KONUK YAZARLAR

SANIK KEMAL AYAĞA KALK!..

GİRİŞ

Türk Lirası hızla değer kaybediyor.

Türk halkı aynı hızla fakirleşiyor.

Belki birkaç yandaş-müteahhit parasına para katıyor…

Bu haksızlığa söyleyecek sözümüz var!

Fırsat verilmiyor…

***

Ekonomik tablo rezil.

Yetmezmiş gibi emperyalistler ülkemizi dört yandan kuşatıyor.

Tarım bitmiş,

Hayvancılık desen öyle.

Sanayi ölmek üzere…

İtiraz edeceğimiz çok nokta var!..

Dikkatimizi toplayamıyoruz…

***

“Pandemi” ile baş edemiyoruz…

Aşıya inanmayan çok sayıda insanımız var ve bunlar işimizi daha da zorlaştırıyor.

Göz göre göre ölüyoruz…

Kelime-i şahadet getirmeye vaktimiz yok!..

***

Son 20 yılda varımızı yoğumuzu satıp-savdık.

Satacak bir şeyimiz de kalmadı…

Paramız pul oldu.

Açız aç!..

***

Çocuklarımız geleceğini yurt dışında arıyor.

Beyin göçünü bir türlü durduramıyor.

Siyasetçilerimize güven her geçen gün biraz daha azalıyor.

Alternatif oluşturamıyoruz.

Önümüzü kapattılar.

Muhalefeti bile muhalif olmayanlar yapıyor…

Bütün yollar Roma’ya çıkıyor.

İtirazım var!..

***

Toprak bütünlüğümüz tehlikededir.

40 bin insanımızı kaybettik, PKK-YPG terörünü bitiremedik.

Gerçekte savaş emperyalizmledir.

Hapishanelerimiz tıka basa doldu.

Tebessüm eden birini yolda gördük mü, ruh hastası sanıyoruz…

Hastayız hasta!..

Hasta olduk…

***

“Antidepresan” kullananlarımız her yıl katlanarak artıyor.

Ekonomik suçlar listemiz kabardıkça kabarıyor.

“Yalan söyleme” sıradan bir şey oldu.

Hırsızlar utanmıyor.

Din istismarını yapanlar öyle sözler ediyorlar ki, dindarları bile dinden çıkartmaya başladılar.

Utanmazlar!…

***

Sosyal güvenliğimiz giderek daralıyor.

En lazımlı ilaçlar bile paralı olmaya başladılar.

İlacın lazımlı olmayanı da mı olur demeyin, oluyormuş!

Geçim derdi dertlerin başında yine.

İşsizlik aldı başını gidiyor…

Güle güle…

***

Bütün bunlar yetmezmiş gibi Suriye nüfusunun da yarısına bakıyoruz.

17 milyon nüfusun 9 milyonu üzerimize yazıldı.

Öyle diyor Milli Savunma Bakanımız.

Üstüne üstlük Afganlar da kapımıza dayandı.

Allah ne verdiyse paylaşmak zorundayız da, derdimiz neydi?..

***

Bu kış soğukla baş edebilecek miyiz?

Ama kesin olarak bir şey var; açız aç!

Aç insan çok üşür, geçen kıştan bilirsiniz!..

Bu ne biçim imtihandır bitmek bilmiyor…

***

“Ört ki ölem” noktasına geldi bu Cennet Vatanımız…

BİRİNCİ BÖLÜM

Bu koşullarda bir o yana bir bu yana savrulan 84 milyonluk koca bir ülkeyi yönetmek kolay mı dostlar?

Daha kötüyü göstermeden, halka “bu olanlara da katlan” denebilir mi?

Umudu tükenenler “gayrik yeter” demezler mi sonra?

Nas” öğütleri ile sabretmeye ilişkin “dinsel emirleri” hatırlatmak sakinleştirir mi insanları?…

Dinin “sakinleştirici” etkisini sürekli kullanmak gerekli mi?..

***

Ben böyle bir ülkeyi yönetecek olsam, yardım isterdim dostlarımdan.

Halkımın dikkatini başka şeylere çevirmek için bir şeyler yapın” derdim.

Örneğin:

Yakın gelecek için “umut” vaat etmeyi baş muhalife “rüşvet” olarak verip, tarihimizle hesaplaşmayı gündeme getirmesini rica ederdim…

İşe yarayacak mı baştan bilinmez tabii ki, denemek gerekir.

Başka da parlak bir fikri olan da yok zaten…

***

O halde, bu senaryo/seçenek üzerine biraz kafa yoralım:

Biraz tekrara kaçmak zorundayım bu yazıda, hiç kusura bakmayın.

Öyle gerekiyor.

En basit “asker selamı”nı vermeyi bile 3 ayda öğrenemiyor en civan ve zeki delikanlılarımız.

Dört işlemden bile sıfır çekiyorlar ha bire.

Ne yazık ki gerçek böyle…

İKİNCİ BÖLÜM

Alıntılar, aynen okunduğu gibidir.

Bu yüzden yağlı kir gibi tırnak içerisindedirler:

Videomda söyledim. Ben ülkemizde iktidar olmaktan çok, iz bırakan, başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra gelecek yüz tane iktidar da artık ülkeyi hep bir şeyler ekleyerek yürüsün diyorum.

İşte budur kafasının içerisinde “fikir” diye dolaşan yılan.

Bu sözleri onun ağzından duymak bir fırsattır aslında.

Değerlendiremiyoruz…

Demek “iz bırakan” olmak istiyorsun Bay Kemal ?

Ne güzel.

İktidar olmak ne ki!..

Halkın derdiyle dertlenmek derdine mi?

***

Bir şeyler daha söyleyin bakalım.

Bakalım daha neler var dağarcığında.

Örneğin “yaralar”ımızla ilgili konuş.

Konuş ki senin de yaralarını görelim.

Ama tuz basmayınız yaramıza ne olur.

Tuz bile kokmuş…

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Bizden sonra gelecek iktidarlar da bizim üzerimize bir şeyler ekleyerek yürüsün. Batıda nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, işte böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım. Biliyorum, bazılarımız zorlanıyor bu konuyu konuşmaktan. Yaralar hâlâ açık ama yapacağız, çocuklarımız için yapacağız, geleceğimiz için yapacağız. Bizim gördüğümüzü, yaşadığımızı, milletimizin çocukları gelecekte yaşamayacak, yaşamamalı. Bundan daha büyük bir ödül olur mu Allah aşkına?”…

Ne güzel konuşuyorsun Bay Kemal!..

Aşk olsun…

Yara konusunu iyi ki de açtın…

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TARİF:1

Nasıl demiş zat-ı muhterem:

Helalleşme ile hukuku karıştırmayın.

Ne söz ama.

Bu kadarı bile yeter sabah kahvaltısında.

Hatta asgari ücreti artırmak gibi geldi bize.

TDK Sözlüğünde “helalleşmek” için:

“Alışverişte veya ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak” tır (1) diye yazabilirler.

Aldırmayınız, onun “modası” geçti bugün…

Yine tekrara mı kaçtık ne!

Öyle galiba.

Her neyse, aldırış etmeyin canlarım, biraz daha sabredin…

Zira sırada iki tarifimiz var…

***

Nasıl olduysa, bugün anlamı değişti bu sihirli sözcüğün:

Helalleşme” ile “hukuk”u karıştıranlar oldu bir ara.

Helalleşmek, “yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek” demektir” asla unutmayın…

Helalleşmenin son sürümü budur.

Bir tekrar daha mı lazım?

Hep birlikte söylüyoruz o zaman:

Helalleşmek, “yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek” tir…

İmza: Kemal Kılıçdaroğlu, kısaca KK…

***

Baş muhalif, keman eşliğinde mealen diyor ki:

Artık sizin için yapabileceğimiz fazla bir şey kalmadı!

Umutsuz vakasınız.

O halde, ben:

Kendimi de biraz düşünmeliyim” değil mi?

Gelecek kuşakların gözünde ben neyim acaba?

Bunu bugünden belirlemeliyim…

***

E, o zaman buyurun, mikrofon sizin…

BEŞİNCİ BÖLÜM

“Bunu yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka; kim ne suç işlediyse, onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Zaten hukukla, yani onunla zaten helalleşmek imkânsız. Hukuk onun hesabını soracak, bunu ben videoda da söyledim. Bir de medyada bazılarının ‘ne güzel muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlara’ demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi? Ben gelecekte bu ülke çocuklarının, ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Böyle anılmak istiyorum. Ne stratejisi? “

Seçim stratejisi değil, demek ki…

Ya nedir?..

Bilinçaltı!..

Buna “Yarası olan gocunur”…

ALTINCI BÖLÜM


Evlatlarımız diyorum; hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz dostlarım, helalleşeceğiz. Açık yaralar var. Biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız”…

Hangi kesimlerle helalleşeceğimizi tek tek sayıyorum:


28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp, helalleşeceğiz.

İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımıza helalleşeceğiz.
Roboski ile helalleşeceğiz. Bakın hukuk başka, helalleşme başka… İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz.
Sivas, Kahramanmaraş mağdurları ile helalleşeceğiz.

Diyarbakır hapishanesi mahkumları ile helalleşeceğiz.
Mahalleleri gasp edip sürülen ve mahallelerine lüks siteler dikilen
Romanlarla helalleşeceğiz.
Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıkla,

6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz.
Mahkemelerde süründürülen askerlerimiz ve aileleriyle helalleşeceğiz. Bugün Londra’ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz.
Ali İsmail Korkmaz’ın ailesiyle
helalleşeceğiz.
Soma ile helalleşeceğiz.
Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede; bir sağdan, bir soldan, o insanlarımızla helalleşeceğiz.
9 yaşındaki Oğuz Arda Sel’i kaybeden ve mahkemelerde süründüren Mısra Öz ile helalleşeceğiz.
Ahmet Kaya
ile helalleşeceğiz. “ (2)

Doğru (2) numaralı dipnota gidiyoruz.

Bakalım hangi olay, kimin zamanında oldu ve ne kadar büyüktür açtığı yara.

Bugüne kadar açık mı kaldı, o da ayrı mesele.

Açık yara kolay iyileşmez!

Yoksa Bay Kemal’in üstü mü açık kaldı!…

***

Bay Kemal;

Neden başkasının yerine sen helalleşiyorsun “mağdur” edilmiş insanlarla?

Sen onların vekili misin yoksa?

Yoksa, iktidara geldiğinde Devlet adına mı helalleşeceksin onlarla?

Öyleyse maksadın, cümlenin başına:

İktidara geldiğimde…” şeklinde iki sözcük ekleyebilirdin.

Aklına mı gelmedi yoksa?

Ya da kendini iktidarda mı sandın o anda?

Yoksa gerçekten iktidardasın da biz mi farkında değiliz!

Allah sağlık, sıhhat ve mutluluk versin sana…

***

Bu kadarı yeter galiba.

Dersim” konusunu da listeye ekle diyorsanız, onu yıllar önce halletmiştik zira.

CHP adına, asilerin torunlarından özür diledik ya, daha ne olsun?

Nedir istediğiniz?

CHP’li gençlere Seyit Rıza gibi olmayı da önerdik

Yetmedi mi?..

Aşk olsun….

YEDİNCİ BÖLÜM


Helalleşeceğiz dostlarım ve yakın bir gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında, ‘neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz; helal olsun onlaradiyecekler. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, müreffeh, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız, birileri buna cesaret ettiği için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum ben sevgili dostlarım; bizden sonra gelecek yüz iktidara bir kapı aralamamız gerekiyor. Doğru bir kapı açmamız… Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu. Nasip bize oldu. “ (3)

Daha ne deseydi?!

Hepsini söyledi işte…

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Karşı tarafın CHP’yı suçlama konusunda, Kılıçdaroğlu’ndan daha insaflı olduğu söyleniyor. CHP’liler arasında tabii ki.

Onlara inanalım mı?

Diyorlar ki:

Hiç değilse onlar sağcı iktidarlar döneminde yapılan hukuksuzluklardan CHP’yi suçlamıyorlardı.”

Doğru değil mi?

Muhafazakarlar, kâr yapmadıkları işlere kolay kolay bulaşmazlar.

“Kimse bizi kandıramaz ve biz de kimseyi kandırmayız” diyebilirler o başka.

Ne aldanan olduk ne aldatan” gibi mesela.

İnancınızı daima yüksek mevkilerden gelen seslere göre ayarlayalım…

Acizane tavsiyemdir!..

***

KK’nın ne demek istediği iyice kavranmalıdır.

Bu yüzden, geçen hafta son bir tarif daha yaptı.

İçli köfte gibi maşallah.

Helalleşme” ile ne anlatmak istediği yeterince anlaşılamadı demek ki…

Kafa kalın, kafa…

DOKUZUNCU BÖLÜM

TARİF 2:

Helalleşme” sözcüğü sözlükteki anlamından başka anlama geldiğini söyledi Bay Kemal.

(Bu hitap şekli çok hoşuna gittiği için öyle hitap ediyorum.)

Allah’tan edebiyatçı değil.

Dil bilimci de değil hamdolsun!

O bir iktisatçı; “tıpçı” değil çok şükür!

Basit bir hesap uzmanı olarak diyor ki:

Helalleşmek: “yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek”tir…

Bundan sonra böyledir.

Yerseniz…

***

“Helalleşme”nin ne anlama geldiğini anladınız umarım.

Bu tanımı ara sıra kullandığımızda bütün cahilliğiniz gizlenir…

Ben öyle yapacağım bundan sonra…

Teşekkür ederim…

***

KK’nın helalleşmek için saydığı olayların, hangi iktidarlar döneminde olduğunu, (2) numaralı dipnottan öğrendiniz umarım.

Neden parmağını kaldırdın oğlum?

Anlamadın mı yoksa?

!..

Pencereden dışarıya bakma!

Hadi bakalım, doğru (2) nolu dipnota; marş marş.

“Hafıza-ı beşer nisyan ile mallüldür “ demiş atalarımız.

Bu yüzden tekrar tekrar soruyorum.

Hem Tarih bilginizi de bir kez daha gözden geçirmiş olursunuz.

İmtihan bu dünyada, Huriler öteki dünyadadır dostlar…

Yanlış anlaşılmasın…

ONUNCU BÖLÜM

TARİF 3:

Tekrar sözlüğe baktım:

Divânu Lugatı’t-Türk değildi baktığım sözlük.

Elimde Türk Dil Kurumunun sözlüğünden başkası yok zaten.

“Kitapsızlık” ne kötü bir şey değil mi?!

Helalleşmek için şöyle yazıyordu:

Alışverişte veya ayrılma sırasında hakkını birbirine bağışlamak

Hatırlatmanıza gerek yok; tekrardır bu yaptığım, biliyorum…

(1) numaralı dipnotta ayrıntısı var…

***

Bu doğru tarifte, öne çıkan vurgu: “BAĞIŞLAMAK”TIR.

Yani AF’TIR…

Kılıçdaroğlu, kısaca KK, gericilerden/ hainlerden CHP’yi af etmelerini istiyor galiba!

Ne dersiniz bu işe?

Af meselesine eskiden beri takılıdır zat-ı muhterem.

2015 genel seçimlerinden sonra, yürütülen istikşafi görüşmeler sırasında da:

“DEVR-İ SABIK YARATMAYACAĞIZ; İNTİKAMCI OLMAYACAĞIZ, BEYAZ BİR SAYFA AÇACAĞIZ” diyerek, geçmiş iktidarlar için “af” kapısını aralayan o değil miydi?

KK’nın, asıl derdi PKK’yı da af etmektir ve istediği sır değildir.

2011 seçimleri öncesinde Van’da yaptığı konuşmada da yine “af” konusunu gündeme o getirmişti.

O tarihlerde PKK’nın şehir yapılanması KCK mensuplarıydı tutuklanan/tutuklu yargılanan.

Hazret, gizli ajandasına böyle kurnazlıklarla kamuoyuna destek yaratmaya çalışıyor belli ki…

Ne kurnaz adam…

PKK ve FETÖ için “genel af” çıkartmayı gündeme taşıyacak; ama Romanlar’dan Roboski’den Ahmet Kaya vb. gibilerden başlatıyor kamuoyu oluşturmayı…

***

Ne yazık ki, bu tanım üzerinden de hedefine gidemeyecek!

KK’nın Parti içi ve Parti dışına atılan muhalifleri, bayağı köşeye sıkıştırdılar “ana muhalefetin” liderini.

Grup toplantısında “helalleşme”nin ne anlama geldiğini yeniden açıklamak zorunda kaldı.

Bu yüzden:

“Helalleşmek, YÜZLEŞMEK, BARIŞABİLMEK, DEVAM EDEBİLMEKTİR.” dedi. (4)

Yine mi olmadı?…

O sizin sorununuzdur artık.

Olsa da Çorum, olmasa da…

ONBİRİNCİ BÖLÜM

Bu aralar saçmaladıkça saçmalıyor Kemal Efendi.

Böyle hezeyanlar için ne demişti atalarımız anımsadınız mı?

“ZIRVA TEVİL GÖTÜRMEZ.”

(Saçma söz, nasıl yorumlanırsa yorumlansın, niteliğini değiştirmez).

KK, ya helalleşmenin ne anlama geldiğini bilmiyor -ki o kadar da cahil olamaz, bürokrasiden geldi ve o bir hesap uzmanıdır sonuçta- ya da her zamanki gibi kendi sözlerinin altında kaldığı için SAVUNMAYA çekildi…

“Helalleşme”ye “helaleşme” de diyen var!..

Helal olsun onlara da!..

***

Sanki, Bay Kemal iktidardı da bu saydığı “hataları” o yaptı.

Kısaca:

KK, CHP Tüzüğüne göre, ihraç edilmeyi birkaç defa hak etti.

Eğitimi, genel kültürü ve birikimi bu tür analizleri yapmaya yeterli olmayanlar; hala KK’nın sözlerinde bir “hikmet” aramaya devam edebilirler.

Zaten onlar için sayfalarca yazıyoruz, onlar için bu çabamız.

Pazar günlerim size helal olsun.

Söyler misiniz bir siyasi parti lideri, kendi partisinin sorumlu olmadığı olayların mağdurları ile neden helalleşmek ister?…

Nedir derdi?…

ONİKİNCİ BÖLÜM

Sanki hükumetin gizli ortağıdır.

Bunu Devlet Bahçeli yapsa anlaşılır da Kılıçdaroğlu’nun neden yaptığını anlamak mümkün değil…

Aslında mümkündür; onun görevi “Atatürkçülüğü itibarsızlaştırmaktır”.

Bunu da hakkıyla yapıyor muhterem…

Tebriği fazlasıyla hak ediyor!..

Görevi veren bunu da yapıyor muhtemelen…

***

Bir başka görevi de AKP’yi iktidarda tutmaktır!

Evelallah bu görevini de hakkıyla yerine getiriyor…

Onun için, muhalefette kalmak iktidarda olmaktan daya iyidir.

AKP’yi iktidarda tutmak, netameli bir iştir.

İktidar olmak ne ki!..

ONÜCÜNCÜBÖLÜM

Bu yüzden:

KK, Habertürk TV’de katıldığı programda; helalleşme tanımını yine değiştirdi:

Helalleşme kucaklaşma, sevgiyi egemen kılmadır.” dedi.

Her halde bu kadar güzel bir tarife itiraz edecek değilsiniz.

Tekrar ettiğimi biliyorum, hatırlatmanıza lüzum yok.

Biz öğretmenler, “anlaşıldı mı?” diye sorarız, bakarız ses gelmiyor sınıftan, bir daha anlatırız.

Bu yüzden tekrar ediyorum işte.

Tekrar benim işim.

Ses çıkartın, ben de tekrarı bırakayım…

***

Atatürk ve İsmet Paşa döneminde, yaşanan bazı olaylardan dolayı CHP’nin suçlanması, sizce önemli değil midir?

Kim ne derse desin; tüm bu suçlamaların altında Dersim İsyanı vardır inanın.

Bay Kemal’in de bağlı olduğu Kureyşan Aşireti, hain Seyit Rıza’nın en yakın müttefikiydi o isyan sırasında.

Bilmiyor muydunuz yoksa?

Eşi Selvi Hanım bir röportajında:

Dersim’in çok acı bir tarihi var. Büyüklerimiz hep anlatırdı. Kemal Bey’in babası, 1938’den sonra sürgün edilmiş. Halası aileden 40 kişiyle birlikte götürülmüş. Derin izler bırakıyor tabii. Öfkeleniyorsunuz. Hepsi öldürüldü” (5) diye konuşmuştu, unuttunuz mu?

Bu yüzden olsa gerekir ki “Tunceli” sözcüğünü asla ağzına almıyor.

CHP’nin Kurultayında; “Dersimli Kemal’im ben” demesi boşuna değildi.

Böyle sakat kafalı ve hain birinin, Atatürk’ün koltuğuna oturtulması CHP’lilerin en büyük yanlışı ve ayıbıdır.

Belki de kaderdir kader…

ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

KK’nın, AKP’nin “gizli iktidar ortağı” olduğundan şüpheleniyoruz.

19 yıldır AKP’yi başımızda tuttuğunu da “helalleşme “ saçmalığı ile itiraf etmiş olmuyor mu?

Asıl AKP’nin helallik istemesi gereken kesimlerden, AKP adına o neden helallik istiyor?

Neden acaba, bu soruya onun adına bir cevap bulun bakalım.

Ama akla yatkın olsun!..

Lütfen ama…

***

Devr-i sabık yaratmayacağız, intikamcı olmayacağız, temiz bir sayfa açacağız” da ne demek?

Bu sözlerine de bir ara açıklık getirmeli Bay Kemal…

Ya da sizler; onun kayıtsız-koşulsuz takipçileri…

Bekliyoruz…

***

Kılıçdaroğlu, bu defa öyle bir pot kırdı ki, CHP’ye yakın ve CHP’li olan bütün yazar-çizerler, sözlerini düzeltip bir kalıba sokamadılar hala…

Mağdurun, zalimden helallik istemesi haliyle zor oluyor.

En etkili söz ustaları bile, havlu attılar bu olayda.

Düzgün düşünceli olmayan bir adamın sözlerini düzeltmek mümkün olmuyor…

Sanık Kemal ayağa kalk!…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2021/11/14/helallesmeye-bizim-kapiya-gelme/

(2) 1.28 Şubat süreci, Necmettin Erbakan’ın başbakan, Tansu Çiller’in başbakan yardımcısı olduğu 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan Millî Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla “irtica”ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli süreçtir. Erbakan’ın başbakanlığı Çiller bırakmak amacı ile istifasından sonra hükümeti kurma görevini Demir’el Mesut Yılmaz’a verdiği için; 28 Şubat MGK kararları gericiler ve ikinci cumhuriyetçiler tarafından “postmodern darbe” olarak isimlendirilmiştir.

Bu sürecin “mağduru” dönemin hükümeti olsa da CHP ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

2. İstanbul Üniversitesinde (İÜ) kurulan “ikna odaları” da 28 Şubat süreciyle özdeşleşen olaylardan biri olarak hafızalara kazındı. İkna odalarında öğrencilere, başlarını açmaları karşılığında birçok teklif sunuldu, okula başörtüsüz gireceklerine dair baskıyla taahhütname imzalatıldı ve bu sırada görüntüleri kamerayla kayıt altına alındı. Başörtüsü eylemlerinin en yoğun yaşandığı, öğrencilerin şiddete maruz kaldığı o günlerde, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen’in “Başörtüsü füruattır” açıklaması yasakçılara malzeme olurken, başörtüsü direnişini de büyük ölçüde sekteye uğrattı.

Bu olayların “mağduru”nun baş örtülü hanımlar olduğu kabul edilse de doğrudan CHP ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan yardımcısı Tansu Çiller’di.

3.Roboski Katliamı,Uludere Katliamı, Uludere Olayı veya Uludere Operasyonu 28 Aralık 2011 gecesi, Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu köyünde Türk Hava Kuvvetlerinin F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombardıman sonucunda 34 sivilin hayatını kaybetmesi olayı. Olayda ölenlerin 28’i Encü ailesine mensuptu, Servet Encü yaralı olarak kurtuldu. Türkiye resmî makamları, ölenlerin Irak’tan Türkiye’ye mazot ve sigara getiren Kürt kökenli vatandaşların oluşturduğu bir kaçakçı kafilesi olduğunu açıkladı.

Başbakan R. T. Erdoğan’dı, olayın CHP ile bir ilgisi yoktur.

4. Sivas Katliamı, Sivas Olayları, Madımak Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin Radikal İslamcı bir grup tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan olaylardır.

Başbakan Tansu Çiller’di, olayın CHP ile bir ilgisi yoktur.

5. Maraş Katliamı veya Maraş Olayları, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik katliam. Resmi rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi.

Başabakan Bülent Ecevit’tir.

6.Diyarbakır Cezaevi ya da Diyarbakır Askerî Cezaevi, Diyarbakır’da kurulan bir cezaevidir. 12 Eylül Darbesi’den sonra yaşanan işkenceler ile ön plana çıktı. The Times gazetesine göre “Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevi” arasında yer almaktadır.1981 ve 1984 yılları arasında cezaevinde 34 kişi hayatını kaybetti ve onlarca kişi sakat kaldı. Cezaevi hakkında belgeseller çekildi ve kitaplar yazıldı. Günümüzde ise okul olması planlanmaktadır.

Dönemin başbakanları Bülent Ulusu- Turgut Özal’dı, CHP ile bir ilgisi yoktur.

7. Romanlar, Çingeneler, aslen Kuzey Hindistan kökenli olup günümüzde ağırlıklı olarak Avrupa’da yaşayan göçebe bir halktır. Türkçede Roman sözcüğü de sıklıkla Çingene anlamında kullanılır. Osmanlı Çingeneleri Müslüman olmalarına rağmen, cinayet, vatana ihanet gibi davalarda mahkûm oldukları takdirde, Müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler gibi kafaları kesilerek cezalandırılırdı. Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu yüzden de birçok ünlü, Çingene kimliğini gizlemek durumunda kalmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Yahudiler gibi Romanlar da Nazi Almanyası yönetimi tarafından büyük bir soykırıma uğradılar. 200.000-800.000 arasında Roman, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya’daki Nazi kamplarında yok edilmiş ve bu katliam Roman halkı tarafından “Porajmos” (parçalanmak) olarak adlandırılmıştır.

Romanların durumunun CHP ile ne ilgisi var?

8.Varlık Vergisi, Türkiye’de 11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır. Varlık Vergisi kanununun resmi gerekçesi, hükûmet tarafından “olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek kârlılığı vergilemek” olarak dile getirilmiş ve herhangi bir dini veya etnik grup hedef alınmamıştır. Oysa basına kapalı olarak yapılan CHP grup toplantısında başbakan Şükrü Saracoğlu’nun vurguladığı gerekçede:

“Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz” demiştir. Varlık Vergisi KK’nın sandığı gibi sadece gayrimüslimlerden alınmış değildir. Ayrıntılı bilgi için bakınız:

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/olaylar-ve-gorusler/varlik-vergisi-gercegi-artun-dayioglu-1886352

Başbakan CHPli Şükrü Saracoğlu’dur. Bundan dolayı CHP’nin kimseden özür dilemesi geremez.

9. 6-7 Eylül olayları, 1955’te İstanbul’da yaşayan Rum azınlığa karşı gerçekleşen organize toplu saldırıdır. Gladio‘nun Türk kolu olan Seferberlik Tetkik Kurulu‘nun yanı sıra Kontrgerilla ve günümüz Millî İstihbarat Teşkilatı‘nın selefi olan Millî Emniyet Hizmeti tarafından planlanarak desteklendiği kabul ediliyor. Olaylar, önceki gün Türk basınında çıkan ve Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik, Yunanistan’daki doğduğu evin bombalandığını iddia eden yalan haberlerle tetiklendi. Sonradan yakalanan bir Türk konsolosluk yetkilisi, bombayı olayları kışkırtmak için kurguladıklarını itiraf etti ancak Türk basını bunu görmezden gelerek bombanın Yunanlar tarafından atıldığını iddia etti.

Başbakan Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan Menderes’ti, CHP ile bir ilgisi yoktur.

10.Londra’ya göç etmiş parlar isimler, Londra çevresinde yaşayan Türk nüfusu içerisindedirler. 2017 Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığının hazırladığı Birleşik Krallık Ulusal İstatistikler Raporu’na göre Londra’da 400.000-450.000 Türk asıllı Birleşik Krallık vatandaşı yaşamaktadır.

İlk olarak 17. yüzyılda, İspanya’nın Gal Bölgesi’nde Britanya İmparatorluğu’nu tehdit eden İspanya Krallığı karşısında, Britanya’nın Osmanlı İmparatorluğu ile İspanya karşısında savaşa girmesi sonucunda, Britanya’nın Osmanlı’dan ödül ve yetiştirme olarak aldığı Türklerin ilk olarak Londra’ya gitmesiyle Londra’daki Türk tarihi başlar. I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nden Britanya’ya, her ne kadar ikili ilişkiler savaş sonunda dursa bile, insanlar göç etti ve böylelikle Britanya, Osmanlı’dan ikinci büyük göç dalgasını almış oldu. I. Dünya Savaşı’ndan sonra, Türkiye’nin ilk yıllarında Türkiye’den Birleşik Krallık’a 5.000’e yakın insan göç etti.

Daha sonraki yıllarda da çeşitli nedenlerle İngiltere’ye göçler sürmüştür.

“Türk sığınmacıların sığınma hakkı için İngiltere’yi tercih etmelerinin nedenleri sorulduğunda; % 80’i ekonomik koşulları, % 38’i, insan haklarını, % 54’ü sosyal hizmetleri ve hükümetin sağladığı mali yardımları etken çekici faktörler olarak işaret etmiştir. 1995 yılından sonra iltica edenlerin nedenlerinin daha çok ekonomik temelli olduğu görülmektedir. Bu yıldan önce gelenler, siyasi görüşlerini ilticaya neden olarak belirtirlerken; daha sonra gelenler işsizlik ve daha yüksek yaşam standardı arayışı gibi ekonomik koşulları iltica etme nedeni olarak göstermektedirler.”

(Seçil Erdoğan, Öğretim Asistanı, University of Western Ontario, Kanada. Sosyoloji Bölümü.)

İngiltere’ye göçlerin CHP ile ilgisini kurmak ve bundan CHP’yi sorumlu tutmak akıl tutulmasıdır.

11. Ali İsmail Korkmaz, Taksim Gezi Parkı protestolarına destek amacıyla katıldığı yürüyüşe müdahale eden polis ve karşıt görüşlü gruplar tarafından darp edilerek öldürülen 19 yaşındaki üniversite öğrencisidir. Eskişehir’de Gezi Parkı protestolarına destek amaçlı düzenlenen yürüyüşte polisin müdahalesinden dolayı ara sokaklara kaçan eylemcilerden birisi olan Anadolu Üniversitesi birinci sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, polis tarafından darp edildikten sonra eli sopalı gruplarca iki defa daha darp edilmiştir. Darp edildikten sonra gittiği hastanede tedavi görememiş, ilk tıbbi müdahaleyi ancak 20 saat sonra alabilmiştir. Beyin kanaması geçirdiği anlaşılan Korkmaz 38 gün boyunca komada kalmış ancak 10 Temmuz 2013 günü ölmüştür.

Başbakan R.T. Erdoğan’dır ve bu olayın CHP ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

12. Soma Faciası, 13 Mayıs 2014’te Türkiye’nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan madencilik kazasıdır. Facia, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti. Soma Holding şirketlerinden Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilen maden ocağında, patlamaya elektrikli ekipmanların sebep olduğundan şüphelenildi.

Başbakan R.T. Erdoğan’dır, olayın CHP ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

13. 12 Eylül idamları: 12 Eylül Darbe dönemi içerisinde gerçekleşmişlerdir.

Dönemim Devlet Başkanı Kenan Evren’dir, idamların CHP ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

14. Çorlu’da 2018 yılında meydana gelen tren kazasında oğlu Oğuz Arda’yı kaybeden Mısra Öz Sel, sosyal medya paylaşımları nedeniyle ‘kamu görevlilerine hakaret’ suçlamasıyla hakim karşına çıktı. Çorlu 5’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Mısra Öz Sel’e 8 bin 840 lira para cezası verildi.

Başbakan R.T. Erdoğan’dır ve olayın CHP ile bir ilgisi yoktur.

15.Ahmet Kaya, 1957 yılında Malatya’da Kürt kökenli bir ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. On altı yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla birlikte Halk Birimleri Derneği’nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanışma fırsatı buldu ve Mahsus Mahal isimli Ruhi Su türküsünü söyledi. Ahmet Kaya hakkında konserlerinde şarkılarının sözlerini Türkiye Cumhuriyeti anayasasına aykırı olarak değiştirdiği gerekçesiyle birçok dava açıldı. 6 Haziran 1999’da Türkiye’den ayrıldı. Yargılamaların sonucunda gıyabında toplam 3 yıl 9 ay ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Başbakan Bülent Ecevit’ti.

(3) https://www.chp.org.tr/haberler/chp-genel-baskani-kemal-kilicdaroglu-tbmm-chp-grup-toplantisinda-konustu-16-kasim-2021?q=

(4) https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika–kemal-kilicdaroglu-helallesme-ile-hukuku-karistirdilar-1885853

(5) https://www.haber7.com/ic-politika/haber/807788-kilicdaroglunun-dersim-arsivi-yalcinda

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir