KONUK YAZARLAR

“DEĞERLİ YALNIZLIK”TAN “NORMALLEŞME”YE!..

Türkiye ile İsrail’in karşılıklı elçi atamasından sonra, Erdoğan’ın Mısır ve Suriye ile temas araması son derece önemlidir.

İbrahim Kalın’ın “değerli yalnızlık” (1) teoreminin daha fazla sürdürülemeyeceğinin anlaşılması çok iyi oldu.

Bu kararı desteklemek gerekiyor.

Normal” olan, uluslararası ilişkilerin “karşılıklılık esası” üzerinden yürütülmesidir.

Normalleşme” arayışı, önceki ilişkilerin “anormal” olduğunu gösterir.

İlişkilerin neden bu noktaya geldiğini bu aşamada tartışmanın çok da yararı yoktur.

Bu ihtiyacın ortaya çıkmış olması “devletin hafızası”na müracaatı da gündeme getireceğinden önemlidir.

Bundan böyle, umarız ki Dış İşleri Bakanlığı devrede olur ve meslek memurlarına iş düşer…

Bu kadarı dahi “kazanım” olarak görülmelidir…

***

Başta ABD ve AB olmak üzere “küresel güçlerin” çıkarcı politikalarının peşine takılmakla hiçbir şey kazanamayacağımız; aksine büyük devletlerin kazanımlarının bedelini ödemek zorunda kalacağımız çok net olarak anlaşılmıştır.

Suriye’de, Libya’da ve Mısır’da kaybettiğimiz itibarı geri kazanmak, elbette ki uzun zaman alacaktır.

Sadece Suriye politikamızın faturası bile, bize ne durumda olduğumuzu göstermeye yetmektedir.

14 milyona yaklaştığı tahmin edilen sığınmacı ve kaçağın karnını doyurmak kolay iş değildir.

84 milyonun sofrasından kısılıp, bu insanlara verilmesini dar gelirli vatandaşlara kabul ettiremezsiniz.

Komşuluk da bir yere kadardır…

Zira biz aç kalıyoruz…

Sosyal güvenlik sistemimiz bu yükü kaldıramıyor artık.

Sağlık sistemimiz duvara toslamış, doktorlarımız geleceklerini yurt dışında arıyorlar…

Güvenliğimiz tehdit altındadır…

***

Suriye’de “operasyon” yapmamıza İran’ın karşı çıkması bir yana, Rusya’nın Suriye devleti ile muhatap olmamız gerektiğini hatırlatması, ayaklarımızı suya değdirdi.

Bu taleplere verdiğimiz “olumlu” mesajlar ise ÖSO’yu çılgına çevirdi.

Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun:

Muhalif Suriyelilerle rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım” şeklindeki sözleri üzerine gösterilen tepkiyi hafife almamak gerekir.

Muhaliflerin, kontrollerindeki Azez ve Cerablus ilçelerinde Türkiye karşıtı gösteriler düzenleyip, Türk bayraklarını ateşe vermelerini (2) soğukkanlı ve dikkatlice okumak gerekir.

Zira Suriyeli muhalifler, Esat’ın bugüne kadar çıkarttığı “af”lara inanıp silah bırakmadılar.

Ortada ciddi bir güven zorunu var.

Dolaysıyla Erdoğan’ın bugüne kadar kol-kanat gerdiği bu silahlı grupları cami avlusuna bırakmasının bir karşılığı olacaktır.

Bu yüzden Türkiye’nin Suriye ile işbirliği arayışını ÖSO’nun kabul etmeyeceği/edemeyeceği son derece açıktır.

Belki de kanlı eylemlere başvurarak bu süreci baltalamaya çalışacaklardır.

İşte bu noktada muhalefetin “selden kütük kapma” fırsatçılığına teşebbüs etmemesi gerekir.

İktidarıyla, muhalefetiyle TBMM çatısı altında -gerekirse gizli celsede- konu enine boyuna tartışmalı ve sağlam ve uzun vadeli bir “milli politika” belirlenip, derhal uygulamaya konulmalıdır…

***

Erdoğan’ın 2016 yılında:

Devlet terörü estiren zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için biz oraya girdik başka bir şey için değil” şeklindeki söylemi, temcit pilavı gibi sürekli öne sürülerek, süreç sabote edilmemelidir…

Elbette ki:

Komşu bir ülkenin seçilmiş iktidarını, o ülkenin muhalefetini örgütleyip ve dahi eğitip-donatarak (3) düşürmeye kalkışmak, ulusal ve uluslararası hiçbir zeminde savunulamaz, mazur gösterilemez.

Elbette ki:

Mütekabiliyet ilkesi gereğince, Suriye’ye de benzer faaliyetler içerisine girme olanağı tanınmış olur.

Bunlar doğru da tartışılmalarını şimdilik ertelemek gerekir.

***

Birbiriyle savaşan terörist örgütleri desteklemek, bir anlamda “vekâlet savaşı” içerisinde olmayı kabul etmek anlamına gelmektedir.

Bu vekâlet savaşlarının arka plânında Rusya ile ABD’nin bulunduğunu bilmeyen yoktur.

Türkiye, süper güçlerin savaşında doğrudan yer almış olmakla, onların ödemesi gereken faturaları da ödemek zorunda kalabilir.

Tam da bu noktada şu soruları sormak gerekir:

Neden bu savaşın içerisindeyiz?

Bu kirli savaşın sonunda ne kazanacağız?

ABD ve Rusya’nın savaşında taraf olmak, hiç de akıllıca bir karar değildi.

İşte bu durumun geç de olsa anlaşılmış olması, son derece değerlidir…

***

Zararın neresinden dönersek kârdır.

Erdoğan’ın:

Bizim Esed’i yenmek gibi bir derdimiz yok ki” noktasına gelmiş olması, Türkiye’nin yararına harika bir gelişmedir…

Bu hızlı dönüşü kutlamak gerekir…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/dis-politikada-degerli-yalnizlik-donemi-24553602

(2) https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/video-osocularin-turk-bayragi-yakmasina-chpden-sert-tepki-1968828

(3) https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150806_suriye_abd_el_wawi_egit_donat

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir