KONUK YAZARLAR

HUKUK VE DİN BİLMEZLİK “KADER” DEĞİLDİR!..

MAKALEYİ SESLİ DİNLE

Giriş:

Depremin 14. gününde ölü sayısı 40 bin 642 olarak açıklandı.

Pek yakında enkaz kaldırma çalışmalarına başlanacak.

Korkumuz o ki, moloz ve kum yığınlarının altından daha binlerce ceset çıkacak!

Bizde acayıp bir tuhaflık var:

“Mucize bebek kurtuluşları” ile oyalanıyoruz.

Enkaz altından sağ çıkanlar ile bölgede görev yapanlara çorba dağıtan sivil toplum kuruluşlarına teşekkür ediyoruz…

Merkez Bankası ile devlet bankalarının ve büyük şirketlerin yaptığı “bağışlar”la övünüyoruz…

Bu felâkette ölen bebek ve çocukların sayısı ne kadar olduğunu bilmek istemiyoruz…

En temel konu olan “imar afları”nı ise “şimdi zamanı mı” diyenlerden etkilenip, konuşanımız yok…

Her işte bir “hikmet” arıyoruz…

***

Birinci Konu:

Aile Bakanlığı deprem sonrası 1362 refakatsız çocuk tespit ettiklerini duyurdu.

Koruyucu aile olmak için başvuru sayısı ise 300 bini geçti.

Bazı çocukların tarikat yurtlarına götürüldüğü iddiaları var.

Beykoz’daki İHH İnsani Yardım Vakfı’nın villasında, kimsesiz çocuklar görüntülenmiş.

Organ mafyasının böyle zamanlarda çocukları kaçırdığı gündeme getirildi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 1999 depreminde bu tür olayların yaşandığını anlatıp, dikkatli olunması gerektiğini söyledi…

***

Tam da bu sırada 12 Şubat’ta Diyanet bir fetva yayınladı.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun konuyla ilgili fetvasında, “depremzede çocukların evlât edinilip edinilemeyeceği” sorusuna yanıt veriliyordu:

Buna göre, evlât edinilenle evlâtlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir EVLENME ENGELİ DOĞMADIĞI gibi, evlâtlığın kendi öz anne ve babasının yerine evlât edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değil” deniliyordu…

Daha anlaşılır bir ifade ile söylersek:

Kimsesiz kalan bu çocuklarla EVLENEBİLİRSİNİZ (!) denilmektedir…

Yok artık!

Anlaşılan o ki; örümcekli kafalı sapıkların yatak odalarına yetim ve öksüz çocukların tıkılmasını önlemek, bir süre daha mümkün olamayacaktır!..

***

Burada virgül koyup, yürürlükteki mevzuatımıza bir göz atalım:

Türk Medeni Kanununun 129. maddesinde evlenme engelleri sayılmış; 3. fıkrada evlâtlıkla evlenme yasaklanmıştır. [ 1 ]

Demek ki, Diyanet’in fetvası 129. maddeye açıkça aykırıdır.

Kanunun 282. maddesinde ise soybağının (nesebin) nasıl kurulacağı hüküm altına alınmıştır.

Son fıkrada evlât edinme yoluyla soybağının kurulacağı belirtilmektedir. [ 2 ]

Diyanet, aksini savunmaktadır.

Demek ki; Diyanet’in fetvası Türk Medeni Kanununun bu hükmüne de açıkça aykırıdır…

***

Genel ahlâk ilkeleri açısından durum nedir?

Bu konuda bir tek cümle söyleyecek değilim.

Ben olayları yürürlükteki hukuk (biraz da dinimiz) açısından ele alıp irdeleyeceğim.

Ahlâk işi herkesin kendi iç sorunudur…

Ahlâksızlığı, “ahlâk” ve “din” olarak savunanlar da var!..

***

Yürürlükteki Türk Ceza Kanunumuza göre:

Anne ve babası depremde ölüp kimsesiz ve refakatsız kalan bir çocukla “evlenmek”; cinsel saldırı suçudur ve 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası yaptırımına bağlanmıştır.

Türk Ceza Yasasının 102. maddesinde; kendini savunamayacak durumda bulunan kişilere (çocuklara) ve evlâtlığa karşı cinsel saldırıda bulunulması, ağırlaştırılma nedeni olarak sayılmıştır. [ 3 ]

Dahası var:

Türk CezaKanununun 103. maddesinde “çocukların cinsel istismarı” düzenlenmiştir.

Fiilin vücuda bir organ veya cisim sokulması suretiyle işlenmesi halinde sanığa verilecek ceza sekiz yıldan 15 yıla kadar hapistir.

Mağdurun 12 yaşını tamamlamamış olması halinde verilecek ceza ise 10 yıldan az olamaz. [ 4 ]

Bu hükümler yanında, Diyanet’in fetvası suç işlemeye tahrik suçunu da oluşturur.

Türk Ceza Kanununa 214. maddesine göre, bu suçun da cezası altı aydan beş yıla kadar hapistir.[ 5 ]

***

Yürürlükteki yasalara açıkça aykırı fetvalar verip, bu fetvaları toplumun geniş çoğunluğunun dini inançlarına ve dince kutsal sayılan değerlerine dayandırmak, laiklik ilkesine aykırı olup, Anayasa suçudur.

Ayrıca görevi kötüye kullanmak ve işlenecek olan bu tür suçlara azmettirme suçudur.

Bu kadar değil tabii ki:

Kamu düzenini ve kamu barışını bozacağı tartışmasız olan bu türden bilgileri (fetvaları) yayan Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri için Türk Ceza Kanununun 217. maddesi çerçevesinde de soruşturma başlatılması da mümkündür. [ 6 ]

Bu nedenlerle de söz konusu fetvayı hazırlayanlar hakkında gecikmeksizin yasal işlemler başlatılmalıdır…

***

Diyanet, gelen tepkiler üzerine “depremde refakatsız kalan çocuklarla evlenilebileceğine” şeklindeki fetvasını resmi internet sitesinden kaldırmıştır.

Ona da şükür!

Ama:

Fetvayı henüz kaldırmamıştır.

Sö konusu fetva, verildiği şekliyle Diyanet’in kayıtlarında durmaktadır…

Zihniyette bir değişiklik olmamıştır yani.

Hepsinden önemlisi, bu fetva kamuoyu tarafından dini bir öğüt olarak öğrenilmiş bulunmaktadır.

Bahçeli’den bekliyoruz;

“Diyanet kapatılsın!” ne zaman diyecek acaba?…

***

İkinci Konu:

Sayın Cumhurbaşkanımız 10 ilimizi yerle bir eden depremi, öngörülemeyen ve önlenemeyecek bir felâket olarak nitelendirip, siyasi iktidarın sorumluluğu bulunmadığına vurgu yaptı.

Pazarcık’taki bir depremzedeyi, “Olanlar hep oldu, bunlar kader plânının içerisinde olan şeyler”dir diyerek rahatlatabildi mi bilmiyoruz… [ 7 ]

Kader plânı” nın dinci kesimin anlattığı gibi bir “Tanrı’nın plânı” olmadığını öğrenen dindâr vatandaşlar ise, dini bir değeri olmayan bu söylemden oldukça rahatsızlık duydular.

Hal böyle olunca, konu gelip “kader” ve “alın yazısı”na dayandı.

Çok dikkatli konuşulması gereken bu konularda, köşeme çekilecek değilim; kutsal kitaplar ile işin uzmanlarını konuşturacağım…

Bu yüzden makaleden uzun olan dipnotları da okuyun derim…

***

Dinciler, kendilerine göre tarif ettikleri “kader”i; oldum olası Yasin suresinin 19. ayeti ile Amentü duasına dayandırarak, ona dini bir değer kazandırmaya çalışmışlardır.

Yüz yıllardır süren bu tartışmaya, biz de konusunda uzmanlıklarını kanıtlamış olan akademisyen ve filozofların açıklamalarını tekrar ederek katılacağız.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Yasin suresinin 19. ayetinin bize anlatılan “kader” ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. [ 8 ]

Ayette geçen, “tairikum meakum” şeklindeki ifade, gerçekte “kaderiniz sizin elinizdedir” anlamındadır.

Kader”; ölçü, ilke, kural, düzen, takdir ve ahenk demektir.

Kuran “kader” sözcüğünü hep bu anlamları ile kullanmıştır.

Sözcük, Kuran’da 11 yerde geçmekte ve tümünde “ölçü” anlamında kullanılmıştır.

“Kader” kavramıyla “sünnetullah” denen “tabiat kanunları” kastedilmektedir..

Prof. Dr. İlhami Güler, “Bir doğa olayının doğurduğu sonuçları, ‘kader’ kavramı ile Allah’ın üzerine atmak, iftiradır ve zulümdür” tespitini yaptıktan sonra; “insanın kendi ihmal ve ihanetinin ortaya çıkardığı yıkım ve ölüm sonucunu ‘kader’ veya ‘ecel’ kavramları ile Allah’ın üzerine atması, dindarlık görünümü altında ahlaksızlıktır” demektedir. [ 9 ]

***

Ünlü filozof, hukukçu ve ilahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk’e göre kader; “sürüleşmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak için oluşturdukları Kur’an dışı bir anlayıştır.

Öztürk, bu konuda ısrarla; “İnanç manifestosunun içine sokulan bu Kur’an dışı hezeyanların tümü Emevî yalanıdır. Kur’an’dan hiçbir dayanakları yoktur. Kur’an bunların tümünün tersini söylemektedir” vurgusunu yapmaktadır. [ 10 ]

“Kader”, Diyanet’in hazırladığı İslam Ansiklopedisi’nde: “Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesi” diye tarif edilir. [ 11 ]

Son yıllarda yıldızı parlayan ve Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ü aratmayacağı belli olan Prof. Dr. Mehmet Okuyan da “kader” kavramına eş anlamda kullanılan “alın yazısı”nı açıklarken:

Alın yazısı diye bir şey yoktur” demekte ve üç ayeti (Enam 148, Araf 28’i ile Nahil 35) kanıt olarak göstermektedir. [ 12 ]

***

İşin asıl korkutucu olan:

Emevi geneleklerini “din” sanan insanların, bu Emevi geleneklere itiraz edenleri; “dinsiz” veya “İslâm düşmanı” olarak itham edebilmeleridir.

Kader” kavramı bir de “Amentü duası” içerisinde geçmektedir. [ 13 ]

Amentü”, ayet olmadığı gibi hadis de değildir; sadece İslâm dininin iman esaslarını ana hatları ile ifade eden bir terimdir.

“İkinci Musa” olarak iltifatlandırılan Musa Bin Meymum tarafından kaleme alınan orijinal amentü metninde de “kader” sözcüğü geçmemektedir.[ 14 ]

***

Üçüncü konu:

İmar afları”dır.

Canıl olarak yaşadığımız gibi; inşa edilmelerine ruhsat verilme olanağı bulunmayan, yapıldıktan sonra da oturma izni verilemeyecek durumda olan (yıkık, yıkılmak üzere veya ağır hasarlı)118 bin bina; 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremde yerle bir oldular.

Son tahlilde, bu binalarda oturan insanlar, mezarları olacak olan bu binalara “imar affı” getiren siyasi iradeyi ödüllendirmişlerdir.

Üstüne bir de para ödemişlerdir.

Halen TBMM’nde BBP Genel Başkanı Mustafa Destici tarafından verilmiş olan imar affı kanun teklifi Komisyon’da yasalaşmayı beklemektedir. [ 15 ]

Benzer nitelikle bir kanun teklifi de 4 Ocak 2023 günü CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık tarafından verilmiştir.[ 16 ]

Her iki teklifte de:

“Yapı Kayıt Belgesi başvuruları için daha önce belirlenmiş sürelerin uzatılması ve daha önce bu sürelerden kaynaklı belgeleri iptal edilenler hakkında tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi amaçlanmaktadır.”

Depremden sonra (11.01.2023 günü) CHP, teklifini geri çekmiştir…

O kadar da olsun artık!..

Böylece; denebilir ki imar affı konusunda AKP, ne düşünüyor idiyse CHP de aynı şeyleri düşünmekteydi.

Halkı düşünen yoktur…

Bu yönüyle bakıldığında, insanın neredeyse “iyi ki de bu deprem oldu” diyeceği geliyor!..

Yüce Tanrı’m, Türk halkına böyle bir cezayı neden layık gördün?…

***


Dördüncü konu:

Sayın iktidarımız depremzedelerin iskân edilme sorununu çözmek için Kredi Yurtlar Kurumu’nun (KYK) yurtlarını değerlendirmeye karar vermesi ile ilgilidir.

Reis, üniversiteleri kapattı, KYK yurtlarını da boşalttı.

Bu kararla birlimte; 11 ilin depremden etkilenen diğer illerdeki üniversite ve yüksekokul öğrencileri yurtlardan kapı dışarı edilmiş oldular.

Diyelim ki; diğer illerden gelip yurtlara yerleşen çocuklar babalarının evine döndüler, bu 11 ilden gelen çocuklar ne yapacaklar şimdi?

Babalarının evi mi dediniz yoksa!?

O evler, babalarının başlarına çöktü; öğrencilerin çoğu yetim ve öksüz kaldılar.

Kaş yapalım derken, bu çocukların iki gözü de çıkartılmış olmadı mı?..

Buna karşılık:

Diyanet, deprem bölgesi hariç tüm yatılı Kuran kurslarında 20 Şubat’tan itibaren yüz yüze eğitime başlayacak.

“Sağlam seçmen” yetiştirmek böyle olur…

Liyakat” denilen şey, ne kadar da önemliymiş meğer!…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

[1 ] Türk Medeni Kanunu

B. Evlenme engelleri
Madde 129- Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,
3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.

[ 2 ] Türk Medeni Kanunu

A. Genel olarak soybağının kurulması
Madde 282– Çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur.
Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.
Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.

[ 3 ] Türk Ceza Kanunu


Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar
Cinsel saldırı

Madde 102– (Değişik: 18/6/2014-6545/58 md.)
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
(3) Suçun;
a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,
d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,
e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.
(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır
neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına hükmolunur.

[ 4 ] Türk Ceza Kanunu

Çocukların cinsel istismarı
Madde 103- (Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)38
(1) (Yeniden düzenlenen birinci ve ikinci cümle: 24/11/2016-6763/13 md.)

Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.)

Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.

[ 5 ] Türk Ceza Kanunu

Suç işlemeye tahrik
Madde 214- (1) Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırarak, birbirini öldürmeye
tahrik eden kişi, onbeş yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Tahrik konusu suçların işlenmesi halinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır.

[ 6 ] Türk Ceza Kanunu

Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
Madde 217/A- (Ek:13/10/2022-7418/29 md.)
(1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde
işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır

[ 7 ] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-erdogandan-depremzedeye-bunlar-kader-planinin-icerisinde-olan-seyler-2049583

[ 8 ] https://acikkuran.com/36/19

[ 9 ]https://www.ilhamiyyat.com/

[10 ] a- Kader, sürüleşmiş bir toplum yaratmak isteyen saltanat odaklarının kitleyi uyuşturmak için oluşturdukları Kur’an dışı bir anlayıştır.““İnanç manifestosunun içine sokulan bu Kur’an dışı hezeyanların tümü Emevî yalanıdır. Kur’an’dan hiçbir dayanakları yoktur. Kur’an bunların tümünün tersini söylemektedir.”

https://www.hurriyet.com.tr/kader-alin-yazisi-mi-tabiat-kanunlari-mi-10930836

b- Kadere iman, tabiat kanunlarının değişmezliğine imandır. Tabiat Kanunları, bilimin tespit ettikleridir. Bireysel yazgı diye bir şey yoktur… Hiç kimse kendi tercihini Allah’a fatura edemez.”

c- Kader, sorumluluğu bulunan politikacıların anlattığı şekilde kabul edilirse; faturayı Allah’a kesmek sonucunu doğurur, insanların sorumluluğunu ortadan kaldırır…”

[11] https://islamansiklopedisi.org.tr/kader

[12] https://www.youtube.com/watch?v=1gH_gCTA0J4

[13] https://islamansiklopedisi.org.tr/amentu

[14] Bugün Yahudilerin dua kitaplarında bulunan 13 maddelik amentü, Musa Bin Meymun (D.1135-Ö.1204) tarafından kaleme alınmıştır. Sefaradi Yahudisi filozof, hahambaşı, tahmud bilgini ve coğrafyacı olan Meymun, Ortaçağ’ın en önemli düşünürlerindendir.

(Bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/Musa_bin_Meymun )

İslâm kaynaklarına göre, bütün peygamberlerin insanlara aynı iman esaslarını öğrettikleri, bunlarda hiçbir değişiklik bulunmadığı, peygamberlerin ve ilâhi kitapların birbirini tasdik ettikleri (Hac 22/78, Şura 42/13, Al imran 3/3, Bakara 2/91 ve Fatır 25/31) dikkate alınırsa, Yahudi ve Hrıstiyanların Kitab-ı Mukaddes’teki iman esaslarını aynı kabul etmek gerekir. Amentü öğretisinin Maturidiler arasında son derece yaygın olmasında, konuyla ilgili ilk eseri Semerkandlı alimlerin yazmış olmalarının etkisi çok büyüktür. (Bakınız, Diyanet’in İslâm Ansiklopedisi amentü maddesi)

[15] Kanun teklif ile; ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla Yapı Kayıt Belgesi için daha önce belirlenmiş sürelerin uzatılması ve daha önce bu sürelerden kaynaklı belgeleri iptal edilenler hakkında tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi amaçlanmaktadır.

https://www.tbmm.gov.tr/Yasama/Kanun-Teklifleri-Sonuc (Bakınız 2. sayfaya)

[16] Kanun teklif ile; ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar için yapı kayıt belgesi başvuru süresi ile kayıt bedeli ödeme süresinin uzatılması ve daha önce bu süre kayıtlarına aykırılık nedeniyle belgeleri iptal edilenler hakkında tesis edilen idari işlemlerin ve para cezalarının iptal edilmesi öngörülmektedir.

https://www.tbmm.gov.tr/Yasama/Kanun-Teklifleri-Sonuc (Bakınız 1. sayfaya)

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir