KONUK YAZARLAR

“KUTUPLAŞTIRMA” TUZAĞINA DÜŞMEYELİM!..

Şarkıcı Gülşen’in, gitaristine şaka yollu söylediği sözler midir “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” yoksa tutuklama kararını veren mahkemenin kararı mı?

Bu yazıda bu sorunun cevabını arayacağız!

Haksız ve yersiz tutuklama kararı, dünya basınında birinci sayfalardan yer aldı.

Haber ve yorumlarda özetle; genel seçimlere aylar kala, Erdoğan’ın tabanını tahkim etmeye ihtiyacı olduğuna vurgu yapıldı.

Kabul etmek gerekir, Türkiye’nin ne durumda olduğu dışarıdan daha iyi görünüyor…

***

Gülşen’in, 4 ay önce kullandığı sözler, gitaristi ile arasında geçmiş.

Konuşma kaydedildiğine göre, bunu duyan başkaları da vardır.

Neresinden bakılırsa bakılsın, İmam-Hatiplilere yönelik kullanılan o sözler nedeniyle “aleniyet” gerçekleşmemiştir; dolaysıyla en fazla gitariste yapılmış bir “hakaret”ten söz edilebilir.

Gitarist şikayetçi mi?

Hayır.

O halde konu orada kapanmıştır!..

***

Gülşen’in konuşmasını sosyal medyada paylaşarak aleni hale getiren kimdir?

Video kaydını paylaşan zat.

Bu sözlerde “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” edecek vurgular yoktur.

Diyelim ki vardır:

Bu durumda kimin hakkında dava açılması gerekiyor?

Elbette ki paylaşımı yapanın.

Öyle mi yapılmış?

Hayır.

Neden?

!

***

TCK 216. madde: “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun işlenebilmesi için “farklı özellikleri olan kesimleri” birbirine karşı tahrik etmeyi yasaklamıştır.

Ayrıca tahrik sonucunda “açık ve yakın bir tehlike” ortaya çıkması gerekiyor.

İmam-Hatipliler, İmam-Hatipli olmayanlara karşı “tahrik” olmuş mudur?

Bu sorunun cevabı da hayırdır.

Peki, tahrik sonucunda ortaya “açık ve yakın” bir tehlike çıkmış mıdır?

Bu sorunun yanıtı da olumsuzdur.

Üzerinden 4 ay geçmiş ve olay unutulup gitmiştir.

Demek ki “açık ve yakın tehlike” unsuru da gerçekleşmemiştir…

***

Bugün kopartılan kızılca kıyamet “açık ve yakın tehlike” olarak değerlendiriliyorsa, o zaman sanık sandalyesine Gülşen değil, videoyu yayınlayanın oturtulması gerekir…

Ya da alelacele “yakalama” kararı veren, ardından “gözaltı” işlemi yapan Savcının ve daha sonra da “tutuklama” kararını veren mahkemenin hakimine; siyasetçilere yargıyı “siyasetin sopası” gibi kullanma olanağı verdikleri ve görevlerini gerektiği gibi yapmadıkları için hesap sorulmalıdır!..

***

Halk, Gülşen’in sözleri ile değil, tutuklama kararı ile ikiye bölündü!

Bir tarafta kararı hukuksuz bulanlar, diğer tarafta tutuklamayı az bulanlar var.

Azınlıkta kalan bu fanatikler, siyasi iktidarın her yaptığında bir “hikmet” arayanlardır.

Ve ne yazık ki, ülkemizde yaşanan hukuksuzlukların, haksızlıkların arkasındaki yine bu “inadım inat” diyen kesim vardır.

Kendi doğrularından başka doğru tanımayan; düşünmeyen, sorgulamayan, tartışmayan, muhakeme yeteneği iyice körelmiş bu kesim, ülkenin getirildiği uçurum başının da asıl sorumlusudur.

Kararın hukuksuz olduğu kanısında olan ezici çoğunluk ise adalet terazisinin her geçen gün biraz daha bozulduğuna inanmaktadır.

Yargının “siyasetin sopası” olarak kullanıldığı kanısı, iyiden iyiye pekişiyor…

***

Elinizi vicdanınıza koyarak şu yaşanan olayları da bir değerlendirir misiniz?

Gülşen için “katli vaciptir” diyen Ömer Yıldız, Yeniden Refah Partisi’nin Kağıthane eski İlçe Başkanıdır.

Namaz kılmayanlar öldürülebilir” diyen Ebubekir Sifil, bir profesördür.

Namaz kılmayan ve oruç tutmayanlar sopalanabilir” diyen Halil Konakçı ise imamdır.

Halil Konakçı, “Cem Yılmaz’ın esprilerine gülenler kafirdir” sözlerinin de sahibidir.

Aleviler için “Kötü ayin yapan Kızılbaşlar Allah onları kıyamete kadar aşağılık ve adi etsin” diyecek kadar kendini kaybetmiş olan Hayati Deveci, YÖK üyeliğine atanmıştır.

Halkı “kin ve düşmanlığa tahrik” etmek başka nasıl olacaktır acaba?..

***

TCK m. 216/1’i ihlal edenlere verilecek cezanın üst sınırı 3 yıldır.

Bu durum karşısında sözlerinden “özür” dileyen Gülşen’e, mahkemenin üst sınırdan ceza vermesi olanaksızdır.

3 yıldan az ceza alıp da cezaevinde bugün yatan var mıdır?

Gülşen, pişmanlığı belli etmiş ve incinen herkesten özür dilemiştir.

Demek ki, ceza verilecek olsa bile “yatarı” yoktur.

O halde neden tutuklama kararı verilmiştir?

Yargının “siyasetin sopası” olarak kullanılmasına ortam hazırlayanlar, günü geldiğinde yaptıklarının hesabını vermeleri şarttır.

Aksi halde bozulan teraziyi düzeltmek olanaksızdır…

***

Sahne kostümleri nedeniyle birçok kez hedef gösterilen Gülşen’in, son İstanbul konserinde LGBT+ bayrağı açmasına gösterilen tepkilere kulak asmamış olması, işleri bu noktaya getirmiş olabilir mi?

Pek muhtemeldir.

Buna rağmen günü geldiğinde herkese lazım olacak “adalet”i kişisel husumet ve hırsların tatmin aracı olarak kullanmamak gerekir…

Adalet dağıtanların gözü kapalı olmalıdır!..

***

Peki, soruşturma başlamadan önce, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşıma ne demeli?

Açıkça Anayasamızın 138. maddesinin açık ihlalidir; Yargıya yön vermedir, yönlendirmedir, etkileme ve talimat vermedir. (1)

Öyle de Hakimler Savcılar Kurulu kime ne dedi, belli değil mi?

Neden kimse üzerine alınmıyor.

HSK’nın:

“…yargılama sürecine müdahale içeren, hakimleri emir ve talimat niteliği taşıyan her türlü eylem ve söylemlerden kaçınılmasının anayasal zorunluluk olduğunu” (2) hatırlatması önemlidir…

Bu açıklama kimlere karşı yapıldı acaba?

Herhalde sana bana değil.

Hakimlere “emir ve talimat” niteliği taşıyan açıklamaları biz yapamayız ki!

Cumhurbaşkanı ile Adalet Bakanı yapabilir mi?..

Cevap versenize!?..

***

Sonuç:

20 yıldır iktidarda bulunan AKP, önümüzdeki seçimler için “seçim beyannamesi” hazırlayamıyor.

2018 seçimleri öncesinde hazırlanan beyannamede verilen sözlerin çoğu kağıt üzerinde kaldı.

Dolaysıyla beyanname ile bu işin götürülemeyeceği anlaşıldı.

Geriye bir tek “kutuplaştırma siyaseti” kaldı.

Kutuplaştırma” en temiz ve kesin çözüm veren yöntemdir.

Üstelik de defalarca denenmiştir!

Kafirun Suresi 6. ayeti (3) istismar etmek de faydalı olabilir!

İşte:

Bu tuzağa düşmeden yürümek de mümkündür:

Laikliği ödünsüz savunmak tek çıkış yolumuzdur…

Zira din ve dince kutsal sayılan değerlerin istismar edilemediği bir ortamda; planlar, projeler ve icraatlar tartışılabilir…

***

Diyorum ki:

Gülşen’in haksız yere tutuklanması nedeniyle hukuk sürecinin işletilmesi yanında; düzeyli, sınırlı ve ölçülü tepki verilseydi işler bu noktaya kadar gelmezdi.

Biz de farkında olmadan “kutuplaştırma siyaseti”nin parçası haline gelmezdik.

Ne yazık ki:

AKP’ye beklediğinden daha fazla yararlı olduk!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.sabah.com.tr/yasam/adalet-bakani-bekir-bozdagdan-gulsene-tepki-6130857

(2) https://www.aa.com.tr/tr/gundem/hskden-yargilama-sureclerine-mudahale-aciklamasi/2670116

(3) https://www.kuranvemeali.com/kafirun-suresi/6-ayeti-meali

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir