KONUK YAZARLAR

“AZGIN AZINLIK”!..

Ekim 2019’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, davet edildiği Fransa’nın Strasburg kentinde düzenlenen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresinde konuştu.

İBB Başkanlığı Seçimleri’nin iptal edilmesini eleştirdi ve özetle; “seçimle gelenin seçimle gitmesi gerektiğini” savundu. [1]

Bunu duyan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu:

Avrupa’ya gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Bu iş o kadar bedava değil” [2]sözleri ile İmamoğlu’nu hedef tahtasına yerleştirdi.

İmamoğlu da bu eleştiriye karşılık:

Ben lafa bakarım laf mı diye, bir söyleyene, adama bakarım adam mı diye… 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır…” [3] dedi.

***

Bu diyalogta Soylu’nun İmamoğlu’na “aptal” dediği, buna karşılık İmamoğlu’nun da Soylu’ya aynı sözcükle karşılık verdiği tartışmasızdır.

Lakin İmamoğlu, “iptal ettirenler ahmaktır” diyecek yerde dil sürçmesi sonucu; “iptal edenler ahmaktır” demiştir.

Seçimleri iptal eden ise Yüksek Seçim Kurulu’dur, ettiren AKP’dir.

Nitekim, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali ve yenilenmesi ile ilgili Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) yaptığı olağanüstü itiraz başvurusunu bir basın toplantısı ile açıklamıştı.[4]

Hatta itiraz gerekçesini açıklarken; “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey olmuştur” diyerek [5] bayağı komik bir duruma da düşmüştü…

***

Cumhuriyet Savcılığına başvurarak yargı sürecini başlatan eski YSK Başkanı Sadi Güven’dir. [6]

Güven, İmamoğlu’nun, “iptal ettirenler ahmaktır” diyecek yerde “iptal edenler ahmaktır” demesinden yola çıkılarak, İmamoğlu’nun aynı zamanda da yargı görevi yapan “heyete hakaret” ettiğini ileri sürüp, cezalandırılmasını istemiştir.

Ve sonuçta:

İmamoğlu’na; “YSK başkanına ve üyelerine hakaret ettiği” iddiasıyla 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmiştir. [7]

Doğal olarak verilen karar ile kararı veren yargıcın durumu da tartışılmaya [8] başlanmıştır…

***

Tipik Türkiye klasiğidir:

Kamuoyunda bu kararın “hukuki niteliği” yeterince tartışılmadan, doğrudan “siyasi sonuçları” tartışılmaya başlanmıştır.

Kimilerine göre, Erdoğan’ın okuduğu şiir nedeniyle İBB Başkanlığı görevinden alınması ile sonuçlanan sürecin bir benzeri yaşanmakta olduğu için bunun sonuçlarından İmamoğlu ile Millet İttifakı yararlanır; kimilerine göre seçimlere birkaç ay kala, İBB AKP’nin eline geçer ve bu durumdan Erdoğan ile Cumhur İttifakı kazançlı çıkarlar.

Kimileri ise bu kararla “mağdur” duruma düşürülen İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığı yolunun açıldığını, kimileri Kılıçdaroğlu’nun ciddi bir rakibinden kurtulduğunu savunuyorlar.

Karar açıklandığında; Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da bulunması ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in sıcağı sıcağına İstanbul’a gidip, Saraçhane’de İmamoğlu ile birlikte sahneye çıkmasını da İYİ Parti-İmamoğlu ittifakının önemli bir hamlesi olarak yorumluyorlar.

Kısaca, ağzı olan işine geldiği gibi konuşuyor…

Çoğu boş konuşuyor, zira yorumların hepsi aynı anda doğru olamaz!..

***

Ben bu makalede daha önemli gördüğüm, olayın “hukuki” yanını irdelemek istiyorum.

Önce TDK Sözlüğüne bakıp “ahmak” sözcüğünün ne anlama geldiğini öğrenelim:

Bön, budala, aptal sözcükleri ile eş anlamlı olan “ahmak” sözcüğü:Aklını gereği gibi kullanamayanlara söylenir.[9]

O halde, bir kişi gerçekten aklını gereği gibi kullanamıyorsa, ona “ahmak” demek suç olabilir mi?

Bence olamaz.; günlük konuşmalarımızda sıkça kullandığımız bu ifadeyi, “nezaket dışı” kabul etmek daha uygundur.

Zira hırsıza, “hırsız” demek nasıl suç değilse, aklını gereği gibi kullanamayana da “ahmak” demek, suç olmamalıdır!

Peki, aklını gereği gibi kullanana “ahmak” demek suç mudur?

Bana göre; bunu da suç olarak kabul etmemek daha isabetlidir; zira bu sözcük “şeref ve saygınlığırencide edici boyutta değildir.

Ahmak” sözcüğünün “kaba ifade” veya “ağır eleştiri” olarak ele alınıp “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendırılması pekala mümkündür.

Ne var ki, uygulama böyle değildir…

Yargıtay, “ahmak” sözünü hakaret suçu kabul etmektedir…

***

Şimdi gelelim hukuki irdelemeye:

Bir eylemin (söz-fiil) cezalandırılacak bir “suç” oluşturması için diğer unsurların [10] yanında “manevi unsur”unun da bulunması gerekmektedir.

Manevi unsur”dan, fiilin “kasten” [11] veya “taksir”le [12] işlenip işlenmediğinin belirlenmesi anlaşılır.

Bundan sonrasını anlamak için hukukçu olmaya gerek yoktur.

Yargıtayımız, “ahmak” sözcüğünü hakaret kabul ettiğine göre; Süleyman Soylu’nun Ekrem İmamoğlu’na karşı bu sözü sarf etmesi suçtur ve TCK m.125 uyarınca hapis cezası yaptırımına bağlanmıştır. [13]

Aynı şekilde, İmamoğlu’nun konuşmasının bütünlüğünden anlaşıldığına göre; kendisine “ahmak” diyen Soylu’yu kastederek karşılık verdiği açıktır ve onun da aynı madde uyarınca cezalandırılması gerekmektedir.

Ne var ki, bu olayda “karşılıklı hakaret” söz konusu olduğundan, TCK m.129/3’e göre her ikisine verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi ceza vermekten de vazgeçilebilir…[14]

Olması gereken budur…

***

Şimdi gelelim zurnanın “zırt” dediği yere:

İmamoğlu’nun sözlerinin muhatabı Süleyman Soylu iken, davaya bakan mahkeme, şikayete bağlı kalarak, suçun mağduru YSK başkan ve üyelerini kabul edip, “zincirleme suç” [15] hükümlerini uygulamış ve sanığı (TCK m.125/3-a maddesi uyarınca) toplamda 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırıp, “siyasi yasak” uygulanması kapısını da aralamıştır.

Buna itirazım vardır:

Mahkeme, suçun oluşması için “manevi unsur”un gerçekleşip gerçekleşmediğini tartışmamış ve dosyaya sunulan uzman bilirkişi görüşleri ile tanık beyanları üzerinde özenli bir inceleme yapmamıştır. Şöyle ki:

Ekrem İmamoğlu’nun “ahmak” sözcüğünü kime karşı kullandığını defalarca söylemiş YSK başkan ve üyelerini kastetmediğini, kamuoyu ile paylaşmıştır.

Ahmak” sözcüğünü iki kez kullandığı konuşmasında; YSK üyelerine “hakaret” etme amacı gütmediğini, tam aksine Süleyman Soylu’ya “ahmak” dediğini ifade etmiştir.

Bu konuda en küçük bir şüphe kalmamıştır.

İmamoğlu’nun bu savunmalarına değer verilmemiş olmasını anlamak mümkün değildir.

Sonuç olarak; suçun manevi unsuru oluşmadığı için ilk derece mahkemesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirdi.

Bu nedenlerle kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay’da bozulacağına kesinlikle inanıyorum…

***

Bu gelişmeler karşısında, gerek muhalefetin ve gerekse sağduyu sahibi yurttaşların “Yargının siyasete alet edildiği” şeklindeki yakınmaları haklı ve yerindedir.

Ben de aynı görüşü paylaşıyorum.

Gerçekten de AKP iktidarları döneminde, Türk Yargısı “bağımsızlığını ve tarafsızlığını” iyice yitirmiştir.

Bu konudaki görüşümü, İmamoğlu davasında yaşananlara değil, İsmailağa Cemaati’nin bir kolu olan Hiranur Vakfı yöneticileri hakkında iki yıl önce açılan “6 yaşındaki çocuk istismarı davası”nda yaşanan gelişmelere dayandırıyorum.

Diyorum ki:

O davada, tutuklamayı gerektiren bir durum yoksa sanıklar iki yıl sonra neden tutuklandılar?

Tutuklanmaları gerekiyorsa ki bana göre gerekiyor, zira ortada “çocuğun cinsel istismarı”, “özgürlükten alıkoyma”, “resmi belgede sahtecilik” gibi birden çok suç vardır, neden “tutuklama” tedbirini iki yıl gecikme ile alınmıştır? [16]

Biliyoruz ki, tutuklama tedbiri, sanıkların kaçması veya delilleri karartması olasılığına karşı alınır.

Bu davanın sanıkları, mağdure çocuk yerine 21 yaşındaki bir kadını kemik testine sokarak zaten delilleri karartma girişiminde bulunmuşlardı.

Tanıklara baskı yaparak, onları yönlendirmeleri de olasılık içerisindedir.

Mağdurenin kardeşlerinin televizyonlara yansıyan beyanlarından bellidir.

Dolayısıyla daha baştan tutuklanmaları hukuka uygun olandı ve ne yazık ki bu yapılamadı.

Peki, neden yapılamadı?

Sanıklar neden şimdi tutuklandılar?

Hiç kuşku yok ki, kamuoyu (veya siyasi iktidar) baskısına direnemeyen Mahkeme, bu aşamada hiç gerekmediği halde, tutuklama tedbirini uygulamak zorunda kalmıştır.

İş öyle bir noktaya gelmiştir ki, utancından yerin dibine girmesi gereken Mahmut Efendi Cemaati üyeleri bile, bu menfur olay karşısında tepkilerini dile getiren sade vatandaşları “azgın azınlık” olarak niteleyip, Kartal Adliyesi önüne protesto etmeye kadar işi götürmüşlerdir.

Cemaat üyesi Recep Konuk:

Bir takım iftiralarla, bir takım baskılarla olayı bu şekilde yansıtarak ‘tarikatlar kötüdür, cemaatler kötüdür’ algısını asla kabul etmediğimizi beyan etmek istiyoruz. Bu filmi daha önce izlettiler bize” sözleri ile [17] “kamuoyu baskısı” gerçeğini dile getirmiştir…

***

Şimdi cevap verin bakalım!

Baskı nedeniyle karar veren Mahkemeye “bağımsız ve tarafsız mahkeme” denebilir mi?..

***

Mahkemeler, “bağımsız ve tarafsız” olmazsa “adalet” yerine getirilebilir mi?

Mahkemeler “adil” karar vermezlerse, Devlet temelinden sarsılmış olmaz mı?

Devletin temeli adalet değil miydi?..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

[1] https://www.ibb.istanbul/arsiv/36019/baskan-imamoglu-strasburgda-konustu-istanbul

[2] https://www.youtube.com/watch?v=POtmASznUJk

[3] https://www.youtube.com/watch?v=oFvxiBCCs_k&ab_channel=euronews%28T%C3%BCrk%C3%A7e%29

[4] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-ak-partiden-istanbuldaki-secim-sonuclarina-iliskin-onemli-aciklamalar-41185425

[5] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-ak-partiden-istanbuldaki-secim-sonuclarina-iliskin-onemli-aciklamalar-41185425

[6] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/eski-ysk-baskani-sadi-guvenden-ekrem-imamoglu-aciklamasi-o-sozlerini-savciliga-ben-bildirdim-1929840

[7] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-imamogluna-siyasi-yasak-karari-istanbullu-iradesine-sahip-cikiyor-2012275

[8] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ekrem-imamogluna-ceza-veren-hakimle-fotografi-cikan-akpli-yonetici-konustu-ev-alacakti-2012797

[9] https://sozluk.gov.tr/

[10] Bir eylemin cezalandırılacak bir suç teşkil etmesi için belli unsurların mevcut olması gerekir. Suçu oluşturan temel unsurlar, kanuni unsur (kanunda yazılı olması), maddi unsur (tarif edilen eylemin gerçeklemesi), hukuka aykırı olması ve manevi unsurdur.

[11] Kasıt,bilerek, isteyerek güdülen amaç, istektir.

[12] Taksir, ceza hukuku anlamında “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir”. Ceza kanununda açıkça belirtilmediği sürece taksirli hareketle işlenen bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz.

[13] TCK m.125:(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan
sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3)
Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin
alenen işlenmesi halinde ceza altıda
biri oranında artırılır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.)
Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine
görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde
suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş
sayılır. Ancak, bu durumda
zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

[14] TCK m.129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde,
verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi,
ceza vermekten de vazgeçilebilir.
(2) Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde,
kişiye ceza verilmez.
(3)
Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre,
taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek
ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi,
ceza vermekten de vazgeçilebilir.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5237.pdf

[15] Zincirleme suçta, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.

[16] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/6-yasindaki-cocuga-cinsel-istismar-saniklari-tutuklandi-608240h.htm

[17] https://www.yeniakit.com.tr/video/mahmut-efendi-cemaatinden-aciklama-bu-filmi-daha-once-izlettiler-bize-72811.html

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir