KONUK YAZARLAR

MİLLET MUHARREM HAMLESİNİ YER Mİ!..

m.ince_k.kilicdaroglu

Kılıçdaroğlu neden adayı olmadığını; “Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı” tezine dayandırıyordu.

Buna “tez” denirse tabii.

Ekenden öten horozun başını keserler bizim memlekette!

Ana muhalefetin genel başkanı, sonunda partili Yalova Milletvekili Muharrem İnce’yi aday gösterdi.

İnce, CHP rozetini çıkartarak “tarafsız” olabildiyse, Kemal Kılıçdaroğlu neden olamıyor acaba?

Sormayalım mı?

Bu soruya biri cevap vermeli!..

Uzun süredir duygularının tatmin etmekten başka beklentisi kalmayan CHP seçmeni, bu soruyu hiç ama hiç sevmiyor.

CHP’ye kurulan tuzağı göremeyişleri de bundandır…

***

Atatürk’ün partisi CHP’nin kurultay delegeleri, iki kez genel başkanlığa aday olan İnce’yi, CHP’yi yönetecek kapasitede bulmayıp, inadına Kılıçdaroğlu’nu seçtiler.

İnadına, terslik olsun diye yapılan en basit duygusal eylemdir; istenilenin tersine olan bir duruştur.

Sonuçta; duyguların bu şekilde dışa vurumudur, bir tepki gösterme şeklidir aslında…

Bilimsel temeller üzerinde yürümesi gereken siyasetin içinde, asla yeri olamaz!

Asla…

***

Bir görev adamı olduğu kanıtlanan Kılıçdaroğlu’nun, kendisini seçen delege ile aynı görüşte olmadığı anlaşıldı sonunda:

CHP’yi yönetmek için yetersiz bulunan İnce’nin, Türkiye’yi yönetmek için yeterli olduğuna karar verildi…

Demek ki, Türkiye’yi yönetmek, CHP’yi yönetmekten çok daha zordur!

***

Son Anayasa değişikliklerinden sonra, Cumhurbaşkanlığı icra organı haline getirildi.

TBMM’den geçen yasaları imzalayarak yürürlüğe sokma yetkisine sahip olan Cumhurbaşkanı, beğenmediği yasaları geri çevirebilmekten başka, kendisi de yasa teklifleri verebilir konumdadır.

Anayasa ile belirlenen yetkileri neredeyse padişahlarınkine denktir.

Bu nedenledir ki, yeni rejime “tek adam rejimi” denmektedir…

***

Yasama-Yürütme ve Yargının yetkileri, tek elde birleşti gibi…

Kılıçdaroğlu bu yetkilerle donanarak ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanı adayını:

Sayın Muharrem İnce gel bakalım buraya” diyerek önce aşağıladı, sonra da 80 milyona takdim etti!..

Ve yüzü hiç kızarmadı; manda derisindendir…

Dersimli, bu arada kendini de da ifşa etti.

Anlayana tabii:

Benim gibi birinden; Cumhurbaşkanı, genel başkan, siyaset adamı ve yönetici sıradan bir bürokrat bile olmaz demek istedi…

Anlamak istemeyen anlamasın neyi değiştirebilir ki…

***

Şimdi;

Olayı bir de şu açıdan irdeleyelim:

CHP Parti Meclisi, Erdoğan’ın karşısında başarı şansı yakalayacak bir aday bulamadı.

Bu kesin…

Merkez Yürütme Kurulu, bu fırsattan yararlanarak kendi geleceğini garanti altına almak istedi.

Potansiyel genel başkan adayı Muharrem İnce’den; onu, Cumhurbaşkanı adayı göstererek kurtulmanın mümkün olduğu sonucuna varıldı.

Seçilemezse milletvekilliğini de kaybedeceği yasa gereği.

Y-CHP’de milletvekili olmayan siyasetçiler etkisiz eleman gibidir; onları kimse dinlemez.

Dış politika uzmanı Onur Öymen örneğinde olduğu gibi…

***

Esasen Kılıçdaroğlu’nun ekibinden olan ve iki kez ona genel başkanlığı hediye eden Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı adaylığına talip olmakla, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık süresini uzatıyor!

Ona, üçüncü kez CHP Genel Başkanlığını sunuyor aslında.

Kamuoyu baskısı sonucu, Kılıçdaroğlu adaylığını koyup da seçimi kaybetseydi; hem milletvekilliği hem de genel başkanlık koltuğunu kaybedecekti!

Bu bağlamda, İnce’nin onun fedaisi olduğunu kabul etmek gerekir.

Hakkını teslim ediyorum ve etmeliyiz!…

***

İnce’nin siyasette bulunduğu dönem içerisinde; ince bir analizine rastlamadım; sıradan bir kasaba politikacısından farksız olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Ağzı iyi laf yapıyor doğru, ona bir şey diyemem; ama olmuyor işte…

Gırtlağını yırtarcasına bağırması; Nazım’dan, Ahmet Arif’ten şiirler okuması, sosyal demokrat olduğunu haykırması, Türk halkına doğru mesajlar taşıyor mu pek yakında göreceğiz.

İnce’nin kürsüyü iyi kullandığını kabul ediyorum.

Kışkırtıcı şovları, Erdoğan karşıtlarının duygularını okşayabiliyor.

Ama duyguların tatmini, iktidar olmaya yetmiyor…

***

CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı arayışı, bir operasyon halini aldı.

Öncelikle, SOROSÇU ekibin, CHP’deki işgalini iyice pekiştirdi.

Bu süreç; Y-CHP’nin iktidara talip olmadığını bir kez daha ortaya çıkarttı.

Buna karşılık, Dersimli Kemal’in bir “dava adamı” olduğunu anlamamızı da kolaylaştırdı.

Dersimli Kemal’in, CHP’deki asıl görevinin; AKP iktidarının devamını sağlamak ve “karşı devrimin” tamamlanması için, engellerin ortadan kaldırılmasını sağlamak olduğu bir kez daha kanıtlandı…

***

Dersim’in mağduru olduğunu açıklayan bu adamın, kendini mağdur edenlerden, ilk fırsatı bulunduğunda intikam alınmasını beklemek şüphecilik değildir.

Peki, o kişiler kimlerdir?

Atatürk ve İsmet Paşa…

Bu bağlamda; Kemalizm’i yenerek tatmin olacak olan “Öteki Kemal”in, birinci sınıf hain Seyit Rıza’yı önder kabul ettiğinin açıklanması, bir sırın ifşası değildir!..

***

Sözün özüne gelelim.

CHP’nin Türkiye’de iktidar olma formülü bellidir:

Son seçimleri göz önünde bulundurarak özetleyelim.

Halkın Erdoğan’a desteği yüzde 50 civarındaydı.

CHP‘nin oy oranı da yüzde 25 gibiydi.

Şu an itibariyle durumun aynı olduğunu kabul ederek açıklayalım.

Bu paylaşımdan geriye kalan oyların tamamını CHP adayı toplasa -ki bu olanaksız bir şeydir- en fazla alabileceği oy yüzdesi 50 olur ki, bu oran iktidarın değişmesine yetmiyor.

Sonuç, patta olur diyebiliriz…

***

O halde, AKP’ye oy veren seçmenlerin bir kısmını CHP’ye kazandırmak gerekir.

Onları kazandıracak söz ve vaatler, bugünün söylemi olmak zorundadır!

Öyle bir çalışma yapılmadığı gibi, yapmaya niyetli olan da yoktur!

Siyaset aritmetiğine göre; AKP’den kopartılması gereken oy oranı, en az yüzde 13 olmak zorundadır.

Bir tek bu durumda AKP’nin oyu oranı 37’e inerken, CHP’ninki 38’e çıkabilir ve CHP birinci parti olabilir!..

Bu basit aritmetik işlemi, siyaset sahnesine süremeyen ana muhalefet partisinin, iktidara gelmek gibi bir derdi olmadığı son derece açıktır…

***

Kamuoyu araştırmacılarının tahminlerine göre, seçmenlerin kararsız olanlarının yüzdesi 20 ile 25 arasındadır.

Bu kesim, genellikle güçlü görünenin ya da iktidarda olan partinin yanındadır.

AKP’den en kolay ayrılacak kesim kararsızlardır!..

Bunlara dönük söylemi bugüne kadar duyan var mıdır?

***

AKP’den yüzde 13’lük kararsızları kopartmak için dimdik durmak gerekir.

Güven vermek, varlık sebebi olan ideolojiyi her koşulda savunmak şarttır.

Yalpalayan, omurgasız, ideolojisini savunamayan, milli ordusuna karşı şüpheli, Atlantik’e umut bağlayan, FETÖ ve PKK üzerinden elini çekemeyen, kurucu kadrolarını küçümseyip, geçmişini inkâr edenler bu güveni hiçbir şekilde veremezler…

***

Çok uzadı, bitirelim:

Seninki Abdullah Gül için “tarafsız Cumhurbaşkanı diyebilirim” dedi.

AKP’nin üç kurucusundan birine; 15 yıllık AKP iktidarında çıkartılan bütün yasaları onaylayan; “Kürt açılımı”na destek veren, Ergenekon ve Balyoz kumpasları için “Savcı bulun delillendirin” diyen ve bu tutumu nedeniyle “Çankaya’nın 11. Noteri” yakıştırmasını hak eden biri için; “tarafsız” diyebilen Dersimli, hala bize nasıl siyasi emirler verebiliyor?..

KK’ya göre; “tıpış tıpış” oy verdiğimiz “ekmek için Ekmeleddin” de tarafsızdı.

Oysa o şimdi rütbesiz bir askerdir ve Erdoğan’ı destekliyor!

Bunları unutmuş olamayız…

Siyasette başarılı olamayanlar gider, herkes yaptığı hatanın bedelini öder.

Bizde ise faturaları ödemeyi her zaman seçmen yapıyor!..

***

Demek ki, Y-CHP Cumhurbaşkanı adayını Recep Tayyip Erdoğan olarak ilan etmiştir!

Türk Ordusu’na kumpas kurulurken ellerini ovuşturup; “güzel şeyler olacak” diyen ve Türk subaylarının tasfiyesi için elinden geleni ardına koymayan biri ile aynı şeyleri düşünen o adam, hala Atatürk’ün partisinin başındadır!..

Farkında mısınız?

Ve o adam, AKP’nin üç kurucusundan birine oy vermemizi istemiştir; Abdullah Gül’ü yeniden Cumhurbaşkanı yapmak için çırpındı durdu!

Yemedi, o başka bir iştir…

***

Yalan mı?

Yanlış bir şey mi söyledim?

Getirin yanlışımı önüme, serçe parmağımı kesip dolma yapayım size…

Yapmazsam şerefsizim…

Kanıt mı istiyorsunuz?

Muharrem’i dinleyin...(1)

Cemil Can

(1) Tıkla izle…. ince-ince