KONUK YAZARLAR

“CIA, BİZİ DE YANILTTI”!..

6 Haziran 2021

Muhalefetin ısrarı üzerine TBBMM Başkanı Mustafa Şentop, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bir yazı yazarak:

“Suç örgütü lideri Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar alan siyasetçi var” iddialarınız üzerine; elindeki tüm bilgi ve belgeleri, hem adli makamlara hem de Meclis Başkanlığına gönderilmesini istedi.

Sedat Peker, 9. Videosunda:

Benim her ay 10 bin dolar yolladığım bir milletvekili yok, daha çok yolladıklarım var” diyerek, Süleyman Soylu’nun iddiasını doğruladı ve açıklık getirdi.

10 bin dolar alan siyasetçinin “milletvekili” olduğunu ve paranın da 10 bin dolardan daha fazla olduğunu söyledi.

Biz yine de İçişleri Bakanının beyanlarını esas alarak yorum yapacağız…

***

TBMM Başkanı çok doğru bir iş yaptı.

Elbette ki, suç örgütünden para alan siyasetçinin kim olduğunu araştıracaktı.

Ama Soylu’ya biraz ayıp etti.

Koskoca İçişleri Bakanı, suç teşkil eden iddialarla ilgili bilgi ve belgeleri adli makamlara gönderilmesi gerektiğini bilmiyor mu?

Devlet, İçişleri Bakanlığı üzerinden mafyaya muhatap yapılırsa, tartışmanın bu noktalara kadar geleceğini öngörmek gerekir.

Bu aşamadan sonra, sessiz kalarak kamuoyunu yatıştırmak olanaksızdır.

Konuşacaksınız, başka çareniz yoktur…

***

Gerçeği olduğu gibi açıklamak, izlenmesi gereken en akıllıca yoldur.

Peki, gerçek nedir?

Hangi gerçeği açıklamak gerekir?

Gerçeğin açıklanması halinde “Devletin ali çıkarları” zarar görür mü acaba?

Bunun takdiri kimdedir?

Bunlara benzer daha bir sürü soru var…

Tümünü göz önünde tutup, kamuoyunu tatmin etmek şarttır.

Zira seçmenin önüne gelecek ilk sandıkta, bu tartışmaların sonuçlara bayağı etkisi olacaktır…

***

Failde veya fiilde hata yapılmıştır” şeklinde açıklama yapılarak, kamuoyunu sakinleştirmek pek mümkün gözükmüyor.

O zaman “fail” kimdir sorusu sorulacaktır.

Bir kişiyi de bu olay için “kurban” etme mecburiyeti ortaya çıkacaktır.

Var mı böyle bir “babayiğit”?

Fiilde hata yapılmış denirse, o zaman da o milletvekili Peker’den her ay değil de bir defaya mahsus olmak üzere 10 bin dolar almıştı denmelidir ki, o zaman da bunun ne için verildiği sorulmaya devam edilecektir.

Tabii ki, bu hikâyenin “borç aldı da geri ödedi” şeklinde bir devamı yazılabilir!

Peki, failde veya fiilde hataya düşen kimdir?

İçişleri Bakanı elbette.

PKK’ya ve FETÖ’ye karşı sabah akşam operasyonları izleyen Sayın İçişleri Bakanı, yorgun olduğu esnada verilen bir istihbarat raporundan hatalı sonuçlar çıkartmışmış!

Ve:

Bunların doğru olup olmadığını teyit ettirmeye fırsat bulamadan, katıldığı televizyon programında o sözleri ağzından kaçırmıştır.

Böyle bir dönüş yapılabilir mi?

Yapılabilir elbet.

Ben inanırım şahsen!

Kadir İnanır da inanabilir muhtemelen.

Ama “taban” ne der onu bilemem.

Gerçi, büyük ve küçük reisler, Soylu’ya sahip çıktıktan sonra, taban da sahip çıkacaktır mecburen.

Konu böyle kapanır gider mi ona bir şey diyemem işte.

Zira benim de önerim olacak, az sonra gelecek önünüze, biraz daha sabredin lütfen…

***

Peki, sizce dış dünya ne der bu hikâyeye?

Eğer dış dünyayı da tatmin etmek istiyor ve en az itibar kaybıyla bu işin içerisinden çıkmak istiyorsanız benden yardım alacaksınız.

Başka çareniz yok!

Size diyorum size.

Ne de olsa ben de eski bir İçişleri Bakanlığı mensubuyum.

Üstelik de mesaimin tümünü Hukuk Müşavirliğinde geçirdim, sicil dosyamı getirtebilirsiniz önünüze.

Tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki; sizin bu aşamada iyi bir avukata ihtiyacınız var…

***

Ama bu konuya girmeden önce, bir iki hatırlatma yapmak istiyorum:

2014 yılının Nisan ayında, The Washington Post gazetesi; ABD Senatosu’nun 6000 sayfalık İstihbarat Komitesi’nin raporunu haber yapmıştı:

Raporda, 2009’dan 2014’e kadar CIA’nın yürüttüğü faaliyetler anlatılıyordu.

Konu, Bush döneminde sorgulama merkezlerinde mahkûmlar üzerinde daha önce açıklanmayan; mahkûmların buzlu suya atılmaları, kafalarının duvara vurulması uygulamalarıydı.

CIA yetkilileri, raporun maddi hatalar ve yanıltıcı sonuçlarla dolu olduğunu savunuyor, Senato İstihbarat Komitesi ise soruşturma sırasında CIA’nın Senato’daki bilgisayarlara girdiğini ileri sürmüştü.

(Başka bir ifade ile maddi hatalar ile yanıltıcı sonuçları rapora ekleyen CIA’dır demek istemişlerdi.)

Bu tartışmalar üzerine, o ünlü gazete, haberi “CIA, ABD yönetimini yanılttı” şeklinde vermişti.(1)

Devletin istihbarat örgütü, devleti yönetenleri yanıltmıştı!

Bir yıl daha geriye gidelim:

2013 yılının Mart ayında, BBC’de yayınlanan Panaroma programına göre; Irak’ın işgali öncesinde “Saddam Hüseyin Rejiminin kitle imha silahlarına sahip olduğu” kanısına varılmasında iki ajanın yalanları etkili oldu. (2)

ABD için çalışan iki ajan, hazırladıkları gerçek dışı raporla Irak’ın işgaline neden olmuştu!..

***

Sonuç:

İstihbarat örgütleri, (devletlerin ali çıkarları öyle gerektirdiği) bazı hallerde; gerçekle ilgisi bulunmayan raporlar ile hükümetleri, istemedikleri icraatları yapmaya zorlarlar veya hükümetlerin yapmak istediği ve kamuoyuna göre itibar kaybına sebebiyet verecek icraatları, zorunlu imiş gibi göstermek için meşruiyet zemini hazırlarlar.

Ne kadar ağır bir cümle oldu ama!

Yukarıda verdiğim iki örnek, devletlerin böyle raporlar hazırlattıkları, planlarını uygulamaya koyduktan sonra da “yanıltıldık” savunmasına sığınarak, kamuoyu desteğini almaya devam ettikleri çok görülmüştür.

Nasılsa, istihbarat örgütlerini kamuoyu önünde ulu orta eleştirmek, özne belirterek suçlamak yasalarla engellenmiştir.

Bu nitelikleri nedeniyle, istihbarat örgütleri siyasilerin itibar kaybetmelerini çoğu kez önleyebilmektedir.

Buyurun size çarpıcı bir örnek daha:

ABD’nin ilk siyahi eski Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı Colin Powel, NBC televizyonunda katıldığı bir programda, bir sürü laf salatası yaptıktan sonra, “CIA, bizi yanılttı” diyerek işin içerisinden sıyrılıp çıkmıştır.(3)

***

Bu uzun girişten sonra, gelelim asıl konuya:

AKP’lilerin “Şentop yetki aşımı yapmıştır. Yürütmede görevli ve milletvekili de olmayan bir bakan ile ilgili böyle bir yazı kaleme alması kabul edilemez” (4) şeklindeki savunmalarının hukuki ve siyasi bir değeri yoktur.

Bir siyasetçinin (milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi vs.) suç örgütü liderinden, her ay 10 bin dolar (maaş veya rüşvet) almakta olduğu iddiası, hele de İçişleri Bakanı tarafından ileri sürülüyorsa, öncelikle o siyasetçinin kim olduğunu tespit etmek, sonra da milletvekili ise eğer, milletvekilliğinin düşürülmesi için gereğini yapmak, TBMM Başkanının savsaklanamaz bir görevidir

Başkan, hiçbir mazeretin arkasına sığınarak bu görevi yapmaktan kaçınamaz…

Hal böyle olunca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, o televizyon programında “ağzından kaçırdığı” bu itham ile ilgili açıklama yapmak zorundadır.

Zurnanın “zırt” dediği yer de burasıdır işte.

Bu açıklamayı yapabilir mi?

Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık…

***

Bu noktada Soylu’ya iyi bir avukat lazımdır.

Hemşerisi olursa, tercih nedenidir!

Avukat Bey, öyle bir açıklama hazırlayacak ki, bütün bu tartışmalar kökünden kesilecek ve hızla “Türkiye’nin beka meselesi”ne dönülecektir.

Hazırladım bile:

“Bugüne kadar hazırladığı raporlarla, her zaman takdir ve teşekküre mazhar olan; pek çok kez de maaş ödülü alan, Devlete bağlılığı ve sadakatinden asla kuşku duyulmayan değerli bir istihbarat elemanımızın hazırladığı “bilgi notu”nu esas alan Sayın İçişleri Bakanımız, bir televizyon programı sırasında tartışma konusu yapılan o açıklamayı yapmıştır. Her olasılık düşünülmüş ve bilgi notunu hazırlayan görevlimiz hakkında dahi, kurum içi idari soruşturma başlatılmıştır. “Çok yönlü” olarak yürütülen soruşturmada; ilgilinin FETÖ ile iltisaklı olup olmadığı, PKK veya diğer terör örgütleri ile bağlantılarının bulunup bulunmadığı da kuşkusuz araştırılacaktır. Soruşturmanın selameti bakımından ilgili kişi, tedbiren görevinden uzaklaştırılmış olup, soruşturmanın sonucu kamuoyu ile paylaşılacaktır. Yüce Türk Milletine saygı ile sunulur.”

Yüce Allah ve Millet hepimizi affetsin!…-

***

Nasıl oldu beğenemediniz?

Unutmayın ki, eski bir İçişleri Bakanlığı mensubuyum; üstelik tüm mesaimi Hukuk Müşavirliği’nde geçirdim.

Bu tür işlerde, hemşerim Soylu’ya nazaran oldukça tecrübeliyim.

Çalışırken Bakan katına pek çıkamadım ya olsun.

Canım sağ olsun!

Ama yaz kampında ve yemekhanede az-çok yetkilerimi kullanıyordum!

TBMM’nin tam karşısındaki o tarihi binada; başta “Devlet terbiyesi” olmak üzere, daha 18 yaşında şekil almaya başladım.

“Tek hilalli, “çift hilalli”, “mahrem” ve “mühim” işaretli pek çok belgeyi okudum.

Hepsinden önemlisi, bundan böyle yiyeceğimden başka, 46 yıldır bu Devletin ekmeğini yedim.

Devlete hala borçluyum!

Bu yüzden, küçücük bir katkım olsun istedim.

Şunun şurasında bir “savunma” hazırlayacağım.

Haaa! Az kalsın unutuyordum; dalgınlığa gelip unutulmanın kurbanı olmak istemem.

Mütevazı olan avukatlık ücretim için 24 haneli IBAN numaramı veriyorum:

**************************

Çözüm her zaman vardır; üzmeyin tatlı canınızı bu kadar efendim…

Saygılarımızı sunarım, çok sağ olun efendim…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.hurriyet.com.tr/dunya/cia-abd-yonetimini-yaniltti-26131252

(2) https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/03/130318_irak_yalanlar

(3) https://www.tgrthaber.com.tr/haber/189370.html

(4) https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/erdogan-ve-bahceli-destek-vermisti-iktidarda-mektup-krizi-1842111

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir