KONUK YAZARLAR

HUUU! HUUU! KİMSE YOK MU?

18 Temmuz 2021

Heeey!

Kemal Bey;

Az bu tarafa bakar mısın!

Şişşşşt!

Sana diyorum sana.

Reis:

Memleketi bunlara teslim etmeyiz” (1) diyor.

Sizi kastediyor olabilir mi?

“Millet İttifakı”nın ikinci büyük ortağı İYİ Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener, bu sözleri “gaf” olarak nitelendirdi.

Belli ki Hanımefendi, aklına kötü bir şeyler getirmek istemiyor!..

Yoksa birlikte kararlaştırdığınız taktik mi bu?

Gerçekten “üç maymun”u mu oynamayı kararlaştırdınız?

Yoksa beni duymuyor musun?..

Huuu! huuu!..

***

Yukarıdaki vahim sözleri tekrar etmekten utanıyorum, biliyor musunuz?

Peki, sen ne diyorsun bunlara karşılık:

Vallahi de satacağım billahi de satacağım, söke söke alacağım ve satacağım. Erdoğan duysun, sadece uçakları değil, o garaja koyduğun her biri milyon dolar olan o pahalı arabaların tamamını satacağım.” (2)

Bu yanıtınız, o sözlere cevap oluyor mu?

Gözünü seveyim, bizi salak yerine koyma, lütfen!

Reis, arabalardan söz etmiyor Kemal Bey!

Yoksa sen de Akşener kadar iyi niyetli misin?

Erdoğan’ın sözlerdini “gaf” mı kabul etmek, yoksa hiç duymamak mı daha iyi?..

Halbuki, daha önce de:

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu:

Bu memleketi bunlara teslim etmeyiz” (3) demişti…

O zaman Çavuşoğlu’nu da duymazdan gelmiştiniz…

Sizi gidi sizi…

Bayanlar-Beyler!

Bu konuyu “pass” geçemezsiniz.

Olası iktidarınıza daha bugünden “rest” çekiliyor, farkında değil misiniz?

Hala orada mısınız?

Tekrar ediyorum:

İktidarın başındaki partinin en yetkili iki adamı; seçimleri kazansanız da size iktidarı teslim etmeyeceğiz diyorlar…

Duydunuz muuuuuuu?…

Huuuuuuu! Huuuuuuuuu!…

***

Bu kaba tehdide karşı önleminiz nedir; ne gibi tedbirler alıyorsunuz, bunları bizim gibi saf ve temiz seçmenlerle paylaşır mısınız?

Evcilik oynamıyoruz, Bayanlar-Beyler…

Bizi duyuyor musunuz?

Huuuuuuuu! Huuuuuu!…

***

Siyasi iktidarı böyle “şımarık” konuşturan muhalefetten başkası olamaz elbette.

Belli ki, muhalefetin çapsızlığı, korkaklığı ve işbirlikçiliğidir temel sorunumuz..

Daha da önemlisi, iktidara gelmek için halkın gücü yerine, dış güçlerin desteğini almanın ilke olarak benimsenmiş olmasıdır çıkmaz sokağımız.

Dostlarımızla iktidara geleceğiz” sözleri, bir kılıftır ve palavradan ibarettir.

Bal gibi de ABD ve AB’nin desteğini kastediyorsunuz.

Onlardan “dost” oluyor muymuş?!

ABD ve AB desteğini nasıl vereceğini biliyoruz:

Birisi parasal destektir ki, aktarırlar hesabınıza olup biter.

Diğeri, medya desteğidir ki o da kolay; her gün ekranlarda, yetişmiş çok adamları var aramızda.

Bu projeyi hayata geçirmek için yeterli araçlar da vardır kuşkusuz:

PKK/HDP ile FETÖ, bu iş için biçilmiş kaftandır…

Böylece Kılıçdaroğlu’nun “dostları”nın kimler olduğu da ortaya çıkıyor…

Huuuuu! Huuuu!..

Yoksa bir itirazın mı var?..

***

Türk halkı sizin gibi bir muhalefete destek verir mi acaba?

Kilit soru budur işte!

Bu yüzden bugün, bu hususu irdeleyeceğiz:

Cumhuriyet gazetesi, “ikinci cumhuriyetçiler”in elinden alındıktan sonra, eski çizgisine döndü gözüküyor.

Okunacak gazeteler arasında baş sıralarda gelir, hakkını teslim etmek gerekir.

O yüzden oradan alıntılar yapacağım.

15 Temmuz Darbe Girişiminin 5. yıl dönümü nedeniyle attığı son dört manşet şöyledir:

-Saklanan FETÖ raporu,

-FETÖ’nün okulları hala etkin,

-FETÖ’de başa dönülmesin,

-Bin FETÖ geliyor…

Özetle, FETÖ’den doğan boşluklar, diğer tarikat ve cemaatler tarafından dolduruluyor ve tehlike geçmedi, devam ediyor deniliyor…

Son derece doğru tespitler yapmışlar…

Huuuu! Huuuuu!…

***

Uluslararası bir casusluk örgütü olan FETÖ’nün, her türlü desteğini CIA’dan aldığına kuşku yoktur.

Dolayısıyla FETÖ ile mücadeleyi, ABD ile mücadele olarak ele almak gerekiyor.

ABD gibi süper bir devletle mücadelenin başarılı olabilmesi için, diğer büyük devletlerin yardımını da almaktan başka, 84 milyon vatandaşımızın “birlik ve beraberlik” içerisinde hareket etmesi şarttır.

100’den fazla ülkenin 42’sinde FETÖ bağlantılı okulların faaliyetleri durduruldu.

ABD ve Almanya’daki 200’den fazla okul ile Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Kosova’dakiler halen faaliyettedir.

Biliyor muydunuz?

Dolaysıyla çatlak seslerin sırası değil, bu mücadeleye zarar verirler.

Hele de “Beşinci Kol” faaliyetine benzer hareketlere, asla müsamaha etmemek gerekiyor.

İşbirlikçilere de hiçbir gerekçe ile hoşgörülü davranılamaz.

Seçmenin gerçek düşüncesi, bu yöndedir.

Birbirinize sorun da bakın; alacağınız cevaplar aynen böyledir…

Ben sordum, aldığım cevapları yazıyorum…

Huuuu! huuuu!..

***

Şimdi bazı acı gerçekleri anımsatacağım:

FETÖ’nün devlete sızması, yaklaşık 40 yıl öncesine dayanmaktadır.

En yoğun sızmanın, AKP döneminde olduğu da inkar edilemez bir gerçekliktir.

Hatta önceleri “Gülen Hareketi” olarak bilinen bu örgütün, tıpkı Ecevit hükumeti ile olduğu gibi, Erdoğan hükumeti ile ortak olduğu da tartışmasızdır.

Bizzat Erdoğan tarafından “aldatıldık” denilerek, bu gerçek itiraf edilmiştir.

Artık bu noktaya takılmamak gerekir!

Bir sonraki aşamada, nasıl bir tutum takınmamız gerektiğini tartışmalıyız.

Siyasi iktidarın, FETÖ’yü bitirme kararlılığı, Cumhurbaşkanının “inlerine gireceğiz, inlerine” sözleri ile defalarca vurgulanmıştır…

Bu sözlerinden geri adım atılmaması için, iktidara sonuna kadar destek vermemiz gerekiyor.

İktidar değişikliği olmadan AKP’ye hesap sormak imkansız olduğuna göre, FETÖ’ye hesap sorulması işinin bitirilmesine katkı vermemiz en akıllıca hareketimiz olacaktır.

Bunun “ama’sı, fakat’ı, lakin’i” yoktur!..

Huuu! huuuu!…

***

Somut gerçeklik böyle olunca; FETÖ’nün AKP içerisindeki “siyasi kanadı”nın ortaya çıkartılması için yapılan gevezeliğin beyhude olduğu aşikardır.

AKP’nin, iktidarı sürerken, kendi kendini yargılamasını beklemek, elma ağacından kiraz beklemeye benzer.

Zira böyle bir yol açıldığında, zaten iktidarı, iktidardaki parti düşürmüş olacaktır!

Böyle bir sonucu bekleyende “basiret” vardır denebilir mi?

AKP’ye hesap sorma yolunu açabilmek için, önce FETÖ’yü bitirmek gerekir.

İktidara, doğru yaptığı işlerde destek vermek gerekir ki, iktidara gelebilmek için yola yeni engeller koymaya kalkışılmasın.

AKP seçmeninin, en azından bir bölümünün desteği alınmadan, bir iktidar değişikliği olacağını düşünmek aritmetiğe terstir.

İşte o AKP seçmeni duyarlı kesimin, “bu kadar da olmaz ki” demesi gereken hukuksuzluklara, “ne yapalım önce bu beladan kurtaralım, sonra onlara da bakarız” diyecek noktaya getirilmemesi gerekir.

Halkı bu seçenekle karşı karşıya getirmemek, yapılabilecek en akıllıca hareket tarzıdır…

Bakınız:

Burası gerçekten çok önemlidir…

Huuuu! huuuu!…

***

Bir kez daha söylüyorum:

Yolumuzun beklenmedik bir noktada kesilmemesi için, önce CIA’nın Türkiye içerisindeki uzantılarının etkisiz hale getirilmesi gerekir.

FETÖ davalarını sulandırmak bu süreci uzatır.

5000 FETÖ’cünün hakim ve savcı görevini yaparken verdikleri kararların “adil” olduğunu kimse savunmuyor!

Bu davaların hazırlık soruşturmalarında da FETÖ’cü polisler görev yapmışlardı.

Buna rağmen, yargılamaların yenilenmesi için koşulların oluşmasını beklemek mecburiyeti vardır.

Gerçekte örgüt üyesi olmadıkları halde, ceza evlerinde yatan insanlar olabilir.

Öyledir diye, toptancı bir anlayışla ve üstelik gerçek FETÖ üyelerini sahiplenir gibi, bu insanları “gariban” olarak nitelendirmek olacak iş midir?

Bu ve benzer sözler, FETÖ ve PKK’yı koruyup, kollamak ve meşru göstermekten başka ne işe yarar?

15 Temmuz Darbe Girişiminden önce, FETÖ’cü medya organlarına karşı başlatılan operasyonlara “basın özgürlüğü” ihlal ediliyor diye karşı çıkmak, ana muhalefete yakıştı mı?

PKK’nın “kurtarılmış bölgeler” oluşturmak amacıyla başlattığı “Hendek Savaşları”nda “sivil insanlar katlediliyor” diye raporlar hazırlamak hangi aklın işidir?

Üzerine bu damgalar vurulmuş bir muhalefeti, Türk halkı iktidara getirmez!

Daha da önemlisi, kazara çoğunluk haline gelseler; ve “geçersiz oylar” yine geçerli kabul edilerek iktidara gelmeleri engellense, Türk halkı bu hukuksuzluğa, “ehven-i şer” diyerek sesini çıkarmaz!

Hepsinden önemlisi, halkın güvenini kaybetmiş liderlerin peşinden kimsenin bir adım atmayacağı gerçeğidir…

Ben parmağımı bile kıpırdatmam şahsen…

Huuuu! huuuu!..

***

Hiç istemediğimiz, fakat ileride yaşanılması muhtemel böyle gelişmelerin alt yapısı, adım adım hazırlanmaktadır.

Parlamenter rejimden “tek adam rejimine” geçişimizi sağlayan ve yetkin hukukçular tarafından meşru kabul edilmeyen (4) Anayasa değişikliğinde yaşanan rezaleti, bir kez daha yaşamayacağımızı kim garanti edebilir ki?

Meşruiyet, nedir ne değildir sorusuna cevap olarak 5 numaralı dipnotu okumanızı öneriyorum.

Rica ederim efendim; buyurun okuyun, burada sizi bekliyor olacağım…

Devlet Bahçeli’nin, kaldırmayı kafasına koyduğu Anayasa Mahkemesi mi yoksa bütün üyeleri siyasi iktidar tarafından atanan Yüksek Seçim Kurulu mu “dur” diyecek bu tam kanunsuzluk haline?

Ya da:

Ankara’dan İstanbul’a doğru yapılacak ikinci “Hak-Hukuk-Adalet Yürüyüşü” mü?..

Seçin birini işte, seçeneklerin tümü önünüzdedir…

Huuuu! huuuu!..

***

Siyasi iktidarın “Memleketi bunlara teslim etmeyiz” sözleri karşısında sağırları oynayan; ilkesiz ve dengesiz Millet İttifakı’nın, seçmen çoğunluğu kazanma şansı, her geçen gün iyice azalmaktadır.

İktidarın fecaat sayılan bu söylemine karşı, halkın tepki göstermemesi ise daha büyük bir fecaattir.

Fakat gerçektir de ne yazık ki…

Geldik çoktan seçmeli sorulara:

FETÖ ve PKK’nın, ABD’nin aparatları olduğu ortaya çıkmıştır değil mi?.

Bu iki taşeron örgüt, seçimlere katılma hakkı olan (HDP/PKK gibi) bir siyasi parti ile anlaşarak seçimlere katılsa ve ABD ile AB’nin desteğini de alarak çoğunluğu elde etse; Türk halkı, bu çetelere Devletinin teslim edilmesine razı olacak mıdır?

Böyle bir sonuca; “sandık sonuçlarına saygılıyız” , “seçimle gelen seçimle gider” diyerek teslim olacak mıdır?

Bu sorulara çoğunluğun vereceği yanıtı biliyorum:

Sordum ve kulağıma dürüstçe söylediler:

Hayır, dediler…

Huuuu! huuu!..

***

Şimdi de aynı soruyu “HDP/PKK” yerine “Millet İttifakı”nı koyarak soruyorum:

İçerisinde HDP/PKK ile FETÖ artıklarının yer aldığı bir ittifaka, Devletin teslim edilmesini kabul eder misiniz?

Ya da:

Böyle bir yapıya oy verir misiniz?

AKP’nin bu gerekçeleri öne sürerek, önümüzdeki seçimlerin sonuçlarını “tanımaması” olanak dahilinde olabilir mi?

Millet İttifakı’nın şimdiden böyle bir mazereti boşa çıkarmak için adım atması gerekmiyor mu?

Huuuu! huuu!…

***

Asla unutulmamalıdır ki, AKP’ye destek veren vatandaşların bir bölümü; desteklerini çekip, “Millet İttifakı”na oy vermedikçe, iktidar değişikliği söz konusu olamayacaktır.

Bu basit aritmetik hesabı yapamayanların, halka yol gösterme hakları yoktur…

Buraya kadar anlattıklarımızla bağlantılı olan bir başka konu da “kayıp silahlar”dır.

Millet İttifakı bu konuyu da “pass” geçemez artık!

Zira bu defa Kemal Bey’in “sokakta silahlı ve sopalı adamlar vardı” (6) deme lüksü kalmamıştır!

O gün gelmeden, ne yapacaklarını planlasınlar ve halka açıklasınlar.

Demokrasiyi savunmaya, zorbalığa karşı koymaya önderlik yapmaya yürekleri yetmiyorsa, o zaman çekilsin önümüzden.

Zira halkın gerçek duygularına ve düşüncelerine tercüman olacak milyonlar var aramızda.

Boşuna yere; solu da yolu da meşgul etmesinler…

Huuuu! Huuu!..

Beni duyuyor musunuz?

Orada kimse var mı?…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.gazeteduvar.com.tr/aksener-bizim-adayimiz-13-cumhurbaskani-haber-1528521

(2) https://www.dunya.com/gundem/kilicdaroglu-vallahi-de-satacagim-billahi-de-satacagim-haberi-627948

(3) https://www.yeniakit.com.tr/haber/disisleri-bakani-cavusoglu-chp-pkknin-kuklasi-637809.html

(4) https://t24.com.tr/haber/eski-yargitay-baskani-sami-selcuk-aihme-gorus-sundu-referandumdaki-ysk-karari-yok-hukmunde,430923

(5) https://www.yargitay.gov.tr/documents/acilisKonusma/1999-2000.pdf

(6) https://www.lifebursa.com/yazarlar/cemil-can-9/saka-gibi-mi-siir-gibi-mi-61328.html

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir