KONUK YAZARLAR

“DOST VE MÜTTEFİK”LERİMİZ!..

Kim ne derse desin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Amerika Büyükelçisine karşı kullandığı üslup diplomatik dilin çok uzağındadır.

Anlayın ne kadar çaresiz kalınmıştır!

Soylu:

“Türkiye’ye gelen her Amerikan Büyükelçisi, ‘Ben Türkiye’de nasıl darbe yaparım, yaptırırm telaşi içerisindedir’… Amerikan Büyükelçisine söylüyorum. Pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek. Neleri yaptırdığınızı, hangi adımları attırdığınızı, Türkiye’yi nasıl karıştırmak istediğinizi net bir şekilde biliyorum” dedi.

Soylu’yu bu soylu davranışı nedeniyle tebrik ediyorum…

İçişleri Bakanı’mızın bu açıklaması sırasında, İstanbul Boğazı’ndan geçen ABD savaş gemisi “USS Nitze” İzmit Körfezi’ne girerek, Donanma Komutanlığı’mızın karşısına demirledi.

Gemi boğazdan geçerken her zamankinden daha büyük bir seyir bayrağı kullanarak ne mesaj vermek istedi?..

Bir tür meydan okuma değil midir?..

***

ABD Dışişleri Bakanlığı, Soylu’nun bu ağır sözlerine karşı, gecikmeden fakat diplomatik nezaket içerisinde yanıt verdi.

Yapılan açıklamada:

Türkiye’nin ABD’nin uzun süreli ve değerli bir NATO müttefiki ile güvenlik ortağı olduğu” belirtildi…

Değerli bir NATO müttefiği” ve “güvenlik ortağı” ifadelerinin altını çiziyorum…

“Uzun süreli” ha!..

***

İsveç’teki Kur’an yakma olayını, “İslâm düşmanlığı” kolaycılığı ile açıklayanları, dünyada ne olup bittiğinden bihaber kabul ediyorum.

Hatırlatmalarımın çoğu onlaradır.

Bu olaydan sonra, Türkiye’deki konsolosluklarını kapatan Batılı ülkeler, “güvenlik” gerekçesine dayandılar.

Hiç kuşku yok ki, güvenlikten kasıt, “can güvenliği”dir…

Daha önce İngiltere, Hollanda, Belçika, Almanya ve Fransa “terör riskini” gerekçe göstererek, İstanbul’daki temsilciliklerini geçici olarak kapatmışlardı.

Ardından İsviçre de Başkonsolosluğunu kapattı.

İsviçre’nin gerekçesi de aynıdır: Güvenlik…

Can güvenliği…

***

İçerlerine girip, onlardan biri gibi olabilmek için, yıllardır kapılarında “takla attığımız” bu Batılı ülkeler demek istiyorlar ki:

10 üzerinden 9.39 puanla Demokrasi Endeksi’nin 4. sırasında yer alan İsveç’te, düşünceyi ifade etme özgürlüğü vardır ve Kur’an’ın yakılması olayı, bu kapsamda değerlendirilmiştir. Fakat 4.35 puanla “otoriter rejimler” katagorisinde yer alan Türkiye’de ise evrensel bir ilke olan “düşünceyi ifade etme özgürlüğü”ne saygı gösterilmesi beklenilmemektedir. Tam aksine, bu “demokratik” eyleme, şiddet gösterilerek karşılık verileceği istihbar edilmiştir. Bu nedenle de Konsolosluk hizmetleri durdurulmak zorunda kalınmıştır…

Diplomatik dille anlatılan masalların tercümesi böyledir.

Bu ağır ithamlara karşılık olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya’daki konuşmasında şu şekilde bir karşılık vermiştir:

“Büyükelçileri bakanlığa çağırdık, gerekli uyarılarda bulunduk. ‘Bunun kasıtlı olduğunu biliyoruz, ne yapmak istediğinizi de biliyoruz. Türkiye’yi istikrarsız göstermeye çalışıyorsunuz. Bunun da farkındayız, bu tür adımlardan vazgeçmezseniz biz de ilave gerekli tedbirleri alacağız’ dedik.”

Çavuşoğlu “dost ve müttefikimiz” olan bu ülkelere:

Madem dostsunuz, madem müttefiksiniz, elinizde spesifik bir tehdit varsa bunu bizimle paylaşın, biz de bunu önleyelim” demiştir.

“Dost ve müttefik”lerimiz herhangi bir istihbarat paylaşımında bulunmadıkları gibi, soyut iddialarını, “İşte terör tehdidi aldık, bu somuttur” diyerek geçiştirmişlerdir…

Demek ki, ne haliniz varsa görün diyorlar…

***

Haftanın önemli olaylarından bir diğeri de ABD Maliye Bakanlığı’nın Terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarı Brian Nelson’un iki gün süren Türkiye ziyaretiydi.

Nelson, Rusya’ya savaşta kullanabilecek; kimyasallar, mikrocipler ve benzeri malzemelerin ihraç edilmesi halinde,Türkiye’ye “yaptırım” uygulanacağı tehditini yaptı.

Tehdidine Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinden dolayı G7 pazarına erişiminin engelleneceğini de tehditlerine ekledi…

Rusya ile olan dostane ilişkilerimiz, “dost ve müttefik”lerimizi rahatsıs ediyor.

Bilindiği gibi Ukrayna’nın NATO’ya alınmak istenmesi ve Ukrayna’nın Rusya’nın güvenlik uyarılarını dinlemeyip NATO üyeliğine heveslenmesi üzerine başlayan savaşta, Türkiye tarafsız dış politika uygulayarak her iki ülkenin de takdirini kazandı.

ABD ve güdümündeki AB, NATO üyesi olan Türkiye’nin bu tutumundan rahatsız olduklarını çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdir.

Belli ki, gelinen aşamada Rusya’ya karşı uyguladıkları yaptırımların Türkiye üzerinden delinebileceğinden endişe etmektedirler.

Bu da Ukrayna’nın, son tahlilde ABDve AB’nin savaşı kaybetmesi demektir.

Bu yüzden de Türkiye’ye “terör tehdidi” de dahil, her türlü tehdidi yapmaktan geri durmuyorlar…

***

ABD ve AB’nin tehditleri, bana 2015 seçimlerinden sonra Türkiye’de tırmanışa geçen terör olaylarını anımsatmaktadır.

Seçimlere 100 günden az kala, ABD ve AB’nin Türkiye’ye dönük mesajlarını oldukça anlamlı buluyorum.

Açıkça ifade etmeseler de pek yakında “Türkiye’de terör eylemleri yaşanacaktır” demektedirler!

İstihbarat aldık” diyorlar!

Somuttur” diyorlar!

Ama nedense, bu önemli istihbaratı bizimle paylaşmıyorlar

***

İlginç ve utanmazcadır bize hâlâ:

Dost ve müttefikiz” diyorlar!

Demek ki, “dost ve müttefik”lerimiz, ülkemizde yaşanacak olası kanlı eylemlerin önlenmesini istemiyorlar!..

NEDENDİR ACABA?!..

Terör örgütlerinin arkasında hangi güçlerin bulunduğu belli olmuyor mu?..

***

Türkiye’ye yeni bir rota çizmek ve tekrar NATO’nun ileri karakolu haline getirmek istiyor olabilirler mi?

Suriye’de, Irak’ta namlu namluya olduğumuz ABD ve gerçek müttefiki AB’nin, “dost ve müttefik” sözü palavra değil de nedir?..

***

Benim fazlasıyla dikkatimi çeken hususlardan biri de, her konuda bir fikri olan muhalefet partilerinin, bu konudan habersiz davranmaları ve açık açık yapılan tehditleri duymazdan gelmiş olmalarıdır…

Vatandaşın can ve mal güvenliğini doğrudan ilgilendiren konular ile ulusal çıkarlarımızı ilgilendiren alanlarda söyleyecek sözü olmayanlara, ülke yönetimi teslim edilebilir mi?..

Av. Cemil Can

 

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir