KONUK YAZARLAR

“BEKA” SORUNU

a_gul_hulusi_akar

Yıllarca birbirlerine ağza alınmayacak sözler söyleyen Erdoğan ile Bahçeli; geçmişe sünger çekip yeni bir sayfa açtılar.

Bahçeli, Reis her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan Erdoğan’ın ayakları altına neden girdin sorusuna, Türkiye’nin “beka sorunu” diyerek cevap verdi.

Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır!

Bahçeli’nin muhalifleri, beka sorunu vardır ama Bahçeli için dediler…

***

Küresel güçler, Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak kardeşi ilan ettiği 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü çıkartmak istediler.

Bu iş için görevlendirdikleri adamları: Saadet Partisi’nin Genel Başkanı ile Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu idi.

Batı yanlısı olduğunu parti programına yazan Meral Akşener’in de bu ittifak içerisinde yer alacağını düşündüler…

İyi Parti’nin iç dengeleri böyle bir ittifakın hayata geçmesine izin vermedi.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “demokrasi adına” gönderdiği 15 milletvekili de İyi Parti’yi tuzağa düşürmeye yetmedi.

100 bin imzayı toplayarak Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak üzere Akşener’e çizmelerini giydirdiler…

Abiler” dediği siyasi rakipleri, hop oturdu hop kalkıyor şimdi!..

***

Abdullah Gül için yoğun çaba harcayan Karamollaoğlu, bir anda gündemi belirleyen kişi oldu.

Fetullah Gülen Hocaefendi,gözleri Pensilvanya’dan “gül” şiiri ile kampanyasını destekledi! (1)

Her zamanki gibi iki gözü iki çeşme tabii ki…

Sahnede en az hata yapan Y-CHP’nin Genel Başkanı, Gül’ün çatı adaylığına olumlu yaklaştı.

Akşener, Gül’ün aday olmasından “memnuniyet duyacağını” ifade etti ama adaylığını da geri çekmedi.

Doğal olarak çatı adaylığı formülü yattı…

***

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Gül’ü basına yapacağını duyurduğu açıklamadan önce, helikopterle konutuna kadar giderek, çat kapı kendisini ziyaret ettiler.

Davetsiz olarak elbette!

Akar ile Gül’ün öğrencilik yıllarından arkadaş olduklarını sosyal medyada yayınlanan fotoğraflarından biliyoruz.

Helikopter askeri miydi, Akar’ın üzerinde üniforması var mıydı, bu soruların cevabını şimdilik bilmiyoruz.

Y-CHP, bu olayı 28 Şubat’a benzeterek, 28 Şubat Davası’nda mahkum edilen komutanları bir kez daha mahkum etti!..

Kılıçdaroğlu’nun asker düşmanlığı Dersim İsyanı’nın bastırılmasından gelir!

Gül, bu ziyaretle ilgili henüz bir açıklama yapmadı ama Dersimli, fırsat bu fırsattır diyerek ziyareti, 1961 yılında yaşanan Ali Fuat Başgil olayına (2) benzetmeyi de ihmal etmedi…

***

Nihayet Abdullah Gül beklenen açıklamasını yaptı:

Çok ciddi beka sorunları ile karşı karşıyayız” dedi.

Hiç şüphesiz kendisi için öyledir.

Sözlükler karıştırıldı, ansiklopedilere bakıldı, “Google” babaya müracaat edildi; beka ne demektir diye soruldu.

Yanıt her taraftan aynı şekilde geldi; tıpkı aylar önce Bahçeli’nin vurguladığı gibi: Kalıcılık, ölmezlik demekti…

Demek ki, Türkiye “ölmek üzere” olduğu için 11. Cumhurbaşkanımız yeniden Cumhurbaşkanı olmak istiyordu!..

Ben kendisini inandırıcı buldum!

***

Toprak bütünlüğümüzün tehlikede olduğunu biliyoruz.

ABD ve müttefiklerinin hazırladığı Büyük Ortadoğu Projesi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizden bir miktar toprağın, İran’dan kopartılacak parça ile birleştirilerek; Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Kürdistan adıyla yeni bir devlet; başka bir ifade ile “İkinci İsrail”i kurmak istedikleri sır değil.

Bu ihanet planı bizim gibi saflara “küçülerek büyümek” şeklinde yutturulmak istendi.

15 Temmuz Darbe Girişimi bu yöndeki etkili eylemlerin sonuncusuydu.

Peki, erken seçim bu tehlikeyi bertaraf edebilecek mi?

Bu nasıl bir tehlikedir ki, seçimle var oluyor ve yine seçimle yok edilebiliyor!

Anlamak mümkün değil!..

***

Abdullah Gül konuşmasında; “sosyal demokrasi”, “özgürlükler” ve “kuvvetler ayrılığı” sözcükleri telaffuz etti ya, bizim sahte solcuların ağzının suyu aktı.

Kılıçdaroğlu, derhal CHP milletvekillerine “Gül ile ilgili yorum yapmayın” talimatı verdi.

Gül’ün isminin gündemde tutulmamasını da özellikle tembih etti.

Eski CHP Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler, Meral Akşener’e kurulan tuzağı:

Gül ittifakının anlamı, ilk turda Gül’ün de bulunduğu bir yarış değil, kendisinin Gül için adaylıktan vazgeçmesi anlamına geliyormuş” diyerek tarif etti…

Kesinlikle haklıdır…

***

Abdullah Gül:

Geniş bir mutabakat olursa üstüme düşeni yapmaktan kaçmayacağımı söylemişimdir. Böyle geniş bir arzunun olmadığı gözükmüştür. Adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değildir” diyerek; aday olamayacağını, Erdoğan’ın karşısına çıkamayacağını söyleyenleri şapa oturttu…

Bal gibi de adaymış meğer, hem de çatı adayı.

Dersimli Kemal onu: “Abdullah Bey esas olarak tarafsız Cumhurbaşkanlığı yaptı. Cumhurbaşkanlığı dönemine saygı duyuyorum” sözleri ile parlatmıştı…(3)

15 milletvekili gönderilerektuzağa düşürülmek istenilen Meral Akşener’in kurmayları, Atlantik ötesinden kurgulanan bu sinsi oyunu fark ettiler…

Zekice analiz yapmaları ve ilkeli duruşlarından ötürü kendilerini kutluyorum…

***

Gelişmeler böyle olunca, Y-CHP’nin İyi Parti’ye gönderdiği 15 milletvekili de dönüş hazırlıklarına başladı.

Bu hamlenin “demokrasiye katkı” için yapılmadığı da ortaya çıktı.

Zira demokrasiye katkı için yapılmış olsaydı; Saadet Partisi ile Vatan Partisi’ne de 20’şer milletvekili gönderilir, onların Cumhurbaşkanı adaylarının da seçime katılması sağlanırdı.

Bu şekilde, CHP adayının ikinci tura kalması halinde, bu iki partinin desteği kazanılırdı.

Y-CHP’nin iktidara gelme gibi bir derdi olmadığı, buradan da bellidir.

Onların tek derdi var: CHP’deki işgal birliğini yeniden seçtirebilmek.

Çünkü verilen görev henüz tamamlanmadı…

***

Hakkını teslim edelim: Çatı adayı formülünün kahramanlarından Başbuğ Bahçeli, yıllardır iktidardan düşürmeye çalıştığı Erdoğan’ın yanında koşulsuz yer alarak, iktidardan düşmemesi için elinden geleni ardına koymadı.

Ekmeleddin İhsanoğlu da öyledir; o da Cumhurbaşkanı adayının Erdoğan olduğunu açıkladı.

Kala kala geri kaldı Dersimli Kemal!

Allah var, çatı adaylığı formülünün hayata geçmesi için, eski iş ortağı Bahçeli’nin yerine gelen Temel Karamollaoğlu ile uyumlu çalıştı, bütün şartları zorladılar.

Karamollaoğlu’nun kim olduğunu (4) hatırlatmaya gerek var mı?

İşte 4 nolu dipnotta kim olduğunu okuduğunuz bu Karamollaoğlu’nun çatı adayı Abdullah Gül’dür.

Gül’ü d çok iyi tanıdığınızdan eminim:

Hani onun “Bir savcı bulun delillendirin” buyruğu üzerine Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz bulunarak TSK’ya kumpas davaları açılmıştı; döneminde AKP hükümetlerinin çıkarttığı bir tek yasa bile Meclis’e geri gönderilmedi, bu yüzden ona “Çankaya’nın Noteri” dendi…

Dışişleri Bakanlığı döneminde, ABD ile 2 Sayfa 9 maddelik anlaşmayı(5) da o imzalamıştı…

Kısaca; KK olarak anılan ana muhalefetin lideri, bu Abdullah Gül ve Temel Karamollaoğlu ile işbirliği yaparak AKP’yi iktidardan düşürebileceğine bizi ikna etmeye çalıştı!

Bir an için bu planın başarılı olabileceğini ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceğini düşünelim; Cumhurbaşkanlığına CHP’li biri mi gelmiş olacaktı?

AKP iktidardan gitmiş mi olacaktı?

Bu sorulara bizim Y-CHP’liler çok kızıyor biliyorum.

CHP seçmenin aklıyla, zekasıyla böylesine alay eden KK ve ekibinin tek görevinin, AKP iktidarını sürekli hale getirmek olduğu buradan da belli değil mi?..

Bu soruyu gördükleri rüyadan uyanmak istemeyenlere artık sormuyorum!..

Onlara tatlı rüyalar diliyorum…

***

Türk halkına Ekmeleddin Vak’asını yaşatan Dersimli Kemal’e, CHP Parti Meclisi’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi ile görüşmeleri yürütmek üzere tam yetki vermesini de anlayamıyorum.

Orhan Pamuk’u bile Cumhurbaşkanı adayı gösterebileceğini söyleyen, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstermekle doğru yaptığını savunan, bir daha olsa yine onu aday göstereceğini söyleyecek kadar kendini kaybetmiş ve hatasını asla kabul etmeyen KK’nın kılavuzluğu ile siyasette başarı kazanılabilir mi?

Aynı suda iki defa yıkanılmaz atasözünü hiç duymadınız mı?

Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” demedi Albert Einstein?

Ekmek için Ekmeleddin’e “tıpış tıpış” oy veren biri olarak, kendimi bu kadar aldatılmış ve ihanete uğramış hissetmemiştim!

Bu yüzden ikiye böldüğüm oyumun rengi: Gri olacaktır…

***

Aydınlık Gazetesi’nden İsmet Özçelik’in Pazar günü okuduğum yorumu yüreğime biraz su serpti:

Özçelik: “Erdoğan’ın 15 Temmuz ABD/FETÖ darbe girişimi sonrasında yapmayı planladığı, ancak Meclis’te çoğunluğu kaybedeceği endişesiyle ertelediği tasfiye şimdi gerçekleşecek” dedi…

Erdoğan’ın “AKP’den kopmalar olabilir” şeklindeki sözleri de bu fikri güçlendiriyor.

30 civarında olduğu söylenen FETÖ’cü milletvekillerinin akıbetinin ne olacağını yaşayıp göreceğiz.

Seçimlere 2 yıldan az bir süre kalmışken, erken seçime gitmenin başka mantıklı bir açıklaması yok zaten.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Abdullah Gül’e yaptığı ziyaretin, bu operasyonun başarısı için gerçekleştirildiği söylenirse, ona da hiç şaşırmam…

Bazı arkadaşlarımızın çok kızacağını, hocalarımın diplomalarımı geri almaya çalışacağını biliyorum ama yine de klasik söylemin dışına çıkacağım:

Özçelik’in dediği gibiyse eğer; Genelkurmay Başkanına alkış da tutmam, kınamam da!..

Zira, devletin her kurumuna sızmış olan CIA destekli bir örgüte karşı yürütülen operasyonlarda, hukuk kuralları ihtiyaç duyulduğu ölçüde askıya alınabilirler!..

Cemil Can

 

DİP NOTLAR:

(1) https://odatv.com/bir-olsunlar-birlikte-gul-olsunlar-26041819.html

(2) http://www.turkiyehukuk.org/ord-prof-dr-ali-fuat-basgil/

(3) https://www.youtube.com/watch?v=-XQJTTOQUM0

(4) 1993 Sivas Katliamında saldırgan kitle Madımak Oteli’nin önündeyken yanlarına gittiğinde, ‘Mücahit Temel’ sloganlarıyla karşılandığı, kalabalığa hitaben “Bir defa şöyle bir Fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el Fatiha diyelim” diye konuştuğu ve “Gazanız mübarek olsun” dediği basında çıkan haberlerde yer aldı. Karamollaoğlu, bu sözlerle ilgili yıllar sonra verdiği bir röportajda “Hiç hatırlamıyorum. Bir kalabalığı nasıl teskin edersiniz? Onların gönlünü alarak… Orada, ‘Oturun sakinleşin, bir Fatiha okuyun’ dememin, demememin bir önemi yok ki” dedi. Katliamın bir numaralı sanığı olan ve 17 yıldır firarda olan dönemin belediye meclis üyesi Cafer Erçakmak’ın hiçbir suçu olmadığını savunan Karamollaoğlu, katliamda yaşamını yitirenlerin yanarak değil, dumandan boğularak öldüğünü iddia etti. Karamollaoğlu, Madımak Oteli’nin utanç müzesine dönüştürülmesinin Sivas’a en büyük ihanet olacağını ve Türkiye’nin çok büyük acılar yaşadığını ama hiçbirinin bunun kadar istismar edilmediğini ileri sürdü.

1995 Genel Seçimlerinde Refah Partisinden Sivas Milletvekili olarak Parlamentoya girdi. Bu dönemde NATO Parlamenter Asamblesi Üyesi olarak görev yaptı. Aynı dönemde Refah Partisi Grup Başkanvekilliğine seçildi. Bu görevini Refah Partisinin kapatılmasına kadar sürdürdü.

Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesince kapatılmasından sonra Fazilet Partisine katıldı. 1999 seçimlerinde Sivas’tan yeniden Milletvekili seçildi. Bu yasama döneminde NATO Parlamenter Asamblesi Üyeliği devam etti. Mayıs 2000 tarihinde yapılan Saadet Partisi kongresinde Genel İdare Kurulu Üyeliğine seçildi ve Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

(Wikipedia ansiklopedesinden alıntıdır.)

(5) https://www.ulusal.com.tr/gundem/tgbliler-mumtazer-turkoneyi-fena-yakaladigundem/milletvekillerine-rekor-zamyurt/akpli-ciftci-akpye-isyan-ettikultur-sanat/insanliki-kesti-cezayiri-dikecekgundem/ermeni-soykirimi-yalanini-yasar-kemale-sormayingundem/akpli-kuzu-hesabimiz-tutmadigunde-h12204.html