KONUK YAZARLAR

HER KAPIYI AÇAN MAYMUNCUK “MÜLAKAT”TIR!..

AKG Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “mülakat son bulacak” vaadi çok önemlidir.

Bu sözleri Reis’in bizzat ağzından duymak çok daha da önemlidir.

Milyonlarca gencin hayatı çalınıp, yandaş çocuklarına verildikten sonra; Erdoğan’ın mülakat konusundaki sözleri adeta rejimin iflasının itirafı gibidir:

Kamuda işe alımlarda mülakat uygulaması kaldırılacak, yazılı sınavdaki başarı sıralaması esas alınacaktır.” (1)

Eeeee!

Uyan da balığa gidelim artık!…

***

21 yıllık AKP iktidarının kararlılıkla uyguladığı “mülakat yöntemi”, devlette kadrolaşmanın en önemli ayağıdır.

Kamuda personel olabilmek için; eğitimli olmak, yeterli olmak, layık olmak, dürüst olmak yeterli görülmedi.

İllâ da AKP’li olmak arandı.

Uzunca bir süre; Fetullah Gülen’e hayran olmak, onu önemli bir “din adamı” gibi kabullenip, öğütlerine uymak ve Cemaatine mensup olmak şart koşuludu.

Aynı zamanda hükümet ortağı olan Fetullah Hareketi’nin devleti ele geçirme operasyonlarına AKP ses çıkartmıyor, (vesayeti sona erdirmek bahanesi ile) tam aksine destek oluyordu…

Evrensel hukuk ilkelerine aykırı olup olmadığına bakılmaksızın, ihtiyaç duyulan tüm yasalar çıkartılıyor, kamuoyu bu yönde yönlendiriliyordu…

***

Sonuçta olanlar oldu:

Güvenlik (Ordu- Emniyet), Yargısı ve Yürütme tek elde birleşti ve tüm kurumları ile devlet ele geçirildi.

İlk yaptıkları iş:

Devletin sırlarını çalıp CIA’ya vermek oldu.

Kozmik odalara bunun için girdiler.

TSK’nın personel işleri ile ilgili birimlerine bu yüzden yerleştiler.

Yurtseverlerin listelerini düşmana teslim ettiler.

Devletin yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği; bir iddiaya göre 813 başka bir iddiaya göre ise 848 görevli, bu operasyondan sonra şehit edildiler… (2)

Bu ihanetin sorumlularından henüz hesap sorulmadı.

Bu operasyonlara bir şekilde katılan “kamu personeli” kamu kurum ve kuruluşlarından hâlâ maaş almaya devam ediyorlar….

Bir türlü temizlenemediler…

***

“Mülakat” deyip de geçmeyin.

Bu ülkeyi düşman işgalinden kurtaran ve Cumhuriyeti kuran atalarımıza düşman olarak yetiştiren nesli, kamu kurum ve kuruluşlarına “mülakat” ile doldurdular…

İşgalin örtüsü bu “mülakat” oldu…

***

21 yıldır mülakata takılan gençlerin, 20 yaşında KPSS’ye girmeye başladıkları düşünülürse; bugün 41 yaşını geçtikleri ve salt bu nedenle devlet memuru olma şanslarını kaybettiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz. (3)

Bu kaybın, genç bir insana tüm yaşamı boyunca neleri kaybettireceğini tek tek saymaya gerek var mı?

Hakları olduğu halde, iyi bir iş bulma şansını kaybettiler.

Uygun bir eş seçme şansını kaybettiler.

Dolayısıyla özlemini duydukları bir yaşam kuramadılar.

Bu durum kendi çocuklarının eğitim ve gelişimini de etkiledi.

Kuşaklar boyunca bir tarafları hep eksik kalarak yaşamak zorunda bırakıldılar…

Neden?..

***

Hak edenlerin yerine, hak etmeyenleri devletin makam ve mevkilere kimler yerleştirdi?

CIA ajanı hain Fetullah Gülen’e biat edenleri, onun tezgâhından geçip kendi ülkesine ve milletine ihanet etmekte en ufak tereddüt göstermeyenleri unutabilir miyiz?

Bu hainlerin maaşları, fakir Türk halkından toplanan vergilerle ödendi.

Devletin bütün olanakları bu ihanet şebekelerinin önlerine serildi.

Profesör, iş adamı, din adamı ve siyasetçiler hep bunlardan üretildi!..

Türk halkının kaderini Atlantik’in öte yakasından belirlediler…

Bu kapıların tümünü açan “mülakat” denen maymuncuktu…

***

Mülakat nedeniyle zarar gören kişilerin kayıplarını anlamak çok zor değildir.

Asıl büyük kaybı yaşayan devlettir:

Niteliksiz ve yetersiz insanların, hak etmedikleri makamlara yerleştirilmesiyle en başta hizmetler aksatıldı.

Her konuda lig düştük!

Afrika ülkeleri ile sıralandık.

Bu dönemde; devlet halka hizmet etme aracı olmaktan çıkartılıp, devleti ele geçirenlere hizmet aracı haline getirildi.

Buna bağlı olarak halk da devlete “hizmetkâr” yapıldı.

Devlet kadrolarına yerleştirilen yetersiz kişilerde, hangi bilgilerin “devlet sırrı” olduğunu ayırt etme olanağı bulunmadığından, yabancı devlet gizli servisleri elinde oyuncak oldular…

Biraz aklı basanlar, geleceklerini garanti altına almak için yurt dışında kendilerine ortam hazırladılar.

Devletten çaldıkları paraları yurt dışına aktardılar.

Çocuklarını “gavur” diye aşağıladıkları yabancı devletlerin vatandaşı yaptılar…

Çaldılar, çırptılar bütün birikimlerimizi yağmalayıp yurt dışına götürdüler…

***

“Mülakat” deyip geçme.

KPSS sorularını çalanların, mülakatı çalmayacağını sakın düşünme.

Devletin kadrolarına “ajan”ları yerleştirmenin en kolay yoludur mülakat.

Bu şekilde, devlet bizim devletimiz olmaktan çıkıyor işte.

Sırf bu mülakat yüzünden, haksızlığa uğrayanların mağduriyetini gidermek pek mümkün olamaz.

Zira hiçbir güç geçen zamanı geriye getiremez.

Dolayısıyla zamana bağlı ve zaman içerisinde kazanılması olanaklı maddi ve manevi değerler de geri getirilemezler.

Aynı şekilde, devletin yediği darbeyi de kısa sürede düzeltmek olanaksızdır.

Devletin temeli olan “adalet”in terazisi bir kez şaşınca, bunu düzeltmek ancak onlarca yılda mümkün olabiliyor.

Devleti sıfırdan organize etmek öyle kolay bir iş değildir….

***

Geçtiğimiz 21 yıl içerisinde yaşadığımız bütün olumsuzlukların sorumlusu elbetteki AKP iktidarlarıdır.

Sorumluların, sorumluluklarını üzerlerinden atmak ve hesap vermekten kurtulmak için “dış güçler” masalına sığınmaları durumlarını kurtarmaya yetmez.

Kendi siyasi geleceklerinin tehlikede olmasını, “devletin bekası” olarak anlatmaları da inandırıcılığını kaybetmiştir.

Hal böyle iken, kendini kaybetmiş bazı insanlara “Adayımız belli, kararımız net” sloganını, ısrarla tekrar ettirmenin ne anlama geldiği bellidir.

Hesap vermekten kurtulmak için, sorumluluğu seçmen üzerine dağıtarak rahatlamak istiyorlar.

Aldatılmış olarak oy kullanmaktan başka bir sorumluluğu bulunmayanların, iktidarın sorumluluğunu üstlenmeye kalkışması, bir tek Türkiye’ye özgü davranış bozukluğu olsa gerekir…

***

Bu zulüm düzeninin devamını isteyenlerin çoğunun bu işte bir yararı yoktur.

Zenginin malı ile çenesini yoran züğürtler gibidirler.

Böylelerin, tüm yaşamını okumakla geçiren ve karşılığını asla alamayanları, anlamalarını beklemek elma ağacından kiraz beklemeye benzer.

“Yoklukta eşitliği savunan” kesimin, eğitilmiş insanlarla aynı koşullarda bulundukları tek yer, karanlık seçim kabinidir.

Her iki kesimin oyu bir tek seçim sandığında eşit işlem görmektedir.

İki oy da birer oy değerindedir…

Aldatılmış insanlar, 4-5 yılda bir kere bir tek tek burada “cahilliğin mutluluğu”nu yaşayabilirler…

Bende yok, onlarda da olmasın” ilkel mantığıdır Türkiye’yi bu kadar gerileten.

Kim ne derse desin; zalimi kendi sopası gibi görüp, ona destek vermekten ve hemen yanındaki komşunu ezmekten acayip haz duyanları, diğer bir söyleyişle; başkasının mutsuzluğu ile mutlu olanları bu iktidar yarattı.

Onlar da bu iktidarı yarattılar…

Kısır döngü böyle devam edip, yirmi yılı devirdi…

***

Başımızın belâsı olan bu güruh, belli ki eziklik duygusunu yaşatan kesimden öç almaktan kolay kolay vazgeçmeyecektir.

Allah’ın sopası” olarak gördükleri “tek adam” ve “tek adam rejimi”nden şimdi nasıl ayrılacak bilmiyorum!

Zira Reis’in son beyanı asıl onlara vurulmuş darbe gibidir.

Dedi ki:

Cumhurbaşkanlığı sistemine dair referandumu da içerecek şekilde yeni anayasayı yeni anayasayı hayata geçirmeyi ülkemizin demokratik gelişimi bakımından en değerli öncelikleri arasında görüyoruz.” (4)

Ne demek istediğini gayet iyi anlıyoruz.

Diyor ki, tek adam rejimi başarılı olamadı.

Bundan dönmek için anayasa değişikliği yapmak şarttır ve biz buna hazırız…

***

Doğal olarak Erdoğan’ın bu sözlerinin muhatabı, AKP seçmeninden önce MHP yönetimidir.

Zira, “başkanlık sistemi”ni öneren ve bu ucube rejime toz kondurmayan hep Devlet Bahçeli olmuştur. (5)

Erdoğan’a rağmen, Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni istikrarla ve inatla savunması sonun başlangıcının ilânıdır…

Av. Cemil Can

(1) https://www.youtube.com/watch?v=AyMPnZ8s0CU

(2) https://www.malumatfurus.org/ilker-basbug-kozmik-oda-813-sehit/

(3) Devlet memurluğu için birçok alımda otuz beş yaşını doldurmamış veya da kırk yaşını doldurmamış olmaları istenmektedir. Tabi bu durum kurumdan kuruma göre farklılık gösterebilir hatta bazı kurumlar memur alımında yaş sınırı aramamaktadır. Devlet memuru olmak isteyenler için 657 sayılı kanunun 40. Maddesinde “18 yaşını tamamlayanlar ve herhangi bir meslek okulunu veya sanat okulunu bitirenler en az 15 yaşını doldurmuş olma ve mahkeme kararı ile ergin olmak (yargısal erginlik) şartıyla atanabilirler.” yazmaktadır. KPSS A grubu için yasa gereğince belirlenmiş olan yaş sınırı 35 yaşını doldurmamış olan ve alt yaş sınırı olarak da 18 yaşını doldurmuş olanlar için geçerlidir.

(4) https://www.sabah.com.tr/galeri/gundem/baskan-erdogan-2023-secim-manifestosunu-acikladi-iste-turkiye-yuzyili-hedefleri/5

(5) https://www.youtube.com/watch?v=N-DNXoqHjqc

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir