KONUK YAZARLAR

“YANDI GÜLÜM KETEN HELVA”!..

30 Mayıs 2021

Bana göre Türkiye’nin gündemi: ABD Başkanı Biden’in 2022 Bütçesinden PKK/YPG’ye destek için 552 milyon dolar ayırmış olmasıdır.

Yürütmekte olduğumuz tartışmaları, bu yalın gerçekten ayırarak değerlendirmek doğru olamaz.

Örneğin; ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, kendilerinin imzalamadıkları İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak; “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden aniden çekilmesi derin bir hayal kırıklığı yarattı” diyerek üzerine “İstanbul Sözleşmesi Bizim” yazılı maske ile poz vermesi bir başka trajikomik çelişkidir.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Sözleşmenin 10. Yıldönümünde yaptığı açıklamada çekilme kararı için, “Bu karar bizi çok üzüyor” demesi ise tam bir sahtecilik örneğidir…

Kafası çalışan bir insan bu açıklamalar üzerine biraz düşünür.

İmzalamadığı bir sözleşmeden bizim çekilmemiz, ABD’yi neden bu kadar çok üzüyor acaba!

İktidarlar değişse bile, devletlerin değişmez politikaları vardır.

Aynı şekilde, PKK/PYD’ye verilen destek de ABD’nin devlet politikası haline gelmiştir…

Ne var ki, Türk halkı bu gelişmeleri değil de Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in videolarını daha çok önemsiyor.

Bu yüzden, ben de halkın gündemini takip etmek zorunda kalıyorum…

***

İstanbul’un Fethi’nin 568. Yıldönümünde, fethin simgesi olarak kabul edilen Ayasofya Camii’nde bir tören düzenlendi.

Diyanet İşleri Başkanı da törene katılanlar arasındaydı.

Siyasi iktidar, acaba neden imamları sahaya sürüyor, hiç düşündünüz mü?

Ayasofya Camii İmamının sözlerini aktarmadan önce, Akçakoca Müftüsünün iğrenç sözlerini anımsatmak istiyorum.

Müftü Efendi:

“Selanik göçmenlerinin yüzde 90’ı Sabetayisttir.(1) Bunlar aslında Müslüman değillerdir” dedi.

Biliyorsunuz, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk Selanik göçmenidir.

Müftü Efendi, daha sonra düzeltme yapmadığına göre onu kastetmiştir…

***

Covid-19 önlemleri kapsamında Yalova’da yapılan denetimler sırasında, İmam Efendi Ömer Tokar, bir parkın kenarında konuştu.

Hz. İbrahim’den girdi, sözü Mustafa Kemal Atatürk’e kadar getirdi:

“En büyük puta tokmağı vurduk” dedi.

Orada bulunan bir zabıta elemanı, “kim bu put?” diye sordu.

Bu utanmaz, arlanmaz, bu rezil adam; “Atatürk” dedikten sonra, onun izinden gidenleri de putperest olmakla suçladı.

Diyeceksiniz, bu saatten sonra kim sever Yalova Müftüsünü.

İşler öyle yürümüyor ama.

Bu Müftü Efendi gibi zavallılar, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin maaşlı memurlarıdırlar ve onlara ödenen maaşlar bizim vergilerimizden karşılanıyor…

***

Tarih baba diyor ki:

İstanbul, Fatih Sultan Mehmet Han tarafından fethedilmesinden sonra; birinci defa 13 Kasım 1918’de, ikinci kez 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiş; 4 yıl, 10 ay 23 gün düşman işgali altında kalan bu güzel şehir, 6 Ekim 1923’te ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu’nun İstanbul’a girmesiyle işgalden kurtarılmıştır.

İstanbul’un Fethi kutlamalarında, bu çarpıcı gerçekten hiç söz edilmemiş olmasını nasıl karşılıyorsunuz?

Fetih, düşman işgali ile zaten sona ermiştir.

Kutlamalarla onun canlandırılması olanaksızdır!

Hukuken ve fiilen sona ermiş fethi, her yıl kutlama yerine, İstanbul’un düşman işgalinden kurtarılmasının kutlanması daha akıllıca olmaz mı?..

***

Bildiğiniz gibi, fetih törenleri kapsamında Ayasofya Camiinde icra edilen “hafızlık töreni”nde, İmam Mustafa Demirkan kürsüye buyurdu:

“Öyle bir zaman geldi ki bu mabet, ezan, namaz yasak olarak müzeye çevrildi. Onlardan daha zalim, daha kâfir kim olabilir?” diye sordu…

Ayasofya’yı müzeye çeviren Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Bunun sebebi ise tamamen ulusal çıkarlarımızla (2) ilgilidir.

Din adamlarının din derslerinden önce tarih öğrenmeleri gerekir.

Atatürk’e “zalim” ve “kâfir” demek bir imama yakışıyor mu?

Üstelik amiri olan Diyanet İşleri Başkanı da konuşmayı dinleyenler arasındadır…

Hepimizin amiri de ordaydı, Kur’an tilaveti dinler gibi başı önde dinliyordu…

“Keşke Yunan kazansaydı” diyen fesli, keşke sağ olsaydı da bugünleri görseydi!

***

İtibarı uluslararası alanda fevkalade yüksek olan Gazi’ye; ülkemizi düşman işgalinden kurtaran ve düşmanlarının bile saygısını kazanmış karizmatik liderimize, şehitlerimizin başkomutanına, insanlık tarihinde emperyalizmi ilk defa yenen o büyük askere, İstanbul’u düşman işgalinden kurtaran merhum bir dâhiye, bağımsızlık fikrini Türk halkına benimseten olağanüstü yetenekli bir devlet adamına “kafir” demek, bir din adamına yakışıyor mu?..

Gençler neden deizmi seçiyor dersiniz?..

***

TDK Sözlüğüne baktım.

Kâfir: Tanrı’nın varlığına inanmayan, Tanrı tanımayan, dinsiz, inançsız kimselere deniyor.

Türk halkının ezici çoğunluğunun kabul ettiği İslam Dini ’ne göre, kimin iman sahibi olduğunu bir tek Yüce Tanrı bilir.

Demek ki, bir de Ayasofya Camii’nin imamı biliyormuş!

“Şirk” sözcüğünün de anlamını araştırdım.

“Ortak” anlamına geliyor.

İslam Dini ‘ne göre, “şirk koşmak”, Allah’a “ortak koşmaktır” ve en büyük günahlardan sayılıyor.

Atatürk’ün “dinsiz” olduğunu iddia etmek, “şirk koşmak” değil de nedir?

İmam Efendi, sana söylüyorum, duyuyor musun beni?

Seni o kürsüye çıkartanlara, yazıklar olsun.

Sana yetki verenler, Tanrı’nın sevgisinden yoksun kalsınlar…

Daha fazlasını söylemeye dilim varmıyor…

***

Bir taraftan da derler ki:

Bütün bunlar birer oyundur.

Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in, son haftalarda belirlediği gündemi değiştirmek için ortaya atılan yapay tartışmalardır.

AKP’nin Sözcüsü Ömer Çelik, Twiter hesabından yaptığı açıklamada:

“Devletimizin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk Milletimizin ortak ve yüksek değeridir” diyerek, siyasi iktidarın bakış açısını özetlemiştir.

Diyelim ki bu açıklama samimidir.

Peki, o zaman 657’ye tabi olan bu terbiye yoksunu Müftü ve İmam Efendiler hakkında, en azından “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiası ile soruşturma başlatıldı mı?

Ben duymadım!

“Barış Dini” olarak tanıtılan İslamiyet’i anlatma görevini, böyle fanatik zeka yoksunlarına bırakmanın bu dünyada bir yaptırımı olmayacak mı?..

***

Milyonlarca yurttaşın dizi gibi izlediği Peker videolarındaki iddialar, gerçekten de son derece sarsıcı ve önemlidir.

Ağırlıkla sorumluluğu bu iktidara ait olan pek çok hukuk dışı işlem ve eylemi, gündemden düşürmek öyle kolay bir iş değildir.

Nitekim İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, monolog şeklinde icra ettiği ve saatler süren televizyon programı ile bu konuyu gündemin ikinci sırasına atmayı başaramadı.

Önce Bahçeli’nin, ardından Reis’in Süleyman Soylu’yu sahiplenmesi de işe yaramadı.

Peker, sekizinci videosunu yayınladı.

Ben izlemeyeceğim, özetini okumakla yetineceğim sadece.

Sinirlerim bozuluyor!

Bin bir zahmet ve emekle kurulan bu güzelim Devleti ne hale getirdiniz?

Milyonlar, yine bir mafya liderinin ağzından çıkacak sözlere kilitlenecek biliyorum.

Önceki video kayıtlarına erişim yasağı konulması, zerre kadar etkili olamadı.

Reis, faşizmle yönetilen ülkelerde bile görülmeyecek şekilde, Meral Akşener üzerinden muhalefeti tehdit etmeyi de ekledi.

Ancak gündemi birkaç günlüğüne değiştirmeyi başardı.

Ne kadar başarılı olduğu ise sizlerin ferasetinize kalmıştır…

***

Reis’in akıl hocaları, Taksim Camii’nin açılması ile dikkatler, Peker üzerinden dağılabilir sandılar.

Dağılmadı tabii ki.

Mecbur kaldı; bir kez daha “Gezi”ye yüklendi.

Millet, poposuyla gülmeye başladı.

Son olarak Çamlıca Kulesi’nin açılışını yaptı.

Orada da yine muhalefete çattı; Cumhurbaşkanı sıfatıyla, gözünü yumdu, açtı ağzını…

Muhalefeti polemik minderine çekemedi.

Tek çaresi kaldı, kutuplaştırma politikasını bir basamak daha yükseltmek.

Eeee!

Ona da hak vermek (!) gerekir.

Zira bu stratejik politikalarla, yüzde 70’i sağcı-muhafazakâr olan seçmeni kontrol edebilirse, iktidarın devamını sağlayabilir…

Aksi halde, yandı gülüm keten helva…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Sabatayc%C4%B1l%C4%B1k

(2) https://www.lifebursa.com/yazarlar/cemil-can-9/kilisede-namaz-kilmak-12797.html

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir