KONUK YAZARLAR

İKİNCİ YÜZYILA GİRERKEN!..

3 Aralık 2022 günü Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda CHP’nin “İkinci Yüzyıl Vizyon (1) ” toplantısı yapıldı.

Toplantıda konuşulanlardan yola çıkarak “vizyon” sözcüğünün anlamını bulmak kolay değil.

Ama “vizyon” sözcüğünün anlamına bakarak, toplantıda ne konuşulduğunu ve toplantının amacının ne olduğunu anlamak mümkündür.

İkinci yüzyıla çağrı toplantısı”nda Kılıçdaroğlu’nun “köklü değişim” vurgusu dikkatimi çekti.

Kılıçdaroğlu, “köklü değişim” ile ne anlatmak istendiği açıklanmadı.

Bay Kemal, “Köklü değişim” yerine, “devrim” (2) sözcüğünü de kullanabilirdi.

Nedense bu iddialı sözcüğünü kullanmaktan kaçındı…

***

Asıl dikkatimi çeken “70 kişilik bir kadro” ile “siyaset üstü birlik” kurulacağının ilânıydı.

Siyaset üstü birlik” ne demektir?

Halkın iradesini seçilmiş siyasetçiler temsil edecekken, bir de onların üstünde “politbüro” gibi bir “birlik” mi oluşturulacak!?

Siyasi iradenin üstündeki irade nasıl bir iradedir?

Yetkisini nereden alıyor/alacak?

Görünüşe bakılırsa, danışmanlar ordusu olan bu kurulu “tek adam” Kılıçdaroğlu yetkilendirecek…

***

Yakın tarihimize baktığımızda böyle bir “üst irade”nin olduğunu görebiliyoruz.

Meclis-i Mebusan’ı kapatan padişah iradesi, siyaset üstü değil miydi?

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, Cumhuriyet öncesini çağrıştıran kavramları kullanmaya ne gerek var?..

***

Kılıçdaroğlu diyor ki:

Yönetim anlayışımızı kökten değiştirmeliyiz.”

Yönetim anlayışını kökten değiştirmek!

Ve devam ediyor:

İnandığım vizyon yolculuğundan asla geri adım atmayacağım ve vazgeçmeyeceğim.

Hesap vereceği bir makam olmadığına/kalmadığına göre, dediğini yapacaktır!

Kılıçdaroğlu’nun bu ifadeleri; siyasi iradenin -bugünkü TBMM gibi- etkisiz hale getirileceğini ve asıl belirleyici olacak olanın “70 kişilik siyaset üstü birlik” ile onların üstündeki “tek adam” olacağını teyit ediyor.

Başka bir ifade ile söylersek: Bugün “tek adam rejimi” olarak eleştirdiğimiz rejimdeki “tek adam”ı “70 kişi”ye çıkartarak yolumuza devam edeceğiz…

***

CHP’nin, Y-CHP’ye dönüştürülmesi ile yönetimin anlayışının nasıl değiştiğini yaşayarak gördük.

O süreci kısaca özetleyip, hatırlatmakta yarar var:

Kılıçdaroğlu ile CHP yönetimine gelen ekip, “parti içi demokrasi”yi işlevsiz hale getirip; her kademedeki parti yöneticilerini genel başkanın kararı ile göreve başlatılmıştır.

Partililer ise “dur bakali n’olecak” anlayışıyla seyirci türbünlerine çekilmişlerdir.

Bu gidişe ses çıkartanlar, bilinen yöntemlerle tasfiye edilmiş veya küstürülmüşlerdir.

Meydan “profesyoneller”e kalmıştır.

Ne yazık ki, partililer, bir süre sonra kurultay delegelerinin genel merkez tarafından işaret edilenlerden seçilmesine de göz yummak zorunda kalmışlardır.

Alıştılar!

Y-CHP’de “dur bakali n’olecak” (3) anlayışı artık kronikleşmiştir…

***

Bu gevşeklik içerisinde iyice ele geçirilen CHP’de; milletvekillikleri, belediye başkanlıkları ve belediye meclis üyelikleri de genel başkana yakın olanlar arasında paylaştırılmıştır.

Böylece “al gülüm-ver gülüm” dönemi başlamıştır.

Kurultay delegelerini genel merkez “seçmiş”, onlar da genel başkan ile parti meclisi üyelerini seçmişlerdir.

Bundan böyle, Y-CHP’de “ideolojik birlik”ten değil, “çıkar birliği”nden söz etmek daha isabetli olacaktır.

Öyle bir döneme geçilmiştir ki; seçim yenilgilerinden bile “başarı hikayeleri” üretilmiştir.

Atatürk ilkeleri”ne yürekten bağlı, gerçek CHP’liler 12 yıl içerisinde ağır ağır dışlanmış ve tasfiye edilmişlerdir.

Meydan tamamen mirasyedilere kalmıştır.

Bu yüzden, gerçek CHP’lilerin iradesi “etkisiz eleman” hükmündedir.

İlginçtir: CHP üyelerinde sadece gösterilen adaylara “oy verme hakkı” kalmıştır.

Dolayısıyla, Kılıçdaroğlu iktidara geldiğinde; devletteki yönetim anlayışını “kökten değiştirirken” herhangi bir direnişle karşılaşmayacaktır.

Parti üst yönetiminde gerçekleştirilen “dönüşüm” tabanda da benimsenmeye başlanmıştır…

***

CHP’nin “İkinci Yüzyıl Vizyonu” konusuna ilk esaslı eleştiri (4), Şam Üniversitesi Tarih Profesörü Mehmet Yuva’dan (5) gelmiştir.

“Şimdi de adını sanını duymadığımız müthiş kurtarıcı kahraman Jeremy Rifkin (6) ile yatıyorlar kalkıyorlar. En büyük özelliği ‘Siyonist’ olmasıdır” diyerek, Kılıçdaroğlu’nun Başdanışman olarak seçtiği kişinin “siyonist” (7) olmasına vurgu yapmıştır…

Diğer vitrine konulan isimler de tek tek masaya yatırılacaklardır…

***

Cumhuriyet gazetesi bu haberi:

Mesele Mustafa Kemal Atatürk’ün o büyük hayaline sahip çıkmaktır” şeklinde vermiştir.

Oysa, Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük hayali; laik Cumhuriyet’in, “tam bağımsız” olarak sonsuza kadar yaşatılması ve toplumun çağdaş ülkeler seviyesine çıkartılmasıydı.

“70 kişilik siyaset üstü birlik” aklıma Duyun-u Umumiye‘yi (8) getiriyor.

Açıklanan bu yol, çıkmaz görünüyor bizi küresel sermayenin tuzağına düşürecek.

Demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan Y-CHP’nin İkinci Yüzyıl Vizyonu’nun Atatürk’ün hayali ile, iktidar olduğunda zaten göreceğiz…

Sözcü gazetesi, ise “Haydi başlıyoruz” diye manşet atmıştır.

Bu iki büyük gazete, iç sayfalarında bu “70 kişilik siyaset üstü birlik” neyin nesidir diye bir alt başlık bile açmamıştır.

CHP’ye gönül vermiş ve alanlarında uzmanlıkları kabul edilmiş; onlarca akademisyen ve teknokrat varken, küresel güçlerin uşaklığını yapan isimleri siyasi iradenin üzerinde bir yere konuşlandırmak da ne demek oluyor diye bir soru bile sorulmamıştır…

***

Y-CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın:

“Merkez Bankası’nın başına tüm dünyanın saygı duyduğu bir isim atayacağız” sözlerinden bu ismin, Türk mü yabancı mı olduğunu anlayabildiniz mi?

İkinci bir Kemal Derviş olayını tekrar mı yaşayacağız sorusu ortada kalmıştır.

Gerçi, Kemal Derviş’in Hazine Müsteşarı Faik Öztrak CHP’nin sözcüsü olarak görevinin başındadır ve en çok da Merkez Bankası Başkanlığı ona yakışmaktadır!..

***

Bu defa yanılmayı cani gönülden arzu ederim…

Son derece samimiyim…

***

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) Vizyon, birtakım olayları görme organının yardımı olmadan (zihinsel) görme ya da algılama fenomenine (olgular, olaylar) ve bu fenomendeki imajlar (imgeler) bütününe verilen addır.

Vizyon; bir kurum, firma ya da topluluğun geleceğe yönelik hedefleri hakkında bilgi vermektedir. Bir kurum, firma ya da topluluğun “Amacımız nedir?” ve benzeri gibi soruları yanıtladığı bölüme vizyon denilmektedir.

(2)Politika biliminde devrim, tipik olarak algılanan bir baskı (politik, sosyal, ekonomik) veya politik yetersizlik nedeniyle halkın hükûmete karşı isyan etmesiyle açığa çıkan politik üstünlük ve organizasyon eşliğinde, nispeten ani gerçekleşen değişiklikler.

Devrimler, insanlık tarihi boyunca farklı süre, yöntem ve azmettirici ideolojilerle ortaya çıkmıştır. Bir devrimin sonucunda kültür , ekonomi ve sosyo-politik kurumlarda “köklü değişiklikler” gerçekleşir.

(3) http://www.siirparki.com/anesinoyku1.html

(4) https://www.aydinlik.com.tr/yazarlar/mehmet-yuva

(5) Mehmet Yuva, Hatay Samandağ Lisesi mezunu, Batı Almanya Frankfurt Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde (uluslararası ilişkiler – siyaset bilimi) okuyan, mastır ve doktorasını ABD New Hampshire ve Suriye Şam Üniversitelerinde yapan (ABD tarihi ve Kıbrıs tarihi), ABD, Kıbrıs ve Türkiye’de öğretim üyeliği yapan, aktif olarak da Şam Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevine devam eden Hataylı Tarih profesörüdür.

Şam Üniversitesi Yüksek Dil Enstitüsü Türkçe Öğrenim Merkezi Koordinatörü’dür. Beşar Esat’ın Türkiye ziyareti ile Türk devlet erkanının Suriye’yi ziyaretlerinde resmi tercümanlık görevini yapmaktadır. Aydınlık gazetesi yazarları arasındadır.

(6) Jeremy Rifkin (d. 26 Ocak 1945), Amerikalı ekonomik ve sosyal kuramcı, yazar, konuşmacı, siyasi danışman ve aktivisttir. Bilimsel ve teknolojik değişikliklerin ekonomi, iş gücü, toplum ve çevre üzerindeki etkisi hakkında yirmi iki kitap yazmıştır. Küresel ekonomik kriz, enerji güvenliği ve iklim değişikliğinin zorluğunu ele alan uzun vadeli ekonomik sürdürülebilirlik planı olan “Üçüncü Sanayi Devrimi“nin baş mimarıdır. Üçüncü Sanayi Devrimi, 2007’de Avrupa Parlamentosu tarafından resmen desteklendi.Rifkin, Almanya Şansölyesi Merkel’e de danışmanlık yapmıştır.

(7) Siyonizm, “İsrail Toprakları” olarak tanımlanan topraklarda bir Yahudi devletinin asırlar sonra yeniden kurulmasını destekleyen, savunan ve “Yahudi milliyetçiliği”ni temel alan ideolojik fikir hareketidir.

İsrail Toprakları”, Kenan bölgesinde bulunan ve sınırları kesin olarak belli olmayan coğrafî bölgeye Yahudiler tarafından verilen bir isimdir. Tanah metinleri dini ve tarihi terimleri, Kenan Diyarı; Vaadedilmiş Topraklar, Kutsal Topraklar ve Filistin’i içeriyor. Bu bölgenin sınırlarının tanımları, İbrani Kutsal Kitabı’ndaki pasajlar arasında değişiklik gösterir ve Yaratılış 15, Çıkış 23, Sayı 34 ve Hezekiel 47’de özel olarak bahseder. Kutsal Kitap’ın başka yerlerinde dokuz kez, yerleşik topraklar “Dan’dan Beerşeba’ya” ve üç kez “Hamat’ın girişinden Mısır çayına kadar” olarak anılır (1 Krallar 8:65, 1. Tarihler 13:5 ve 2. Tarihler 7:8)

(8) Duyun-u Umumiye, 1881-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun iç ve dış borçlarını denetleyen kurumdur. II. Abdülhamit döneminde kurulmuştur. Sözcük, “Genel Borçlar” anlamına gelir. Düyun-u Umumiye kurulduğu yıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik ve mali yaşamı üzerinde etkili bir rol oynamıştır.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir