KONUK YAZARLAR

CEHALET SEN ÇOK YAŞA!..

Bir kıssadan alınacak hisse, yerine göre tecrübelerin en büyüğüdür.

Bazen bir resim bile, aklın almayacağı kadar mesajla yüklü gelir.

Gün gelir, bir tatlı melodi dinlenir; insana neler neler anlatır.

Bazen, kitaplar dolusu bilgi bir bakışta saklanır.

Biraz şiire benzedi ama değil…


Bu haftaki yazımızın girişi ünlü bir düşün adamızdan olsun:

“Okumayan, yazmayan, düşünmeyen toplumlar içten içe çürürler. Türkiye böyle bir sürece sokulmuştur. İş bitirmeye köşe dönmeye koşullandırılmış bir toplum eninde sonunda bu hovardalığın faturasını öder. Gidiş o gidiştir…” dedi Uğur Mumcu…

Uğur Mumcu’nun vurgusu ne yazık ki, doğrulandı…


İçişleri Bakanlığının 23 Ocak günü yaptığı açıklamada:

“Militan! İthamında bulunmak; vali ve kaymakamlarımızın halk nezdinde gözden düşürülmesine ve saygınlığının yitirilmesine neden olabilecek, ayrıca eleştiri niteliğini aşan, fikir niteliği bulunmayan, küçük düşürücü ve aşağılayıcı bir ifadedir” denildi.

İçişleri Bakanlığı benim ilk göz ağrımdır; 46 yıl önce kendimi ilk denediğim, ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendiğim, memuriyetteki ilk deneyimimin geçtiği çok özel yerdir.

Üst düzey yöneticilerinin hemen tümü; ya Mülkiye mezunu idi ya da Hukuk.

Onlarla aynı havayı teneffüs etmek bile özel bir eğitim-öğretim sayılırdı.

Merkeze alınan valiler, müfettiş yapılan emniyet müdürleri, valiliğe atanan merkez valileri, genel müdürler, genel müdür yardımcıları her biri ayrı bir ünite gibi çalışırlardı.

Kurşun kalemle yazdıklarını mütalaalarını daktilo etmenin ayrıcalık olduğunu şimdi anlıyorum.
Hele de “iki hilalli”, “üç hilalli” dosyaları ellemek dahi müthiş bir güven duygusu veriyordu…

Böylesine donanımlı ve yüksek hafızalı bir bakanlığın, yukarıdaki gibi bir açıklama yapmasını okuyunca utandım.

Yerin dibine girdim vallahi…

Bu seviyeye düşürülen Dahiliye Vekaletine bakan olarak atasınlar, gidersem şerefsizim…


Fazla da uzatmayıp doğruca Türk Dil Kurumunun Sözlüğüne gidelim.

Militan:

Fransızca “militant” sözcüğünden dilimize geçmiştir. Üç anlamı ile kullanılmaktadır.

1.Bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kimseye “militan” deniyor.

2.Bir siyasal örgütün etkin üyeleri de “militan” olarak isimlendiriliyor.

  1. Mücadelesini zor kullanarak ve yasa dışı yollarla yapan taraftarlar için de “militan” sözcüğü kullanılıyor…

CHP eski Milletvekili Berhan Şimşek, bir konuşmasında; hâlihazırdaki vali ve kaymakamları kastederek “Vali militan, kaymakam militan” ifadesini kullanmış. (1)

Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı yukarıdaki açıklamayı yaparak, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş. (2)

Bakanlığın açıklamasının ardından Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da “militan” söylemini demokrasiye, hukuka ve millet egemenliğine açıkça bir saldırı olarak değerlendirmiş. (3)

Yetmemiş; AKP Sözcüsü Ömer Çelik, mikrofonu almış:

“Vali ve kaymakamlarımıza ‘militan’ denilerek ahlak dışı ifadelerle saldırılmasını kınıyoruz” demiş. (4)

Bu açıklamaları duyan “vuvuzelalar” (5) açmışlar ağızlarını, yummuşlar gözlerini…

Bir tekinin bile sözlüğe bakıp, “militan” ne demek diye merak ettiğini sanmıyorum.

Valiler ve kaymakamlar bir siyasi partinin militanları dahi olsalar, mücadelelerinde “zor kullanma” veya “yasa dışı yollara” sapma söz konusu olamayacağı için Berhan Şimşek, “militan” sözcüğünü üçüncü anlamıyla kullanmış olamaz.

Geriye kalıyor sözcüğün ilk iki anlamı ki, her iki anlamda da; küçük düşürme, millet egemenliğine saldırı ve ahlak dışılık söz konusu değildir.

Doğru ve objektif olan Şimşek’e sözlerini açıklatmak olduğu halde, bu yola başvurmayıp, fırsatı ganimet bilerek; ve alenen sözcüğün anlamını değiştirip, yeni bir tartışma başlatmayı, kasaba siyasetçilerinin kurnazlığı olarak değerlendirmek gerekir…


Biraz geri gidelim:

7 Mayıs 2019 günü Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Grup Toplantısında;
YSK’nın İstanbul Seçimlerini iptal etmesine yönelik kararı değerlendirirken: “

“Oturuyorlar, iptal kararı veriyorlar YSK içindeki çete mensubu 7 sözde hakim” demişti. (6)

Tekrar Sözlüğe gidelim:

“Çete” sözcüğü Bulgarca’dan dilimize girmiştir.

  1. Yasa dışı işler yapmak ve etrafındakileri korkutmak amacıyla bir araya gelmiş topluluk, anlamında kullanılmaktadır.

Bir anlamı daha var:

  1. Ordu birliklerinden olmayan silahlı küçük birlikler için de “çete” sözcüğü kullanılmaktadır.
    Kurtuluş savaşındaki çeteler böyle birliklerdi.

Kılıçdaroğlu YSK’ndaki yüksek hâkimler için bu sözcüğü kullanırken birinci anlamı ile kullandığı son derece açıktır.

Ayrıca verdikleri kararlar kesin olan bu kurulun yüksek hâkimlerine “sözde hâkim” demişti.

Ne o hâkimler ne de başka bir devlet yetkilisi bu açıklama hakkında suç duyurusunda bulunmamıştı.

Bugün Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanına “sözde Cumhurbaşkanı” denmesi üzerine kızılca kıyameti koparanlar o gün ses çıkarmamıştı…

Berhan Şimşek hakkında yersiz olarak yapılan suç duyurusu acaba Kılıçdaroğlu için neden yapılmamıştır?

Yoksa Kılıçdaroğlu iktidara mı hizmet ediyor?

Onun varlığı AKP iktidarının devamı için bir garanti mi?


Son söz:

Bir sözcüğün ne anlama geldiği sözlüğe bakılarak öğrenilir.

Siyaset adamlarının ağzına bakarak değil.

Sözcüklerin anlamını değiştirmeye kimsenin gücü yetmez…

Düşünme ve araştırma tembelliği içerisinde olan geniş yığınlar var olduğu sürece, benim söylediklerime itibar edilmez.

Tıpkı Küfe’den gelen adamı kimsenin dinlemediği gibi…

Hadi bu kıssayı da ( 7) nolu dipnottan okuyun da bitirelim…


Muaviye’nin dişi deveyi erkeğinden ayıramayan 10 bin adamı vardı.

Peki, bizde kaç adam var?

Eyy Cehalet ne büyüksün sen, varlığınla çok yaşa!

Bitmez tükenmez sermaye ve cesaret kaynağısın!..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.youtube.com/embed/fRDNk4OvuNs

(2) https://www.youtube.com/embed/fRDNk4OvuNs

(3) https://tr.sputniknews.com/turkiye/202101231043643432-fahrettin-altun-militan-soylemi-demokrasiye-hukuka-ve-millet-egemenligine-acikca-bir-saldiridir/

(4) https://www.trthaber.com/haber/gundem/omer-celik-vali-ve-kaymakamlarimiza-ahlak-disi-ifadelerle-saldirilmasini-kiniyoruz-549990.html

(5) Vuvuzela; bazen lepatata diye, bazen de Güney Afrika zurnası diye adlandırılan, Güney Afrika yöresine ait üflemeli bir çalgı, 61 cm boyunda ve 100 gram ağırlığındadır. Herhangi bir tuş veya tonlama deliği fonksiyonuna sahip olmayıp, sadece üfleyen kişinin ritmine bağlı olarak ses çıkarır.

(6) https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/kilicdaroglu-grup-toplantisinda-konusuyor-9-4708060/

(7) Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:

  • Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
    Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
  • Bu dişi deve Şamlınındır!
    Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
  • Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
    Cemaat hep birlikte bağırmış:
  • Şamlınındır!
    Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
  • Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir