibi Kudüs, Sünni Müslümanlar için üçüncü en kutsal şehirdir[7]

***

Müslümanların,  Hac ibadeti döneminde Suudi Arabistan devletine bıraktıkları döviz ne kadar, biliyor musunuz?

Yıllık petrol geliri 350 milyar dolar olan Suudi Arabistan, her yıl yaklaşık olarak 2 milyon hacı adayını kabul ediyor.

20 milyar dolar olan turizm gelirlerinin 15 milyar doları, Hac mevsiminde elde ediliyor.[8]

Arabistan yönetiminin 24 yılda, hac ve umre ziyaretlerinden kazandıkları 440 milyar doların, yalnızca 22 milyar dolarını çevre geliştirme ve hizmetlerin iyileştirmesine harcadılar.

Arabistan Hazine Bakanlığı’nın yayınladığı resmi istatistiklere göre, Suudi yönetimin en büyük gelir kalemi hac ve umre ziyaretleridir.

Bu miktar, bütçedeki gelirlerin yüzde 20′ sini oluşturuyor.

Yani Suudilerin 24 yıllık hac ve umre geliri, 10 Arap ülkesinin bütçesine eşittir…

***

Suudi Arabistan, hac ziyaretlerinden elde ettiği paralarını nerelere harcıyor acaba?

“ABD Başkanı Donald Trump, göreve geldiğinden bu yana ilk yurtdışı ziyaretini gerçekleştirdiği Suudi Arabistan’da ‘ABD tarihinde türünün en büyük silah anlaşmasını’ imzaladı.

Trump ve Suudi Arabistan Kralı Selman arasında imzalanan anlaşmanın, bir yıllık yaklaşık 110 milyar dolar değerinde Amerikan yapımı silahın satışı, anlamına geldiği belirtiliyor.

10 yıl için 350 milyar dolar silah alım anlaşması imzaladılar.”[9]

Hac paralarından kimlerin yararlandığı sır değil:

“Petrol ve fakir Müslümanlardan hac ve umre yoluyla sağlanan paraların çoğu,  başta ABD olmak üzere Batı’nın, silah tüccarları, finans kurumlarına veya başka kaynaklarına çeşitli vesilelerle geri gidiyor. Kısacası; kutsal hac gelirinin çoğundan yine küresel sermaye faydalanıyor.”[10]

ABD Başkanı Trump’ın:

“Ben daha fazla istediğimizi söyleyince tartıştık. Ancak bize bir telefonla 500 milyon dolar fazla para ödediler, sadece bir telefonla bunu sağladık” şeklindeki sözleri çıplak gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor.

Trump, Kral Selman’ın kendisini neden aradığını sorduğunu çünkü daha önce kimsenin böyle bir arama yapmamış olduğunu söyleyerek, ‘Çünkü onlar (önceki ABD liderleri) aptaldı’ cevabını verdiğini ifade etti. Ancak Trump’ın konuşmasında Kral Selman’dan aldığı 500 milyon doların hangi kalemden nasıl tahsil edildiği anlaşılamadı.”[11]

ABD’nin Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, oradan Ön Asya’ya kadar İslam âlemini birbirine nasıl kırdırdığını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını nasıl sömürdüğünü görmeyen, duymayan kalmadı.

Hatta o kadar ileriye gittiler ki, suikast düzenleyerek; İran ve Irak gibi bazı ülkelerin resmi devlet görevlilerini ortadan kaldırmaya kadar işi vardırdılar.

Bütün bu cinayetler, yağma ve talan için yaptıkları masrafları da başta Suudi Arabistan olmak üzere körfez ülkelerine tehditle ödetiyorlar…

Arap ülkelerinin emperyalistlere haraç niteliğinde verdikleri paralarla, yine Müslüman halklar öldürülüyor!..

Hac mevsiminde Suudi Arabistan’da bırakılan paraların da önemli bir kısmı bu yolda harcanıyor!..

Müslümanlar, Hac ibadetini yerine getirirken, aynı zamanda –istemeyerek de olsa-  mazlum insanların öldürülmesine ve sömürülmesine katkı veriyorlar!..

Kanıtlar bütün çıplaklığı ile ortadadır: [12]

“ABD yetkilileri kamuoyu önünde yaptıkları açıklamalarda, terör finansmanı konusunda elde edilen başarıyla ilgili çok olumlu görüşler belirtiyor. Ancak Wikileaks’in kamuoyuyla paylaştığı belgeler, çok daha karamsar bir tablo çiziyor.

Belgelerde El Kaide, Taliban, Hamas ve Leşker-e-Taibe örgütlerine aktarılan paralarla ilgili detaylar yer alıyor.

Örneğin, Dışişleri Bakanı Clinton tarafından geçtiğimiz Aralık ayında gönderilen gizli bir iç yazışmada, ABD’nin müttefiki olan Suudi Arabistan’ın ve tüm komşularının birçok terör faaliyetinin bir numaralı finansal destekçisi olduğu belirtildi.

Belgede, ‘Suudi yetkilileri, Suudi Arabistan kaynaklı terör finansmanıyla başa çıkmak için ikna etmek konusundaki çabalar bir süredir devam ediyor’ denilirken, Suudi Arabistan’daki bağışçıların dünya genelindeki Sünni terörist grupların en önemli finans kaynağı olduğu ifade edildi.

Belgelerde Birleşik Arap Emirlikleri ‘stratejik bir boşluk’, Katar terörle mücadelede ‘bölgenin en kötüsü’ ve Kuveyt ‘kilit geçiş noktası’ hakkında çok karamsar görüşler ortaya kondu. “

(New York Times’da yayımlanan “Cash Flow to Terrorists Evades U.S. Efforts” başlıklı haberden derlenmiştir.)

***

Oysa Sevgili Peygamberimiz buyurdu ki:

Kim, zalime yardım ederse Allah o zalimi ona musallat eder.”[13]

Aynı şekilde; En’am Suresi 129. Ayeti ile de zalime yardım etmek yasaklanmıştır.[14]

Hal böyle olunca, Kutsal Topraklar adaletle yönetenlerin kontrolüne geçene kadar, Hac ibadetinin ertelenmesi en akıllıca yol olacaktır.

Nitekim yakın tarihte başka nedenlerle de Hac ibaretini erteleme ve yasaklama kararları alınmıştır.[15]

Aksi halde, dolaylı yoldan da olsa, “zalimin zulmüne destek verme” durumuyla karşı karşıya kalınacaktır.

Ülkemize gelip güpegündüz devlet görevlileri eliyle cinayet işleyecek kadar ahlaksız olan Suudi Arabistan yönetimini, hacı adaylarının kişisel boykot yapmaları kanımca Hac ibadetini yerine getirmekten daha “sevap” olacaktır.

Hac organizasyonlarının, belirlenecek şart ve sürelere bağlı olarak ertelemesi/yasaklaması konusunun tartışılmaya başlanması zamanının geldiğini düşünüyorum…

Cemil Can



[5] Kutsal Topraklar,”İbrahimi dinler”; Musevilik, Hrıstiyanlık ve İslam dinleri için önem arz eden, günümüzde üzerinde İsrail ve Filistin’in bulunduğu topraklara verilen özel isimdir.

Birçok dinin doğduğu bu topraklar, Haçlı Seferleri’nin yapılmasına sebep olmuştur. Günümüzde de Arap-İsrail gerginliğinin başlıca nedenidir.

İslamiyet, Hristiyanlık ve Yahudiliğe göre İbrahim peygamber, Harran’da doğmuştur. Daha sonra ise o zamanlar “Kenan ülkesi” olarak adlandırılan ve ilk olarak Âdem Peygamber’in torunu Enoş‘un oğlu Kenan tarafından bulunduğu söylenen, sınırları; kuzeyde Sure ve Lübnan’a, güneyde Akabe Körfezine, doğuda Madaba’ya kadar olan yere yerleşmiştir. İbrahim, oğulları İsmail ve İshak, Yakup ve Yusuf bu topraklarda yaşamıştır. İbrahim, İshak ve Yakup’un mezarları buradadır. Musa Peygamber de Yahudileri Mısır’dan çıkarmış ve Kenan ülkesine getirmiştir. İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerine göre; Tanrı, Kenan ülkesini, Hitit ülkesini ve Amon ülkesini İbrahim’in soyuna, yani Yahudilere ve Araplara vermiştir. Bu toprakları değerli kılan Kenan, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Davud, Süleyman ve İsa’nın burada yaşamış olması; İbrahim ve Kenan dışındakilerin burada doğmuş olması; Yakup ve Yusuf hariç hepsinin burada ölmesi; İsa’nın burada kutsanması ve İbrahim ve oğullarının burada sünnet olmasıdır.

[6] Hac; Kâbe’nin yanı sıra diğer bazı kutsal yerlerin birlikte ziyaret edilmesi, umre ise sadece Kâbe ziyareti olarak tanımlanır. Hac; Kur’an’da Hac Suresi’nin 28. ayetinde Müslümanların çeşitli yararlar için Kutsal Ev‘i ziyareti olarak tarif edilir.

Osmanlı döneminde hac ve umre ziyaretleri üç kutsal mescidin (Mescid-i Aksa, Kâbe ve Mescid-i Nebevi) ziyaretinden oluşuyor ve kutlu yolculuk ilk kıblemize ev sahipliği yapan Kudüs’ten başlıyordu.

[7]  Sünniİslamiyet’te Kudüs, Milattan Sonra 610 yılında ilk Kıble olmuştur ve Kur’an’a göre Hazreti Muhammed, 10 yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır.

[14] “İşte biz, kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.”

http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=6&ayet=129

[15]  1948’de döviz yokluğu gerekçesiyle hacca gidiş yeniden yasaklanmış,

1960’lı yılların başında birkaç sene kesintiler olmuşsa da, sonraki yıllar­da yine izin verilmiş ve çok sayıda insanımız hac görevini yapmıştır.

1971’de 12 Mart muhtırası ile 3 yıl sürecek olan bir ara dönem yaşanmıştır.

1990 yılında hacı sayısında meydana gelen düşüş, Suudi Arabistan’ın 1988′ de uygulamaya koyduğu ancak bu yıla kadar aşılabilen ülke kontenjan sınırlamasının, bütün diplomatik temaslara rağmen aşılamaması ve bu arada Irak güzergâhındaki yol emniyetinin de kalmaması sebebiyle, kara yolu ile hac seyahatinin iptal edilmesindendir.

http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D170404/2007/2007_ERSOYS.pdf