KONUK YAZARLAR

AKP GİDER AMA “OLİGARŞİ” İLE MÜCADELE KOLAY KOLAY BİTMEZ!..

Soma faciası” üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen, açılan tazminat davaları hala sonuçlanmadı.

Yakınlarını madende kaybeden onlarca aile, tazminatlarına kavuşamadı.

Reis’e sorsalar, sorun halledildi!

Adaletteki gecikme tartışılırken, bu defa Bartın-Amasra’da bir maden faciası daha meydana geldi.

Alınmayan önlemler nedeniyle yaşanan ölümler, önceki kazalarla birlikte tartışılmaya başlandı.

Toplumun her kesimi, pür dikkat bu konu ile meşgul iken, siyasi iktidar ihmallerin sorumlusu mevkiinden çıkabilmek için ha bire topu taca atmak için gündem yaratıyor…

***

Doğruya doğru:

Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsü yasa teklifi” bayağı işlerine yaradı.

Reis, işi anayasa değişikliğine kadar getirdi ise de pek yeterli olamadı.

Ardından Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin AKP’ye katılmasını gündeme aldılar.

Atatürk”ün askeri” unvanını kullanan Çelebi, Reis’in önünde diz çöktü!

Reis birden durdu:

Çelebi’nin eşinin kariyerini sordu.

Teğmen:

Doktorayı yeni bitirdi” gibi bir şeyler geveledi.

Reis:

“Olmaz bu işin kariyeri çocuk doğurmak” dedi…

Bu vesileyle, bir kez daha kadınların yerlerinin yatak odası ile mutfak arasında olduğu gösterildi…

***

Reis bu!

O kadarıyla bırakır mı, devam etti:

Allah’tan isteyelim. Çocuk çok önemli. Bak PKK’nın 5 tane 10 tane 15 tane oluyor” dedi.

Örgüt üyelerinin evlenme yasağı olduğunu, dolaysıyla çocuk doğurma olanağından yoksun bulunduklarını bilen Kürtler, “bu sitem bizedir” dediler…

Tüm Kürtleri PKK’lı olarak suçlayan Cumhurbaşkanı, 6 milyon oyu çöpe attı gibi.

Kürtlerin son söz olarak ne söyleyeceklerini sandık önlerine geldiğinde öğrenmiş olacağız.

Bunun için vakit erken…

***

Doğrusu “Atatürk’ün askeri” Teğmen Çelebiye yazık oldu!

Tüm yaşamını Atatürk’ün gösterdiği yolda taviz vermeden mücadele ederek geçiren yüzlerce-binlerce insan var iken, Teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi milletvekili seçtiren Kılıçdaroğlu’na da yazık oldu.

Çelebi, bir adet RTÜK üyeliğinin AKP’ye geçmesi için “dönek” damgasını sırtına vurdurdu.

Karşılığında ne kazandı bilemiyoruz tabii ki…

Sadece önümüzdeki dönem için milletvekilliği mi yoksa başka şeyler de mi var ileride bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.

Çelebi, gerçek bir asker olduğunu kanıtladı…

Ama kimin askeri?!

Çok haklısınız; lafın tamamı ahmaklara söylenir…

***

Saçının teli görüldüğü için dövülerek öldürülen İranlı Masha Amini’ye destek verenlere gösteri izni verilmedi.

Neden acaba?

Kötü örnek olurlar diye düşünülmüş olabilir mi?

İranlı kadınların Kadıköy İskelesinde; adalet, insan hakları ve özgürlük için yapacağı eylem kötü müdür?

Yoksa:

Tartışmanın “başörtüsü” üzerinden yürütülmesinde fayda mı mülahaza ediliyor?

Siyasi iktidarın hangi kesime göz kırptığı belli oluyor, değil mi?..

***

Tartışmalar bu şekilde sürerken, sazı eline AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal alıp, 8. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarı’nda katıldığı bir konferansta döktürdü de döktürdü.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi‘nden mezun olup, yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde sosyal yapı ve sosyal değişme anabilim dalında yapan Ünal, ama ne döktürdü!

Cumhuriyet bizim alfabemizi, dilimizi hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçenin düşünce üretebilmesi mümkün değildir” dedi..

Öyle mi?

Peki, o zaman söyle bakalım Bay Ünal:

Arapça’yı bildiğine göre, bugüne kadar hangi düşünceyi ürettin?

Veya:

Senden önceki Arapça-Farsça bilenler, hangi düşünceleri ürettiler?

Bir örnek gösterebilir misin?..

Türkiye’de yaşanan kültür devriminin “düşünceyi yok ettiğini” söyleyecek kadar kendini kaybetmiş olan AKP’nin Grup Başkanvekili, hangi düşüncenin yok edildiğini ise söyleyemiyor…

***

Cumhuriyetten önce, okur-yazarlık oranı yüzde 3’lerde olan Türkiye’de, Latin alfabesine geçmekle bir gecede nasıl cahil kalındığını açıklayamayan Cumhuriyet düşmanlarının, 1950’den bu yana söyledikleri yalanları tekrar etmekle, belki Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları “konsolide” edilebilir.

Kim bilir!

Ama:

Grizu patlamalarında yönetimin sorumluluğu unutturulamaz…

Bu sözleriniz “sanık numarası” gibi sırtınıza yazılı kalacak!

Ana muhalefet partisi, önümüzdeki dönem için milletvekillikleri, belediye başkanlıkları ve bürokrasideki önemli koltukları paylaşmakla uğraşsa da İYİ Parti Kadın Politikaları Başkanı Ünzile Yüksel Hanım’ın, “ihmal“in “kader” gibi kabullenilmesi için yoğun mesai yapan Cumhurbaşkanına verdiği; “Kader ise binlerce korumayla gezme, kaderin neyse sen de onu yaşa” şeklindeki yanıtı asla unutulmayacak.

Aynı şekilde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 300 kadın avukatla acılı madenci ailelerine destek vereceklerini açıklaması da alkışlanacak bir davranış olarak hafızalarımızda yer edinecektir…

***

Gündemi değiştirmekte zorlanan siyasi iktidarın, alelacele yürürlüğe soktuğu “sansür yasası” işe yarayacak mı onu da göreceğiz.

Hangi haberlerin “yalan” olduğu ve halk arasında; “endişe“, “korku“, ve “panik” yaratmak saikiyle hareket edildiğini kim nereye göre tayin edecek?

Yayılan haberlerin “kamu barışını bozmaya” elverişli olup olmadığı ancak böyle bir sonuç ortaya çıktıktan sonra anlaşılabileceğine göre, kamu barışı bozulmadan verilecek olan cezaların keyfi olarak verilmiş olacaklarına şüphe olmayacaktır…

Bu noktada muhalefet partilerine önemli bir görevler düşmektedir:

Yasayı dikkate almadan en sert şekilde muhalefet yapmaya devam etmeleri şarttır.

Öncülüğü muhalefet partilerinin liderleri ile sözcüleri yaparsa, ancak o zaman kısa süre içerisinde yasa işlevini yitirebilecek ve tarihin çöplüğüne atılacaktır…

***

Alevilerle ilgili göz boyamadan öteye geçmeyen (elektrik ve su paralarının kamu tarafında ödenmesi şeklindeki) düzenlemenin yer aldığı Torba Yasaya, ihalesiz olarak 18 limanın sözleşmelerini 49 yıla uzatan maddeyi de sokuşturması, tam bir fırsatçılık örneği olarak hatırlanacaktır.

AKP’nin fakir halkın değil, Katarlıların çıkarlarını koruduğu bu düzenleme ile bir kez daha ortaya çıktı.

CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararına rağmen, aynı düzenlemenin Meclis açılır açılmaz yeniden gündeme alınması bir bakıma iyi oldu…

***

Eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı ve eski Urfa Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın “siyasi ve ahlaki anlayışıma uygun olmayan bazı kişilerle bundan böyle beraber olmayacağım için de mutluyum” diyerek AKP’den ve milletvekilliğinden istifa etmiş olması Türk siyasi hayatında eşine pek rastlanır olaylardan değildir.

Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın, “ahlâk anlayışı” ile AKP içerisindeki ahlaksızlıklara işaret ettiği son derece açıktır…

Bu yüzden:

İktidar değişse de, 20 yıllık süre içerisinde oluşan “oligarşi” ile baş etmek çok kolay olmayacaktır…

Av. Cemil Can

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir