KONUK YAZARLAR

“ALLAH AŞKINA” ALLAH’IN PARTİSİ Mİ OLUR!?..

Bu yazıda başlıktaki soruya cevap arayacağız.

Ama önce Cumhur İttifakı’nın yeni arayışlarına göz atalım:

10 Mart günü AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Muhammed Fatih Erbakan’ı ziyaret ederek, ittifaka katılımı için davette bulundu.

Yeniden Refah Partisi Gençlik Kolları Başkanı Melih Güner, sosyal medya hesabından, partilerinin 30 maddelik şartlarını paylaştı.

En dikkat çeken, 6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılması isteği oldu. (1) 4 gün sonra AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin:

“Bu konunun iki parti arasındaki görüşmede gündeme gelmediğini belirterek, “6284 sayılı kanun, bizim için önemli bir konudur ve kırmızı çizgimizdir” dedi. (2)

***

Bu diyalog aklıma Necmettin Erbakan’ın Erdoğan ve AKP ile ilgili söylediklerini (3) getirdi.

Kendi kendime; siyaset bu kadar ucuz ve omurgasız olamaz dedim.

Necmettin Erbakan Vakfı’nın başkanlığını da yapan oğul Muhammet Fatih ile yol arkadaşlarının, “ailenin korunması” ve “kadına karşı şiddetin önlenmesi” ile ne gibi bir derdi olabilir çok merak ediyorum…

Bu haberle ilgili yorum yapmanın bile insani değerlere saygısızlık olacağı sonucuna vardım…

AKP’nin siyasi ömrünü uzatmaktan başka bir işe yaramayacak bu teklif ile ne yapılmaya çalışıldığını anlayamayanları, 3 numaralı dipnottaki video kayıtlarını izlemeye davet ediyor ve başka konuya geçiyorum…

***

Hoş geldiniz!..

Ocak ayında Erdoğan’ın, Hür Dava Partisi (Hüda Par) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’na yaptığı ittifaka katılma teklifi üzerine;13 Mart günü AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, Hür Dava Partisi Genel Merkezi’nde, bir araya geldiler.

Kurtuluş, toplantının sonunda görüşmelerindeki amacı şöyle özetledi:

“Yeniden güçlü bir Türkiye’yi inşa etmek ideali etrafında buluşmak. Erdoğan’ı yeniden seçmek ve onunla birlikte olan partileri Parlamento’ya taşıyabilmektir.” (4)

Her şey son derece açık; Türk halkının düşünen yok!

Böylece Hüda Par da 21 yıl süren ve her geçen gün halkın refah düzeyini daha da kötüleştiren AKP iktidarının bir dönem daha devam etmesi için Cumhur İttifakı’na dahil oldu…

***

Hüda Par’ın ismi bile son derece dikkat çekicidir:

Farsça kökenli olan “Hüda” sözcüğü, Tanrı anlamındadır.

Bu sözcük, Kürtçe de de aynı anlamı ile kullanılmaktadır.

Resmiyette partinin adı Hür Dava Partisi’dir.

Ezici çoğunluğun kabulüne göre:

Hüda” sözcüğü parti isimden üretilmiş bir kısaltma değildir.

Tam aksine, “Hüda” sözcüğüne uysun diye “Hürriyet ve Dava Partisi” uydurulmuştur…

Bunun bir önemi var mıdır?

Kimilerine göre “evet” vardır; zira bu isim, radikal eylemleri ve acımasız cinayetleri ile hafızalarımızda yer eden HİZBULLAH’ın devamı olan bir parti olduklarını çağrıştırmak için seçilmiştir…

Çünkü, bazı insanlar ve PKK gibi örgütler, şiddetin en etkili propaganda yöntemi olduğuna inanırlar.

Arapça kökenli “hizip” sözcüğü ise, “bir siyasi partinin içinde, partinin izlemekte olduğu ana siyasi çizgiye karşı olan, ayrı bir teşkilat merkezi bulunan ve partinin çoğunlukla aldığı kararlara karşı savaşan parti içi grup, fraksiyon anlamında” kullanılmaktadır.

Bu tanıma göre Hizbullah, Tanrı’nın Partisi veya Tanrı’nın Hizbi anlamına gelmektedir.

Demek ki, HÜDA PAR ile HİZBULLAH insan beyninde aynı şeyi canlandırmaktadırlar:

ALLAH’IN PARTİSİ’!..

***

İnanmış samimi insanlar aklına ilk gelen soru şudur:

Tanrı’nın partisi mi olur?

Bu nasıl bir Tanrı anlayışıdır ki, yarattığı kulların kurduğu partilerin karşısına parti kurdurma ihtiyacı mı duyuyor!?

İnsanların kurduğu bir parti ile rekabet edebilmek için parti kuran/kurduran Tanrı olabilir mi?

İkinci soru daha da çarpıcıdır:

Tanrı parti kurdurduğuna göre, başına da peygamber değilse bile, o ayarda değerli bir kulunu getiriyor herhalde!?

Hüda Par” ve “Hizbullah” isimlerinin insan beynine gönderdiği “subliminal” (5) mesajlar bu veya buna benzer olmaları gerekir…

Akıl, fikir ve muhakeme nerede?…

***

Bu yüzden HİZBULLAH ve devamı olduğu iddia (ve kabul) edilen HÜDA PAR’ı biraz daha yakından tanımak gerekiyor.

Örgüte karşı operasyonu yöneten o dönemin savcısı Nadi Türkaslan:

“Hizbullah’ın kullanım süresi dolduğu için günümüzde devre dışı kalmıştır. Örgüt artık faal değil ancak, Hüda Par eli kanlı örgütün siyasi yansımasından başka bir şey değildir” diyerek en vurucu cümleyi kuruyor. (6)

Hizbullah hakkında açık kaynaklardan pek çok bilgiyi öğrenmek mümkündür.

Bu bilgilerin pek çok yönden eksik oldukları da kuşkusuzdur.

En doğru bilgiler Emniyet’in elindedir.

Zira 17 Ocak 2000 tarihinde Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun öldürülmesiyle sonuçlanan ve kamuoyunda Beykoz Operasyonu olarak bilinen olayda ele geçirildiği bilinen Hizbullah arşivinin çok büyük kısmı bugüne dek, güvenlik yetkilileri tarafından kamuoyunun bilgisine sunulmamıştır.(7)

Buna karşılık, Hizbullah’ın sosyal tarihini ele alan yazılı “ilk metin” olarak kabul edilen belge Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Mehmet Kurt’un yazdığı “DİN, ŞİDDET VE AİDİYET: Türkiye’de Hizbullah Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma” adlı eserdir. (8)

Hizbullah’ın örgütlenmesinin çeşitli aşamalarına birinci elden tanıklık etmiş eski veya mevcut Hizbullah üyeleri ile yüz yüze yapılan görüşmeler sonucu meydana getirilen bu eseri, meraklıların okuması için “pdf” formatında kitap olarak 7 numaralı dipnotta bilgilerinize sunuyorum…

Bu kitabı mutlaka okuyun istiyorum…

***

Hizbullah’ın kurucusu Hüseyin Velioğlu tarafından bizzat kaleme alınmış metinleri okuduğumuzda da hareket hakkında önemli bilgiler öğrenebiliyoruz.

Örgütün resmi internet sitesinin (9) erişime kapatılması nedeniyle bu bilgilere ulaşmak şimdilik zor gibi gözükse de gerçekte hiç de öyle değildir.

Teknolojinin sağladığı olanaklar sınırsızdır:

Nitekim, Hizbullah taraftarları yeni bir internet sitesinde (10) propagandalarını yapmaya devam etmektedirler.

Büyük olasılıkla bu makaleden sonra, Bilgi Teknolojileri Kurumu bu siteyi de erişime kapatacaklardır.

Anahtar kavramın “huseyni-sevdam” olduktan sonra, meraklıların internet ara motoruna bu kavramı yazmaları ile büyük olasılıkla “yeni site”lerinin adresini bulabileceklerdir…

Kişisel görüşüm, bir tür yasaklama olan erişimi engelleme yerine, savunulan görüşlerin hatalı olduğunu ortaya koyan ve kanıtlayan yazıları içeren, cevap mahiyetinde yeni siteler açmak daha akıllıca bir harekettir…

Zira yasaklar daima ilgi uyandırmaktadır…

***

Hizbullah’ın “resmi” internet sitesinde:

“Kürtlerin bugün yaşadığı ağır ve acı sorunlar, büyük oranda, ulus devletler döneminin başlamasıyla beraber Kürtlere yönelik uygulamaya konulan ayrımcı ve asimilasyoncu politikaların sonucudur” vurgusundan sonra; “Yani, eğer İslam coğrafyasına İslami adalet hakim olursa ve gayr-i İslami Tağuti (11) rejimler ortadan kalkarsa, Kürtlere yapılan haksızlık ve zulümlerin de son bulacağına inandık. Bu inanç, düşünce, tavır, tutum ve yaklaşımlarımız İslami ölçülere dayanmakta olup, İslami ve tevhidi dünya görüşümüzün bize kazandırdığı değerler ve bakış açısı gereği böyle inanıyoruz” denmektedir. (12)

Bu sorunlu ifadelerden Hızbullah’ın, “ulus devlet”i sorunların kaynağı olarak gördüğünü ve “tağuti” rejimle yönetilen devleti ortadan kaldırmakla haksızlık ve zulümlerin sona ereceğine inandıkları anlaşılmaktadır…

***

İran’ın etki alanında olduğuna inanılan Hizbullah’ı, ABD yakından takip etmiştir. (13)

ABD dış siyasetini yorumlayan ve şekillendiren Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü (The Washington Institute for Near East Policy) ABD dış politikasının önemli bir parçası olan Yakın Doğu hakkında “bilimsel araştırma” yapmanın dışında; bölgenin güvenli, demokratik ve barışçıl bir bölge haline getirilmesini amaçladığını söyleyerek, hemen her tarafa ve konuya burnunu uzatmaktadır.

ABD’nin bir bölgeyi, “güvenli”, “demokratik” ve “barışçıl” yapmak için neler planladığını ve yaptığını Irak ve Suriye örneklerinden gayet iyi bilmekteyiz…

ABD, Kürt Hizbullah’ı (KH) ile ilgili şu tespit yapılmaktadır:

“KH’nin Türkiye’de yeniden canlanması, Avrupa’daki örgütlenmesi ve muhtemelen El Kaide ile bağlantıları onu her zamankinden daha tehlikeli hale getiriyor. Aşağıdaki adımlar, KH’nin Türkiye, Avrupa ve ABD için oluşturduğu tehditleri azaltabilir:

-Avrupa, Amerika ve Türk istihbarat teşkilatları arasında daha iyi işbirliği. Bu, bireysel ajansların şu anda sahip olabileceği sınırlı görüşün aksine, KH’nin yeteneklerinin daha büyük bir resmini geliştirmelerine yardımcı olacaktır.

-KH’yi Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki terör listelerine koymak. Bu, özellikle Avrupa hükümetleri ve Avrupa Birliği, grubun Avrupa’da büyüyen mali ve sosyal ağlarını kapatırsa etkili olacaktır.

Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının KH’ye karşı kararlı mücadelesi. Bu, özellikle KH önderliğindeki terör eylemleri, İslamcı soyunun mirasını atmaya doğru ilerleyen AKP’nin güvenilirliğini zedeleyeceği için yardımcı olacaktır.”

Soner Çağaptay’ın yazdığı bu makalede, Hizbullah ile ilgili önemli başka bilgiler de vardır. (14)

***

7 nolu dipnottaki yer alan araştırma notlarından okuduğum ve önemli bulduğum aşağıdaki alıntıları dikkatinize sunuyorum:

“Hüseyin Velioğlu’nun öğrencilik döneminden Hizbullah’ı kurduğu aşamaya kadar Milli Selamet Partisi ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) içerisinde etkin bir rol oynamıştır.

1952 yılında Batman’ın bir köyünde doğan Velioğlu, liseye kadar Batman’da yaşar, liseyi Mardin’de bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine kayıt oldu, okula bir yıl ara verir ve sık sık çekildiği dağlarda Said-i Nursi’nin Risale-i Nur külliyatını okur. (15)

Hatta Hizbullah cemaatinde saygın bir konumu olan Yusuf, Hizbullah cemaatinin üç referans kaynağının ‘iman hakikatleri ve tevekkül’ konusunda Risale-i Nurlar, eylem açısından İran İslam Devrimi ve teşkilatlanma/hareket fikri konusunda İhvan hareketi olarak ifade etmektedir.

Velioğlu’nun eylemi ve hareketi önemseyen tavrı, cemaatin ismi ve kuruluş dönemiyle birlikte değerlendirildiğinde, ciddi bir İran İslam Devrimi etkisinin varlığını göstermektedir.

1990’ların birinci yarısında PKK ile çatışmaların ve faili meçhullerin ciddi oranda arttığı yıllarda, Hizbullah – Menzil çatışması da başlamış ve 1994 yılında Fidan Güngör’ün İstanbul’da kaçırılıp öldürülmesi sonucunda Menzil Grubu’nun dağılması ve bazı Menzilcilerin Hizbullah’a katılmasıyla sonlanmıştır. Güngör’ün mezarı hala bulunamamış, Menzil grubunun diğer lideri Molla Mansur Güzelsoy da kanser tedavisi gördüğü İran’da hayatını kaybetmiştir. Menzil ile çatışma sürecinde iki taraftan 200 civarında kişi hayatını kaybetmiştir.

17 Mayıs 1991 tarihinde Şırnak’ın İdil ilçesinde bir Hizbullah mensubunun ebeveynleri olan Sabri ve Hayriye Karaaslan’ın PKK tarafından öldürülmesine kadar PKK için Hizbullah, ‘birkaç sofik’ten ibarettir. (Sofu kelimesinin Kürtçe’de küçümseme amaçlı kullanılan şeklidir.) Fakat bu cenaze töreni Hizbullah için adeta bir gövde gösterisine dönüşür. Hizbullah, buna 3 Aralık 1991 tarihinde PKK’nin üst düzey bölgesel bir sorumlusu olarak kabul ettiği Süryani asıllı Mihail Bayro’yu öldürerek karşılık verir. Mihayil Bayro’yu öldüren iki kişiden biri olan Muhammed Ata Zengin, eylem sonrasında polisle girdiği çatışmada öldürülür.

Bu tarihten Ömer’le kişisel görüşme, 04.08.2013.

72 yılsonuna kadar bir aydan kısa bir sürede iki taraftan 13 kişi öldürülür.

Şiddet, artık geri dönülemez bir yola girmiştir.
1991 – 1995 yılları arasında iki taraftan 700’ün üstünde kişi öldürülür.

Kayıtlara göre ölenlerden 500’ü PKK mensubu veya sempatizanı, geriye kalanlar ise Hizbullah mensubudur. Görüşmelerimizde bu sayının çok daha yüksek olduğu ve binlerle ifade edilebileceği de vurgulanmıştır. Hizbullah tarafından öldürülenlerin sayısını bin veya birkaç bin olarak ifade eden kişilere göre Hizbullah, 17 bin civarında olduğu söylenen faili meçhul cinayetlerin de bir kısmının JİTEM adına taşeronluğunu yapmıştır. (DİN, ŞİDDET VE AİDİYET: Türkiye’de Hizbullah Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma)

***

Ekte sunduğum belgelerden öğrendiğim kadarıyla Hizbullah örgütü hakkında şunları da söyleyebilirim:

Hüseyin Velioğlu İran Devrimi’nden ilham almıştır.

Tahran’dan uzunca bir süre “fon”landığı da anlaşılmaktadır.

Örgüt üyeleri 1980’lerde eğitim için İran’a gittiler, 1980’lerin sonralarına kadar da İran’la sıcak ilişkilerini devam ettirmişlerdir.

İran, bütün İslamcı gruplarla ilgilenmiş; kendisine daha fazla biat eden gruplara desteğini artırmış ve diğerleri ile ilişkisini minimal düzeye indirmiştir.

***

Şimdi de HÜDA PAR’ın tüzüğüne göz atalım:

Tüzüğün 2. maddesinde partinin amacı:

Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde içi boşaltılmış olan ve aslında bizi biz yapan insanî ve İslami değerleri yeniden ihya etmek ve yaşanır kılmak, toplumu sisteme değil, sistemi toplumun inanç değerleriyle uyumlu hale getirmek… Kürd sorununun çözümünü sağlamak” olarak açıklanıyor… (16)

1966 yılında Batman’da doğan; ilk, orta ve lise öğrenimini Batman’da tamamlayan, 1988 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan ve 1990-2012 yılları arasında avukatlık yapan Hüda Par’ın kurucularından Zekeriya Yapıcıoğlu, 30 Haziran 2013’te Ankara’da yapılan 1. Olağan Büyük Kongre’de Genel Başkanlığa seçildiğini ekleyerek devam edelim.

Hüda Par Programı’nda:

“İnsan fıtratının (17) bozulmuş olduğunu ve yeniden yapılandırılması gerektiği” savunulmaktadır.

Adaletin tesis edilmesini birinci hedef olarak ilan eden Hüda Par’ın diğer hedefleridir başında “Devleti yeniden tanımlamak” geliyor.

Sistemi toplumun inanç değerleriyle uyumlu hale getirmek”le anlatılmak istenilen de budur. “İslami değerleri yeniden ihya etmek ve yaşanır kılmak” nasıl bir devlet ve toplum düzeni düşündüklerinin ip uçlarını vermektedir.

Bunlara göre “inanç ve ibadet hürriyeti”nin önünde engeller vardır ve programlarına bu engelleri kaldıracaklarını yazmışlardır.

Anayasa’nın başlangıç bölümünü “etnik vurgu” olarak görmektedirler.

Değiştirilemez nitelikte hiçbir madde olmaması gerekitğini savunuyorlar.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla Kürtlerle Türkler arasındaki kardeşliğin bozulduğunu iddia ediyorlar. Laiklik nedeniyle büyük eziyet ve sıkıntı çektiklerini, Türklük dayatmasının Kürtleri ayaklanma ve isyanlara yönelttiğini; Şeyh Said, Dersim, Ağrı ayaklanmalarının bu yüzden çıktığını, Zilan’daki katliamlarda yüz binlerce Kürdün bu nedenle öldürüldüğünü ve sürgüne gönderildiğini; bu yüzden de devletin özür dilemesi ve tazminat ödemesi gerektiğini savunmaktadırlar.

Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza önemli şahsiyetler olarak kabul edilmekte, medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalı, geri bıraktırılan Doğu ve Güneydoğu’ya pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır görüşünü benimsemektedirler.

Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayetinin kaldırılması, bunun yerine iç denetim mekanizmasının kurulması savunulmaktadır.” (18)

***

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tarikat ve cemaatlerle ilgili olarak hazırladığı raporda da Hizbullah HÜDA PAR ilişkisi ile ilgili bazı önemli saptamalar vardır.

Raporda:

Beykoz Operasyonu’nunun ardından kurulan “Mustazaflar Derneği’nin kapatılmasından sonra hem kapatılmasının zor olması hem de propaganda imkanı derneği göre daha iyi olmasından dolayı hareket, partileşme kararı almış ve 2013 yılında HÜR DAVA PARTİSİ (Hüda Par) adıyla partiye dönüşmüştür” denmektedir. (19)

Parti, “Laik Kemalist zulüm rejimine” karşı mücadeleyi varlık sebebi olarak kabul eder.

Kürtçe’nin resmi dil olmasını savunur, ümmetçiliğe de ayrı bir önem verirler.

***

Hüda Par, Cumhuriyet rejimini “Tağuti” (20) sistem, vatan topraklarını ise “darülharb” (21) kabul eder.

Devletin denetimine girmek olarak kabul ettikleri Mustazaflarla Dayanışma Derneği’ni 2012 yılında bu nedenle kapatmışlardır.

Atatürk’ü de “din düşmanı deccal” veya “süfyan” diye tanımlama geleneğini Nurculuktan alan İslamcılar, kendi hastalıklı “darül harp” sloganlarını yaşama geçirmişlerdir.

Darülharp ve Darülharp şartları, İslam hükümlerinin hâkim olmadığı topraklarda, haram kabul edilen birçok fiilin helal kılınması demektir.

İslamcıların geneline göre, Türkiye bir darülharp toprağıdır.

O halde Türkiye sınırları içinde her türlü ahlâksızlığı işlemek dincilerce mubahtır, yani normaldir ve hiçbir günahı yoktur.

Darülharpte, her türlü ”hile-hurda-hülle” caizdir.

El harbu hud’atün (Harp, bir hileden ibarettir)”… (22)

***

Benden söylemesi:

Cumhur İttifakı’nın şu andan itibaren iktidar ortağı olarak belirlediği HÜDA PAR İLE “domuzbağı yöntemi”yle (23) yüzlerce masum insanı öldüren HIZBULLAH’ın uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur!..

Zekeriya Yapıcıoğlu ile CNN televizyonunda yapılan mülakattan (24) da bu sonuç ortaya çıkar…

Dolayısıyla huzur içerisinde uykunuza dönebilirsiniz…

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da HÜDA PAR’IN hakkıdır!

Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim efendim…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpnin-gorustugu-yeniden-refahin-ittifak-sarti-6284-sayili-kanun-yururlukten-kaldirilsin-2060041

(2) https://www.turkiyegazetesi.com.tr/politika/ak-parti-grup-baskanvekili-zengin-6284-kanun-kirmizi-cizgimizdir-953985

(3) a- https://www.facebook.com/watch/?v=162858337636230

b- https://www.google.com/search?channel=fs&client=ubuntu-sn&q=Erbakan+AKP+ve+Erdo%C4%9Fan+hakk%C4%B1nda+ne+dedi#fpstate=ive&vld=cid:1e965051,vid:Qfidm6OsPvY

c- https://www.google.com/search?channel=fs&client=ubuntu-sn&q=erbakanerdo%C4%9Fan+i%C3%A7in+s%C3%B6yledikleri#fpstate=ive&vld=cid:db3d7779,vid:XIfNTD4hq90

d- https://www.google.com/search?channel=fs&client=ubuntu-sn&q=Erbakan+AKP+ve+Erdo%C4%9Fan+hakk%C4%B1nda+ne+dedi#fpstate=ive&vld=cid:e1a32a8a,vid:EcAGiOTGoRk

(4) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-akpnin-ziyareti-sonrasi-huda-pardan-ilk-aciklama-2060664

(5) Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından fark edilemezler, ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir.

(6) https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/huda-par-hizbullahin-siyasi-yansimasidir-7624571/

(7) Hizbullah hakkında, başta Polis Akademileri’nde olmak üzere, yazılan birkaç yüksek lisans tezi (Gürtekin, 2008; Yıldırım, 2012; Yurtseven, 2006) başvuru kaynağı olarak çok az düzeyde ve eleştirel bir süzgeçten geçirilerek kullanılmıştır. Güvenlik güçleri, bu arşivin çoğunlukla kamuoyunda infial yaratma, işkence ve şiddet görüntülerindeki tahammülfersa (dayanılmaz) özellikler içerdikleri gerekçesiyle kamuoyuyla paylaşılmadığını ifade etmektedirler. Domuz bağı yöntemiyle cinayet işlemeleri yüzünden olsa gerekir ki, bu örgütün unutulmasında fayda mülahaza etmektedirler.

(8) https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/wp-content/uploads/2023/03/DIN-SIDDET-VE-AIDIYET-Turkiyede-Hizbullah-Uzerine-Sosyolojik-Bir-Arastirma.pdf

Aşağıdaki bağlantılardan da görüleceği üzere; Hizbullah ile Hüda Par arasındaki ilişki, akademik çalışmalarda da irdelenmiştir. Tez konusu olarak seçilen Hizbullah’ın eylemleri, bilimsel makalelerde de ele alınmıştır.

Eylemleriyle Türkiye Hizbullah’ı ve Legalleşme Süreci

MUHAMMED SUAD ÇELEN

https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=Br_XTptK8CZ70f0JGX9xEgPA5aeaGDogDvoaq_TLJGaDtEX-UpSPtl2x77V2H99j

Türkiye Hizbullah’ının Siyasel Dönüşümü

DR. AHMET AKTAŞ

https://dergipark.org.tr/tr/download/issue-full-file/69943

(9) www.huseynisevda.biz

(10) https://huseyni-sevdam.tr.gg/

(11) Tağut: Hak yoldan saptıran, bazılarınca yaratılmışlık üstü konumunda tutulan varlık anlamında bir Kur’an terimi. Sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfat olup müfred-cemi ve müzekker-müennesi aynı şekilde kullanılır. Asıl mânası “aşırı derecede azgın ve mütecaviz”dir…

(12) https://huseyni-sevdam.tr.gg/kurd-sorununa-bakisimiz.htm

(13) https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/hizballah-turkey-revives-al-qaedas-bridge-between-europe-and-iraq

(14) ABD’nin Kürt Hizbullahı(KH) olarak tanımladığı Hızbullah’ın başta Batman, Gercüş, Mardin, Van, Silvan gibi yerlerde PKK’ya karşı kazandığı başarı, Kürtler arasındaki popülaritesini artırdı.

KH, devasa PKK’nın 500’den fazla üyesini öldürmeyi başarsa bile 200’den fazla üyesini kaybetti. Ocak 2000 Beykoz operasyonunundan kısa bir süre sonra, polisin 2002’de 3.366, 2001’de 1.596 ve 2002’de 710 üyesini tutuklaması ile takip etti. Ayrıca, 5 Eylül 2001’de güvenlik güçleri Velioğlu’nun halefi Sulhattin Uruk ve Uruk’un halefi Mehmet Beşir’i öldürdü. Varol, 17 Mayıs 2003’te düzenlenen operasyonlarda tutuklandı. Polisin el koyduğu bilgisayar dosyalarına göre örgütün sempatizan kadrosu 20.000 kişi gibi şok edici bir şekilde aktif olmaya devam ediyor. Örgüt, İsa Altsoy’un yeni liderliğinde şiddetten uzaklaşarak tabandan destek oluşturmaya yöneldi. Daha önce yayın yapmayan KH, şimdi medyayı halka ulaşmak için kullanıyor. 2004 yılında kuruluş, biri tarihini açıklayan altı kitap (her biri 8.000 kopya) bastı. Ayrıca Gönülden Gönül Damlalar, İnzar (İstanbul Fatih’te çıkan ve tirajı 7.000’e ulaşan) ve Mujde (İsviçre Basel’de çıkan) olmak üzere üç dergi çıkarmıştır. Ayrıca kuruluş Elazığ’da Davet Kitapevi ve doğuda Batman’da Risale Kitapevi olmak üzere iki kitabevi açmıştır.

(15) Olayı kendi ağızından dinleyelim:

Risale–i Nur Külliyatını alıp köye gittim. Bir yıl boyunca köyün çevresindeki dağlarda risale okudum. Hatta kitaplarımı alıp köyün dışına çıktığımda köylüler: “Dîsa kurê Mala Veli rahişte kitabên xwe û derket çiya” (Yine Velioğulları ailesinin oğlu kitaplarını aldı ve dağlara çıktı) diyorlardı.

(16) https://www.google.com/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=&ved=2ahUKEwjCr-6jqOb9AhVESfEDHbWcAE4QFnoECA4QAQ&url=https%3A%2F%2Fhudapar.org%2Ffiles%2Fuploads%2Ffile%2Ffile_6445d353e4.pdf&usg=AOvVaw2pV91dUNRCVaNXlO3OYTYe

(17) İslam’ın teolojik antropolojisinin kurulmasına zemin hazırlayan bir kelime olan fıtrat, bütün yaratılmışların içinde doğdukları fiziksel çevrenin etkisine maruz kalmadan doğuştan getirdikleri nötr durumu tanımlamak için kullanılmaktadır.

(18) Hüda Par Programı:

https://hudapar.org/files/uploads/file/file_bfec288a21.pdf

(19) DİYANET RAPORU (s.122)

Hizbullah, “1979-1991 yılları arasında şiddete bulaşmayan hareket, 1991-2001 arasında taktik değiştirerek esas kabul ettiği Tebliğ, Cemaat ve Cihat aşamalaırnı terk ederek PKK’ya, kendi çizgisindeki Menzil Grubuna (Fidan Güngör Grubu) ve bölgedeki bazı kanaat önderlerine yönelik şiddete başvurmuş ve illigal bir yapıya bürünmüştür.”

“17 Ocak 2000 tarihinde gerçekleşen Beykoz Operasyonuna kadar Velioğlu kontrolünde faaliyetlerini yürütmüştür. Velioğlu’nun operasyonda öldürülmesinden sonra Cemal Tutar, İsa Altsoy ve Edip Gümüş’ün harekete liderlik yaptığı belirtilmektedir.”

Operasyonda örgütün üylelik aşivi ele geçirilmiş ve arşivdeki isimlere yönelik 17 bin civarında tutuklama yapılmıştır.

https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/wp-content/uploads/2023/03/Tarikatlar-Raporu.pdf

veya

https://medyascope.tv/wp-content/uploads/2019/05/diyanet-rapor-1-1.pdf

(20) Tağut: Hak yoldan saptıran, bazılarınca yaratılmışlık üstü konumunda tutulan varlık anlamında bir Kur’an terimi. Sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfat olup müfred-cemi ve müzekker-müennesi aynı şekilde kullanılır. Asıl mânası “aşırı derecede azgın ve mütecaviz”dir. .

(21) Darülharp:Müslüman olmayan bir devletin hâkimiyeti altındaki topraklar için kullanılan fıkıh terimi.

(22) https://www.odatv4.com/analiz/turkiye-darulharp-ulkesiymis-12091904-168485

(23) Domuz bağı bir tür işkencedir. Sırplar tarafından bulunmuştur. Kişi yüz üstü yatırılır, ayakları diz kapağından bükülerek kaldırılır, ip ayaklara bağlanır, ipin diğer ucu da kişinin boğazına bağlanır ve öylece bırakılır. Kişinin bükülen bacaklarında biriken kan, şiddetli bir güçle ilerlemek ister ve kaslar da buna engel olamaz. Bacak yavaş yavaş açılmaya başlar ve kişi bir anda kendini boğmaya başlar.

https://www.karar.com/karar-nedir/domuz-bagi-nedir-ne-icin-kullanilir-1653542

(24) https://www.cnnturk.com/video/turkiye/huda-par-genel-baskani-yapicioglu-cnn-turkte-14-mayista-erdogani-destekleyecegiz

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir