KONUK YAZARLAR

“GEZİ DAVASI”NDA İLKBAHAR GEZİNTİSİ!..

Giriş:

Az da olsa işim gereği katil savunduğum olmuştur.

Gün geldi hırsız savundum!

Ahlâksız birinin avukatlığını yaptığım da doğrudur…

Ama en çok da masumları savundum…

(Ne demek istediğimi anladığınızdan yüzde bin eminim; yine de parantez içerisinde küçük bir açıklama yapmam gerektiğini düşünüyorum: Cinayeti, hırsızlığı veya ahlaksızlığı hiçbir zaman savunmadım ve savunmuyorum. Böyle suçları işleyenleri savunmak adaletin gerçekleşmesi için zorunludur. Aksi halde “adli hatalar” sonucu ne canlar yanardı.)

***

Görünüşte kişiler olsa da biz avukatlar, aslında her davada “adaleti” savunuruz.

Kimse “hak ettiğinden fazla” ceza almasın diye çalışırız.

Yani “adaletin yerini bulması içindir” çabalarımız…

Tarih boyunca bütün meslektaşlarımın yaptığı görevi budur.

Çünkü “adalet” her dönemde, herkesin ortak değeridir, insanlığın vazgeçilmezidir.

Gün gelir herkese lâzım olur…

***

Yaşamak için “adalet”; hava kadar, su kadar değerli ve önemlidir…

O halde:

Her kim “adalet”i ortadan kaldırmaya çalışır, adalet terazisini bozar veya adaletsizliğe göz yumarsa ona karşı topluca mücadele etmek gerekir.

Zira koruduğumuz değer, bizimdir ve tüm insanlığın olmazsa olmazdır.

Bu bağlamda “adaleti yerine getirme” görevini ifa ederken; mağdurun kimliğine, inancına, uyruğuna, mesleğine ve bunun gibi hiçbir özelliğine bakılmaz/bakılmamalıdır…

Hukukta subjektifliğin yeri yoktur; hukukçular işlerini yaparken duygusal davranmazlar…

***

Bu yönümle övünüyorum:

Tüm meslek yaşamım boyunca hep “hukukun üstünlüğü”’nü savunageldim.

Bu kutsal görevi yerine getirirken, bir gün SOROS’CU (1) Osman Kavala’yı da savunmak zorunda kalacağım hiç aklıma gelmezdi.

O da oldu, sorun etmiyorum!..

Diyeceğim o ki:

Yasalar, adil olsunlar ve herkes için eşit uygulansınlar; kimseye bir ayrıcalık yapılmasın…

Bu ilkeler için görev düştüğünde, iki elimiz kanda da olsa; ara verip, adaleti yerine getirmek için elimizden geleni yapmaya koşuyoruz/koşacağız.

Zira devletin temeli olan “adalet” yok edilince, ortada devlet de kalmaz…

Devletin hangi zorluklarla kurulup bu aşamaya geldiğini asla akıldan çıkartmamalıyız…

***

Gelişim:

Gelişmeler hiç de iyi gitmiyor:

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, bu ülkenin “bağımsız ve tarafsız” mahkemelerinde yargılanmakta olan SOROS’CU bir iş insanı Osman Kavala için:

George Soros’un Türkiye ayağını beraat ettirmeye kalktılar”(2)dedi…

Bu ifadeden ne anlıyorsunuz bilmiyorum.

Ben ne anladığımı söylüyorum:

SOROSÇU Osman Kavala’nın zaten mahkum olması gerekirdi…

***

İşte zurnanın “zırt” ettiği yer burasıdır.

Bu sözler, bir anlamda yargılama makamlarına verilmiş “talimat” (3) gibidir.

Hadi diyelim ki, “talimat” sözcüğü biraz ağır kaçıyor; bu ifade AKP’den kopup gelen yargıçlar için “telkin” (4) olarak anlaşılmaz mı?

Tamam, “telkin”i de geçelim.

Tavsiye” (5) niteliğindeki bu ifadeleri sarf eden kişi, sokakta yürüyen sıradan biri değil ki!..

Yasamayı, yargıyı ve yürütmeyi elinde bulunduran tek adamdır

Bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır…

***

Şimdi ne söyleyeceğime kulak verin.

Osman Kavala ile ilgili yargılama bitmedi:

Yerel Mahkeme kararı Bölge Adliye Mahkemesinde İSTİNAF edilecektir mutlaka.

Dahası var; karar ONANIRSA bu defa TEMYİZ için Yargıtay’a gidecek.

O kadarla bitmiyor; Kavala’nın Anayasa Mahkemesine “BİREYSEL BAŞVURU” hakkı da vardır.

Ve nihayet; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde altına devlet olarak imza koyduğumuz Sözleşme ve ek sözleşmelerin ihlal edildiği iddiaları ile BAŞVURU hakkını da kullanılabilir.

Bütün bu süreç “yargılama safhası”nı ifade ediyor.

Görülmekte olan dava” ifadesi de esasen bu süreci anlatır…

***

Görülmekte olan bir dava varsa, devletin “egemenlik yetkisi”nin bir kısmını kullanan Yasama organında, o davayı etkileyecek şekilde “yasama yetkisi” kullanamaz!

Yasama yetkisi şöyle dursun, görülmekte olan bir dava hakkında “beyanda” dahi bulunulamaz!

Kural, tam olarak şöyledir:

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili
soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz
.” (6)

***

Bu konu ile ilgili kurallar sadece bu kadar değildir elbette:

Anayasa Madde 138/2:

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılamasında mahkemeler ve hakimlere talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye telkinde bulunamaz.. ” (7) hükmünü amirdir.

Son derece açık değil mi?…

***

Devam edelim:

Türk Ceza Kanununda da bu konu ile ilgili hüküm vardır:

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, ilk kez 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 288’de “Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar, savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmişti.

6352 sayılı Kanun ile bu suç değişikliğe uğramıştır:

Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka
aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, 
elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” (8)

Hapis cezası, 50 günden az olmamak üzere adli para cezasına düşürülmüştür!

Hangi ihtiyaçtan doğdu bu değişiklik acaba?..

***

Sanığı suçlu göstererek, hâkimde onun suçlu olduğu kanaatini uyandırmave bu şekilde onun hakkında haksız bir mahkûmiyet kararı verilmesini sağlamaya yönelik fiiller, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturmanın yanı sıra suçsuzluk karinesini de ihlâl ederler.” (9)

En küçük bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde Sayın Cumhurbaşkanının yukarıdaki sözlerinin Anayasa ihlali olduğunu söylemek mümkündür.

Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamaya, saygı da duymamaya” itiraz etmeyenler/edemeyenler, Anayasanın bir defa çiğnenmesine suskun kalabilirler.

Bir kereden bir şey olmaz” dahi diyebilirler.

Biz hukukçular ise böyle bir şeyi görmezden gelemeyiz…

Meslek ahlakımız buna engel teşkil eder.

Gördüğümüzü dosdoğru söylemek zorundayız…

***

Sonuç:

Gezi Davası kararını eleştirmek için gerekçeli kararı beklemeye gerek kalmadı.

Sonuç açık seçik ortadadır.

Hukuki değerlendirmem bu kadardır…

Gelelim neticeye:

Beklediğiniz gibi “Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyecek değilim.

Bu defa; “Reis, bir kez daha gündemi belirledi” diyorum.

Bana göre; Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en kolay yeneceği (10)rakibinin sahaya çıkması için bu hamleyi yapmıştır.

Nasıl olsa Gezi Kararı, İstinaf’tan veya Yargıtay’dan bozulup geri gelecek ve bu tartışmalar kısa sürede unutulup gidecektir.

Reis’in taammüden yarattığı bu “tam kanunsuzluk” ortamında, kendine güveni artan Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, adaylığını ilân etmek zorunda kalabilir diye düşünüldüğünü sanıyorum.

Nitekim, beklendiği gibi de olmuştur:

Bay Kemal, “Ya bana katılın ya yolumdan çekilin” diyerek adaylığını açıklamıştır.(11)

6 ayaklı ceviz masadan da bir itiraz gelmediğine göre, Reis’in plânı tıkır tıkır işliyor demektir…

Öyle bir noktaya geldi ki, Erdoğan’ın karşısına Kılıçdaroğlu çıkacak…

Bize gelince:

Bir dönem daha Reis’e katlanabilir miyiz, onu bilmiyorum işte!..

Siyasi yorumum da böyledir…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) George Soros, kitlesel halk hareketlerinin ardında olmakla suçlanan Macar asıllı ABD vatandaşı iş insanıdır. Haziran 2020’de de ABD’deki ırkçılık karşıtı protestoları da örgütlemekten suçlanmıştır.(https://tr.euronews.com/…/toplumsal-gosterilerde-komplo… )

Can Paker, 1999 yılında tanıştığı George Soros’la 2001 yılında ortak hareket etme kararı aldı.(…) 2001 yılında TESEV’e destek vermeye başlayan George Soros, Can Paker’den Türkiye’de Açık Toplum Enstitüsü’nü kurarak başına geçmesini istemişti. İshak Alaton ve Osman Kavalada bu süreçte Paker’in yanında yer almışlardır.”

(https://odatv4.com/…/sorosun-turkiyedeki-fedaisi-kim… )

TESEV’inmütevelli heyeti arasında (183. sırada) Kemal Kılıçdaroğluda bulunmaktadır.

(https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/Vakif_Senedi.pdf)

Sorosçu olmak, suçlu olmak için yeterli kanıt kabul edilmiyor. Öyle olsaydı, TESEV’in mütevelli heyetinde yer alan Kılıçdaroğlu hakkında da işlem yapılırdı.

(2) https://www.dw.com/…/erdo%C4%9Fan-sorosun-t…/a-52429748

(3) Talimat vermek, üst düzeyde bulunan biri, yaptıracağı işle ilgili olarak görüşünü belirtmek.

(4) Telkin, bir duyguyu, bir düşünceyi aşılama.

(5) Tavsiye, bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını öğütlemek, salık vermek.

(6) https://www5.tbmm.gov.tr/…/c006/b028/tbmm230060280442.pdf

(7) https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.2709.pdf

(8) ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS (makale)

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2014-111-1360

(9) YARGI BAĞIMSIZLIĞINI SAĞLAMA (makale)

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/397668

10) Erdoğan için en kolay rakibin Kılıçdaroğlu olduğu 11 seçim yenilgisiyle kanıtlanmıştır. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıktığında karşısına şu kamburları kesinlikle konulacaktır:Y-CHP’nin PKK/HDP, FETÖ, TESEV ilişkileri; Dersim İsyanının bastırılmasından Atatürk ve İnönü’yü sorumlu tutması; Ermeni Soykırımı yalanlarına karşı açık ve dürüst tutum almaması; Seyit Rıza ile Şeyh Said gibi gericilerin itibarlarını iade etme çabaları; geçersiz oylarla “tek adam rejimi”ne geçilmesine boyun eğmesi; CHP’nin geçmişini inkar etmesi, sanki CHP’nin helalleşmeyi gerektirecek suçları varmış gibi helalleşme faaliyetleri içerisine girmesi; Türbanın Meclise sokulması; Suriye’ye yapılan zorunlu harekâtlara karşı çıkması; Yurtsever askerlerin kumpaslarla tutuklanmaları karşısında sessiz kalması; 28 Şubat Davası sanıkları ile Amiraller Bildirisine imza koyan emekli subayların tutuklanmasına kayıtsız kalması; Nazlı Ilıcak ile Altan kardeşler kadar ilgi göstermemiş olması; Ekmelettin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi, Abdullah Gül’ün aday olması için kulis yapması, Muharrem İnce’nin yolda bırakılması, delegeleri arayarak CHP Kurultayının toplanmasını engellenmesi, gerçek CHP’lilerin tasfiye edilmesi vb.gibi pek çok tutarsızlık… Türk halkı iktidarı böyle bir omurgasız “siyasetçiye” kesinlikle teslim etmez.

(11 ) https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-61241841

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir