KONUK YAZARLAR

UYSA DA ÇORUM UYMASA DA!..

Bir kimse en fazla kaç defa Cumhurbaşkanı seçilebilir?

Anayasa’nın 101/2. maddesi bu sorunun yanıtını: “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyerek hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde vermiştir.

İstisnasını da 116. maddede belirtmiştir:

“Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”

Demek ki, Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmezse ,Erdoğan bir daha aday olamaz…

Nokta!..

***

Ana muhalefet partisinin lideri Kılıçdaroğlu:

“Hukuken tablo ortada. Kendini mağdur gibi konumlandırması, ona koz vermek anlamına gelir” diyerek, Erdoğan’ın adaylığına karşı çıkılmayacaklarıın söyledi…

Buna da nokta!

***

Bu aralar başı eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayeti ile meşgul olan Cumhur İttifakı’nın orta direği MHP’nin lideri Bahçeli, aylar önceden “Kararımız net, adayımız bellidir” diyerek ittifakın Cumhurbaşkanı adayını açıklamıştı.

Hatta mitinglere bile başlamıştı…

Hakikatten bu konuda ondan neti yoktur…

***

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, seçim gününün 14 Mayıs olacağını açıkladıktan sonra:

“Yeter söz de karar da gelecek de milletindir” diyerek, 21 yıllık kesintisiz AKP iktidarında milletin söz hakkı olmadığını kabul etmiştir.

Bu uzun süre içerisisinde “söz ve karar yetkisi” tek adam Reis’te olduğuna göre, demek ki milleti temsil etmiyordu…

***

Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Batı da bizim kadar ilgileniyor:

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’un Twiter hesabından yaptığı açıklama Başkan Biden’in seçilmeden önce yaptığı açıklamadan (1) geri kalmıyor.

Bolton’un:

Türkiye’nin NATO’dan ihraç edilmesini veya üyeliğinin askıya alınmasını ciddi bir şekilde tartışmanın; Erdoğan’ın seçime müdahale etmesini zorlaştıracağını ve muhalefete gerçek bir şans vereceğini” şeklindeki sözleri, (2) Cumhur İttifakı’nı bayağı rahatsız etti…

İngiltere’de yayımlanan haftalık The Economist dergisi, bu haftaki sayısında Türkiye’de 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimleri kapağına taşıdı.

Türkiye’nin yaklaşan diktatörlüğü” manşetini attı. (3)

***

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, birlikte yabancı basına yaptıkları basın açıklamasında bu konu ile ilgili tek cümle kurmadılar…

Grup Başkanvekili Özgür Özel, bir şeyler mırıldandı, zevahiri kurtarabildi mi sanmıyorum…

***

O gün gelene kadar merak edilecek ve cevabı aranacak soru şudur:

Erdoğan seçimleri kaybederse iktidarı devredecek mi?

Kabul etmek gerekir, Türkiye, bu soruyu tartışmaktan çekiniyor.

Her konuda bir fikri olanlar, nedense söz buraya gelince susuyorlar:

Emin Çölaşan 21 Ocak tarihli köşe yazısında:

“AKP seçimi kaybederse iktidarı verir mi?” diye sordu ve kendisi cevap verdi:

“Kimse endişe etmesin vermek zorundadır. Aksi taktirde ortaya çıkacak ağır faturanın altında ezilirler” dedi…

Fatura”yı kim nasıl kesecek, “ezilme” nasıl olacak?

Bu sorulara yanıt vermekten kaçındı…

İyi Parti Adalet ve Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Bahadır Erdem, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda şunları söyledi:

Aday olmaması lazım ama olacak, buna istediğiniz itirazı yapın, YSK da onaylayacak.”

Tam bir akademisyene göre cevap!

Erdem, böyle bir hukuksuzluğun cezasını vatandaşın sandıkta vereceğini de söylemiş!

YSK, siyasi iktidar bu kadar kontrolünde ise, seçim sonuçları ile oynanmayacağının nasıl garanti edileceğini o da açıklayamıyor…

Yılların hukukçu-politikacısı Hüsamettin Cindoruk, Ruhat Mengi’ye verdiği mülakatta:

Cumhurbaşkanı Anayasa’yı tanımıyor ki…” vurgusunu yaptıktan sonra, YSK ve AYM ile ilgili olarak:

“Seçimle ilgili kararları YSK veriyor. Muhalefet en son olarak Anayasa Mahkemesi’ne gidebilir ama ben AYM’nin de Cumhurbaşkanı’nın aleyhine karar vereceğini zannetmiyorum, yapısal olarak tamamen Cumhurbaşkanı’na bağımlı gözüküyor, verdiği kararların çoğu bu yönde kararlardır” demek zorunda kaldı.

O da çözüme yönelik fikir üretemiyor!..

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Erdoğan’ın üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini belirttikten sonra:

Biz başvuracağız ama bizim dediğimiz nasıl olsa dikkate alınmayacak” diyor…

Bütün bu konuşmalardan anlaşılan şudur:

Eğer AKP iktidarı isteyerek devretmek isterse ancak ozaman Millet İttifakı iktidara gelebilecek; aksi halde AKP ile yola devam edilecektir.

Ağır toplar da bu durumu daha şimdiden bir gerçeklik olarak kabullendiklerine göre; bizimkiler konu mankeni gibi, oyunun sonuna kadar orada oturup sıranın kendilerine gelmesini bekleyeceklerdir…

***

Bu alıntıları muhalifleri korkutmak için yaptığımı sanmayın.

Zaten korktuğumuz birkaç ay sonra başımıza gelecektir!

Şimdi de etrafımızda ne olup bittiğini iyice kavrayabilmek için iki olasılık hatırlatacağım.

Ama önce TBMM Başkanının bir tereddüdünden söz etmeliyim.

TBMM Başkanlığının YSK Başkanlığına yazdığı bir yazıda:

Tutanaktaki 13 rakamına Cumhurbaşkanlığı görevi yapan kişi sayısının hesabından veya Cumhurbaşkanı seçim sayısının hesabından ulaşılamadığı görülmüştür. Bu sebeple 13 rakamı ile ilgili tereddüt oluşmuştur” denilmektedir.

YSK, aynı gün toplanarak tutanaktaki 13 rakamını kaldırmıştır, iyi mi?

Bundan böyle 13 rakamını kullanmak “yassahtır begim”!

Harika bir çözüm değil mi?

Neyi ima etmeye çalıştığım anlaşılmadı galiba?

Biraz daha açayım o zaman:

2014’te 12 Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan, 2018 seçimlerinde “numarasız” olarak Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Şimdi ise 13’üncü (gerçekte 14’üncü) Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak…

Necip milletimize hayırlı olsun.

Bir de yazıdaki şu ifadeye dikkat çekmek istiyorum:

Cumhurbaşkanlığı görevi yapan “kişi sayısı” ve “seçim sayısı.”

Ne demek bunlar?

TBMM ve YSK için kişi sayısı veya seçim sayısını tespit etmek çok mu zor veya önemlidir?!

Sakın bir numara olmasın bunda?

Bunlardan gözüm iyice korktu.

İhtiyaç duyarlarsa, bu numara işinden bile yararlanacaklarına kalıbımı basarım!..

***

Gelelim o iki olasılığa:

Birinciye göre, Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıyor.

Bu durumda sorun da yok, yapacak bir şey de yoktur.

Yağan yağmurlarda beraber ıslananlar, aynı yolda yürümeye devam edecekler.

Hayırlı yolculuklar…

İkinci seçenekte ise bazı müşkilatlar vardır.

Millet İttifakı, seçimi kendi adaylarının kazandığını ilân edebilir.

Bu defa Canan Hanım tekrar sahneye sürülür ve tıpkı İBB Başkanlığı seçimlerinde olduğu gibi “sandıkların üzerine yatın ve ikinci emre kadar bir yere ayrılmayın” komutunu verebilir…

İşte bu noktada Babacan’ın başvurusu (veya kendi adamlarına yaptırdıkları başvuru) devreye sokulup, Cumhurbaşkanlığı seçimi iptal edilebilir…

(Bu olasılığı paylaştığım için kendimi asla affetmiyeceğim!)

Seçimlerin iptali son derece “adaletli” olur, zira tek adayla yapılmış olan seçimin “adil ve dürüst seçim” olduğunu kimse savunamaz…

YSK, geçmişte verdiği kararlarla bu konudaki duyarlılığını zaten ispatlamıştı.

AKP de oldum olası, bu ilkeye karşı oldukça dikkatlidir, zedelenmesini istemez…

Onların tutumu da kayıtlı ve ispatlıdır!..

***

Benden duymuş olmayın ama:

İkinci olasılığın (b) bendine göre de işlem yapılabilir.

Adaylık başvuruları yapıldıktan sonra, istikrarlı bir şekilde Erdoğan’a oy veren dürüst bir yurttaş, YSK’ya başvurarak; Anayasa’nın 101/2. maddesi uyarınca bir kimsenin üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini, Erdoğan’ın başvurusunun bu kurala aykırı düştüğünü ve “anayasa ihlali” durumu, başka bir söyleyişle tam hukuksuzluk hali oluştuğunu ileri sürerek seçimlerin iptaline karar verilmesini isteyebilir…

Bu şekilde de top yine YSK’nın ayağına getirilebilir.

Boş kaleye kim olsa o topu gönderir…

Bu da mı gol değildir?!..

***

Böyle bir durum için “doğal olarak atı alan Üsküdar’ı geçmiştir” diyeceğimi sanmayın.

Zira bu defa ortada ne at olacak ne de Üsküdar.

Eşekler de zaten çayıra salınmıştı, onların da sonuç belirlemede görevi kalmadı.

Demek ki, sonucu şehirler belirleyecek; bundan böyle plâkalar konuşturulacaktır:

Pardon ama 19 nerenin plâkasıydı?

Eveeeet bildiniz…

Uysa da Çorum, uymasa da…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1)”Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan’a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Açıkça pozisyonumuzun parlamentoda da yer edinmek isteyen Kürt nüfusun entegrasyonunu sağlamak olduğunu söylemeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödetmeli. Bazı silahları ona satıp satmayacağımızla ilgili, bir bedel ödetmeli. Özellikle de üzerinde F-15 uçurarak çözmeye çalıştıkları bir hava savunma sistemleri olduğunu düşündüğümüzde. Bunlar hakkında çok endişeliyim.” https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53794105

(2) https://sputniknews.com.tr/20230121/aksenerden-john-boltonin-aciklamalarina-tepki-erdogani-desteklemeye-yoneliktir-1065999516.html

(3) https://tr.euronews.com/2023/01/19/the-economist-turkiye-diktatorlugun-esiginde-olabilir

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir