KONUK YAZARLAR

“KİMYASAL SİLAH KULLANILDI” YALANI!..

Ünlü sanatçı Levent Kırca, hayatında ağzına alkol koymamasına rağmen, değme sarhoşlara taş çıkartacak sarhoş taklidi yapardı.

Hatta bazıları “içince böyle mi olmak lazım” diyecek kadar ona imrenirlerdi.

MEDYA TV’nin (1) Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın (2) önüne koyduğu görüntüler (3) üzerinden tutuklanmasına neden olacak şekilde yorumda bulunması son derece talihsiz olmuştur:

Şüpheli görüntüler üzerinden “teşhis” koymak ne derece doğrudur; bir bilim insanı bu kadar “saftirik” olabilir mi soruları da tartışılmaya başlandı.

Kimyasal silahlara (4) maruz kalmış insanlar, tarafsız sağlık kuruluşlarınca muayene edilerek bir sonuca varılmalı ve ilgililerin de bu raporlar üzerinden yorum yapmaları olması gerekir değil mi?..

Kimyasal silahlarla ilgili temel bilgileri (4) numaralı dipnottan öğrenelim…

***

Fincancı, sonuçlarını hesaplamadan yaptığı değerlendirmede (5) hem fincancı katırlarını ürkütmüş hem de cezaevini boylamıştır.

Yazık olmuştur.

Takdir edersiniz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerini dünya kamuoyu önünde kimyasal silah kullanmakla suçlanmak, öyle kolay geçiştirilecek bir durum değildir.

Şebnem Hanım, büyük olasılıkla PKK’nın kara propagandalarına kurban edilmiştir:

PKK/YPG’nin hamisi ABD’dir.

Uluslararası pek çok kuruluş, ABD’nin etkisi altında raporlar hazırlamaktadırlar.

ABD’nin dile getiremediği bir iddiayı, Türk Tabipler Birliği Başkanı sıfatıyla dile getirmek için elde çok kuvvetli kanıtların olması gerekmez mi?

Bu olaya ilişkin tartışmalı görüntüler hiçbir şekilde yeterli kabul edilemezler…

***

Şebnem Hanım, bu talihsiz açıklaması ile isimlerinin başında “Türk” sözcüğü bulunan (TTB, TMMOB vb. gibi) anayasal güvence altındaki, kamu kurumu niteliğindeki bazı kuruluşların iç kamuoyu önünde, önemli ölçüde itibar kaybına uğratacağını göz önünde bulunduramamıştır.

Nitekim, siyasi iktidar bu kuruluşların isimlerinin başındaki “Türk” sözcüğünün kaldırılması için girişimlerde bulunmaya başlamıştır.

Bu olay bahane edilerek, AKP’nin ele geçiremediği bazı kurumların başına “kayyum” atanması dahi gündeme gelebilir.

Bundan böyle, meslek kuruluşlarının, birer “baskı grubu” olarak siyasi iktidarı “denetleme” görevini sağlıklı bir şekilde yerine getireceklerini kimse söyleyemez.

Zira kolaylıkla terör örgütlerinin “yan kuruluşları” olarak suçlanabileceklerdir.

Önümüzdeki günlerde yaşanması muhtemel olan bu türden gelişmeler, genel seçimler öncesinde muhalefetin aleyhine kullanılabilecektir…

***

Bütün bu olumsuzlukların nedeni:

TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın PKK yanlısı televizyona verdiği o mülakat olmaktadır…

***

Hal böyle olunca, Fincancı’nın tutuklanmasını gerektirecek (kaçma, delilleri karartma gibi) nedenler bulunmamasına rağmen, tutuklanmış olmasını eleştirmek de zorlaşacaktır.

Açıklaması ile ilgili görüntüler, Sosyal Medyada yayınlanmış ve kayıt altına alınmışlardır; bunların değiştirilmesi veya karartılması imkânsızdır.

Fincancı’nın kaçması ise neden sorun edilmektedir, anlamak mümkün değildir.

Bu koşullardaki bir tutuklama kararı, Yargının siyasi iktidarın “sopası” gibi kullanıldığı şeklindeki eleştirileri de zayıflatacaktır…

Bırakın kaçsın, gökte bir delik mi açılır!…

***

2010 yılında CHP’den siyasete katılan ve genel başkan yardımcılığı görevinde bulunan ve o tarihten bu yana İstanbul’dan sürekli milletvekili seçtirilen Sezgin Tanrıkulu‘nun durumu (6) ise daha da içler acısıdır.

Bu adam CHP’de ne iş yapar, ne işe yarar, neden her seçimde seçilebileceği bir sıradan aday gösterilir, partinin yetkili kurullarında görevli olmamasına rağmen, ulu orta açıklamaları ile ne hakla partiyi zor duruma düşürür, neden kendisine hesap soran olmaz gibi soruların yanıtlarını bilen olmadığı gibi, tartışmaya çalışan da yoktur!

İmtiyazlı bir adamdır:

Fikrimce, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçek yüzü Tanrıkulu’dur.

Tanrıkulu, Kılıçdaroğlu’na paratonerlik yapmakla görevlidir; söylemek isteyip de alacağı tepkiler yüzünden söyleyemediği sözleri, onun adına söylemektedir…

Böylece Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getiren güçlere olan diyet borcu ödenmektedir.

Sezgin Tanrıkulu’nun CHP ideolojisini benimsemediğini bilmeyen yoktur.

HDP/PKK çizgisindeki bu militanın, CHP içerisindeki sürekli varlığı, CHP’deki işgalin boyutlarını da ortaya koymaktadır…

Tanrıkulu’nu disipline sevk etmek bile imkansız hale gelmiştir…

O derece güçlüdür…

***

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da Şebnem Korur Fincancı ile Sezgin Tanrıkulu’na destek mahiyetinde (7) paylaşımlar yapmıştır.

Peki, bu hanımın özelliği nedir?

Arkasında hangi güçler vardır ki, fahiş hatalarını bile dile getirmekten çekinilmektedir?

***

Bütün bu olup bitenler karşısında, Kılıçdaroğlu’nun hiç açıklama yapmaması, üç maymunu oynamaya devam etmesi ise oldukça manidardır…

***

Hatırlatmakta yarar vardır:

BBC’de yayınlanan Panaroma programına göre, Irak işgali öncesinde “Saddam Hüseyin rejiminin kitle imha silahlarına sahip olduğu” kanısına varılmasında iki Iraklı ajanın yalanları etkili olmuştu. (8)

Araştırmaya göre, işgal başlamadan önce üst düzey kaynaklardan alınan istihbarat, devrik Irak liderinin kitle imha silahlarına sahip olmadığına işaret ediyordu.

İşgalden altı ay önce, dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair ülkesini Saddam Hüseyin’in elindeki kitle imha silahlarına karşı uyarıyordu.

Blair, “Silah programı sona ermedi. Şu anda devam ediyor” demiş ve kitle imha silahlarıyla ilgili istihbaratı savaşı meşru göstermek için kullanmıştı.

Ne var ki; bütün bu açıklamalar yalandı.

Aynı yalanlar, Libya’nın işgalinden önce de dünya kamuoyuna anlatılmıştı. (9)

Elde avuçta somut ve inandırıcı bilgiler olmadan bir ülkenin ordusunun elinde kimyasal silahlar olduğunu veya kullandığını ileri sürmenin ne kadar ciddi sonuçlara yol açacağı yakın geçmişte yaşanan bu örneklerden bellidir…

Dolaysıyla “kimyasal silah” konusunu sıradan bir olay veya açıklama olarak geçiştirmek mümkün değildir…

Hele de seçimlere 7 ay kala…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Medya TV, 30 Mart 1995’te Londra’da kurulan ve Avrupa’dan uydu kanalıyla yayın yapmış ilk Kürt televizyon kanalıdır.

(2) Rasime Şebnem Korur Fincancı, Türk Tabipler Birliği Başkanıdır. Adli tıp, işkencenin saptanması ve rehabilitasyon alanlarında uzmandır. Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Ceza Hukuku Araştırmaları Derneğinin kurucu üyesidir. 2003 yılından bu yana Evrensel gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.

(3) ANF, Avaşîn’in Werxelê Alanı’nda kimyasal silaha maruz kalan 2 gerillanın görüntülerini yayınladı. Görüntülerde, kimyasal silaha maruz kalan gerillaların sinir ve solunum sisteminin felç olduğu, hafıza kaybı yaşadıkları iddia ediliyor. ANF, haberde gerillaların daha sonra yaşamını yitirdiğine de yer verdi.

Türk Silahlı Kuvvetlerininkimyasal silah kullandığını” iddiası üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” ve “Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, devletin kurum ve organlarını aşağılamak” suçlarından hakkında soruşturma başlatıldı ve 27 Ekim 2022 tarihinde tutuklandı.

(4) Kimyasal silahlar, Sivil halk üzerinde oldukça büyük ve yıkıcı etkiye sahip olan kimyasal ve biyolojik silahlar insan, hayvan, bitki ve doğal çevrelerde uzun süreli tahribat yaratırlar. Bu tahribat sadece geniş alanlara da yayılabilir. Sonuçta özellikle insanlarda önemli bazı sağlık problemlerine yol açabilirler.

Asetil kolin esteraz enzimini inhibe ederek kişinin sinir sistemini doğrudan etkiler ve hayati fonksiyonları felce uğratırlar. (https://www.ttb.org.tr/eweb/savas/6.html )

Kimyasal savaş maddelerinin savaş alanında kullanımı ilk defa I. Dünya Savaşı sırasındadır. Almanlar tarafından Klorin gazının bulunduğu bidonların kapaklarının açılması ve rüzgâra bırakılarak gazın dağılması yöntemi ile kimyasal savaş başlamıştır. Hemen arkasından Fransızlar 1915’te fosgen gazını cephane içine koymuşlar ve bu şekilde Alman mevzilerine atmışlardır. Bu kullanım, sonrasında kimyasal silahların kullanımına temel oluşturmuştur.

1925 yılında imzalanan Cenevre Protoklü ile kimyasal gazların savaş sırasında kullanılması yasaklandı. Bu anlaşmada, içinde Amerika Birleşik Devletleri’nin de bulunduğu bazi ülkeler, kendisine karşı gaz kullanılması durumunda misilleme hakkını kullanmak üzere çekince koydular. Cenevre Protoklü’nü imzalamalarına rağmen, İtalya, Etiyopya’da ve Japonya, Mançurya ve Çin’de Amerika Vietnam da kimyasal savaş maddesi kullandı. II. Dünya Savaşı süresince her iki tarafın elinde büyük miktarda kimyasal silah bulunmasına rağmen iki taraf da kimyasal silah kullanılmamıştır. Çünkü iki tarafta misillemeden korkuyordu. Ancak Japonlar Çin de kimyasal silah kullanmıştır.

Protokol, kimyasal ve biyolojik silahların kullanımını yasaklıyordu ancak üretimi, depolanması ya da transferi ile ilgili bir şey söylemiyordu. Sonraki antlaşmalar (1972 Biyolojik Silahlar Konvansiyonu ve 1993 Kimyasal Silahlar Konvansiyonu) bu durumları da kapsayacak şekilde oluşturuldu.

Birçok ülke ön koşul olarak Cenevre Protokolü’nde taraf olduklarında, kullanmama yükümlülüğünün sadece sözleşmeye taraf olan diğer ülkeler arasında olması ve yasaklanmış silahların kendilerine karşı kullanılması durumunda bu yükümlülüklerin ortadan kalkması talebinde bulundu. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Cenevre_Protokol%C3%BC)

Yakın tarihte kimyasal silahların kullanımını, 1982-1987 yılları arasında İran-Irak Savaşı sırasında, Irak’ın güney bölgesinde İran kuvvetlerine karşı görülmüştür. Irak ayrıca kimyasal silahlarını Halepçe‘de sivil Kürt halkına karşı da kullanmıştır. Japonya’da Aum Shinrikyo adlı mezhebin Tokyo metrosuna karşı giriştiği saldırı ise, kimyasal silahların terörist amaçla kullanımına yakın tarihimizden bir örnektir.

Kimyasal silahların kullanılmasının sınırlandırılması/yasaklanması konusunda ilk çok uluslu ve kabul gören adım 1899 Lahey Sözleşmesi ile atıldı. (https://tr.wikipedia.org/wiki/Kimyasal_silahlar%C4%B1n_kontrol%C3%BCne_ili%C5%9Fkin_uluslararas%C4%B1_antla%C5%9Fmalar)

Kitle İmha silahlarının kullanımının yasaklanmasına ilişkin uluslararası düzenlemeler vardır:

Kitle imha silahları, etkileri zaman veya mekanla sınırlandırılmayan, savaş bittikten sonra dahi zararları devam eden, savaşın tamamen dışındaki Devletlerin halkına ve mallarına zarar vermek bir yana kullanan tarafı dahi etkiler nitelikte olan ve sivil halkla savaşçılar arasında fark gözetilmesini imkansız kılan, bu nedenle de çeşitli uluslararası düzenlemelerle ve yukarıda sayılan temel prensiplerle kullanımı yasaklanmış olan silahlardır.

Kitle imha silahları, kimyasal, biyolojik, nükleer veya radyolojik olabilirler.

Birleşmiş Milletlere göre kimyasal savaş maddeleri, ister gaz, ister sıvı, ister katı durumda olsun, kimyasal maddelerden oluşan ve kullanıldığında insanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerinde doğrudan zehirleyici etkisi olan silahlardır. (Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, IV. Kitap, Ankara: Turhan Kitabevi, 2000, s. 213’den M. Bothe, “Chemical Warfare”, Encyclopedia, Vol I I I , s. 83 )

Biyolojik maddelerin savaş yöntemi olarak kullanılmasının bilinen ilk örneklerinden biri 13461347 yıllarında, Moğolların Kırım’da kuşattıkları kişileri dışarı çıkmaya zorlamak için vebalı cesetleri mancınıkla içeri fırlatmalarıdır.

1767 yılında İngilizlerin çiçek hastalığı mağdurlarını sardıkları battaniyeleri Hintli düşmanlara vermeleri ve 1916-1918 yıllarında Almanların Rusya ve Fransa’ya ihraç edeceği hayvanlara şarbon bulaştırması bilinen örneklerden bazılarıdır.

17 Temmuz 1998 tarihli Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (Rome Statute of the International Criminal Court) 1 Ocak 2002’de yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Roma Statüsü’nü henüz imzalamış veya onaylamış değildir.

Son olarak, uluslararası toplumun kitle imha silahlarının yasaklanmasına verdiği önem sonucu Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsüyle – ismen belirtilmeseler de – bu tür silahların kullanımının savaş suçu oluşturacağı da kabul edilmiştir.

(5) https://www.youtube.com/watch?v=ay-MOaHrphQ&ab_channel=FehimI%C5%9F%C4%B1k

(6) Sezgin Tanrıkulu, TSK’nın kimyasal silah kullanması iddialarının araştırılması için TBMM’ne araştırma önergesi vereceğini söyledi.

(7) Canan Kaftancıoğlu da tartışmalara dahil oldu…

(8) https://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/03/130318_irak_yalanlar

(9) https://ydh.com.tr/HD9325_kaddafinin-nukleer-maddeleri-sebhada.html

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir