KONUK YAZARLAR

TOSUNLAR-TOSUNCUKLAR!..

11 Temmuz 2021

“Kargomatik” adını hiç duydunuz mu?

Ben ilk defa duyuyorum.

Ne işe yarar, gerekli bir şey midir, nasıl kullanılıyor öğrendim:

Pandemi döneminde kargo hizmetlerini hızlandırmak için düşünülmüş bir çözüm olduğunu tahmin ediyorsanız, yanılıyorsunuz.

Zira bizim tosunlar bu keşfi 2018 yılında yaptılar…

Pandemi daha sonradır.

Kargomatik denen alet, “bankamatik” boyutlarında, onun gibi çalışan bir yarı otomatik makinedir.

Ekranına TC kimlik numaranızı yazdığınızda; telefonunuza bir “kod” geliyor, kodu giriyorsunuz, bir küçük kapı açılıyor.

“Kod”umun Amerikası devrededir!

Kargonuzun bulunduğu kapı açılıyor, uzanıp alıyorsunuz.

Hepsi bu kadardır işte…

Ne keşif yapıldı değil mi ama?!

***

Özel kargo şirketlerinin tıpkısı, PTT’de var.

Adını PTT kargo koydular.

Uygulama ise, kargomatiğe ihtiyaç duyulacak şekilde düzenlenmiş.

Para konusunda hata yapmaz bizim adamlar!

Kargo dağıtım işini yapan görevli, genellikle evde bulamaz sizi.

Paketinizi almak üzere şubeye gelmeniz için telefon ederler.

Ne kadar “ben evdeydim sabahtan akşama kadar, gelen giden olmadı” deseniz de para etmiyor.

İkinci kez aynı adrese gelmiyor dağıtıcılar.

Mecburen “bari ben gideyim” diyorsunuz.

Çok da şikayet edilecek bir uygulama gibi gözükmüyor aslında.

PTT, bazı merkezlere kargomatik denen makineleri yerleştirmiş; gidip paketinizi bu makineden eldiven kullanmadan alıyorsunuz.

Dağıtım memurları görevlerinin başındadır elbette.

O ayrı bir konu.

Onların işleri mi biraz daha kolaylaştırılmış ne!

Tam olarak bilmiyorum…

***

Bu dahice buluş için tanesi 20-25 bin TL civarında olan kargomatiklerden 300 tane kurulmuş.

Duydunuz mu?

Bizim işini iyi bilen tosunlara, her biri için -halkın cebinden- 300 bin TL ödemişler.

Başka bir söyleyişle; gerçek fiyatının 10 katından fazladır maliyeti bize.

İhaleyi alan şirket, her birinden orta halli bir daire parası kazanmış.

Çoğu yoksulluk sınırının altında yaşayan AKP’li yurttaşlarımızın 10 milyon 148 bin 201 dolarını bu yöntemle hortumlamışlar.

Bu kadar da olmaz demeyin, oldu bile…

***

Bu haberi CHP’nin Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz duyurdu bize.

Yavuzyılmaz, TBMM KİT Komisyonu toplantılarında konuyu tartışmaya açıp, bazı sorular sormuş yetkililere.

PTT, yukarıdaki cevapları hazırlayıp vermiş.

İnkar etmemişler hiçbir şeyi!

İhaleyi alan şirketin adı dikkatimi celbetmiş:

ROVENMA.

Rovenma, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve asla eskimeyecek olan Başbakanımız Binali Yıldırım’ın Başdanışmanı Ömer Sertbaş’ın oğlu bizim Halim’in şirketidir.

PTT’nın bu bakanlığa bağlı olduğunu söylemeye gerek var mı?

Ahhh! şu servet düşmanları ahh…

Bu ülkenin uçmasının önünde her zaman siz engel oldunuz.

La, dikili bir ağacınız var sanki!

Ne konuşuyorsunuz!..

***

Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait olan ve özelleştirilmiş 11 limanın yönetimine de AKP’li vekiller getirilmiş.

Özelleştirme şartları arasında, limanların yönetimine “işletmeden deneyimli” personelin getirilmesi vardı, nedense uyulmadı bu şarta.

Şart olsun bundan böyle oyum sizindir!

Bunların denizcilikle uzaktan yakından ilgisi yok; çoğu boyu aşan yerlerde denize bile giremezler.

Olsun!

Herhalde yani!

Liman işletmelerine CHP’lilerin getirilmesini de kimse beklemiyordu.

Bu konu da kargomatik gibi KİT Komisyonunda dile getirildi.

CHP Milletvekili Atila Sertel, limanların yönetiminde yer alan isimleri tek tek sıraladı.

Pazar gününün gazetelerinde var.

Sanırım böyle paralı işletmelerin yönetim kurullarına “arpalık” diyordu muhalifler.

La, bir şeye de muhalefet etmeseniz olmaz mı?

Eski milletvekillerini yeniden aday yapsak, yeni adayları ne yapacağız?

CHP’den aday göstersek biraz ayıp olmaz mı?

Mecburen eskileri arpalıklara, yenileri Meclis’e göndereceğiz…

***

CHP Milletvekili Murat Emir, başka bir iddiayı ortaya attı.

Bak şu densize!

Güya İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın arası açıkmış.

Soylu’nun kuzeni Mehmut Soylu’ya ait medikal işi yapan RD GLOBAL/INVAMED adlı şirkete, bu yılın başında 10 milyon TL tutarında ödeme yapılmışmış!

Yapılmasa mıydı?

Şirket, tıbbi malzemeleri teslim ettiğine göre, parasını da alacak elbette.

Yolsuzluk bunun neresinde?

Meğer kazın ayağı öyle değilmiş:

Yıllardır hastanelere tıbbi cihazlar satan şirketlere, ödenek yokluğu nedeniyle ödeme yapılmıyormuş.

Bu yüzden iflas edenler bile var.

Hatta, ödeme yapılabilmesi için alacaklarının yüzde 25’inden vazgeçmeleri dahi şart koşulmuş.

Pek çok şirket, bu ağır şartı kabul etmelerine rağmen, yine de ödeme yapılmamış.

Ödeme işi böyle bir kurala bağlanınca “haksız rekabet” almış başını yürümüş.

Zaten ortada, rekabet edecek şirket de kalmamış…

Bundan sonra, adrese teslim ihalelerden de söz edilemeyecek!

Zira “yandan” da denilen bizim şirketler tek tabanca olarak ihalelere girecekler…

***

Buraya kadar anlattıklarımız tosunların maceralarıydı.

Destanımızda az da olsa, tosuncukların da maceralarına yer vardır:

132 bin 222 kişiyi, 1 milyar 139 milyon TL dolandırdıktan sonra, yurt dışına kaçan Mehmet Aydın, yaşamakta olduğu Brezilya’da, Sao Paulo Başkonsolosluğuna müracaat ederek teslim olmak istediğini söylemiş.

Hatta Sosyal Medya üzerinden de bu düşüncesini paylaşmış.

Pazar günü televizyonların neredeyse tümünde, bu haber manşetten veriliyordu.

Haber değeri vardır elbette, buna itiraz eden yok.

Alayişe nümayişe ne gerek var?

İradesi ile teslim olan Tosuncuk’u, Brezilya’dan getirmek için “özel ekip” kurmak da lüzumsuz yere.

Hakkında düzenlenecek iddianamede; ne kadar hapis isteneceğini abartılı bir şekilde vermek, dolandırılan insanları rahatlatacak mı o ayrı bir konu!

“Paralar nerededir?” sorusuna cevap veren yok!..

Güya alacaklılarının listesi cebandeymiş.

Tosuncuk hakkında, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca bir iddianame düzenlenmiş.

3762 mağduru 511 milyon lira dolandırmaktan cezalandırılması isteniyor.

72 bin 260 yıla kadar hapis cezasını biraz fazla buldum.

4 gün de göz altında kalacakmış; ona itirazım yok…

***

Bazı sorularım var ihale bekleyen bizimkilere:

Bir:

Tosuncuk için yapılan uygulama, acaba tosunlara da yapılacak mı?

İki:

Tosunların yaptığı iş de bir tür dolandırıcılık sayılmaz mı?

Üç:

Tosuncuk’u günah keçisi ilan ederek, tosunların unutulmasını sağlamak mümkün müdür?

Dört:

Devleti soyup soğanlara daha ne kadar göz yumacağız?

Beş:

20 yıldır devletten ihale bekleyip de alamayanlara yazık değil midir?

Başka sorum yok; sanık yine sizindir!..

Av. Cemil Can

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir