KONUK YAZARLAR

“ASOSYAL” MEDYA!..

Sabah kalkar kalkmaz ilk işleri şarja takılı “android” telefonlarını fişten çekmektir.

Bir kısmı, muhaliflere sövmekle görevlidir.

Bir kısmı, kurucu değerlerimizi aşağılamakla.

Doğrudan Atatürk’e hakaret edenler kesinlikle yurt dışındadırlar.

Yurt içerisindekiler, Atatürk’e pek yaklaşamazlar da İsmet Paşa’ya demediklerini bırakmazlar….

Bir kısmı, kaba hatları ile “photoshop” kullanmayı öğrenmiştir; fotoğrafların kafalarını montajlayıp, yandaşı oldukları parti veya kişilerin hatalarını düzelttiklerini ve bu şekilde karşı tarafı iyice hırpaladıklarını sanırlar.

Bir kısmı, Cum’a suresinde [1] tarifi yapılan “ciltlerle kitap taşıyan merkepler” gibidirler; sadece nakliye işleri ile uğraşırlar;  gelen paylaşımları iletmekle, iç huzuruna kavuşurlar.

Ortak özellikleri, zırıl zırıl cahil olmalarıdır; ne bir kitap okumuşlardır hayatları boyunca ne de okuyacak gibidirler.

Adlarını bile doğru dürüst yazmayı beceremezler, çoğu ad ve soyadının baş harflerini küçük yazmakta beis bile görmezler.

Küçüldükçe küçülmeyi bile çok da dert etmezler…

Aralarında üniversite diploması olanlar parmakla gösterilecek kadar azdır; çoğu orta mektepten terktir.

“Ali okulu”ndan gelenler,  diplomalı olanlara çoğu konuda tur bindirebilirler…

***

Hukuki konularda “fetva vermek” başlıca işleridir!

“Pandemi” konusunda uzmanlara ders verirler:

Bir Alman hekimin uydurma makalesini; “KORONA ÖLDÜRMÜYOR ÇÜNKÜ ÖYLE BİR VİRÜS YOK YOK YOK YOK YOK YOK YOK YOK YOK YOK. KORONA TEDAVİSİ İLE ÖLÜYORSUNUZ UYANIN…”[2] diyerek,  paylaşmalarını gören uzmanlar, acı acı gülmekten başka ne yapabilirler ki!

Siyaset bilimi, en sevdikleri konudur: Siyaset için biçilmiş kaftan bir tek kendilerini bilirler.

Ne var ki, henüz cevherleri tespit edilip değerlendirilmedikleri için beklemedeler!

E-posta kullanmayı, paylaşımlara yorum yazmayı öğrendiler ya; konusunda uzman olanlara ha bire önerilerde bulunurlar; farklı görüş bildirilmesine asla tahammül etmezler,..

Eleştirilmeyi aşağılanma ile eş değerde görürler; söverler, küfrederler, tehdit ederler, ağza alınmayacak en ağır hakaretleri yapmaktan çekinmezler…

“Cahiller cesur olur” sözü bile bunların yanında yaya kalır…

***

“Sosyal Medya”[3]  denen alanı, babalarından kalma tarla sanan bu asosyal yaratıkların, bir de “ileri derecedeki kullanıcıları” vardır; bunlar başkalarının hesaplarını taklit edebilir, hesaplarını ele geçirebilirler, her türlü dolandırıcılığa yatkınlıkları vardır.

“Casus yazılım”larla, banka şifresi gibi özel bilgilere ulaşıp, hesaplarınızı boşaltabilirler.

Ele geçirdikleri hesaplardaki arkadaş listelerinizdeki kişilerden para ve “kontör” talep edebilirler.

Kimlik bilgelerini ele geçirdikleri kişiler adına alış-veriş dahi yapabilirler.

Kısaca, gerçek bir kullanıcının yapabileceği her şeyi yapabilirler…

***

Sosyal Medya’nın asosyal kullanıcıları, yasal takibata uğradığında, vartayı çoğu kez ucuz atlatırlar.

Dolandırıcılık” dışındaki suçları işleyenlere, genellikle para cezası verilip ertelenir ya da hükmün açıklanması geri bırakılarak dosyaları kapatılır.

Beraat ettiklerini sanırlar!

Çoğu dolandırıcılar, yurt içinde olmalarına rağmen, “özel programlarla” yurt dışından internete giriyormuş gibi yaparak, soruşturmadan bile yırtabilirler…

***

Bir de Sosyal Medya’nın örgütlü çalışanları vardır:

Bunlara yerinde bir yakıştırma ile “troll”[4] diyorlar.

Bir bakarsınız “temel hak ve özgürlükler”i savunurlar, bir bakarsınız “inanç ve ibadet özgürlüğü” ile alay ederler.

Gerçekte karşı oldukları fikirleri, en olmaz şekilde savunur gibi yaparak nefret uyandırabilirler.

“İnançlar” ve “etnik değerler” üzerinden toplumu kutuplaştırmak, asıl görevleri gibidir.

Kerameti kendinden menkul olan; büyük ölçüde okumaları yok denebilen fakat yazma tiryakisi olan bu troller, birine kafayı takmaya görsünler, feleğini şaşırtabilirler…

***

İnternetin insanlığın hizmetine sunduğu/sunacağı hizmetler (!) hiç kuşkusuz yukarıda saydıklarımızla sınırlı değildir.

Kuralları belirlenmemiş ve her geçen gün genişleyerek büyüyen bu alanda, hizmet verenler (içerik sağlayıcılar, erişim sağlayıcılar, yer sağlayıcılar) de ne yazık ki kontrolsüz bir şekilde çoğalıyorlar.

Sosyal Medya olarak isimlendirilen “hizmet birimleri”ne her geçen gün yenileri katılıyor.

Herkesin ulaşıp içerik paylaşabildiği bu alanda, doğru bilgilere ulaşabilmek neredeyse uzmanlık işi haline gelmiştir.

Bu alanda keyfilik gırla gidiyor…

***

Kişilerin kendi beceri ve yetenekleri ile işin içerisinden çıkamayacakları bu karmaşaya, birilerinin “dur” demesi gerekmez mi?

Bunu kim yapacak peki?

Elbette ki, kamu otoriteleri…

Muhalefetin “sansür yasası[5]  olarak nitelendirdiği, halkın aklında “Sosyal Medya Düzenlemesi” olarak kalan, gerçek adı; İNTERNET ORTAMINDA YAPILAN YAYINLARIN DÜZENLENMESİ VE BU YAYINLAR YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARLA MÜCADELE EDİLMESİ HAKKINDA KANUN[6],  olan bu düzenleme yukarıda özetlediğimiz sorunlara çözümler üretmek[7]  amacıyla yapıldığı tartışmasızdır.

Bir ara 6 ve 7 numaralı dipnotlara  göz atın lütfen…

Yasayı; okumadan, ne getirdiğini görmeden, “sansür yasası” olarak yaftalamak, bilgi kirliliği denizini biraz daha kirletmektir…

“Troller”in en fazla mağdur ettiği ana muhalefetin, böyle bir düzenlemeyi eleştirmesi ise tam bir trajedidir…

***

Düşünün bir kere:

Biri hesabınızı ele geçirip (veya sayfanızın taklidini yapıp), abuk sabuk paylaşımlar yapmak suretiyle, sizi itibarsızlaştırıyor.

Fikirlerinizi beğenmeyen bir başkası, her paylaşımınızı bahane ederek, sabah-akşam üç dilde ananıza avradınıza küfrediyor.

Bir diğeri, gün görmemiş hakaret sözcüklerini sıralayarak, kişilik haklarınıza saldırıyor.

Ne yapacaksınız?..

***

Önünüzde sadece iki seçenek vardır:

Ya Sosyal Medya hesabınızı kapatıp bu alandan çekileceksiniz, ya da ilgili mercilere müracaat edip hakkınızı arayacaksınız.

Peki, ilgili Merci neresidir?

İlk akla gelen, o Sosyal Medyanın sorumlularıdır.

Şikâyet ettiğiniz konu Topluluk Standartlarımıza aykırı değildir” denerek, başvurunuzun gereği yapılmazsa ne yapacaksınız?

Mahkemeye müracaat edeceksiniz elbette.

Yurt dışındaki bir şirketi Türkiye’de dava ederseniz; bu defa Türk mahkemelerinin vermiş olduğu kararı yurt dışında infaz edemezsiniz!

Böyle bir davanın astarı yüzünden pahalıya gelir.

Yurt dışında dava açma seçeneğini ise mağdur olanların yüzde kaçı kullanabilir ki?..

***

İşte bu yüzden, Türkiye’ye erişimi olan her Sosyal Medya kuruluşu,  yetkili ve sorumlu bir temsilcisini Türkiye’de bulundurması gerekir.

Yetkili mercilerin uyarılarını ve yasaların öngördüğü işleri yerine getirmeyenlere yaptırımlar uygulanması son derece doğaldır ve hukuk devletlerinde olması gerekendir.

Yukarıda uzun adı yazılı olan yasa ile büyük ölçüde internet ortamında ortaya çıkan sorunlara çözümler getiriliyor; ilgili kuruluşlar yetkili makamlara bilgi vermeye zorlanıyor, sahte hesapların kapatılması sağlanıyor,  suç işleyenlerin kimlik bilgileri yetkili makamlara bildiriliyor, yasa hükümlerine uymayan kuruluşlara sırası ile bazı yaptırımlar uygulanıyor.

Son düzenleme ile Yasanın ilk halinde olan “erişimin engellenmesi” kuralı kaldırıp, yerine “içeriğin çıkartılması” kuralı getirilmiştir.

Bu bile az bir iş değildir…

***

Bilgi kirliliğinden mağdur olanların bu yasayı “sansür yasası” olarak nitelemelerini anlamak ise mümkün değildir.

Muhalefet yapmak, doğru olan uygulamalara da karşı çıkarak komik duruma düşmek değildir!..

Seviyesizlik devam etsin mi istiyorlar?

Dolandırıcılık sürsün, insani değerler yerlerde mi sürünsün?..

Av. Cemil Can

[1] http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=62&ayet=5

[2] Sözünü ettiğim paylaşımda; insanları öldürenin Coronavirüs değil, Coronavirüs tedavisi olduğu fikri savunuluyor. Çok özel ve teknik bilgi gerektiren bu konuda söz söylemek elbette bize düşmez. Bununla birlikte yazıda savunulan fikrin yanlışlığı konusunda bazı veriler gösterebiliriz: En fazla ölümlerin “sürü bağışıklığı” yöntemini benimseyen İngiltere ile virüsü ciddiye almayan; Arjantin ve ABD gibi ülkelerde olduğunu gördük. Bu kadarı bile paylaşımın gerçeklerden kopuk olduğunu göstermeye yeter.

Adı geçen ülkelerde önceleri Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği tedavi yöntemleri uygulanmıyordu. Şimdi uygulamak zorunda kaldılar.

Öte yandan, Coronavirüsün bulaşıcı ve öldürücü bir virüs olduğu konusunda bugün itibariyle; kapitalistinden sosyalistine, dindarından dinsizine bütün ülkelerin bilim insanları hemfikirdir.

İlaveten; birkaç gün önce Rusya Devlet Başkanı Putin;  aşıyı bulduklarını, üçüncü aşamaya geçtiklerini ve ekim ayı itibariyle seri üretime geçeceklerini vurgulayarak,  ilk aşıyı kızına yaptırdığını açıkladı. Aynı şekilde, Türkiye’deki aşı çalışmaları da son aşamaya yaklaştı. Gelişmeler bu şekilde ilerlerken; HALKIN GEVŞEK DAVRANMASINA VE SALGININ YAYILMASINA NEDEN OLABİLECEK PAYLAŞIMLARDAN KAÇINMAK GEREKİRKEN, hayati bir konuda aslı astarı olmayan paylaşımları yaymak tam da “troll”lere  göre bir iştir…

 

[3] https://www.moradam.com/20180211202996/en-populer-sosyal-medya-siteleri-2018

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Trol_(%C4%B0nternet)

[5] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/chp-sozcuzu-oztraktan-sosyal-medyaya-sansur-yasasina-sert-tepki-1755065

[6] https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5651.pdf

[7] 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenin Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile:

İçerik, yer ve erişim sağlayıcıların yükümlülükleri belirleniyor,

Yasa hükümleri ile intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları ile ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR ve Futbol ve Diğer SporMüsabakalarında Bahis ve Şans Oyunlarının Düzenlenmesi Hakkında Kanunda yer alan suçların oluştuğu hususunda yeterli şüphe bulunan yayınlarla ilgili içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesine karar verilebiliyor. (Madde:8)

Buna ilaveten;

Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili olarak internet ortamında yer alan yayınlarla ilgili içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı verilebiliyor. (Madde:8/A)

  1. maddede “kişilik haklarının ihlali” 9/A. Maddede de “özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi” düzenlenmiş bulunmaktadır.

Yasanın diğer maddelerinde; içerik, yer ve erişim sağlayıcıların yükümlülükleri belirtilmekte, bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda uygulanacak yaptırımlara yer verilmektedir.

Yasada; gerek kamu tarafından ve gerekse yargı organları tarafından verilecek olan kararlara nasıl itiraz edileceği ile itiraz usulleri de anlatılmıştır.

Yasayı okumadan, anlamadan peşinen “sansür yasası” olarak nitelendirmek; suç işlenmesini teşvik ve suçluların cezalandırılmasını istememek anlamına gelir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir