KONUK YAZARLAR

“ADETTEN KESİLMİŞ KİBAR OROSPULAR”!..

Bir taraftan AB, diğer taraftan ABD sürekli sıkıştırıyorlar.

ABD, Türkiye’nin NATO’dan uzaklaşıp, Rusya ve Çin ile yakınlaşmasından fazlasıyla rahatsız.

Türkiye’nin gücü kadar gücünün azalacağından, buna karşılık rakiplerinin gücünün bir o kadar artacağından korkuyor.

Aradaki güç farkı Türkiye’nin iki katı kadar açılacak!

Bunu hoş göremeyecekleri açık, kabul etmeleri de çok kolay olmayacak tabii.

“Müttefiklerimiz” özellikle de S-400’leri aktif hale getirmemizi sindiremiyorlar…

***

S-400’ler, daha çok F-35’lere karşı “savunma füzeleri”dirler.

“Model ortak” Türkiye’nin, hava savunmasını güçlendirmesi “müttefik” Amerika’yı endişelendirmemesi gerekirdi.

Acaba, F-35’lerin satışının düşeceğinden mi korkuyorlar?

Yoksa, bize doğrudan saldıracak olanlar onlar mı?

Akdeniz’de yapılan tatbikatlar, insanın aklına böyle soruları getiriyor.

Bu iki sorunun cevabını sürekli irdeleyelim diyorum!..

***

NATO’ya girdiğimizden bu yana; bir eyaletleri gibi görüp, kullandıkları Türkiye’yi, ellerinden kaçırmış olmanın önemli sonuçları olacak:

NATO’nun Rusya’yı güneyden kuşatma projesi, işlemez hale geliyor.

Karabağ’ın yeniden Azerbaycan topraklarına katılması ile Pentagon’un kuşatma projesi suya düştü.

Başka bir sorun daha var, pek sözü edilmeyen:

Bundan böyle “süper güç” ABD, Ortadoğu’daki planlarını Türkiye’siz yürütmek zorunda kalacak.

Zira Türkiye‘nin yarattığı boşluğu, PKK ile doldurmak pek mümkün görünmüyor.

En önemlisi kendini “dünyanın efendisi” olarak kabul ettirmek isteyen ABD’nin, kaybettiği itibar.

Türkiye, diğer ülkelere “kötü örnek” oluyor!..

Bu yüzden cezalandırılması, diğer ülkelere esaslı bir ders olacak!..

Emperyalizmi, tarihinde ilk defa yenen Millet Meclisi Ordusu terhis edilmiş değil, bunu çok iyi biliyorlar…

***

Avrupa Birliği’ne gelince; onlar da Türkiye’den oldukça rahatsızlar.

Türkiye’nin Asya’da konumlanmasının, ABD için ortaya çıkarttığı sorunlar AB için de büyük ölçüde geçerlidir.

Bununla birlikte, AB’nin ilave sorunları da doğacak.

Enerji bakımından Rusya, Azerbaycan ve İran’a bağımlı olan AB’nin, enerji nakil hatları Türkiye’nin egemenlik alanlarından geçiyor.

Türkiye’yi “düşman” ilan etmenin elbette ki bazı sonuçları olacak.

Türkiye’nin de Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de hidro-karbon kaynaklarının peşinde olduğunu görmüyorlar mı?

Karadeniz’deki gibi, Akdeniz’de de doğal gazın bulunması halinde, en önemli bağımlılık kaleminden büyük ölçüde kurtulacağımızı biliyorlar.

Türkiye enerjiye ne kadar az bağımlı olursa, AB o kadar rahatsız olacaktır.

Bu nedenle olsa gerekir; Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarından Türkiye’ye pay vermemeyi masada sağlamayı deniyorlar.

KKTC’yi de bu yüzden yok sayıyorlar.

Mavi Vatan’a saldırılarının nedeni budur!..

***

Anlaşılıyor ki, Münhasir Ekonomik Bölgemiz üzerinde başlatılan bu mücadelede, Türkiye’nin dik duruşu, NATO’nun öncelikle meselesi haline geldi.

Yunanistan’ı yine “mayın eşeği” gibi kullanıyorlar.

Almanya’nın Türk ticaret gemilerini izinsiz araması da ayrı bir kışkırtıcılık örneği.

AB’nin liderliğine oynayan Fransa’nın Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye’ye karşı sokak ağzını kullanmaktan çekinmiyor.

Aklınca, bu şekilde hükumeti devirecek!

Yeni seçilen ABD Başkanı Biden de Macron’la aynı kafada.

Muhalefetle işbirliği yapıp, o da hükumeti devirmeyi öncelikli işleri arasına almış!..

Hükumeti bu dışarıdan yıkma teşebbüsleri, hükumetlerin dışarıdan kurulduğunu akla getiriyor!

Ne acı değil mi?

Hemen hemen her yönden karnesi kırıklarla dolu Erdoğan, dış politikada doğru işler yapıyor…

Yiğidi öldürmeli ama hakkını yememeli…

***

Hiçbir tartışmaya yer vermeyecek şekilde;

ABD, Türkiye’yi hizaya getirmek düşüncesiyle, CAATSA yaptırımları kapsamına aldı.

CAATSA, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası’dır.

Tercümeye gerek yok, ne dedikleri son derece ayan ve bellidir:

Türkiye, ABD yasalarında “düşman” olarak tarif ediliyor.

Başkan Trump, giderayak S-400 alımı nedeniyle Türkiye’ye yönelik yaptırımları boşuna onaylamadı…

Trump’ı Türkiye’den yana veya “dost” görenler ne düşünüyor acaba?..

Çok merak ediyorum…

***

10-11 Aralık’ta yapılan Avrupa Zirvesi’nin ise amacı gizlenmiyor.

Türkiye’ye; “Mavi Vatan’ınızdan vaz geçin” diyorlar.

Türkiye’nin Anadolu’ya hapsolmasını, denizlere çıkmamasını istiyorlar.

Sevr’i diriltmektir biricik hedefleri!

Akıllarınca, bölgedeki enerji kaynaklarını bu şekilde yağmalayacaklar.

AB’nin yaptırım tehdidinin arkasında, açıkça “yağma” düşüncesi var!

Türkiye’ye, 21 Mart’a kadar süre vermeleri de oldukça manidardır.

Bir bakıma; “etrafınız sarıldı teslim olun” çağrısı yapıyorlar!

Türkiye’nin yaptırımlardan korkarak geri adım atabileceğini düşünenler, bir kez daha yanılacaklar…

Bakalım mart geldiğinde kediler nasıl bağıracaklar!..

***

Yaşadığımız gerçekler böyle olunca:

Siyasi iktidarın dış politikada doğru rota izlemesini desteklemek gerekir.

Çünkü bu konu, gelecek kuşakları da derinden etkileyecek.

Deneyimlerime göre, Reis’in ve adamlarının beyanlarına pek güvenmiyorum.

O yüzden, hayati konularda genellikle yabancı kaynaklara göz atarım:

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, geçen haftaki blok yazısında:

“Türkiye’nin Doğu ve Kuzey Afrika’dan Batı Balkanlar’a kadar bölgesel ilişkilerini güçlendirdiğini, inkâr edilemeyecek başarılar elde ettiğini; Suriye ve Libya’daki müdahilliğinin AB’nin çıkarları ile bağdaşmadığı şeklinde yorumlandığını” söyledikten sonra, “Türkiye, dikkate alınacak bir bölgesel güç haline geldi” dedi…(*)

Ben düşmanın ne dediğine değer veririm!..

***

Gelelim sonuca:

Bir NATO üyesi olan Türkiye’ye, diğer NATO üyeleri ABD ve AB, “yaptırımlar” uygulama kararı aldı.

En büyük NATO ülkesi, yasa hükmü ile Türkiye’yi “düşman” olarak tarif ediyor.

İş bu noktaya geldikten sonra, sözü Can Yücel ustaya bırakmak en doğrusudur.

Zira sövmeyi de usulüne göre yapmak gerekiyor:

Yardımı kesildi ya Amerikan dostluğunun

Gençler, kendinize mukayyet olun!

Kime saldıracağı belli olmaz haaa,

Adetten kesilmiş kibar orospunun…”

Av. Cemil Can

(*) “Confrontation over exploitation of resources in the Eastern Mediterranean was gathering speed, coupled with long-standing disagreements on control over maritime spaces among concerned coastal states. The efforts in Crans Montana to find a final solution to the reunification of Cyprus had failed in 2017. Turkey’s regional engagement from Eastern and Northern Africa to the Western Balkans continued to gather strength. In particular, Turkey’s active and unilateral involvement in both Syria and in Libya has been increasingly perceived as not aligned with the security interests of the EU itself nor with the understandings reached amongst all member states.”

https://eeas.europa.eu/headquarters/headquarters-homepage/77199/window-world-personal-blog-hrvp-josep-borrell_en

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir