KONUK YAZARLAR

“İBNELİK” BİLİNÇLİ BİR TERCİH MİDİR?..

Bu yazıda; sözcük anlamı edilgin eş cinsel erkek veya “homoseksüel” olarak bilinen “ibnelere” bilimin nasıl baktığını irdeleyeceğiz.

Dinlerin bu konuda bir şey söylediğine rastlamadım.

“İbnelikle benim ne işim olur” diye düşünenler için bu haftaki yazımız çok kısa olacaktır.

Bu şekilde düşünenler bu satırdan itibaren okumayı bırakabilirler…

***

Filenin Sultanları’nın Türk bayrağını göndere çekmesi ve İstiklal Marşımız okunurken göz yaşlarını dökmeleri yobaz kesiminde ciddi rahatsızlıklar yarattı.

Bu konuda önde gidenlerin sözleri (1) bu cenahın beyin haritalarını açık-seçik gözler önüne sermektedir.

Bu zavallıların; haksız, yersiz, aşırı ve abartılı tepkilerine etkili bir karşılık vermek üzere, nedense itibarlı konuklarına lokum yerine “oğlan” ikram eden Osmanlı padişahları aklıma getirdi.

Merak edenlerin, yazar Rıza Zelyut’un “Osmanlı’da Oğlancılık” adlı eserine bir göz atmasını öneririm.

Torunları olmakla övündüğümüz atalarımızın bu şekildeki yaşam tarzını iğrenç bulduğumu not ediyorum.

Sonra daha etkili bir yanıt olur diye:

Tasavvuf ehli Mevlana‘nın Şems’e olan dizginlenemez aşkından kısa bir iki cümle aktarmayı düşündüm.

Ondan da vazgeçtim.

Ne gereği var şimdi değil mi?

Dudak dudağa öpüşmelerinin şiire dökülüşünden bize ne!

Ya o üç şiiri (2) bir daha okusam acaba.

Yoksa, din adamı kisvesi ile çocuklara yapılan taciz ve istismarları mı sıralasam…

Hiçbirini yapmıyorum/yapmayacağım…

***

En doğrusu sözü bilim insanlarına vermek.

Bilimin ışığında yargılara varmaktır doğru olan.

Sonra zaten herkes yerini bulacak, yerli yerine oturacaktır…

***

Başlamadan önce, bir merakınızı daha gidermek istiyorum.

Tarihin örnek eşcinsellerini (3) merak ettiğinizi biliyorum.

O halde birkaç dakikanızı 3 numaralı bağlantıyı açmaya ayırın; izleyiniz ve geri geliniz.

Burada bekliyorum…

***

Şimdi son derece önemli bulduğum bazı bilimsel tespitleri aktarıyorum.

Son sözümü de baştan söylüyorum:

Voleybolcu Ebrar Karakurt’a cinsel yönelimi nedeniyle salya sümük saldıranlar, son tahlilde Tanrı’ya kusur yükleyenlerdir!

Nokta.

Onlar, Tanrı inançlarını tartışmaya açmış zavallı günahkardırlar.

Yüce Tanrı bütün günahkarların günahlarını afetsin!..

Amin!..

***

Bizim inandığımız Tanrı kusursuzdur…

Neyi nasıl yaratacağını yarattıklarına sormaz.

O her şeyi ve neyi nasıl yaratacağını herkesten iyi bilir…

Tanrı ile tartışılmaz!

Nokta...

***

Başlıyoruz:

Önce yanıtını aradığımız soruları tekrar edelim:

TANRI’DA KUSUR ARAYABİLİR MİSİNİZ?..

TANRININ TAKDİRİNİ YARGILAYABİLİR MİYİZ?

Peki, Tanrı’da kusur buldum diyebilir misin?

Hadi bu soruyu geçelim.

Tanrı’nın yarattığını küçük görebilir misin?

Bu sorulara yanıtınız “evet” ise, Tanrı’ya inanmıyorsunuz demektir…

Nokta…

***

Ya da sizin Tanrı tarifiniz yetersizdir.

Laiklik inancımız gereği bu duruma da saygı duyarız elbette.

Lakin, inanç kavramından yola çıkarak böyle ahmakça bir sonuca ulaşırsanız eğer, doğal olarak kendinizi de tartışmaya açarsınız.

Bize gelince; bizim inandığımız Tanrı, sizi öyle yarattığı için olduğunuz gibi sizi de kabul ederiz.

Tanrı’nın bir yaratığı olarak tabii ki…

Zira Tanrı’nın hikmetlerinden sual olunmaz!..

***

Söz sırası bilimde.

Sakin sakin dinliyoruz.

Önce sıkça kullanılan bazı kavramları öğrenelim:

Cinsel yönelim kişinin cinsel duygusunun, ilgisinin ve isteğinin belli bir cinsiyete karşı çekimidir.

Bu cinsel yönelim kişinin karşı cinsiyetine, kendi cinsiyetine veya aynı zamanda her iki cinsiyete de yönelmesidir.

Cinsel kimlik ise kişinin kendisini nasıl tanımladığı anlamına gelmektedir…

Toplum tarafından kültürel yapı bağlamında iki rol üretilir; kadınlık ve erkeklik.

Buna da “toplumsal cinsiyet” adı verilmektedir.

Bu iki rolün dışında kalan cinsel azınlıkların var olduğunun kabul edilmesinde zorlanılmaktadır…

Sorunlar buradan üretilmektedir…

***

Cinsel yönelim; erkekler, kadınlar veya her iki cinsiyet için kalıcı duygusal, romantik ve cinsel uyarılma anlamına gelmektedir.

Cinsel yönelim kişiyi karşı cinsiyete, kendi cinsiyetinden olanlara veya her iki cinsiyete birden ilgi duymaya yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir.

Bu yönelimlerin hiçbiri birbirinden daha normal değildir.

Her yönelim sağlıklı ve doğaldır.

Cinsel yönelim dışarıdan gözlenerek anlaşılacak bir şey değildir.

Kişinin kendisini ifade ettiğinde bilinebilir.” (4)

Kişi heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel ya da aseksüel olmayı kendisi seçmemektedir.

***

Yapılan çalışmalarda, cinsel yönelimlerin kökenleri bilimsel olarak yeterli gösterilmemiştir.

Bu durum heteroseksüellik için de aynıdır.

Fakat cinsel yönelimin bir tercih veya seçim olmadığı kesin olarak kabul edilmektedir.

Kişi cinsel yönelimine karar veremez.

Bakınız!

Burası çok önemlidir…

Örneğin, heteroseksüel bir erkeğin, “Ben artık duygusal olarak erkeklere ilgi duyacağım” diye bir yönelim sergilemesi söz konusu olamaz

Her tür cinsel yönelimle ilgili genel kabul, cinsel yönelimin bir seçim/tercih sonucu olmadığıdır; zira bireyler hayatlarının herhangi bir döneminde hangi cinsiyetten kişilerden hoşlanacaklarına, aşık olacaklarına, cinsel olarak uyarılacaklarına karar veremezler

O halde cinsel yönelim için insanın iradesinin dışında olan, yaradılıştan gelen bir durumdur demek yanlış olmayacaktır

***

Kişi çocukluk çağında cinsel yönelimini fark eder.

Eğer kişinin cinsel yönelimi topluma ve aileye aykırı ise bunu fark ettikten sonra korku, kaygı ve suçluluk duygusu başlar.

Bu sebeple uzman bir psikologdan yardım almak önemlidir.

Burada psikologların görevi kişinin yönelimini değiştirmek değildir; durumla baş etmesini kolaylaştırmak, yaşadığı olumsuz duygularını çalışmak ve karşılaştığı güçlükleri anlamasını desteklemektir…

***

Cinsellikle ilgili çoğu söylenen şeyler doğru değildir.

İnsanlar cinselliğin sadece cinsel organları içerdiğini zanneder; fakat öyle değildir.

Cinsellik tüm bedeni ve aklı içerir.

Hatta en önemli cinsel organ beyindir…

***

Cinsel yönelim karşı cinse olduğunda heteroseksüellik, kendi cinsine dönük olduğunda “eşcinsellik”, her iki cinse dönük olduğunda “biseksüellik” olarak adlandırılır.

Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’nin internet sayfasına (5) göz atarsanız bu konuda çok şeyler öğrenebilirsiniz.

Bakınız, şu tespit son derece önemlidir:

Farklı cinsel yönelimlerin varlığı insan cinselliğinin çeşitliliğinin doğal bir sonucudur.

Bu yönelimlerin hiçbiri diğerinden daha doğal, daha sağlıklı, daha üstün, daha normal değildir.

Her birinde kişinin sağlıklı bir kişilik yapısı geliştirmesi, uyumlu ve tatmin edici kişiler arası ilişkilere sahip olması, sosyal ve mesleki işlev görmesi, cinsel ve duygusal derinlikli ilişkiler yaşayabilmesi mümkündür…

Cinsel yönelim seçilen değil, fark edilen, karşı karşıya kalınan bir durumdur.

Cinsel yönelimin insan yaşamı içinde değişkenlik göstermediği bilinmektedir…

Hiçbir yöntem ya da güç bir heteroseksüeli eşcinsel, bir eşcinseli heteroseksüel yapamaz… (6)

Demek ki:

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya cinsel çekim (veya her ikisini de) hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir…

***

Bilim adamları, cinsel yönelimin bir seçim olmadığına inanmaktadırlar.

Bilimsel konsensüs cinsel yönelimin bir seçim olmadığı yönündedir. (7)

Daha önceleri kullanılan ancak şimdilerde gözden düşen “cinsel seçim“, “cinsel tercih” terimleri, artık bilimsel çevrelerden çok siyasal amaçla, cinsel yönelimin yalnızca bir seçim sorunu olduğunu düşünen kişilerce kullanılmaktadır.

Bilimsel araştırmalar heteroseksüel ve eşcinsel kişilerde bir takım biyolojik farklılıklar bulmuştur.

Örneğin:

Eşcinsel erkekler, heteroseksüel erkeklere göre ortalama olarak bir parça daha büyük ve kalın penise sahiptir.

Eşcinsel erkek ve heteroseksüel kadınların beyin yarımküreleri ortalama olarak simetri gösterirken lezbiyen kadın ve heteroseksüel erkeklerin beyni asimetri göstermektedir, beynin sol yarımküresi sağ yarımküreye göre bir parça daha büyüktür.

Bilimsel çalışmalar sonunda başka biyolojik farklılıklar (8) da saptanmıştr.

Biyolojik farklılıkların doğuştan (yaradılıştan) geldiğine kuşku yoktur…

***

Davranışsal ve sosyal bilimlerin ve ruh sağlığı uzmanlık alanlarının uzun süredir ortak görüşü; eşcinsellik ve biseksüelliğin insan cinselliğinin normal ve pozitif bir varyasyonu olduğu ve bu yüzden eşcinsellik ve biseksüelliğin bir ruh hastalığı olarak kabul edilmediğidir.

Bazı kişiler ve gruplar eşcinselliği gelişimsel bozukluk ya da dini ve ahlaki çöküş olarak tanıtmakta ve psikoterapi ve dini çabaları içeren SOCE’nin (9) kişinin eşcinsel hislerini ve davranışlarını değiştirebileceğini iddia etmektedirler.

Bu kişiler ve grupların birçoğu; eşcinselliğin aşağılayıcı, utanç verici bir şey olduğunu destekleyen dini, politik akımlardan olduğu gözlenmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, eşcinsel çocukların kendi istemedikleri halde bu tedavilere gitmeye bazen zorlandıklarını, özgürlüklerinin elinden alındığı ve bazen aylarca izole edildiklerini belirtmiştir.

Panamerikan Sağlık Örgütü bu tür etik olmayan tedavilerin sağlık hizmetlerinin ve insan haklarının ihlalinden dolayı ihbar edilmesini ve ulusal yönetmelik altında yaptırım uygulanmasını önermiştir.

***

Cinsel yönelimleri yaradılıştan farklı olan insanları; aşağılamak, kınamak, hor görmek ve dışlamak hangi dinin izin verdiği bir davranıştır?

Bu soruya bugüne kadar yanıt vermeye kalkışan olmadığı halde, din ve ahlâk adına yargısız infazlar ne yazık ki ülkemizde devam etmektedir.

Bu itibar suikastlarının sonuç itibariyle Tanrı’ya karşı isyan olduğu ve onun iradesine karşı gelmekten başka bir anlama gelmediği açıktır...

Bu bilimsel veriler ışığında anlaşılıyor ki, yaradılıştan gelen “ibnelik” bir tercih değildir ama bilinçli olarak (ikinci anlamıyla) ibneliği tercih edenler oldukça fazladır

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/milli-gururumuzu-hazmedemeyenler-2115990

(2) https://eksiseyler.com/mevlananin-semse-yazdigi-ikili-arasinda-ask-iddiasina-sebep-olan-uc-mektup

(3) https://lgbti.org/tarihin-ornek-escinselleri/

(4) https://www.evimdekipsikolog.com/blog/cinsel-kimlik-ve-cinsel-yonelim-nedir/

(5) https://www.cetad.org.tr/73/sik-sorulan-sorular/46/cinsel-yonelim

(6) Ruh sağlığı çalışanlarının bu süreçte rolü: Kişiyi eşcinsel, biseksüel ya da heteroseksüel “yapmak” değil, karşılaştığı güçlükleri anlamasını, baş etmesini kolaylaştırmak, kendini olduğu gibi kabullenmesini kolaylaştırmak, homofobik (eşcinselliğe ve eşcinsellere karşı duyulan korku ve nefret) tepkilere karşı kendini savunma becerilerini akılcı şekillerde kullanıp, baskı ve inkar gibi mekanizmaların yersiz kullanımıyla yüzleştirme, gelişiminin doğal seyrini tamamlarken yaşının gerektirdiği olağan becerileri edinmesini desteklemektir.

(7) 1.) Terry, J. (1999). An American obsession: Science, medicine, and homosexuality in modern society. Chicago: University of Chicago Press

2.) Bailey, J.M., Zucker, K.J. (1995), Childhood sex-typed behavior and sexual orientation: a conceptual analysis and quantitative review. Developmental Psychology 31(1):43

3.) Rodriguez Rust, Paula C. Bisexuality: A contemporary paradox for women, Journal of Social Issues, Vol 56(2), Summer 2000. Special Issue: Women’s sexualities: New perspectives on sexual orientation and gender. pp. 205–221. article online. Also published in: Rodriguez Rust, Paula C. Bisexuality in the United States: A Social Science Reader. Columbia University Press, 2000. ISBN 0-231-10227-5

4.)James Alm, M. V. Lee Badgett, Leslie A. Whittington, Wedding Bell Blues: The Income Tax Consequences of Legalizing Same-Sex Marriage, page 24. (1998) PDF link

(8) https://tr.wikipedia.org/wiki/Biyoloji_ve_cinsel_y%C3%B6nelim#E%C5%9Fcinsel_erkek_ve_kad%C4%B1nlardaki_biyolojik_farkl%C4%B1l%C4%B1klar

(9) SOCE, cinsel yönelimi değiştirme çabaları, eşcinsel ya da biseksüel yönelimi heteroseksüelliğe dönüştürmeyi amaçlayan metodlardır. Bu çabalar davranışsal teknikleri (örneğin onarım terapisi), psikoanalitik teknikleri, tıbbi yaklaşımları ve dinsel ve ruhsal yaklaşımları içerebilir. Dünyanın bazı yerlerindeyse “düzeltici tecavüz” (lezbiyen kadınlara heteroseksüelliğe dönmesi için yapılan tecavüz) gibi cinsel şiddetleri içerebilir.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir