• TURPUN BÜYÜĞÜ AHIRDA!..

    CHP İstanbul İş Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu’nun, 9 Eylül günü internet üzerinden gerçekleştirilen Taksim Toplantısı’nda yaptığı 1,5 saatlik konuşmada;[1] Atatürk’e atfen üç kez “Gazi Mustafa Kemal” ifadesini kullanması dikkat çekti. Kaftancıoğlu’nun konuşmaları dikkatlice izlenir; zira daha önce Sosyal Medya’da yaptığı paylaşımlar, CHP’lilerin canını fazlasıyla sıkmıştır.[2] Hele de  “Ermeni soykırımı” iddiaları ile ilgili sözleri[3] unutulacak gibi değildir. Çoğu insanın gözünden kaçan bu konuşma üzerine, eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan,  Kaftancıoğlu’na :”Atatürk adını kullanmamak tercihiniz mi?” diye sorunca, ortalık iyice karıştı. Canan Hanımın Gürkan’a cevaben: “Bu şekilde ifade etmek, kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için tercih ediyorum”[4] demesi pek çok kişiyi çileden çıkarttı. Demek ki, bilinçli olarak  Atatürk soyadını kullanmadı. Atatürk…

  • “BİZİM OĞLANLAR” İLE “ANKARA’DAKİ ADAMIMIZ”!..

    12 Eylül Darbesi’ne iki yıl vardı. 1978 başında CHP, AP’den kopan ve bakanlık karşılığında desteğini veren 11’lerin sayesinde iktidara geldi. Kabinesini açıklayan Ecevit, güvenoyu verdikleri için Meclis’e teşekkür etmişti. Beyaz Saray’da; 22 yıl sonra Nobel Barış Ödülü’nü alacak olan Demokrat Başkan Jimmy Carter vardı. Sovyetler Birliği, Marksist hükümetin isteği üzerine ve Sovyet Lideri Leonid Brejnev’in emriyle, 24 Aralık 1979’da Afganistan’ı işgal etmişti. 12 Eylül’e bir yıldan az kalmıştı… *** CHP Genel Başkanı Ecevit, Batı’dan kredi arayışı içerisindeydi ama bulamıyordu. Dünya Bankası ve IMF’nin “İstikrar Paketi”ni uygulamamakta ise adeta direniyordu. Hükümet, bir sürpriz yapıp ATAŞ Rafineri’sini kamulaştırdı. Madenleri kamulaştıran yasa da bu dönemde çıkartılmıştır. Cem Karaca’nın, Maden Yasası’na ithafen okuduğu, “Maden…

  • ÇOK KORKUYORUM!..

    Pek çok kişi gibi ben de; “Millet İttifakı”nın Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce’nin 4 Eylül günü Sıvas’ta yapacağı açıklamayı merakla bekliyordum. O gün geldi çattı. Televizyonun karşısına geçtim, dikkatlice dinlemeye başladım. İnce, “Bin Günde Memleket Hareketi”ni şu sözlerle tarif etti: “Biz bir muhalefet hareketi değiliz. Parti içi muhalefet hareketi hiç değiliz. Bizim derdimiz muhalefete muhalefet etmek hiç değildir.”[1] Fizik öğretmeni Muharrem, başlattığı hareketin ne olmadığını anlattı ama ne olduğunu anlatamadı nedense!.. Doğrusunu söylemek gerekirse; ben bu dersi hiç anlamadım, parmağımı kaldırıyorum ve bir kez daha anlatmasını istiyorum. Öğretmenim, sizi dinliyorum!.. *** “Demirel Başbakan. 12 ada konusunda Yunanistan ile yine sorun yaşanmış, karşılıklı kılıçlar çekilmiş. Ertesi gün kabine toplanmış ve toplantı uzun…

  • İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN ÖNCÜLERİ!..

    Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın “Ege’de karasularını 12 mile çıkartması savaş nedenidir” dedi. Fransa’nın tavrı Yunanistan’dan yana oldu. Mısır, Yunanistan ile yaptığı “deniz yetki alanları anlaşması”nı (MEB) Meclis’inden geçirdi. Almanya, arabulucu rolünü oynamaya devam ediyor; sorunlarınızı masada çözün diyor. Son tahlilde Almanya da Avrupa Birliği üyesiYunanistan’ın yanında olacaktır. Etrafımızda, dost ülke yok gibidir dense yeridir… *** Sismik araştırma gemisi Oruç Reis, Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramaya devam ediyor. Donanmamıza ait 50’den fazla savaş gemisi ve fırkateyn Oruç Reis’i koruma görevi yapıyor. Savaş uçaklarımız ile deniz altılarımız da tayakkuzdadır. NATO, bir gün bizimle, bir gün Yunanistan’la tatbikat yapıyor. Askerler, tatbikat savaşılacak ülkeye karşı yapılan provadır diyor… *** ABD’nin Başkan…

  • DOĞAL GAZ!…

    Kim ne derse desin, enerji ihtiyacının yüzde 72’sini dışarıdan karşılayan Türkiye’nin, 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetmesi heyecanlandırıcı bir olaydır. Zira enerji tüketimimizin yüzde 29’u doğal gazla karşılanmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Ağustos 2020 Cuma günü açıkladığı bu keşfin, bize ait Fatih sondaj gemisi ile gerçekleştirilmiş olması ayrı bir gurur kaynağımızdır. Geçmişte (2002, 2006, 2007, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında) çoğu genel seçimler öncesine rast getirilen benzer açıklamaların “fos” çıkması, haklı olarak bu son açıklamaya pek çok kişinin temkinli yaklaşması sonucunu doğurdu. Muhaliflerin müzminleri, peşinen bu keşfin akıbetinin de öncekiler gibi olacağını kabul edip, abuk sabuk açıklamalarda bulundular… Yakışmadı tabii ki… *** Asıl tuhaf açıklama; CHP TBMM Grup…

  • “ASOSYAL” MEDYA!..

    Sabah kalkar kalkmaz ilk işleri şarja takılı “android” telefonlarını fişten çekmektir. Bir kısmı, muhaliflere sövmekle görevlidir. Bir kısmı, kurucu değerlerimizi aşağılamakla. Doğrudan Atatürk’e hakaret edenler kesinlikle yurt dışındadırlar. Yurt içerisindekiler, Atatürk’e pek yaklaşamazlar da İsmet Paşa’ya demediklerini bırakmazlar…. Bir kısmı, kaba hatları ile “photoshop” kullanmayı öğrenmiştir; fotoğrafların kafalarını montajlayıp, yandaşı oldukları parti veya kişilerin hatalarını düzelttiklerini ve bu şekilde karşı tarafı iyice hırpaladıklarını sanırlar. Bir kısmı, Cum’a suresinde [1] tarifi yapılan “ciltlerle kitap taşıyan merkepler” gibidirler; sadece nakliye işleri ile uğraşırlar;  gelen paylaşımları iletmekle, iç huzuruna kavuşurlar. Ortak özellikleri, zırıl zırıl cahil olmalarıdır; ne bir kitap okumuşlardır hayatları boyunca ne de okuyacak gibidirler. Adlarını bile doğru dürüst yazmayı beceremezler, çoğu…

  • “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” YAŞATMAZ!..

    Kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin etkin olarak uygulanması, kadına karşı şiddetin önlenmesi için olmazsa olmaz diye gösteriliyor. Kadınlarımız belli odaklar tarafından aldatılıyor! 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan sözleşme,  TBMM’nde kabul edilerek 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Eğer bu sözleşme kadın cinayetlerinin önüne geçmek için yeterli olsaydı kadın cinayetlerinde artma yerine azalma olacaktı: 2008 yılında öldürülen kadın sayısı 80 iken, bu sayı her yıl biraz daha artarak 2019 yılında 474’e ulaşmıştır. [1] 2020 yılının ağustos ayına kadar öldürülen kadın sayısı 282’yi bulmuştur[2]… *** Kadın cinayetlerini önlemenin yolu cezaların artırılması değildir. Zira Türk Ceza Kanununda…

  • CHP, PKK’NIN YOLUNA FEDA EDİLEBİLİR Mİ?!..

    BAE merkezli faaliyet gösteren ABD’li petrol şirketi DELTA CRESCENT ENERGY LLC  ile gövdesini PKK/PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye’nin kuzeyindeki petrollerin modernizasyonu için anlaştılar.(1) Sanki iki devlet arasındaki bir anlaşma yapılmış gibi duruyor!.. ABD’li şirkete böyle bir anlaşma yapması için lisansı ABD Dış Varlıklar Kontrol Ofisi verdi. Sanki Suriye’nin petrolleri, ABD’nin dış varlıklarına dahilmiş gibi!.. Anlaşma ile ilgili olarak SDG’li Mazlum Abdi, ABD’li Senatör Lindsey Graham’ı bilgilendirdi. Mazlum Abdi diye bilinen zat; Mazlum Kobani, Ferhat Abdi Şahin veya kod adı Şahin Cilo olan Suriye Demokratik Güçleri’nin Başkomutanıdır. Sözüm ona Interpol tarafından kırmızı bültenle de aranmaktadır!.. Mazlum Kobani’nin bilgilendirdiği Senatör Graham, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya sordu. Eski CIA Başkanı…

  • Y-CHP’NİN 37. “İHANET” KURULTAYI!..

    Kılıçdaroğlu, CHP’nin 37. Kurultay’ındaki konuşmasında: “Ekonomik bağımsızlığımız tehlike altındadır. Vatandaştan toplanan vergilerin ve yapılan borçlanmaların büyük bir kısmı içerde ve dışarıda bir avuç çıkarcıya aktarılırken, milletimiz korkunç bir işsizliğe mahkûm edilmektedir” vurgusu yaptıktan sonra; 13 madde halinde açıkladığı “manifesto”nun 11. Maddesinde ise: “Güçlü sosyal devletin ilk adımı olarak ‘Aile Destekleri Sigortası Kurumu’ kurulacaktır. Vatandaşlarımıza asgari bir gelir düzeyi mutlaka sağlanacaktır. Bu bağlamda ‘Aile Destekleri Sigortası’ uygulamaya konulacak, bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecektir. Vatandaş, devlet yardımlarını ‘lütuf’  olarak değil , ‘hakkı’ olarak alacaktır “ diyerek, CHP’nin 6 Ok’undan biri olan “Devletçilik” ilkesini, “sosyal devlet”e indirgeyerek, altın vuruşunu yapmıştır. Dersimli Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine de giren “6 Ok’u yorumlayarak…

  • “ÖZÜR DİLERİM” BENİ DE ALDATTILAR!..

    Takvimler 11 Mayıs 2011’i gösteriyordu; Avrupa Konseyi’nce[1] hazırlanıp, önümüze konulan bir sözleşme İstanbul’da imzaya açıldı. AİHM’nin de bağlı olduğu Avrupa Konseyi, aynı bayrağı kullanan ve yakın işbirliği içerisinde olan Avrupa Birliği ile karıştırılmamalıdır. Konseyin danışma organlarından biri, yerel ve bölgesel düzeyde özerkliği savunan Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresidir. Konferansın en önemli kararlarından biri Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’dır. 9 Eylül 1988 yılında yürürlüğe giren bu anlaşmaya imza koyan devletler, iç hukuk sistemlerinde “yerel özerklik” ilkesini kabul etmişlerdir.[2] Aklıma gelmişken hatırlatayım: Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara geldiğinde bu Sözleşmenin çekince konulan maddelerinin tümünü imzalayacağını vaat etmiştir.[3] (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, PKK’nın Kürt Federasyonu ve giderek de Bağımsız Kürdistan…