AKP-CHP KOALİSYONUNA DOĞRU
KOALİSYONA DOĞRU UÇAR GİDER “GÖVEL ÖRDEK”!
Kabul etmek gerekir, 31 Mart Yerel Seçimleri sonunda ortaya çıkan tablo, AKP iktidarının temellerini sarstı.
İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya gibi büyük şehirlerin muhalefetin eline geçmesi, siyasi dengeleri de değiştirdi.
Demokrasiyi özümseyemedikleri için, başarısızlığı tolere edemeyen AKP’lilerin seçim sonuçlarını değiştirme çabaları, akıl almaz yöntemlerle devam ediyor.
Sonuçların ortaya çıkmasından sonra, bir haftadan fazla zaman geçmesine rağmen, muhalefete mensup milletvekillerinin oy torbaları üzerinde yatmasını içimiz kan ağlayarak izliyoruz.
Böyle bir tablo Türkiye adına utanılacak bir durum…
***
Ne yazık ki, seçimleri selametle sonuçlandırması gereken kurullar, iktidarın etkisinde hareket ediyorlar.
Yasaya uymayan itirazları reddetmeleri gerekirken, işleme koymaları Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç yakışmıyor.
Bugün yaşadıklarımız, biraz da son Anayasa Referandumunda yaşatılan “yasanın açık hükümlerine rağmen mühürsüz oyların geçerli sayılması”na benziyor.
1961’den bu yana yürürlükte olan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 112.maddesine göre:
“…itirazlar gerekçesiyle birlikte tutanağa yazılır. …delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları incelenmez, bu sebeple incelenmediği tutanağa yazılır. … deliller itiraz dilekçesine eklenir. Gerekçesi ve delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez…”
Yasa GEREKÇE ve DELİL diyor beyler!
112. madde hükmü geçmişte doğru işletilmişti; gerekçesi ve delili olmayan itirazlar reddedilmişti.
Şimdi ise “delilsiz” ve “gerekçesiz” olan bütün itirazlar inceleniyor.
Neden?
Amaç sadece AKP tabanını tatmin etmek olamaz elbette; sinekten yağ çıkartabilir miyiz düşüncesi daha egemen görünüyor.
Bu defa çıkartamazsınız, çıkartamayacaksınız!..
Zira bugün yapılan iş, sandık başında itiraz edilmeyen hususların incelenmesidir ki, tamamen yasaya aykırıdır…
***
Siyasetçilerden çok alt düzeydeki “memurlar” üstünü başını paralıyor!
Büyükşehirlerin muhalefetin eline geçmesi ile çalışmadan (veya sadece AKP için çalışarak) Devletten maaş alan; niteliksiz, tahsilsiz ve liyakatsiz önemli miktardaki “bankamatik memuru”nun arpası kesilmiş olacak…
Devletin kesesini “deniz” gibi gören domuzların, yemi kesilme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Panik bundandır!
“31 Mart’ta PKK ve FETÖ sandık darbesi yaptı” yalanını uyduranlar, büyük olasılıkla bunlardır.(*)
Sandık başkanlarını AKP iktidarı atadı; (AKP ve MHP’li) üyelerden ikisini kendileri seçti, her sandıkta en az iki müşahitleri de vardı; güvenlik kuvvetleri onlara bağlıdır ve iktidarın verdiği görevleri yaptı, bütün bunlara rağmen, PKK veya FETÖ “sandık darbesi”ni nasıl yaptı?
Yalanın dozu bayağı kaçınca, bu konunun üzerinde fazla duramadılar.
Geçersiz oyları zorlayarak geçerli hale getirmek, tek çareleri kaldı, o da farkı kapatmaya yetmeyecek tabii…
***
Bir ihtimal daha vardı:
O da; giderayak bazı usulsüzlükler ile yolsuzluklara kılıf hazırlamaktır.
Bunun için de biraz zamana ihtiyaç vardır.
Yerli-yersiz akla gelebilecek her türlü itiraz bu nedenle yapılıyor olabilir…
Ama bir başka gerçek daha var ki, kamu malını çalanlar, hazineyi talan edenler sonsuza kadar bunun üzerine yatamazlar.
Yakın tarihimiz bunun çarpıcı örnekleri ile doludur…
***
Reis, ilk gün gerçeği gördü ve açıkladı:
Yeni başkanlar, “topal ördektir” dedi…
Gövel ördek gerçekten topal mı?
17 yıllık AKP iktidarı sonunda, belediyelerde numunelik bir tek CHP’li bırakılmadığı için memurların tamamı AKP’lidir.
Yeni başkanların, Reis’in izni olmadan yeni memur alımı söz konusu olamayacağına göre, partilileri işe yerleştirme olanakları da kısıtlıdır.
AKP’nin kadroları ile çalışılacak!
Çoğu yerde belediye meclislerindeki çoğunluk da AKP’nin elindedir.
AKP’nin istemediği kararları çıkarmak olanaksız gibidir.
Hiçbir belediye geliriyle mütenasip harcamalar yapmadığı için tümü borç batağındadır:
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, geçen yılı 21.9 milyar liralık borçla kapattı.
Ankara’nın 4.5 milyar lira borcu var.
Diğerleri de öyledir…
Mali açıdan da belediyeler iktidara bağımlıdır…
O halde, belediyeler iktidarla birlikte yönetilecektir.
Bunun adı:Koalisyondur.
Türk halkı, “Cumhur İttifakı” ile “Millet İttifakı”nı koalisyon yapmaya mecbur bıraktı…
***
Mecburi koalisyon “Millet İttifakı” açısından sakıncalı olmuştur.
“Cumhur İttifakı”na karşı açıktan muhalefet yapamayacaklar.
Bir anlamda MHP’nin durumuna düştüler denebilir.
Tuhaf ama gerçek, iktidarın günahlarını izah etmek, muhalefetin üzerine vazife olarak yazılmıştır!
Gerçeklerin bu şekilde yaşanacağının ilk işaretleri geldi bile:
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak’ın, “Kimsenin ekmeği ile oynayacak değiliz” şeklindeki açıklaması iktidara verilmiş bir taahhüt gibidir.
Yargının “bağımsızlığı” nedeniyle, zaten aksini de yapacak durumda değiller…
Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ekonomik krizin aşılması için üzerimize düşeni yapmaya hazırız” sözleri, AKP iktidarına boyun eğmenin senedidir.
“Açılım”a verilen “açık çek” gibidir…
Ekonomik krizin aşılması için muhalefet ne yapabilir ki, muhalefetin elinden gelen nedir?
Hiç duraksamadan bu soruya, alınacak ekonomik tedbirlere “muhalefet etmemek” denebilir…
Ekonomik tedbirlerin başında, iğneden ipliğe her şeye zam yapmak, geldiğini anlatmaya gerek yok.
Defalarca yaşadık ve gördük…
Kaldı ki, benzer tedbirleri belediyeler de almak zorundadır.
Dolayısıyla, iktidar ile muhalefet, halkın cebine birlikte ellerini uzatacaklar.
Böylece muhalefet görevini yapamaz hale gelecek ve zaman içerisinde etkisizleştirilmiş olacaktır.
İki partili sisteme geçmeye “evet” demekle, asıl kaybımız muhalefet olmuştur…
Muhalefet yoksa demokrasiden de söz edilemez.
“Demokrasi” süslü bir söz olarak nutuk metinlerinde kalacak…
Nereden nereye geldik!
***
Peki, “Millet İttifakı” yerel seçimlerde başarılı mıdır?
Büyükşehirlerde seçilen belediye başkanlarına bakarak, bu soruya olumlu yanıt vermek aldatıcıdır.
Gerçeği rakamlar söyler:
2018 Genel Seçimleri ile 2019 Yerel Seçimlerini karşılaştıralım.
2018 Genel Seçimlerinde kurulan “Millet İttifakı”na dahil olan Saadet Partisini, 2019 Yerel Seçimlerinde her yerde aday çıkarttığı için bu hesabın dışında tutarsak:
2018 Genel Seçimlerinde (CHP: yüzde 22.65, İYİ P: yüzde 9.96, HDP:11.70) “Millet İttifakı”nın oy yüzdesi 44.31 idi.
2019 Yerel Seçimlerinde (CHP: yüzde 30.12, İYİ P:yüzde 7.45, HDP:yüzde 4.24) “Millet İttifakı” nın oy yüzdesinin 41.81’e düştüğünü görüyoruz.
Yerel Seçimlerde ittifaka dâhil oyların büyükşehirlerde CHP adaylarının üzerinde toplanması ittifakın da CHP’nin de başarılı olduğunu göstermez…
Daha da önemlisi:
Ana muhalefet partisi Y-CHP, giderek başarı grafiğini yükseltmesi gerekirken, muhalefet partisi olma niteliğini de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir…
Cemil Can
(*) AKP Genel Başkan Yardımcılarından Ali İhsan Yavuz, sandık başkanı olamayacak kişilerin sandık başkanı yapıldığını, sandık kurulu üyesi olamayacak kişilere de sandık kurullarında görev verildiğini vurguladıktan sonra, seçim kurullarını işaret etti. Bazı ilginç örnekler de veren Yavuz; “organize usulsüzlükler var” dedi ve “hata ötesi şeyler var” diyerek organize bir suç şebekesine dikkat çekti. Bu söylenenlerin doğru olmadığını varsayarak değerlendirmemi yapıyorum.