KONUK YAZARLAR

CHP’NİN BÖLÜNMESİNE DOĞRU KOŞAR ADIM!..

9 Temmuz 2023

8 Temmuz Cumartesi, güne sağanak gibi yağan zam haberleri ile başladık.

Hangi ürüne ve hizmete ne kadar zam yapıldığını tekrar edecek değilim.

MTV’nin aynı vergilendirme dönemi içerisinde iki kez alınması ile pek çok üründe ÖTV ve KDV oranlarının artırılması, Anayasa’nın 7 ve 73. maddelerine aykırılık teşkil ediyor. (1)

Cumhurbaşkanı kararnamesi ile yapılan bu düzenlemeler, TBMM’nde ve kanunla yapılması gerekiyor.

Kimin umurunda.

Önce kararname çıkartılıyor, yasa arkadan gelecek!

Bunlara alıştık artık…

***

Memur ve emekli maaşları TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına göre açıklanıyor.

TÜİK, yüzde 38.21′de ısrarlı.

ENAG enflasyon verilerini farklı açıklıyor.

Yıllık enflasyon yüzde 105.19 ‘u buldu diyorlar. (2)

Dolayısıyla emekliler açlığa mahkum edildi, aylıkları sadece yüzde 25 artırıldı.

Sorumlusu TÜİK, Reis olacak değil herhalde…

***

Diyanet İşleri Başkanlığı, depremin yaralarının sarılması için hazırlanan ek bütçeden de 276 milyon 218 bin lira ek ödenek aldı.

Diyanet’in 2023 yılı bütçesi, deprem bütçesinden gelen yeni ödenekle 36 milyar 186 milyon liraya çıktı.(3)

Emekli aylığındaki cüzi artıştan söz ederken Diyanet’in bütçesine neden geçtik acaba?

Dolaylı/dolaysız vergilerle, zamlarla, enflasyon gibi mali oyunlarla halkın cebinden çıkarılan paraların nerelere gittiğini merak edersiniz diye düşündüm.

Merak etmiyorsanız, bu satırı siliyorum!

Düşündüm ki, Diyanet İşleri Başkanlığı bu kadar peronel ile böyle durumlarda ne gibi hizmetler yapabilir.

Özetliyeyim dedim.

Sonra vazgeçtim; ne gereği var; sözlerim “din düşmanlığı” yapmaya girebilir…

Görüyorum ki:

Türk halkı, “sabretme” konusunda beklenen olgunluğa henüz ulaşmadı.

O bakımdan Diyanet’e düşen hala önemli görevler var…

***

Bazı arkadaşlar “muhalefete muhalefet etme“yi çok akılsızca buluyorlar.

Ben aynı düşüncede değilim.

Zira güçlü ve akıllı bir muhalefet olmadıktan sonra, iktidarın hukuka aykırı icraatları devam eder gider.

Siyasi iktidar, ilk seçimlerde iktidarını kaybetme tehlikesini yaşamalı ki, halka karşı daha insafsızlık etmesin.

Bu anlamda ülke çapında örgütlü muhalefet tek çaredir.

Eğer muhalefet iktidara payandalık yapıyor ve sürekliliğini sağlıyorsa, öyle muhalefete “muhalefet” denemez.

O bakımdan önce muhalefeti düzeltmek/değiştirmek gerekir…

Gelen gideni aratacak olduktan sonra, değişikliğin ne anlamı var ki!..

Geçmişte muhalefetin etkisiz kaldığı eleştirilerine karşı Kılıçdaroğlu’nun verdiği:

Harakiri mi yapalım” şeklindeki yanıt, aslında bu yetersizliğin bir itirafı gibiydi. (4)

***

Her gün hukuksuzlukları sayıp dökmekle durumu değiştirmek mümkün değildir.

Rejimi demokratikleştirme yerine, daha da otoriter hale getiren AKP iktidarına karşı etkili muhalefet yapılamadığı çok açıktır.

Mevcut rejimi değiştirip ortadan kaldırmak, anayasal kurum ve kuralları yozlaştırmakla gerçekleştiriliyor.

Böylece, başka bir rejime -Tek Adam Rejimine- geçilmiş oluyor.

Yaşamakta olduğumuz bu süreci anlamadan, gelmekte olan “tehlike“ye karşı önlem alınamaz, durum tersine çevrilemez.

Hukuksuzluklar tekrar tekrar yaşanınca “Anayasa Mahkemesine gideceğiz, yargı yoluna başvuracağız” demek, yozlaşmış rejimi “meşrulaştırmak” sonucunu doğuruyor.

Bu gerçeği görmesine rağmen, aynı teraneleri okumaktaki ısrar, gereğini yapmaktan aciz muhalefetin, halktan gerçekleri gizlemekten başka yapacağı bir şey kalmadığını göstermektedir…

Böyle bir muhalefet ise beceriksiz siyasi iktidarın en büyük destekçisidir.

Sarı sendika gibidir.

Bu yüzden asıl muhalefet eleştirilmelidir ki, doğru ve etkili yeni bir muhalet örgütlenebilsin…

***

Şimdi size bir maliyet hesabı çıkartmak istiyorum:

4 Eylül 2020 itibariyle terörle mücadele için harcadığımız para 1,5 trilyor doları geçmiştir. (5)

Son üç yılı da eklediğimizde PKK’nın ülkemize ne kadar büyük paralar kaybettirdiğini görebiliyoruz.

Bir de 21 yıllık AKP iktidarının maliyetini düşünelim.

Herkes, kendi ekonomik durumundan yola çıkarak, bu konuda bir fikir sahibi olabilir.

Bir de ülkenin varlıklarından elden çıkartılanları düşünün.

Yetmedi, onların yerine yapılması gerekenleri tahmin edin.

AKP’nin Türk halkına maliyetinin korkunç boyutlarda olduğunu anlayabilirsiniz.

Ve bu haksız-hukuksuz düzenin sürmesinin ikinci derecedeki sorumlusu muhalefettir.

Muhalefet siyasi iktidarı değiştiremediği için bu ağır maliyetler ortaya çıkmıştır.

Türk halkı da muhalefeti değiştiremediği için en ağır faturaları ödemek zorunda kalmıştır…

***

Hangi konuyu ele alırsak alalım, söz gelip muhalefete dayanıyor.

Gerçekten de gündemimiz başında her zaman muhalefet vardır.

Türk halkı zamlarla boğuşurken, bakalım muhalefet ne yapıyor:

CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, seçimlerde alınan kötü sonuçlardan sonra Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevden ayrılması talebiyle “Değişim ve Adalet” yürüyüşü başlattı.

Hakkında “kesin ihraç” talebiyle disiplin soruşturması bu yüzden açıldı?

Özcan’ın, yürüyüşü devam ediyor.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak:

Saray, Bolu Belediye Başkanı’nı savunuyor. Aslında bunu yaparak iplerin de kimin elinde olduğunu açıklıyor. Zammın, zulmün, adaletsizliğin, baskının üstünü örtmek için muhalefeti nasıl karıştırmaya uğraştığını ortaya koyuyor” diyerek, Özcan’ın eylemini Erdoğan’a bağlıyor. (6)

Buna karşılık Özcan:

Zaten siz Saray Rejimini değiştiremediğiniz için biz sizi değiştirmeye çalışıyoruz” diyerek bu yazının da konusu olan temel gerçeğin altını çiziyor…

***

CHP’deki “değişim” arayışlarını bir an önce sonuçlandırarak yoluna eskisi gibi devam etmek isteyenlerin başında Kemal Kılıçdaroğlu geliyor.

KK, başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere “değişim” isteyenlerin önünü kesmek için:

Tartışma bitmiştir, önümüze bakacağız” diyerek, CHP mevzisini elinde tutmaya çalışıyor. (7)

CHP’nin oylarını yüzde 25’in altına düşürmesine rağmen, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a verilmeyen oyları kendi “başarısı” olarak halka yutturmaya çalışırken “değişim” taleplerini de olabildiğince sulandırıyor. (?

Gerçekte ise; nerede kaldı 25 milyon, 6’lı Masa’nın ortaklarını bir arada tutamıyor.

KK, CHP Genel Başkanı gibi değil, 6’lı Masa’nın “çatı adayı” gibi konuşmaya devam ediyor.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 2024 yerel seçimlerinde CHP ile rekabet edeceğini açıklaması, Kılıçdaroğlu’nun “25 milyonu bir araya getirdik” tezini çöpe atmıştır… (9)

***

KK, “değişim” taleplerini de bağlamından kopartmak için elinden geleni yapıyor:

KK’nın “değişim”den ne anladığını şu cümleleri ele veriyor:

…baş örtülüsü, başı açığı, seküleri, Atatürkçüsü, milliyetçisi bir araya gelebildiysek büyük bir değişimi başlatmışız demektir” diyor.

Bu son seçimdir” diyerek halkı korkutan Y-CHP yöneticileri, ağır bir yenilgi alınmasına rağmen, onurlu davranmıyorlar?

Madem son seçimdi, neden defolup gitmiyorlar?

Ne yazık ki, yukarıdaki sözleri söyleyen Bay Kemal, hala Atatürk’ün koltuğunda oturmaya devam ediyor…

Kendini vazgeçilmez, yeri doldurulamaz biri sanıyor!..

***

Bir de şu “slogan” konusuna dikkat edelim:

Atatürk’ün CHP’sini “Yeni CHP“ye dönüştüren güçlerin ortaya attığı anlamsızsloganlar, iktidara gelme konusunda ne kadar iddiasız olunduğunu gösteriyor:

Geliyor gelmekte olan” sizce kitlelere ne anlatıyor?

“Hesap sormaya geliyoruz” mesajı vermiş olamazlar, zira olası CHP iktidarında “devr-i sabık” yaratılmayacağını defalarca söylediler.

Baharlar gelecek” ne demek?

6’lı Masa iktidarında, halkın refah düzeyinin artırılacağı mı anlatılmak isteniyor?

Halkın refah düzeyinin yerlerde sürünmesine neden olanların baş sorumları; Davutoğlu ve Babacan bu defa “sihirli değnek”lerini mi sallayacaklar?

Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracağız” (10) sloganı kadar anlamsız ve boş bir slogan Türkiye’nin siyasi tarihinde bir daha görülmemiştir…

***

Kılıçdaroğlu ve ekibi, siyaset çöplüğüne atılmamak için son kozlarını oynuyorlar:

En güçlü rakip İmamoğlu’nun önünü kesmek için hakkındaki mahkumiyet kararı ile İstanbul’un birkaç aylığına da olsa AKP’ye teslim edilmemesi gerektiğini sürekli vurguluyorlar.

Halbu ki, Kılıçdaroğlu da milletvekili değildir ve hakkında pek çok fezleke vardır.

Bunların davaya dönüştürülmesi ve sonunda “siyaset yasağı” doğurmaları kuvvetle muhtemeldir.

KK’dan kurtulmak için bu yolun işletilmesini asla kabul edemem.

Bu defa Reis, “CHP’lileri KK’dan kurtaran adam” olarak ün yapacak ki, ona da gönlüm razı değil.

CHP’lilere yakışan yeniden aday olacağı kesin gibi gözüken Kılıçdaroğlu’nu Kurultay’da alaşağı etmektir…

***

Erdoğan karşısında; 13 yılda 12 defa ağır yenilgiler alan, oylarını hiçbir şekilde artıramayan, yenilgiye asla doymayan, yenildikçe yeniden aday olmak için olmadık şaklabanlıklar yapan bu adam, AKP iktidarının sürekliliğini sağlamaktadır.

Böyle biri için Reis “siyaset yasağı” sonucu ortaya getirecek icraatlara neden girişsin ki?!

AKP’nin iktidarı için Erdoğan bile Kılıçdaroğlu kadar çalışmamıştır!

Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’na “siyaset yasağı” gelmesini bekleyerek ondan kurtulmak hayaldir.

Aynı şekilde onu Kurultay’da yenmek de imkansızı başarmak gibidir.

Zira kurultay delegelerini o seçmiştir.

Delegeler de “diyet borçlarını” onu seçerek ödeme yoluna gideceklerdir.

Zaten onun seçtiği delegeler de ona bağımlıdırlar, tek başlarına hiç bir işe yaramazlar.

Hal böyle olunca; denebilir ki, Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP’nin bölünmesini göze almışlardır.

Gidişat o yöndedir…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) ANAYASA

Madde 7- Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.

Madde 73- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle

yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle

oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir.

(2) https://www.dunya.com/…/enag-enflasyon-verilerini…

(3) https://www.sozcu.com.tr/…/ek-butceden-diyanet-cikti…/

(4) “Tüm bu yaptıklarımızın ses getirmesi gerekmez mi? Ne yapacağız? Harakiri mi yapacağız?”

https://www.hurriyet.com.tr/…/kilicdaroglundan-onemli…

(5) BİZE 40 YILLIK TERÖRÜN FATURASI 1,5 MİLYON DOLARDIR

Eski Başbakan ve TBMM Başkanı Binali Yıldırım, 6’ncı Uluslararaıs Ticaret Kongresi’nde yaptığı konuşmada: “Niye ülkemizin terör marifetiyle enerjisini azaltmak, kalkınma ve gelişme hedeflerini yavaşlatmak, geciktirmek istiyorlar. Bize 40 yıllık terörün faturası 1,5 milyon dolar. Tabi kaybettiğimiz şehitlerimiz ayrı tutuyorum. Onların bedeli parayla,pulla ölçülecek bir şey değil. Kaynaklarımızı eğer ülkemiz için kullansaydık, yılda 4 tane İstanbul Havalimanı, 20 tane Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve 6 tane İstanbul-İzmir otoyolu Osmangazi Köprüsü yapabilirdik. 8 tane Marmaray projesi gerçekleştirirdik” diyerek bu gerçeğin altını çizmiştir.

https://gelisim.edu.tr/…/gelisim-haber-binali-yildirim…

(6)https://www.cumhuriyet.com.tr/…/tanju-ozcandan-oztrakin…

(7) https://www.veryansintv.com/kilicdaroglundan-imamoglu…//

(? “Değişim ve liderlik meselesinde bizler 25 milyon insanla birlikte, çıkarsız ve halkın yanında olmak için bir araya gelen bir koalisyon kurduk. Neyin değişeceğini değil, neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen yüzde 20’lerden yüzde 48’lere uzanan kitledir. Bu değişimleri yaparak 25 milyonu davamıza kattık. Yarın 35 milyonu katacağız. Sayımızı 25 milyona çıkarmak hepimizin başarısıdır.”

https://www.cumhuriyet.com.tr/…/son-dakika…

(9) İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener A Takımı ile yaptığı ilk toplantısında 2024 yerel seçimlerine “müstakil bir parti” olarak girerek, AKP, MHP ve CHP ile rekabet edeceğini açıkladı.

https://www.cumhuriyet.com.tr/…/iyi-partinin-yeni-a…

(10) Demokrasi halk egemenliğidir. Cumhuriyet ise halkın yönetimi. Egemen olmayan halk zaten yönetimde değildir. Yönetimde ise zaten egemendir. Dolayısıyla bu iki kavram bir birinden ayrı düşünülemez. Hal böyle olunca, “Cumhuriyet’i demokrasi ile taçlandıracağız” demek gerçekte bir şey söylememektir. Ya da üstü kapalı bir şekilde Atatük’ün kurduğu Cumhuriyet’in demokratik olmadığına vurgu yapmaktır. “1930’ların 40’ların CHP’si değiliz” itirafını desteklemek için ortaya atılmış saçma sapan bir slogandır. Bunlara benzer bir başka slogan da “Hak, hukuk, adalet” sloganıdır. TDK sözlüğüne bakarsanız her üç sözcüğün de anlamının aynı olduğunu görürsünüz. Bu durumda sloganı “hak, hak, hak” veya “hukuk, hukuk, hukuk” ya da “adalet, adalet, adalet” şeklinde de ifade etmek mümkündür.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir