KONUK YAZARLAR

KÜRT SİYASETÇİLERE GÜVENEREK YOLA ÇIKILMAZ!..

Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın İç Anadolu’dan çaktığı kıvılcım Diyarbakır’daki yangını göklere çıkardı.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, “kıvrak zekâlı” AKP’li gençlerin hazırladığı, PKK’nın Kemal Kılıçdaroğlu’nu (KK) desteklediği şeklindeki “montaj video” (1) ile kazanan Erdoğan’a, 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimler için “Kürt kartı” ile bir kez daha oynaması için uygun ortam hazırlandı…

DEM Parti Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları’nın “Dolmabahçe mutabakatına (2) dönülmelidir” çağrısının (3) ardından; gündeme bombayı son dönemlerde “silahlı mücadele” ile sonuç alınamayacağı mesajını ısrarla veren (4) eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş bıraktı.

Barışın muhatabı Erdoğan’dır” dedi…(5)

Öyleyse oylar Erdoğan’ın gösterdiği adaylara verilmelidir!..

Öyle istenmiyor mu?!..

***

Küresel güçler, bizim gibi az gelişmiş ülkelerde; seçimlerin adil, eşit ve tarafsız bir şekilde yapılmasına izin vermiyorlar/vermeyecekler.

Takvimde başka gün kalmamış gibi, yerel seçimlere 14 gün kala, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır’da “Kürt meselesinin çözümü ve barış konferansı” düzenlendi.

Bu konferans üzerinden, Kürtler için önemli siyasi figürler yine sahneye sürüldüler.

TBMM 19. Yasama Dönemi yemin töreninde, başında “Kürt ulusal renkleri” olan bir bantla çıkan, Türkçe başladığı yemini Kürtçe “Bu yemini Türk ve Kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum” cümlesiyle tamamlayan ve tartışmaların odağına yerleşen; daha sonra da dokunulmazlığı kaldırılıp tutuklanan Diyarbakır eski Belediye Başkanı Mehdi Zana’nın eşi, eski Ağrı Milettvekili Leyla Zana, konferansa davet edildiğini, ancak katılamadığını belirterek, duygu yüklü bir mesaj gönderdi:

Kürtler bir taraftan Newroz’u karşılamanın coşkusunu yaşarken diğer yandan kabuk bağlamamış derin yaramız Halepçe’nin (6) kavurucu acısını yaşıyor. Bir yandan acılarımız diğer yandan umutlarımız tazeleniyor” dedi. (7)

İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz ise yaptığı açıklamada; “Konferansta çatışma ve savaş istemeyen milyonlarca insan kendi bellekleri ve kimlikleri ile kabul görmek ve yaşamak istiyoruz. Bunun için onurlu ve adil bir barış sürecine ihtiyacımız olduğu bir hakikat olarak karşımızda durmaktadır” ifadelerini kullandı.(8)

Onurlu ve adil bir barış” vurgusu öne çıkartılıyor!..

Duyan da PKK silahlı mücadeleyi bıraktı sanacak!..

***

Bazı ülkelerde parlamentolar tarafından “insanlığa karşı işlenmiş bir suç” olarak tanımlanıp, kınanan; aynı zamanda Irak Yüksek Ceza Mahkemesi’nin de tanıdığı, 1 Mart 2010 tarihinde yaşanan “Halepçe Katliamı”nın bir “soykırım” olduğuna kimsenin itirazı olamaz.

Bu özelliği nedeniyle “Halepçe Katliamı” sıradan Kürtler için de kırılma noktasıdır.

Ben de bu yüzden, katliamın arkasında her zaman emperyalizmi aramışımdır!..

Vaktiyle Y-CHP Milletvekili, -gerçekte gölge genel başkandı- Sezgin Tanrıkulu, tarafından da katliamın tanınması için TBMM’ne kanun teklifi verilmişti. (9)

Kürtlerin çoğunluğu, Halepçe Katliamı’nın nedenini; Al Jazeera dergisinin anlattığı gibi kabul ederler:

Buradeki anlatıma göre; Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi ile Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği iki rakip örgütün; “Kürdistani Cephe” adı altında birleşmesi ve Süleymaniye çevresini kontrol altına almaya başlaması üzerine, kızan Saddam Hüseyin; 5000 civarında sivil insanın zehirli gazlarla öldürülmesi (10) ile sonuçlanan katliamı gerçekleştirmiştir.

ABD, daha sonraki yıllarda (2005-2014), Celâl Talabani’yi Irak’a Cumhurbaşkanı bile seçtirmiştir…

***

Bana göre, küresel güçler tarafından sahnelenen ve sürekli canlı tutulan duygusal bir ortamda, Türkiye’de yaşayan Kürtlere; “Kürt Sorunu”nun barışçıl yoldan çözümü için tek adres Erdoğan’dır mesajı verilmektedir.

Bu ince hesaplanmış senaryodan, Erdoğan’ın haberi bile olmayabilir.

Fakat iktidarını devam ettireceği için işine gelir ve senaryo ile kendilerine biçilen rolü oynamaya devam ederler…

“Kirli siyaset”, ne yazık ki böyle işlemektedir…

***

Şimdi şu sorulara cevap arayarak beyin cimnastiğimizi bitirelim.

Bu baş döndürücü gelişmeler karşısında :

Geçmişte yaşanan olayları hayal-meyal hatırlayan veya hafızalarında canlı tutan Kürtler, bu yerel seçimlerde oylarını kime verebilirler?

Daha önce güvendikleri belediye başkanlarına verdikleri oylar, çöpe gittiğini unutmuş olabilirler mi?

AKP iktidarı, HDP’nin kazandığı bütün belediye başkanlarını görevden alıp, yerlerine “kayyum” atamadı mı?

Bu seçimlerde de yine Kürt adayları seçilirse, sonucun aynı olmayacağını Erdoğan’dan başka kimse garanti edebilir?

CHP’nin yerel seçimlerde “başarılı” olduktan sonra, önümüzdeki genel seçimlerde “iktidar” olacağına ve “Kürt sorunu”nu (gerçekte terör sorunudur) “barışçıl yoldan” çözeceğine Kürt seçmenler inanırlar mı?

Nasıl bir yönlendirme ama!..

***

Küresel güçler, ellerini kavuşturup ana muhalefetin “kuruluş ayarlarına” dönmesini beklemeyeceklerine göre, asıl tehlikede olan ve dağılma sürecine sürüklenecek olan CHP’dir.

KK’nın kızı CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın kutuplaştırıcı o söylemini, (11) bir işaret fişeği olarak kabul etmek gerekir.

Başlarında KK olmak üzere, İsveç’in NATO üyeliğine “evet” diyen Y-CHP kadroları, 1 Nisan’da yaşanması olası yenilgiyi sabırsızlıkla beklemektedirler…

Bu düşüncem nedeniyle yanılmış olmayı yüzde yüz isterim; böyle konuştuğum için özür mektubumu hazırladım bile…

***

Kürtlere, “mağdur” liderleri tarafından çözümün adresi olarak Erdoğan’ın gösterilmesi, hiç kuşkusuz en korkunç ve yıkıcı etkisini İstanbul’da gösterecektir.

Kafa kafaya gider bu yarışta; Kürt seçmenlerin AKP adayı Murat Kurum’a destek vermeleri halinde; CHP’de başlayan “Değişim Süreci” de ağır yara alacak ve sekteye uğrayacaktır.

Böyle bir gelişme yaşanırsa eğer, değişimin lideri Ekrem İmamoğlu’na karşı pusuda bekleyen Y-CHP’li kadroların harekete geçeceğini ve partiyi yeniden ele geçireceklerini tahmin etmek için kahin olmaya ihtiyaç yoktur…

Sadece 14 gün beklemek yeterlidir…

***

ABD’nin Ortadoğu’daki “kara gücü” olan PKK/YPG’nin, TBMM’ndeki siyasi uzantısı DEM Parti, siyasi geleceğini emperyalizmle işbirliği yapmaya odaklamıştır.

Bu yüzden Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde kendilerini biçilen rolü benimseyen Kürt siyasi hareketlerine hiçbir şekilde güvenilemez ve birlikte yol yürünemez!..

O yol, görünürde insan haklarına ve demokrasiye çıkıyor olsa bile!..

Aksi halde, aynı acı dersler tekrar tekrar alınırlar…

Kürt siyasi hareketi, ajandalarındaki “Büyük Kürdistan” fikrinden hiçbir zaman vazgeçmiş değildir. Dolayısıyla uzun vadeli programlarını göre buna yapacaklarını göz önünde tutarak hareket etmek gerekiyor…

Kuvayı Milliye çizgisini benimseyen geniş yığınların, bu gerçeğe göre hareket etmeleri şarttır.

Görüldüğü gibi sabah-akşam kesintisiz “yoksulluk edebiyatı” yapmak bir işe yaramıyor.

Türk halkı, cüzdanında ve sofrasında ne var ne yok, çok iyi biliyordur…

Herkes aklını başına toplamalıdır; başka Türkiye yoktur…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR

(1) https://www.youtube.com/watch?v=JEECfvorgRc

(2) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/10-madde-diyor-ki-28334292

(3) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/dem-partiden-saraya-cagri-dolmabahce-mutabakatina-donelim-2186125

(4) https://tr.euronews.com/2023/04/13/demirtas-pkknin-turkiyede-tumuyle-silah-birakmasi-icin-elimizden-geleni-yapacagiz

(5) https://www.youtube.com/watch?v=WqY2N-xL-40

(6) Halepçe Katliamı veya Halepçe’ye zehirli gaz saldırısı, İran-Irak Savaşı esnasında Saddam Hüseyin’in, 1986-1988’de Irak’ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı başkaldırıyı bastırma operasyonunun bir parçasıdır. Kanlı Cuma olarak da bilinen bu ağılı gaz saldırısı Kürt halkına yapılmış bir katliam olarak kabul edilir. Birleşmiş Milletlerce yürütülmüş tıbbi incelemeler sonucunda saldırıda hardal gazı ile türü tespit edilememiş bir sinir gazı çeşidinin kullanıldığı tespit edilmiştir.

Saldırıda 3.200 ile 5.000 arasında kişi öldü ve 10.000 ile 7.000 arası sivil yaralandı.

Bu saldırı o bölgelerde Kürt halkına, sivil nüfusa karşı yapılmış en büyük kimyasal saldırı olarak bilinir.

Irak Yüksek Ceza Mahkemesi 1 Mart 2010 tarihinde soykırım eylemi olarak Halepçe Katliamı’nı tanıdı. Saldırı bazı ülkelerde parlamentolar tarafından insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak tanımlanıp, kınandı.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Halep%C3%A7e_Katliam%C4%B1

(7) https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/1603202416https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/1603202416

(8) https://www.kurdistan24.net/tr/story/96419-%C4%B0HD,-Diyarbak%C4%B1r%27da-Bar%C4%B1%C5%9F-Konferans%C4%B1-d%C3%BCzenledi

(9) https://web.archive.org/web/20151227134846/https://www2.tbmm.gov.tr/d24/2/2-

(10) http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/halepce-elma-kokusuyla-gelen-katliam

(11) https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2024/03/10/icimizde-cok-adamlari-var/?fbclid=IwAR0Q9zFrBtuOKYl_uhHsRTCQvyW_fA0L9RgD2uFUmvDQppXkX4BUFlpGk_g

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir