KONUK YAZARLAR

“İNNEZZARURAT TUBIHUL MAHZURAT”!..(Zorunluluk halinde haram helale dönüşür!)

Mecelle’deki bir madde başlıktaki gibidir.

Az sonra aktaracağım olaylarda, ne kadar “zorunluluk” vardı, onu bilemiyorum elbette!

Ordu Üniversitesi’nde, Rektörlüğün “temsil-ağırlama” giderlerini karşılamak için özel bir birim kurulmuş.

Usulsüzdür kuşkusuz!

Bu tespit, bana ait değil, Sayın Sayıştay tarafından yapılmıştır.

Her şeye rağmen, Sayıştay’ın raporları yayınlanıyor ya, hamdolsun!

Aynen okuyorum:

“Diğer birimlerin mevduat faiz gelirleri ile döner sermaye gibi faaliyetlerin gelirleri bu birime gelir kaydedilmiş”

Bu parlak “kaynak yaratma” fikri, Rektör Ali Akdoğan’dan çıkmıştır…

Kendisini alkışlıyorum!

Raporda geçen “mevduat faizi” ifadesi fazlasıyla dikkatimi çekmiştir.

Ali Akdoğan’ın, dindar bir akademisyen olduğu kesin; zaten 2015 seçimlerinde de AKP’nin milletvekili adayı idi…

***

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın da maşallahı var, iyi çalışıyorlar!

Bakanlığın verdiği bilgileri anlamak çok kolay değildir.

Biraz ekonomi bilmek lazım, biraz da bir vergi uzmanının açıklamalarını dinlemek şarttır.

Ben öyle yapıyorum:

Vergi uzmanına göre; “Borçlarımızın faizini ödemek için yine borçlanacağız.

Ne anlatılmak istendiğini gayet güzel anladım.

Diyor ki:

Borçlarımızı ödemek şöyle dursun, borç aldığımız paraların faizini bile ödeyecek durumda değiliz…

Yazıklar olsun…

***

Yılın ilk 9 ayında vergi gelirleri tahsilatı, 39.7 milyon artarak, 808.4 milyar liraya çıktığı halde, bunun sadece 142.3 milyar lirasını faize ödedik.

Tümünü de ödeyebilirdik!

Şükürler olsun!

“Bütçe açığı” ne demek biliyor musunuz?

Bütçe giderlerinin, gelirlerinden büyük olması demek.

Bütçe açığımız 61.1 milyar lirayı aştı” cümlesi ile ne anlatılmak istendiği anlaşılıyor şimdi.

Demek ki, gelirlerimizden fazla giderlerimiz var, diyor uzmanlar.

Bu paralar, kimlere dağıtılıyor ve nerelere harcanıyor acaba, bilen var mı?..

“Ah para zalim para silinsin senin turan”…

***

On yıllardır siyasetini “faiz haramdır haram” teoremi üzerine yürütenlerin sesi çıkmıyor son yıllarda.

Faiz almak mı haramdı, vermek mi; yoksa her ikisi de mi “haram”, nedense hiç konuşulmuyor!

En ateşli faiz karşıtları, ya faizden yiyorlar arpalarını, ya da faiz veriyorlar…

***

Ben tıp mensubu değilim, benim alanım ekonomi” diyerek, uzmanlık alanını tescil eden Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Faiz sebep, enflasyon neticedir” diye diye, faiz ödemeyi sürdürüyor.

Ekonominin sorumlusu benim ben” diye meydan okuyan Reis, yandaş şirketlerin vergi borçlarını silerek (1) çok da iyi bir iş yapmıştır!

Benden söylemesi…

O şirketlerin borçları silinmeseydi, faizleri ile birlikte ödeyecekler ki, aman Allah!

Yanmıştık o zaman!

“Faiz haramdır haram!”

Tüyü bitmemiş yetimlere, haram mı yedirelim, d’imi ama?..

Silin gitsin o zaman…

***

Maliye ve Hazine Bakanlığı’nın verilerine göre; 2021 yılının ilk 9 ayında 142.3 milyar TL faiz ödedik.

Yatırım harcamalarımız ise sadece 64.6 milyar TL tutuyor.

2006’dan 2021’nin eylül ayına kadar bütçeden ödenen faiz ödemeleri; 1 trilyon 47 milyar lirayı buluyor.

1 trilyon 47 milyar lira , rakamla nasıl yazılır biliyor musunuz?

Ne yalan söyleyeyim ben yeni öğrendim:

Emekli bir avukat ve matematik öğretmeni olarak, rakamla böyle yazmıştım:1.047.000.000.-TL

Aynı akşam İlkokul öğretmenim, -Allah gani gani rahmet eylesin- Mehmet Türker’i, rüyamda gördüm; kulaklarımı şöyle bir çektikten sonra:

Orada üç sıfır daha olacak oğlum” dedi.

Doğru yazım böyle olacakmış meğer : 1.047.000.000.000.-TL

Eylül 2021 itibariyle vergi gelirlerimiz: 808.400.000.000.-TL’dir.

Demek ki, bir yılda topladığımız vergi, 5 yıllık faiz borcumuzu karşılayamıyor!..

“Ekonominin sorumlusu benim, ben”!..

***

Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı bütçe gelirleri verilerine göre; yurttaşların ödediği para cezaları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 18.7 artarak 13.1 milyar liraya ulaştı.

Yıllık tahmini gelirin 176 milyar lira olması bekleniyor.

Yurttaşlar, kurallara uymaya başlarsa, bütçe delinip kevgire dönecek…

Allah göstermesin…

Üretimden beklentisi tükenen yöneticilerimizin, umut ettiği bu gelir kalemi de yok olup giderse ne yapacağız?

“Kurallar çiğnenmek içindir” deyip halkı suç işlemeye mi teşvik etmek en iyisi!

Yoksa mahvolacağız…

***

Devletimiz, sanki insafsız bir tefecinin eline düşmüş gibidir!

Ağa takılmış palamut gibi çırpınıyor.

Faiz borçlarımızı ödeyebilmek için yeniden faizle borç almak zorundayız şimdi.

Biliyor musunuz, böyle durumlarda tefeciler “bileşik faiz” hesabı yapıyorlar.

Faize de faiz işletiyorlar…

“Bileşik faiz” nasıl hesaplanır, bilmiyordum doğrusu!

Öğretmenime sordum, “onu ileri sınıflarda öğreneceksiniz” dedi.

Benimse sizin gibi acelem var tabii ki:

Bir bağlantı buldum, gayet güzel anlatılıyor,(2) paylaşıyorum…

***

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın sayfasından birkaç satır daha okuyabilir miyim?

“Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), geçen yıla nazaran yüzde 5.6 artarak 150.8 milyar lira oldu.

Bu miktarın; yüzde 48.6 milyar lirası tütün mamüllerinden, 15.6 milyar lirası alkol ürünlerinden, 4.1 milyar lirası da şans oyunlarından elde ediliyormuş…

Türkçesi:

Özel Tüketim Vergisinin yarıya yakın kaynağı: Haram (yasak) olduğu tartışmasız bulunan; sigara, içki ve kumardır...

Kamu personeli maaşlarının, toplanan vergilerden ödendiğini zaten biliyorsunuz.

Personeli saymaya dilim varmıyor!..

Aralarında “faiz haramdır” diyenler de var!

Demek ki:

“Haram”ın, “helal”e dönüşmesi bu sürecin tamamlanması ile oluyor!..

İnnezzarurat tubîhul mahzurat”!..

***

Vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 25’ini oluşturan ÖTV’yi, üç katına kadar artırma yetkisi Reis’e verilmiş.

Ne güzel!

Ama Reis’in ÖTV’yi indirme yetkisi yok!

Yaşasın…

Sanırım çok doğru tespit edilmiş:

Sigara içenler, alkol tüketenler ve şans oyunlarını oynayanlarda acayip para var!

Kurallara uymayıp para cezası ödeyenler de olmasaydı, yandık ki ne yandık!..

***

Aklıma “haram” ile ilgili bir atasözü geldi:

Eskilerimiz “Haramın binası olmaz” derlerdi.

Gerçekten de öyle mi acaba?

Bu atasözünün anlamını çoğunluk şöyle veriyor:

“Yüce Tanrı’nın yasak ettiği yollardan, emeksiz ve haksız olarak bir şeye el atıp sahip olmak haramdır. Bu çeşit kazanç insana ne tat verir, ne de yarar getirir. Kişi o şeyden gereği gibi faydalanamaz, geldiği gibi gider, hayrını göremez.”

Siz de bakın bir yerlerden, aşağıdaki paragrafın başında bekliyorum…

***

Yüce erdemlerle yetişmiş; Güngören Belediyesinin temizlik işçisi, 38 yaşındaki Adem Cevahir kardeşimiz, sokakta bulduğu, içerisinde 500 bin TL olan çantayı, sahibine verilmek üzere polise teslim etmiş.

Yürekten kutlarım kendisini.

Merter’de işinsanı olarak faaliyet gösteren yitik paranın sahibi Cihan Kankılıç, Adem kardeşimize bu asil hareketi nedeniyle 1000 dolar vermiş.

İkisi de müthiş sevindiler…

Şu sıralar:

Ulemamız, Adem’e verilen bin doların “helal” olup olmadığını tartışıyor!…

Fikrimce, o 500 bin liranın içerisinde bir lira bile haram olmadığı için Adem tarafından bulundu.

Yoksa, “binası” olur muydu?..

***

Basın mensupları durur mu hiç, Adem’i bulup sordular.

O da:

“Çanta dolu parayı görünce hiçbir şey hissetmedim, çünkü haram para. O benden bir yerden çıkardı” dedi.

İlk “aferin”i eşinden aldı…

Adem kardeşimizin bu değerlendirmeyi de okumasını ve kendisi ile ilgili olmayan bölümler hakkındaki düşüncesini açıklamasını istiyorum.

İmkansız mı?

Mümkünse eğer, 2002’den bu yana hangi partiye oy verdiğini de söylesin.

Pişmanlıklarını hiç anlatmasın bize, ses tonundan durumunu anlayabiliriz!

Anlatsın ki, bu zulüm düzeninden, bu bezirgan saltanatından kaç “ademoğlu” ile kurtulabileceğimizi öğrenelim…

***

Adem, ne kadar yardımcı olacak bilemiyorum.

Bu yüzden kendi fikrimi söyleyerek bitiriyorum:

Dinciler:

Faiz” konusunda “Kur’an hükümleri”ni (3) bir türlü öğrenmezler.

Birden fazla eş, miras ve kadın hakları konusunda “şeriat hükümleri”ni savunup dururlar…

“Tüysüz yetimin hakkını yeme” özdeyişi ile ifade edilen “kamu malına el uzatma”, “hile” ve her türlü “aldatma” konularında ise sağır ve dilsizdirler…

Bu tespitler de bana ait değiller:

Son yirmi yılın en aklıselim sahibi Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, 2017 yılında İpek Özbey’le yaptığı söyleşide bu gerçeği çarpıcı bir şekilde vurgulamıştır.(4)

Bu yüzden 3 ve 4 numaralı dipnotları mutlaka okumanızı öneriyorum…

“Yaradan’ın hikmetinden sual olunmaz” biliyorum tabii ki.

Bu nedenle, günahkar olan bu kardeşlerimiz için ellerimizi semaya kaldıralım diyorum:

Yüce Tanrı günahlarınızı af etsin!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://devrimcidusun.org/holdinglerin-milyarlarca-liralik-borcu-silindi-70-milyarlik-deprem-vergisi-kayip-asgari-ucrete-kaynak-yok/

(2) https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Bahar/finans_matematigi/8/index.html

(3) Faiz konusu, Kuran’da Bakara Suresi, 275. ayette düzenlenmiştir. Arama motoruna yazdığınızda karşınıza şu bilgiler gelir:

Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. … Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a aittir.”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Tefsirinde 275. ayet şöyle açıklanmıştır:

Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir’ demeleridir. Hâlbuki Allah alım satımı helâl, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah’tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah’a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir.”

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/282/275-ayet-tefsiri

Işıklar içerisinde uyusun, İslam Dini ve Aydınlanma konusunda çok şey öğrendiğimiz Filozof Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, 275. ayeti şöyle açıklıyor:

O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, ‘Alış-veriş de riba gibidir.’ demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabb’inden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah’a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.”

https://www.kuranayetleri.net/bakara-suresi/yasar-nuri-ozturk-meali

Tevrat ve İncil’de de faiz konusunda hükümler vardır.

Tevrat’ta:

“Halkıma, yanındaki fakire borç para vereceğin zaman, ona alacaklı gibi davranma. Onun üzerine faiz yüklemeyin” (Şemot [2]– Mısır’dan Çıkış 22:24)

Öncelikle bu dizeden çıkan birkaç ilke var: Eğer aynı anda Yahudi olan ve olmayan iki kişi gelip borç isterse Yahudi olmayandan faiz almaya izin olmasına karşın öncelik Yahudi’nindir.

Şimdi Levililer [4]Kitabı’na (Levililer, Tanah ve Eski Ahit’in ilk beş kitabını teşkil eden Tevrat’ın üçüncü kitabıdır) geçiyoruz:

“Kardeşin düşkünleşir, senin yanında iken (maddi) bocalamaya girerse, onu desteklemelisin – hem onu hem de bir Ger (Tsedek) veya (Ger) Toşav’ı – ki seninle yaşayabilsin. Ondan faiz ve artırma alma –Tanrı’ndan çekin- ve kardeşin seninle yaşayabilsin. Paranı ona faizle verme. Yiyeceğini artırma amacıyla verme.” (Vayikra 25:35-37)

Kapitalizmin ham maddesi olan faiz, Tora (Tevrat) kaynaklıdır. Tora’da faiz konusu şöyle bildirilmektedir.

Özetle Tevrat’ta:

“Kardeşine ister para faizi ister yiyecek faizi olsun, faiz alınan başka herhangi bir şeyin faizi olsun faiz vermeyeceksiniz. Yabancıya faiz verebilirsin, ama kardeşine faiz veremezsin.” denmektedir.

Faiz meselesinin Hristiyan dünyasındaki yerini ve tarihsel macerası ise şöyledir:

Faiz alan kişi, kutsal kitapta en az üç yerde açıkça yerilmektedir.

İncil, riba almayı fakirleri sömürmek ve onların kötü durumundan kendi nefsine pay çıkarmak adına yasaklamaktadır:

“Bir kardeşin yoksullaşır, muhtaç duruma düşerse ona yardım etmelisin. Aranızda kalan bir yabancı ya da konuk gibi yaşayacak. Ondan faiz ve kar alma.

Tanrı’ndan kork ki, kardeşin yanında yaşamını sürdürebilsin. Ona faizle para vermeyeceksin. Ödünç verdiğin yiyecekten kar almayacaksın”.

“Kardeşinize para, yiyecek ya da faiz getiren başka bir şey ödünç verdiğinizde, ondan faiz almayacaksınız. Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden almayacaksınız. Böyle yapın ki, mülk edinmek için gideceğiniz ülkede el attığınız her işte Tanrı’nız Rab sizi kutsasın.”https://www.katilimbulteni.com/yahudilik-ve-hristiyanlikta-faizin-tarihsel-yolculugu/

Yaşar Nuri Öztürk ile Prof Dr. Mehmet Aydın banka faizinin İslam kaynaklarının uzak durulması gereken faizle aynı olmadığı şeklindeki tespitleriyle benimle aynı görüştedirler.

https://odatv4.com/analiz/faiz-nasil-caiz-oluverdi-18012007-176716

(4) “Kuranıkerim ile aramız açıldı. Kendi yanlışlarımıza fetva verir olduk. Çünkü dini bilgi üretiminde metot kalmadı. Serbest piyasa mantığıyla fetva arayan, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler kapladı ortalığı. İslam âlimlerinin içinde yaşadığı hayatla ve gerçeklikle bağları koptu. Bazı kesim ve cemaatler, FETÖ’den doğan boşluğu doldurabilmek için siyasetle, kamusal alanla, yaygın ve kayıt dışı eğitimle kendi kapsam alanlarını genişletme hesabı yapıyor olabilirler...”

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir