KONUK YAZARLAR

CHP, PKK’NIN YOLUNA FEDA EDİLEBİLİR Mİ?!..

BAE merkezli faaliyet gösteren ABD’li petrol şirketi DELTA CRESCENT ENERGY LLC  ile gövdesini PKK/PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin kuzeyindeki petrollerin modernizasyonu için anlaştılar.(1)

Sanki iki devlet arasındaki bir anlaşma yapılmış gibi duruyor!..

ABD’li şirkete böyle bir anlaşma yapması için lisansı ABD Dış Varlıklar Kontrol Ofisi verdi.

Sanki Suriye’nin petrolleri, ABD’nin dış varlıklarına dahilmiş gibi!..

Anlaşma ile ilgili olarak SDG’li Mazlum Abdi, ABD’li Senatör Lindsey Graham’ı bilgilendirdi.

Mazlum Abdi diye bilinen zat; Mazlum Kobani, Ferhat Abdi Şahin veya kod adı Şahin Cilo olan Suriye Demokratik Güçleri’nin Başkomutanıdır.

Sözüm ona Interpol tarafından kırmızı bültenle de aranmaktadır!..

Mazlum Kobani’nin bilgilendirdiği Senatör Graham, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya sordu.

Eski CIA Başkanı Pompeo yanıt verdi:

Anlaşma umduğumuzdan biraz daha uzun sürdü ve şimdi uyguluyoruz” dedi… (2)

Buraya kadar anlaşılmayan bir şey olduğunu sanmıyorum…

***

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Suriye’de uygulamaya konulmadan (2011) önce,  Suriye Arap Cumhuriyeti gelirlerinin yüzde 25’ini petrolden sağlıyordu.

Petrol rezervleri listesinde 34. sırada yer alan Suriye’nin, Deyr er Zor, Rakka ve Rimelan bölgesindeki petrolünün  yüzde 80’nini şimdi SDG kontrol ediyor… (3)

Tahminlere göre, PKK/PYD’nin günlük petrol geliri 420 bin dolar civarındadır.

ABD’nin Suriye ekonomisine sadece petrol üzerinden vurduğu darbe bu miktar kadardır…

ABD, bölgedeki askeri varlığı için yaptığı harcamaları SDG’nin petrol gelirlerinden karşılamaktadır.

Coronavirüs nedeniyle PKK/PYD’ye yaptığı 21 milyon dolar civarındaki “yardım”,  gerçek anlamda bir “hibe” olmayıp, karşılığı Suriye devletinden çalınan petrollerden karşılanacaktır.

ABD, karşılıksız olarak hiçbir ülkeye günahını bile vermez!..

Bunu da anladık mı?

***

Şimdi size yeni bir haber duyuruyorum.

Haberi Anadolu Ajansı verdi:

Suriye’de terör örgütü YPG/PKK işgalindeki bölgelerde varlık gösteren ABD ve Fransız askerleri, örgüte silahlı eğitim vermeyi sürdürüyor” dedi.(4)

Sadece silah vermekle iş bitmiyor, eğitim de gerekli:

Temmuz ayı içerisinde ABD ve Fransız askerleri Haseke ve Deyrezor illerinde 200 YPG/PKK’lı teröriste 3 kez eğitim verdiler.

Fransız askerleri teröristlere sık sık topçu atışı eğitimi veriyorlar.

YPG/PKK’ya destek veren ABD güçleri, Suriye’nin kuzeyinde 11 üs ve askeri noktada toplanmış durumdalar…

Bunları da aklımızın bir köşesinde tutalım…

***

Bu Kürtler ne kadar da nankörler değil mi?!

Maaşlarının ödenmesi bile ABD Kongresinde kararlaştırılıyor, doğru dürüst teşekkür etmiyorlar!

Hangi çağda yaşıyoruz, plaket, teşekkür yerini hiç tutabilir mi?

Utanmaz, reziller!..

***

Her neyse, şimdi de dört yıl geriye gidelim:

Cizre, Silopi ve Sur’daki PKK karşıtı operasyonlarda ele geçirilen çok sayıda Amerikan yapımı silahın IŞİD ile mücadele için verilen silahlar olduğunu ortaya çıkartmıştık.

Ankara, o tarihlerde PKK ile YPG’nin organik ilişkisini ortaya koymak için kanıt topluyordu.

Bir de baktık ki, Başkan Obama’nın IŞİD ile mücadele özel temsilcisi Brett McGurk’a, üniformalı YPG biri tarafından plaket verildi…(5)

Gizli saklı değil, açık açık, fotoğraflarını kendileri yayınladı.

Sırıtarak plaketi verenin PKK’nın üst düzey isimlerinden Polat Can olduğu anlaşıldı…

Aradan geçen 4 yıl içerisinde, PKK ile YPG’nin aynı örgüt olduğu ve ABD’nin kara gücü olarak görev yaptıkları defalarca kanıtlandı.

Gelelim 2020 yılının temmuz ayına:

DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyon Sözcüsü ABD’li Albay Myles Caggins, PKK’nın Suriye uzantısı Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Sözcüsü Mustafa Bali’den 29 Temmuz günü bir basın toplantısı ile plaketini aldı.(6)

Bali, TSK’nın Barış Pınarı Harekâtı’nın ardından “Çaresiz değiliz” diyerek ABD’ye sitem etmişti!

Bali, ABD ile SDG ortaklığının bu kadar kolay sona ermesinden duyduğu hayal kırıklığını da dile getirmişti… (7)

İlişkileri ne kadar da duygusal değil mi?..

***

Bu hatırlatmaları yapma nedenim:

CHP’nin 37. Kurultayında oybirliği ile kabul edilen 2. Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nin ikinci maddesidir.(8)

Y-CHP, bu tarihi belgede; ABD’nin bölgedeki Kürtleri kullanarak yarattığı terör sorununu, tıpkı HDP/PKK’nın dilini kullanarak “Kürt sorunu” olarak isimlendirmektedir.

Zaten geçmişte de AKP’nin “Kürt açılımı”na açık çek vererek desteğini açıklamıştı.(9)

O zaman da sorunun TBMM çatısı altında çözülmesinde ısrar ediyordu.

Dersimli Kemal, taktı TBMM’ye, PKK’yı oraya sokmadan siyasetten ayrılmayacak.

Şimdi de aynı yerde durmaktadır.

PKK’nın patronu ABD’nin nihai hedefi Ortadoğu’da “Bağımsız Kürtdistan” adlı bir devlet kurmaktır.

Türkiye, Suriye, İran ve Irak’tan koparılacak topraklarla bu devleti kuracaklar.

Bunu anladık.

Peki, Bay Kemal’in Meclis’te çözeceğim dediği nedir?

Hangi illeri vermeyi düşünüyor, yoksa ilk aşamada  “özerklik” kâfi mi?

Batı’da yerleşik Kürtler, haritası çizili Kürdistan’a göç etmeye razı mı?

Yoksa Doğu’yu Kürtlere verip, Batı’ya ortak olmalarını mı önerecek?

Her ne ise düşüncesi, açık açık söyleyip tartışmaya açması gerekmez mi?

Var mı öyle, çözümün ne olduğunu söylemeden, açık çek verip “Kürt meselesi”ni Meclis’te çözmeyi vaat etmek!

Belli ki, Y-CHP’nin Genel Başkanı, ilk aşamada PKK/YPG’yi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne muhatap yapmakla yetinecektir.

Öyle ya, TBMM çatısı altında terör örgütleri ile çalışmak, onları meşrulaştırmaktan ve taraf yapmaktan başka ne işe yarar?

Gerisini, Kürtlerin yapacağı eylemlere ve uluslararası kuruluşların kararlarına bıraktığı belli.

Kabul etmek gerekir ki, Kılıçdaroğlu ve ekibinin kafasından geçenler, 31 Mart Yerel Seçimlerinde CHP’ye verilen desteğin diyetini ödemenin çok daha fazlasıdır.

Y-CHP, bu şekilde hem PKK’nın Meclis’teki uzantısı HDP’yi hem de silahlı kanadı PKK/YPG’yi, Kürtlerin meşru temsilcileri gibi göstermeye çalışmakla aslında (düşman) ABD saflarında konuşlanmıştır…

Kılıçdaroğlu bir görev adamıdır; CHP’yi parçalanma sürecine sokmayı göze alacak kadar da gözü karadır!

Asıl korkunç olan ise:

Bu kadar açık ve kesin kanıtlara rağmen, Kurultay delegelerinin böyle bir ihanete oybirliği ile “evet” demeleridir…

Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde, CHP, CHP’li olmayan (10 Aralık Hareketi) bir grubun işgali altındadır.

Atatürk’ün CHP’sinin HDP’yi meşrulaştırmak için feda edilmeye hazır olduğu 37. Kurultay ile de bir kez daha ortaya çıkmıştır…

Tabuta son çiviyi çakacak olanlar, öteden beri CHP’nin kapatılmasını veya vakfa dönüştürülmesini savunanlar olacaktır…

Av. Cemil Can

 

DİPNOTLAR:

 

 

 

 

 

 

 

  • “KÜRT SORUNU DEMOKRASİ TEMELİNDE, TBMM ÖNCÜLÜĞÜNDE ÇÖZÜLECEK

2- Toplumsal barış ve huzur sağlanacaktır. Başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunlar demokrasi temelinde TBMM öncülüğünde çözülecek. Türkiye’nin tam bağımsızlığı, demokrasisi ve üniter yapısı güçlendirilecektir. Kürt sorununu egemen güçlerin manivela alanı olarak kullanmasına asla izin vermeyeceğiz.”

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir