“NASIL KÖTÜ BİR ZAMANA DENK GELDİ ÖMRÜMÜZ!”
26 Kasım 2023
Nobran, acımasız, gaddar, insafsız, vicdansız ve her türlü kötülüğü yapma potansiyeline sahiptir ama adamımdır.
Ben de onun adamıyım elbette!
Önemli olan bana karşı olan tutumudur.
Beni “düşmanları” ile aynı kefeye koymuyor ya ona bakarım.
Onun hayranı olmakla bile karınca kararınca nemalanıyorum; gücünü arkama aldığımda işim yürüyor ne yalan söyleyeyim.
En has adamlarına bile, onlardan daha iyi adamı olduğumu hissettirdiğimde nasıl da yelkenleri suya indiriyorlar ama.
Bundan daha rahat ve konforlu bir hayat neyime!
Hatta; yakın akraba ve komşularıma bile faydalı olabiliyorum zaman zaman.
Hoca efendinin son vaazına göre, öteki dünyada da rahatım yerinde olacak inşallah.
Cumhuriyet’in 100. yılı münasebetiyle dağıtılan 5.000 TL ikramiyeden yararlanamamış olmam çok da önemli değil.
Nitekim, Reis’imiz zamanında müdahale ederek o “ikram”ından benim durumumda olanların da yararlanmasının yolunu açtı.
Yanındakilerinin düşüncesizliğini bir talimatla düzeltti maşallah.
Allah’ıma yüz bin nihayetsiz şükürler olsun.
Allah Reis’imizi başımızdan eksik etmesin.
Amin…
***
Efendim neymiş!?
“Marjinal gruplar” ve “sapkın akımlar” ağızlarına geleni söylüyorlar.
“İstanbul Sözleşmesi”nden çekilmemizin doğru olmadığını söylüyorlar.
Ne ilgisi var:
“İstanbul Sözleşmesi”nden çekilmemiz kadınların yaşamında olumsuz bir etki yapmadı ki…
Reis:
Kadının “beyanı” yerine “kanıt” getiriyoruz dedi bu defa.
Çağdaş hukuk sistemleri de böyle değil mi?
Kanıt diyoruz kanıt, kanıt getiriyoruz!..
Kadınların istediği de budur, yerine getiriyoruz işte!..
Bu defaki alkış kadınlardan tabii ki, avuçlar kızarmış alkışlamaktan…
Şaka bir yana, Reis, 25 Kasım gece yarısı “Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi”nin adını “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu” olarak değiştirip, üyeleri arasına Diyanet İşleri Başkanını da iliştirmiş.
Demek ki:
Şiddete uğrayan kadınların da “dini telkin”lere ihtiyacı var…
Alttan alsınlar, eşlerinin/sevgililerinin sinirlerini bozmasınlar!..
***
Efendim neymiş!
2022’de 26 milyar dolar civarında “kaynağı belirsiz” para girişi olmuş.
Sanki “para çıkışı” olmuş gibi bağırıyorlar!
Alkışlar, erkeklerden maşallah…
Ekonomistler, kaynağı belli olmayan paraları “kara para” olarak tarif ediyorlar.
Ne kadar da kibar bir ifade değil mi?
Yasadışı faaliyetler sonucu elde edilen para, mal ve değerlere “kara para” deniyor.
Kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, fuhuş, yasadışı silah ticareti, yolsuzluk, vergi kaçakçılığı gibi suçlardan elde edilen mal varlığı, kara paraya örnek olarak gösteriliyor.
“Kara parayı aklama” ise şu şekilde tanımlanıyor:
“Yasal olmayan yollardan elde edilen paraların yasal yollarla elde edilmiş gibi gösterilerek sistem içerisine dahil edilmesidir.”
Güzel tarif…
***
Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü (FATF),1 2021’de kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanını engellemede eksiklikler olduğu gerekçesi ile Türkiye’yi daha sıkı izlemeye karar vererek “gri liste”ye aldı.2
“Gri liste” çok da siyah değil!..
***
Son günlerde Sosyal Medya Fenomenleri3 gündemi işgal ettiler.
Dolarlar, altınlar havada uçuyorlar.
Görgüsüzlük ve görmemişlik ayyuka çıkmış.
Fenomenlerin arkalarında da kara para aklayıcılarının olduğu konuşuluyor.
Sayın halkımız dizileri öylece yüz üstü bırakmış, fenomenlerin balya balya gösterdiği paralarla çenelerini yoruyor…
Zengin-züğürt kıssası…
***
CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay, Türkiye’de kara para trafiğini yöneten yerli ve yabancı 26 ayrı çetenin 2 metre boyundaki listesini TBMM Plân ve Bütçe Komisyonu’nda açıkladı.4
Akay, AKP döneminde ülkeye giren kaynağı belirsiz paranın 76.7 milyar dolara ulaştığına dikkat çekti…
Reddine!..
***
AKP’nin kısa aralıklarla “Varlık Barışı” ilân ettiğini unutmuş olamazsınız.
Varlık Barışı, en yalın ifadesi ile “kayıt dışı varlıkların ekonomiye kazandırılması” olarak tarif edilmiş.
7143 Sayılı Yasa5 ile:
Yurtdışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile yurt içinde bulunan ancak Gelir ve Kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunup da kanuni defter ve kayıtlarında yer almayan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar “Varlık Barışı” kapsamına alınmıştır.6
Yasaya göre bu varlıkların “geçmişte belirli bir tarih itibariyle var olduğunu ispat etme” zorunluluğu söz konusu olmayacaktır.
Asıl ilginç olan, yurtdışındaki varlıkların yurda getirilmesi ve yurt içindekilerin kanuni defterlere kaydedilmesi halinde herhangi bir vergi de ödenmeyecek olmasıdır…
***
Siyasi iktidarın “Nas var naaaas” ve “faiz sebep enflasyon neticedir” cümleleri ile özetlenen ekonomi politikalarının ülkemizi getirdiği nokta burasıdır.
Yerli ve yabancı ne kadar kaçakçı, uyuşturucu mafyası ve kara para aklayıcısı varsa Türkiye’ye akın ettiler.
Baronların cirit attığı ülke haline geldik.
O kadarla kalsaydı “şükür” bile ederdik!
19 Eylül 2018 tarihinde yapılan düzenleme ile Türk vatandaşlığını da satışa çıkardık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzası ile Resmi Gazete’de yayımlanan 400 bin dolar karşılığında vatandaşlık imkanını veren düzenleme7 yürürlüğe girdi.
Yönetmeliğin 20. maddesi ile kara para aklayıcılarına Türk vatandaşlığına girme yolu açıldı.
Böylece Türkiye, dünyada en çok kara para aklayanların ülkesi olarak kayıtlara geçti!..
***
İzin verirseniz birkaç cümle ile başka bir probleme temas ederek konumuza geri dönmek istiyorum:
Birinci paragrafta tanımı yapılan “Stockholm Sendromu”8 ile efsunlanmış Sayın “yerli ve milli” vatandaşlarımız, kendi çaplarında yaptıkları üretimi de bırakıp büyük şehirlere göç ettiler.
Ahırlarındaki birkaç ineği sattılar.
Birkaç dönümlük tarlalarını belirsiz süre için nadasa bıraktılar.
Parti’ye kayıtlarını yaptırıp, hükümetten gelecek sosyal yardımlarla ilanihaye geçinebileceklerini sanıyorlardı.
Bir kısmının çocukları “hamili kart” ve “mülakat” sistemi ile kamu sektöründe işe girebildiseler de çoğunluğu hâlâ iş aramaktalar.
4 milyona yaklaşan işsizler ordusunda kahir ekseriyeti teşkil eden neferler, bu arkadaşların çocuklarıdırlar.
Siyasi iktidarımız, Sosyal Medya’nın etkisinden kurtulamayarak yöneticilere “hesap sorma” gibi densizlikleri aklından geçiren “Z Kuşağı”nı9 hizaya getirmek için okulları imam-hatip ağırlıklı hale getirdiyse de beklediği sonucu aldığı söylenemez.
İmam-hatip okulları ile Kur’an kurslarından mezun olan hafızların istihdamı sorunu Sayın yöneticilerimizin başını bayağı ağrıttı.
İhtiyacın çok üzerinde cami yapılmasına rağmen, bu sorun hâlâ çözülebilmiş değildir.
Bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığının ödeneği 23 milyar 552 milyon liradan 91 milyar 824 milyon liraya çıkartıldı.
Diğer kamu kurumlarında memur alımlarına ara verilip, Diyanet üzerinden yatay geçişle ihtiyaçları karşılanmasına rağmen, iş başvuruları bir türlü eritilemedi…
Hal böyle olunca, mecburen diğer okullarda ÇEDES10 Projesinin uygulanmasına geçildi.
Sayın büyüklerimizin “Z Kuşağı”na yaptığı öteki dünyada “hurilerle yaşama” ve “sınırsız yemek yeme” gibi nasihatleri pek etkili olamayınca, “dindar ve kindar gençlik” yetiştirme düşüncesinde beklenen yol da kat edilemedi…
“Manevi danışman” gençlik için şarttır, şart!..
***
Sürekli borçlanarak ve eldeki varlıkları satarak günü kurtarmayı becerebilen Sayın iktidarımız, ihtiyaç duyulan nakit akışını toplanan vergilerden artık karşılayamıyor.
Çalışmayan ve üretmeyen , rahata alışmış “yandaşların” giderlerini de mecburen bu kaleme eklemek gerekiyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 11 milyon 370 bin kişi yardıma muhtaç durumda.
10 milyonu aşkın sığınmacı gözümüzün içerisine bakıyor.
Dile kolay!
Tam işler yoluna sokulacak gibi oluyor, bakıyorsunuz ki yeni seçimler geliyor.
Bu yüzden dışarıdan para girişini mutlaka sağlamak gerekiyor.
Reis’in faiz artırılmasına şiddetle karşı olduğu bilindiği halde, Merkez Bankası’nın “politika faizi”ni11 500 baz puan daha artırarak yüzde 40’a çıkarması12 Hafize hanım efendinin keyfekeder uygulamasından kesinlikle kaynaklanmıyor.
17 Kasım itibariyle 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizi yüzde 46.25’e çıkartıldı.
Buna rağmen derde derman bulunamadı.
“Hukuk devleti” ilkesini iyiden iyiye zedeleyen AKP iktidarları, “yabancı sermaye”ye güven veremediği için acil ihtiyaçları karşılamak için “kara para”ya kapılarını açmak zorunda kaldı.
Cebimizden 1 lira bile çıkmadan yaptırdığımız hava alanları, otoyollar ve Deli Dumrul köprülerinin müteahhitlerine de her ay döviz üzerinden yapılacak milyonlarca dolar vadesi gelmiş ödemelerimiz var.
Bunlar için bu yıl yapılacak ödeme 162 milyar lira.
Saray’ın günlük harcaması hiç bir şey değil, sadece 33 milyon lira kadar.13
Uluslararası finans kuruluşlarından daha önce aldığımız borçların taksitlerini ödeyemezsek de bunların da faiz ödemelerini ödemek zorundayız.14
Nasıl ödenecekseler…
***
Bu ödemelerin gerçekleşmesi için paraya ihtiyaç var paraya.
Paranın kaynaklarından biri dolaylı ve dolaysız vergiler iken, diğeri de içeriden ve dışarıdan alınacak olan borçlardır.
“Özelleştirmeye devam edelim” demeyin, zira “stratejik önemi olmayan” satılacak bir şeyimiz kalmadı.
Enflasyon, zamlar vb. gibi “dolaylı vergi”lerle yastık altındaki “kefen paraları” dahi toplandı.
Reis’in ifadesi ile söylersek vatandaşın “tulumbasında da su kalmadı.”
Vergi toplayarak günü kurtarmaktan umudunu yitiren siyasi iktidar, nefes borusunu baronlara bağlayarak kendi kendini “entübe”15 etti…
Büyük şair Cahit Zarifoğlu’nun şiiri ile bitiyorum:
“Alt tarafı bir çiçek koklayıp,
bir hayvan sahiplenip,
birkaç insan sevip gidecektik bu dünyadan.
Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz.
Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük…”16
3 Bir olay ile adından söz ettiren ya da belirli bir konuda başarı elde eden kimselere fenomen denir. Ayrıca herkes tarafından görülebilen ve tanınan kimselere de fenomen deniyor. Fenomenin genel anlamı olay ve görüngü olarak tarif ediliyor.
9 Küçük yaşlardan itibaren internete ve taşınabilir dijital teknolojiye erişimle büyüyen ilk sosyal nesil olan “Z Kuşağı” üyeleri, önceki nesillerle karşılaştırıldığında, bazı gelişmiş ülkelerdeki “Z Kuşağı” üyeleri iyi huylu, pervasız ve riskten kaçınan kişiler olma eğilimindedirler.
10 MEB ve DİB ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) Projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen; imam, vaiz ve din hizmetleri uzmanı ve Kur’an kursu hocaları MEB okullarındaki öğrencilere “değerler eğitimi” verecekler…
11 https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/4153bea7-6fed-442a-9998-1a306d919bbd/parasal_aktarim_v7_web.pdf?MOD=AJPERES
14 Eylül sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2022 yıl sonuna göre %9,6 oranında artışla 163,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 3,3 oranında artarak 64,2 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku % 1,3 oranında azalarak 53,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.