KONUK YAZARLAR

GERÇEK GÜNDEM “ACI RECETE”DİR!..

Ne zaman AKP iktidarını kıyasıya eleştirmeye hazırlansam, imdadına Kılıçdaroğlu yetişip konuyu değiştiriyor.

Bu kadar yoğun ve ciddi konular varken, ya PKK’nn  “ana dilde eğitim” konusunu açıyor ya da “ABD ve AB’nin yardımını” istiyorlar.

Aklınca emperyalist ülkelerin yardımı ile iktidara gelecek!

Olmaz da; olsa bile, bu şekilde iktidara CHP değil, emperyalistler gelmiş olur.

Tam bağımsızlık” şiarı ile kurulan CHP’nin, bugün geldiği nokta ne yazık ki burasıdır.

Bu “sapma” yüzünden milyonlar, AKP’ye katlanmaya mecbur bırakılıyorlar.

Etkisiz ve işbirlikçi muhalefet yüzünden, Türkiye gerçek gündemini bir türlü tartışamıyor…

Bu defa, ben bildiğim gibi yapıyor, gerçek gündeme gidiyorum:

***

İzmir Depremi sırasında yapılan “canlı hayat kurtarma yayınları”, asıl tartışılması gereken konuları gündemin arka sıralarına itti.

Ardından araya başka konular girdi.

Derken “imar afları” güme gitti…

1948’den bu yana, 10’u AKP dönemlerinde olmak üzere toplam 22 imar affı çıkartılmıştır.[1]

Yasalara saygılı olmayan yurttaşlar için çıkartılan bu aflar, yasalara uyan yurttaşlar için bir tür “cezalandırma”  etkisi yapıyor.

Ruhsatlı bina yapmak için Devlete ödenen harç ve vergileri ödemeyen uyanıklar, -af çıkartan hükümetlere sadece oy vererek- bu yükümlülüklerden muaf tutuluyorlar…

Ve Türk halkı, bu adaletsizliği yapanları cezalandıracak yerde, iktidara taşıyarak ödüllendiriyor…

***

İmar aflarını gündemden düşüren konulardan biri de Karabağ Savaşı oldu.

Azerbaycan’ın Ermeni işgali altındaki toprakları, hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın güvenliği için son derece önemlidir.

Doğu sınırımızda dost, müttefik ve kardeş bir ülkenin olması; hiç kuşku yok ki, Akdeniz’de, Ege’de ve Karadeniz’de elimizi güçlendirir.

Ayrıca Rusya’nın sınırlarını Güney’den güvence altına alması da bölge istikrarı için önemli olup, aynı zamanda Türkiye’nin yararınadır.

Unutmayalım ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Rusya’nın rolü ve yardımları belirleyici olmuştur.

Bir kez daha ortaya çıktı ki, emperyalizme karşı; Rusya, Türkiye ve İran’ın birlikte mücadelesi hayati önemdedir.

Bu yüzden Karabağ sorununu salt bir “işgal olayı” olarak değerlendirmek hatalı olur.

44 günlük mücadele sonunda Azerbaycan’ın işgal altındaki topraklarının yüzde 70’inin kurtarılmasına, herkesten çok bizim sevinmemiz gerekir…

***

İmar aflarının tartışılmasını gündemden düşüren bir başka olay ise Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası ile Merkez Bankası Başkanının görevden alınması oldu.

Özellikle de muhalefetin gündemini bu konu işgal etti; Albayrak’ın istifa mektubunu abartılı bir şekilde yorumladılar.

Hâlbuki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bakanlar, üst düzey bürokrat mevkiindedir, bu yüzden görevden alma veya istifaya zorlamalar normal kabul edilmelidir.

Hükümetin “taze kan”a ihtiyacı var.

Aynı şekilde “yıpranmış” olanları da yenileri ile değiştirip, AKP’yi umut olmaktan çıkarmamak çabası, sıradan siyasi hamlelerdir.

Üzerlerinde fazla durmamak gerekir.

Öte yandan bakanlar, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olmadıklarından görevden alınmalarında; “ağır hukuk ihlalleri” aramamak gerekir…

***

Üretim ekonomisi”ne bir türlü geçemeyen ülkemizin,  “sıcak para”ya olan bağımlılığı, bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.

Katlanarak artan borçlarımızın faizlerini dahi ödemekte zorlanan siyasi iktidar, borç bulmak için yeni kaynaklara ihtiyaç duyuyor.

Daha yüksek faizlerle bulunacak olan borçların faturasını ödeyecek olan halkımızdır kuşkusuz.

Reis’in yazdığı “acı recete”nin tercümesi budur.

Merkez Bankası’nın başına getirilen Naci Ağbal, kısa süre önce itiraf gibi bir rapor hazırlamıştı.

Dedi ki:

Türkiye’nin 2002 yılındaki 215 milyar dolar olan dış borcu, 782 milyar dolara çıkmış.

Paralar ne olmuş peki?

6 Kasım’da yayınlanan o raporda, 2001’de yüzde 8.4 olan işsizlik, 13.5’e, 2007’de yüzde 8.4 olan enflasyon ise 11.8’e yükselmiş.[2](2)

Bu sistemde ne ekonominin dümeninde olup istifa edenler/görevden alınanlar, bulunmaz Hint kumaşıdır, ne de yerlerine gelenlerin ellerinde sihirli değnek vardır…

Her zaman ki gibi; acı recete yazılan halk, kemerleri biraz daha sıkacak…

***

Sistem bu şekilde kör-topal yürütülürken,  olan Merkez Bankası’nın 160 milyar dolarına oldu.

Bu bir tür soygundur ve ne bir ilktir, ne de son olacaktır!

Doları 7 lirada tutmak için piyasaya 120 milyar dolar satıldıktan sonra, dolar 8,5 liraya yükselmiş.

7 liradan dolar satın alanlar köşeyi döndüler.

Bu dolarları satın alanlar kimlerdir?

Bu operasyonda Merkez Bankası 40 milyar dolar eksiye düşmüş.

Buharlaşan para 160 milyar doları bulmuş.

Devletin “denetleme”  mekanizmaları bozulur ve denetlemeyi yapacak olan Yargı mensupları siyasilerin gözünün içine bakanlardan seçilirse, olacağı budur…

“Acı recete”ye alıştırıldık…

***

Yüreğimize su serpecek gelişmeler de oluyor:

Covit-19 aşısını Rusya ve Çin’in bulmuş olması yanında Almanya’da çalışan Türk bilim insanlarınca[3] da bulunması övünç kaynağımızdır.

Acaba aşı bize ne zaman gelir, o belli değildir.

Aşıyı bulan Prof. Dr. Uğur Şahin ve Prof. Dr. Özlem Türeci’nin serveti 2.4 milyar dolara yükselmiş.

Haklarıdır…

İtibardan tasarruf etmeyen” hükümetlerimiz, yılların aşı üreten Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü, teknolojisini yenilemediği için kapatmışlar.

Acı gerçek:

Türk bilim insanlarının Türkiye’de araştırma yapma imkânının olmamasıdır…

Bunları da AKP’nin eksi hanesine yazarak bitirelim…

Av. Cemil Can


[1] http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=417&RecID=4520

[2] https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/iste-elvan-ve-agbalin-albayraktan-devraldigi-10-buyuk-sorun-6119551/

[3] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ulkelerini-unutmadilar-prof-sahin-ve-prof-tureci-turkiye-ve-almanya-ile-kendileri-gorusuyor-pfizer-devre-disi-1791099

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir