KONUK YAZARLAR

“MEZARDAN ÇIKMANIN VAKTİDİR!..”

Tarih: 21 Mart 2023, yer Brüksel.

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, NATO Karargahı’nda düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı:

İsveç ve Finlandiya’nın, Türkiye’nin meşru güvenlik endişelerinin ele alındığı ve Madrit Zirvesi’nde (1) imzalanan Üçlü Muhtıra’nın (2) gereklerini yerine getirdiği belirttikten sonra, “Türkiye Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylamaya hazırdır” dedi.

“Türkiye’deki seçimlerden önce, TBMM kapanmadan onayın verilmesini beklediğini” dile getirdi… (3)

***

Türkiye’nin gündeminde daha önemli başka bir iş yokmuş gibi bu “emir” derhal yerine getirildi.

Tarih: 31 Mart 2023, yer TBMM.

Finlandiya’nın Kuzey Atlantik Anlaşması’na Katılım Protokolü’nün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi görüşülmeye başlandı:

İYİ Parti’nin görüşlerini dile getiren Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Finlandiya’nın NATO üyeliğini “Türkiye’ye iadesi istenen 30 teröristle” bağlantılı olarak ele aldı ve olumlu buldu.

HDP adına söz alan Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, “Rusya’nın Ukrayna işgalinin ardından NATO’nun hiçbir dönemde olmadığı kadar genişlik, derinlik ve nüfuz kazandığına” vurgu yaptı.

MHP’nin görüşlerini Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir seslendirdi:”Terörle mücadele kapsamında İsveç’e göre Finlandiya’nın daha fazla adım attığını” söyledi. Olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti.

CHP’nin görüşünü her zamanki gibi İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz dile getirdi: İsveç ve Finlandiya dosyalarının ayrılmasının doğru olmadığını söyledikten sonra, “Finlandiya’nın NATO üyeliğine olumlu bakıyoruz” dedi..

Son noktayı AKP İstanbul Milletvekili Akif Çağatay Kılıç koydu: NATO’nun “açık kapı” ve “genişleme” politikalarını her zaman desteklediklerini söyledikten sonra, “hiç kimsenin NATO’ya üye olsun veya olmasın diye bir duruşumuz yok” dedi… (4)

***

Haliyle oylamaya geçildi:

AKP, İYİ Parti ve MHP kabul oyu verdiler.

CHP, “İsveç de NATO’ya katılmalı” diyerek “evet” dedi.

HDP, oylamaya katılmayarak “olur” dedi.

TİP, BBP, Deva Partisi, Demokrat Parti ve Zafer Partisi de oylamaya katılmayarak, Yasa’nın “oy birliği” geçmesini sağladılar…

Alkışlar!..

Sonuç: 276 kabul, 0 (sıfır) ret.

Aynı konudaki yasa tasarısı, 200 üyeli Finlandiya Parlamentosu’da (Suomen Eduskunta’da) yapılan oylamada ise; 7’ye karşı 184 oyla kabul edildi.

Oylamada 1 kişi de boş oy kullandı. (5)

Rusya’ya karşı yıllarca sürdürdüğü “tarafsızlık” siyasetine son veren Finlandiya’nın, kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 70’inden fazlası NATO üyeliğine destek veriyor…

***

Herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı “ortak savunma” amacı ile kurulan NATO’nun, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile başlayan ve Varşova Paktı’nın dağılmasına kadar giden süreçten sonra, savunma amacını değiştirdiği söylemekte bir yanlışlık yoktur.

Bu konudaki ağırlıklı görüşe yer vermeden önce, Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda en ciddi ve aşılması zor engelleri (6) de NATO’nun getirdiğini söylemeliyiz.

SSCB’nini dağılmasıyla birlikte “ortak düşman”ını kaybeden NATO’yu, yeni bir “konsept” (anlayış) etrafında yeniden organize etme çabaları aralıksız devam ediyor.

Stratejik konseptte, Rusya, “Müttefiklerin güvenliğine ve Avrupa-Atlantik bölgesinde barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit” olarak tanımlanmıştır. (7)

ABD eski Başkanı Bill Clincton’un yaptığı “yeni görev tanımı” oldukça anlaşılırdır:

“Dünün NATO’su, üyelerinin sınırlarına yapılacak bir askeri saldırıya karşı onların güvenliğini sağlamaktaydı. Yarının NATO’su bu görevine devam etmekle birlikte sınırlarımızın ötesinden gelebilecek tehditlere karşı da görev yapacaktır. Bunlar kitle imha silahlarının yaygınlaşması ve etnik şiddet ve bölgesel çatışmalardır” demiştir. (8)

Irak’ın işgalinde “kitle imha silahları” yalanının (9) kullanıldığını unutmamak gerekir.

20-22 Nisan 2002 tarihleri arasında yapılan “Soğuk Savaş Dönemi ve Sonrası Savaş tarihi Sonuçlarının Türkiye’nin Güvenliğine Stratejik Etkileri” adlı Onuncu Tarih Sempozyumu’nda; Varşova Paktı’nın sahadan çekilmesi ile NATO’nun “savunma örgütü” niteliğini değiştirip, “saldırı örgütü” haline dönüştürüldüğüne değinilmiştir. (10)

Kosova’da 1998-1999 yıllarında yaşanan insanlık dramına müdahale, NATO’nun bu nitelik değiştirmenin bahanesi olarak kabul edilmelidir…

Romanya’da toplanan NATO devlet başkanları toplantısında Bush’un açıkça NATO’nun rolünün “küresel bir acil sevk gücü” (11) olduğunu söylemesi ile de bu nitelik değişikliği perçinlenmiştir…

***

Deniz Harp Okulu, Deniz Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisi yanında, Nato Savunma Koleji’nden de mezun olan eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Tuğamiral Soner Polat, yakalandığı amansız hastalıktan sonra, kısa süre içerisinde yaşamını kaybedeceğini biliyor ve ölmeden önce Türk gençliğine hayati önemdeki bazı bilgileri aktarmak için gece gündüz demeden çalışıyordu.

Polat’ın, “Türkiye İçin Jeopolitik Rota” adlı son eserinde yaptığı şu tespitler son derece önemlidir:

11 Eylül 2001 günü Usame Bin Ladin’e bağlı oldukları ileri sürülen teröristler tarafından kaçırıldıktan sonra, “ikiz kulelerin” özenle hesaplanmış noktalarına çarparak kulelerin yıkılması ve binlerce Amerikan vatandaşının ölmesi olayını, bir “tertip” olarak kabul eden Polat’ın değerlendirmesi şöyledir:

“ABD, Afganistan harekatına kendi ülkesinde tezgâhladığı bir komplo ile başladı. ABD’de ‘9/11’ olarak adlandırılan bu saldırılarda, New York’taki Dünya Ticaret Merkezi ile Başkent Washington’daki Savunma Bakanlığı (Pentagon) hedef alındı.

Binlerce günahsız ABD vatandaşı öldürüldü. Bu olay tek başına, emperyalizmin kendi yurttaşlarını bile nasıl acımasızca katledebileceğini gösteren bir ibret belgesidir.” (12)

***

ABD’de yapılan kamuoyu yoklamaları, ABD vatandaşlarının ezici bir çoğunluğunun -neredeyse yüzde 80’inin- bu konuda ABD hükümetinin açıklamalarına inanmadığını göstermektedir.

1949 yılında 12 ülke tarafından “askeri ittifak” olarak kurulan ve bugün üye sayısı 30’u bulan NATO’nun; ortak savunma amacı ortadan kalkmış olup, tamamen kapitalist sistemin sömürü aracına dönüşmüş bulunmaktadır…

Kuzey Atlantik Antlaşması’nın NATO’ya üye ülkelerin silahlı saldırıya uğrayan herhangi bir üye ülkeye yardım etmelerini öngören 5. maddesi, ilk defa 2001’deki 11 Eylül Saldırıları sonrasında uygulanmıştır.

NATO liderliğindeki ISAF’ın (13) emrinde Afganistan’da konuşlandırılmışlardır…

***

Finlandiya ve İsveç’in bir an önce NATO üyeliğine alınarak ABD’nin kontrolüne girmelerinin, savunmanın ötesinde başka bir nedenleri vardır.

Kuzey Buz Denizi’nin (Arktik Okyanusu’nun) buzul tabakasının rekor miktarda eridiği (14) biliniyor.

Buzulların erimesiyle deniz ticareti için, Süveyş Kanalı’na alternatif daha kısa yeni bir yol açılmış olacaktır.

2054-2058 yıllarına kadar tamamen eriyeceği hesaplanan Kuzey Buz Denizi, deniz ticaretinin tüm yönünü değiştirebilecektir.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, 2013 yılında gündeme getirdiği İpek Yolu Stratejisi; ticari strateji yanında siyasi ve askeri stratejileri de içermektedir.

Kuzey Buz Denizi rotasını (15) İpek Yolu ile birlikte kullanacak olan devletler, önemli bir rekabet üstünlüğü elde edeceklerine kuşku yoktur.

Kuzey Buz denizi’nin kontrolünde, İsveç ve Finlandiya’nın stratejik öneme sahip devletler olduklarına kuşku yoktur.

Amerikan Wall Street Journal gazetesinde; “İsveç ve Finlandiya NATO’nun Kuzey Kutbu’nda Rusya’ya karşı koymasına yardım edecek” başlıklı bir analiz yayımlandı. (16)

Arthur Herman imzalı analizde, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması Kremlin’in kutup bölgesinde egemenlik stratejisini frenlemek için bir fırsat sağlıyor denildi…

***

Demek ki: NATO’deki mesele “ortak savunma” değildir.

O halde, ekonomik ve askeri çıkarları Doğu ile işbirliğinde olan Türkiye’nin, Finlandiya’nın NATO üyeliğine “evet” demesi doğru olmamıştır.

Türkiye’ye düşmanca tavır içerisinde olan NATO’ya, “oy birliği ile yeni üye kabulü” silahını doğru kullanamamışız.

İktidarıyla, muhalefetiyle Batı’nın güdümünde olduğumuzu söyleyenler haksız değiller.

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Sivas Kongresi’nde ortaya koyduğu “tam bağımsızlık” (Ya bağımsızlık ya ölüm) şiarını, 104. yılın sonunda “tam bağımlılığa” dönüştürmüşüz…

Şehitler, Kuvayı Milliye şehitleri, mezardan çıkmanın vaktidir!” (17)

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Madrit Zirvesi, 28 ve 30 Haziran 2022 tarihleri arasında düzenlenen Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO), devlet başkanları ve hükûmet başkanlarının resmi toplantısıdır.

(2) Üçlü Muhtıra, NATOGenel Sekreteri’nin kolaylaştırıcılığında bir araya gelen Türkiye, Finlandiya ve İsveç temsilcilerinin mutabık kaldıkları, Washington Antlaşması’nda (Kuzey Atlantik Anlaşması’nda) belirtilen ilkelere ve değerlere bağlılıklarını ifade ettikleri muhtıradır. Bu çerçevede Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgütlere destek sağlamayacaklardır.

https://www.tccb.gov.tr/assets/dosya/2022-06-28-uclu-muhtira.pdf

(3) https://www.sozcu.com.tr/2023/dunya/natodan-isvec-ve-finlandiya-aciklamasi-7628447/

(4) https://www.tbmm.gov.tr/Haber/Detay?Id=6e052456-43ce-4d47-b3df-018734a55ebe

(5) https://www.hurriyet.com.tr/dunya/finlandiya-parlamentosundan-nato-tasarisina-onay-42227496

(6) 1950’de Kore Savaşında gösterdiği gayretkeş tutumla NATO’ya üyeliğin yolunu açmıştır. 1952 yılında Yunanistan ile birlikte üye olan Türkiye Cumhuriyeti de benzer örgütlenmeleri tüm NATO ülkelerinde olduğu gibi oluşturmuş ve NATO kontrolünde hayata geçirmiştir.

Örneğin, 1952 yılında çıkartılan Seferberlik Tetkik Kanunu ile “gayri nizami harp” yani kontrgerilla savaş stratejisi benimsenmiştir. Askeri güçlere bağlı ama toplumun bütün kesimlerini kapsayacak bir tarzda organize edilen kontrgerilla örgütü, Özel Harp Dairesiolarak adlandırılmıştır.

Özel Harp Dairesi organizasyonlarının faaliyet şeması ise harp okullarında okutulan kaynak kitaba göre şöyledir:

“1- Eğitim Öğretim Grupları: İdeolojik eğitim, psikolojik savaş, sabotaj, sorgulama.

2- Özel Birlikler: Subay ve astsubaylardan oluşturulmuş 55-60 kişilik çok iyi eğitilmiş özel savaş birlikleri.

3- Sivil toplum örgütleri içerisinde kurumlaşmayı sağlayan birlikler.

4- Devlet kurumları arasında hareket, planlama ve koordinasyon işlerini örgütleyen birim.

5- Seferberlik Tetkik Kurulu şubeleri arasında haberleşme koordinasyonunu sağlayan birim.

6- Karşı propagandayı yapmak için basın işlerini organize eden birim…”

1970 yılında ordu içerisinde, Kara Kuvvetleri Komutanı imzasıyla yayınlanan “ST 31-15” Talimatnamesinde Özel Harp Dairesi’nin görevleri ise şöyle sıralanmıştır:

Açık ve sinsi faaliyetler, adam öldürme, bombalama, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırma suretiyle tedhiş, olayları tahrik, misilleme, rehin alma, kundakçılık, sabotaj, propaganda, yalan haber yayma, şantaj yapma…”

Anlaşılıyor ki Türkiye’de, sistematik işkenceden faili meçhullere ve toplu katliamlara uzanan uygulamalar ve elbette askeri darbeler bu örgütlenmenin varlığının doğrudan sonucu olmuştur.

Maraş, Çorum, Sivas olayları, devrimcilere ve işçi eylemlerine yapılan saldırılar bu örgütlenmeler tarafından hayata geçirilmiştir.

Özel Harp Dairesi’nin bir dönem başında bulunan Sabri Yirmibeşoğlu’nun “6-7 Eylül olayları Özel Harp Dairesinin işiydi” beyanı da bunu desteklemektedir. Yani tüm üye ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de burjuvazinin devrimcilere ve işçi sınıfına yönelttiği terör, NATO’nun örgütlenmeleri, silahları ve taktikleriyle sürdürülmüştür.

(7) https://www.politico.eu/article/nato-leader-adopt-strategy-blueprint-branding-russia-direct-threat/

(8.) https://marksist.net/selim-fuat/natonun-naturasi

(9) https://oad.org.tr/wp-content/uploads/2021/06/Reports_6179_2020315184257339Baris-Sevgi-Ozgurluk.pdf

(10)“Ama burada Amerika’nın NATO’yu bir savunma örgütü olmaktan çıkarıp bir müdahale örgütüne dönüştürmek istemesi ve buna da haklı bir zemin olarak Kosova’yı görmesidir.”

(Genelkurmay Başkanlığı Ankara Onuncu Askeri Tarih Sempozyumu Bildirileri, s.488)

https://www.msb.gov.tr/Content/Upload/Docs/askeritariharsiv/10.askeri_tarih_sempozyum_bildirileri.pdf

(11) https://sendika.org/2008/07/nato-kosova-afganistan-ve-pakistan-natonun-afganistanda-ne-isi-var-fahim-huseyin-21850/

(12) Türkiye İçin Jeopolitik Rota, Soner Polat, s.77

(13) International Security Assistance Force (ya da ISAF), (Uluslararası Güvenlik Destek Gücü) Afganistan Savaşı sonrasında, NATO önderliğinde Afganistan’da kurulmuş; amacı güvenliği sağlamak ve insanî yardımlarda bulunmak olan örgüttür.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_G%C3%BCvenlik_Destek_G%C3%BCc%C3%BC

(14) https://www.gercekhayat.com.tr/dunya/buz-denizi-ticaretin-hararetini-arttiracak/

(15) https://www.aydinlik.com.tr/haber/hindistan-kuzey-rotasinda-rusyaya-yardim-edecek-256123

(16) https://www.aksam.com.tr/dunya/nato-isvec-ve-finlandiyayi-buz-denizi-icin-istiyor-kuzey-kutbunda-soguk-savas-basladi/haber-1278944

(17) ŞEHİTLER

Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
Sakarya’da, İnönü’nde, Afyon’dakiler
Dumlupınar’dakiler de elbet
ve de Aydın’da, Antep’te vurulup düşenler,
siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
siz toprak altında derin uykudayken
düşmanı çağırdılar,
satıldık, uyanın!
Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
kalkıp uyandırın bizi!
uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,
mezardan çıkmanın vaktidir!

1959

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir