KONUK YAZARLAR

ŞAKA GİBİ Mİ ŞİİR GİBİ Mİ?..

Dışarıda silahlı ve sopalı adamların olduğu duyumunu aldık!”1

Dışarıda silahlı ve sopalı adamlar her zaman vardır.

Devletin olmadığı yerde, boşluğu silahlı ve sopalı adamlar doldurur.

Bu dünyanın her yerinde böyledir…

Ve buna “mafya düzeni” derler…

***

“Hükumet destekli” demek uygun düşmese de “hükumeti destekleyen” silahlı ve sopalı adamlar, öncelikle kendilerini muhalifler üzerinde denerler.

Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na, Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesi sırasında yapılan linç girişimi buna tipik örnektir.

Bir başka şehit cenazesinde önüne atılan mermi ise açık bir tehdit.

Bu tür olaylara karşı, yeterince tepki göstermeyenlere de kuşkusuz sıra gelecektir.

Öyle fatura ödemeden, muhalefet etmek, bize göre değilmiş meğer!

Sonra seçmen ne der değil mi!?..

***

Bu uygulamanın öncesini bilmek, can güvenliği açısından şarttır.

Yakın geçmişe kısaca göz atalım:

5 Ekim 2018 gecesi, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in evinin önüne gelen bir grup “Bozkurtlar burada” diye slogan attılar.2

Akşener:

“Buraya gelen 50 kişiden şikâyetçi olmadım. Çünkü onlar gariban çocuklar” demişti.

Gerçekten de şikâyetçi olmadı Hanımefendi.

Mayıs 2019’da asker kökenli Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, 7 kişinin sopalı saldırısına uğradı.

Demirağ, Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanıyordu.

30 Ağustos 2020’de beş kişilik bir grup, Kadıköy’de TİP Hatay Milletvekili Barış Atay’a “vatan haini” diyerek saldırdılar.

Atay’ın kaburgaları kırıldı.

Daha sonra Alaattin Çakıcı, hapisten çıktı; Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bir mektup yazarak, “fasulye kazığı”nı hatırlattı.

“İleri demokrasi”lerde böyle olaylara sıkça rastlanıyor demek ki!..

***

Bu güzelim ülkede sokak kabadayılığının arkasında kimler var; azmettiricilerine ulaşmak mümkün müdür?

Devlet bu işlerin neresindedir?

Bu tür saldırıları yapanlar, ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşırsa; eylemleri, yapanların yanında kar kalmıyor mu?

Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ülke görüntüsünün vereceği zararın, karşılığında nasıl bir yarar elde ediliyor anlamak mümkün değildir…

Böyle konuşmakla acaba ben de dayağı hak etmiş oluyor muyum?..

***

İlginçtir, olaylar neredeyse birbirinin aynıdır:

BİRİNCİ BÖLÜM

15 Ocak 2021 günü Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, kapısının önüne çıktı.

Neden kapısının önüne çıktığını söylemesi gerekmiyordu ama söyledi:

“Cuma namazına gidecektim” dedi.

Cuma namazına giden bir adamın önünü 5 kişi kestiler.

Biri silahının kabzası ile başına vurdu.

Çizgi filmlerindeki gibi, tabii ki.

Diğerleri, sopayla vücudunun değişik yerlerine vurdular.

Özdağ’ın şoförü, silahını çekip saldırganlara doğrulttu:

Öyle kaçtılar…

Sonra her zamanki gibi hastaneye gidildi; Özdağ’ın kafasına 17 dikiş attılar.

Sol elinin iki parmağının kırıldığı tespit edildi.

Değerlendirmesini üç sözcükle dile getirdi:

Bu bir siyasi saldırıdır” dedi…

***

Mağdur, beyin kanamasından ölebilirdi!

Hukuk tecrübeme ve bilgime güvenerek söylüyorum: Saldırganlar tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüsten yargılanmalılar.

Kullandıkları araçlar, adam öldürmeyi elverişlidir ve kendi iradeleri ile eylemlerini sonlandırmadılar.

Dolayısıyla yakalandıklarında, “adli kontrol şartıyla serbest” bırakılamazlar…

Ben savcı olsaydım öyle yapardım…

İKİNCİ BÖLÜM

15 Ocak 20121 günü Eski Ülkü Ocakları Başkanı Afşin Hatipoğlu akşam evine giderken maskeli kişilerin saldırısına uğradı.

Ne tesadüf değil mi?

Selçuk Özdağ da aynı gün saldırıya uğramıştı.

Saldırganlar fazla mesai yapmış olabilirler mi?

Hatipoğlu, avukattır ve KRT TV’de program sunuculuğu yapıyor.

KRT TV, bugünlerde CHP’ye yakın duruyor!

Mağdur, neden saldırıya uğradığını ise şöyle açıklıyor:

Saldırganlar kaçarken ‘konuşmalarına dikkat et’ dediler”.

Hatipoğlu, iyi bir hukukçudur; taşı gediğine yerleştirdi:

Türkiye’de yaşadığımı hatırlatan saldırganların kimler olduğunu merak ediyorum” dedi.

Azmettirenleri merak etmiyor belli!

İyi mi?…

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Orhan Uğurlu:

O da Yeniçağ Gazetesi yazarı, ayrıca gazetenin Ankara temsilciliğini yapıyor.

Askerliğini komando olarak bitirmiş; birkaç kişinin onu dövmesi, öyle kolay değil.

Bir sabah evinin önünde arabasına bineceği sırada, üç kişinin saldırısına uğradı.

Saldırganlardan şoför olan, korkusundan kiralık aracı Uğurlu’nun üzerine sürdü.

O da saldırının nedenini şöyle açıklıyor:

Saldırganlar, “MHP’den geliyoruz, MHP’yi eleştirme, Ülkücüler bunun hesabını sorar” dediler.

Uğurlu, bir değerlendirmesinde:

Bahçeli yetmiyor, Erdoğan’a Saadet gerek” demişti.

Bir de:

Erdoğan ile Bahçeli neler konuştular?” sorusunu sormuştu.

Selçuk Özdağ:

“Orhan Uğurlu, 13 Ocak günü benim söylediklerimi yazdığı için saldırıya uğradı” diyor.

13 Ocak günü Uğurlu, (3) nolu bağlantıyı “tık”layarak okuyacağınız yazıyı3 yazmıştı.

Dayağı hak etti mi, siz takdir edersiniz artık!

Ziya Paşa’nın cezalandırılma anlayışı4 ile yazıyı değerlendirirsek; önce “nush”, ardından “tekdir” demişti; “kötek” en son yapılacak işti; gördügünüz gibi hiçbirine uyulmadı!..

***

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İlk kınama mesajı Adalet Bakanından geldi:

Saldırganların adalet önünde hesap vereceklerini söyledi.

Ardından Ankara Emniyet Müdürlüğünün açıklamasını duyduk:

“Uğurlu’ya saldıranların üçü yakalandı, firarı olan dördüncü sanığın yakalanmasına çalışıyoruz” dediler.

Yakalananlar, suçlamaları kabul ettiler!

MHP Derince Teşkilatı “twiter” hesabından yapılan paylaşımda:

Yapanın ellerine sağlık” diyerek üzüntülerini farklı bir şekilde dile getirdi!

MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın:

Bu hareketin delisi çoktur, talimat filan dinlemiyorlar” dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay:

“Menfur saldırıyı kınıyorum.”

Meclis Başkanı Şentop:

“Faillerin en kısa zamanda yakalanıp adalete teslim edileceğine inanıyorum” dediler…

Bu kadarını beklemiyordum şahsen!..

***

BEŞİNCİ BÖLÜM

Dikkatimi çeken bir hususu paylaşmak isterim:

Kişisel kanaatim odur ki; solcuların sokak ortasında ölesiye dövülmesinin haber değeri yoktur.

Öldürülürlerse, ancak üçüncü sayfalarda yer alabilirler.

Ülkücülerin bir birlerini mafya yöntemleri ile cezalandırılmalarına ise bu sıralar sıkça rastlıyoruz.

Hep birinci sayfadan haber oluyorlar.

Dinini değiştireni öldürün5 geleneği ile yetişip, “Davadan döneni vurun6 noktasında uzun süre mesai yapan anlayışın; bugünlerde sadece “kara kötek”le yetinmesine yine de şükretmek gerekir!..

Şükürler olsun!..

Av. Cemil Can

4 Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

Nush: Nasihat, öğüt; Tekdir: Azarlama, paylama; Kötek:Sopayla atılan dayak.

https://www.malumatfurus.org/nush-ile-uslanmayana-etmeli-tekdir-tekdir-ile-uslanmayanin-hakki-kotektiri-atasozu-sanan-kose-yazarlari/

5 “Dinini değiştireni öldürün”

“Mesela Kuran, insanlara tam bir inanç özgürlüğü tanırken, Sünniliğin bağrından çıkan Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli gibi mezheplerin bazıları ‘dinden çıkanları, dinlerini değiştirenleri yani mürtedleri‘ öldürün der.”

https://www.facebook.com/groups/192091011146759/permalink/325048107851048/

Ayrıca bknz:

https://sorularlaislamiyet.com/dinini-degistireni-oldurun-hadisine-gore-murted-olan-oldurulur-mu

6 “Bu davadan döneni vurun (!) ben dönersem beni de vurun !..“

https://www.bursaarena.com.tr/makale/amp/96

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir