KONUK YAZARLAR

ARKADAŞLARIMA “İĞNE” İLE UYARILAR!..

Sen:

Fahri, gözümün içerisine öyle aval aval bakma.

Sizler:

Aydın, Şahap, Mustafa ve Yılmaz…

Arkanıza yaslanıp dinleyiniz.

Ve dahi:

Adnan, sen de elindeki kalemle oynamayı bırak.

Sizler:

Sayın Ömer, Sayın Ahmet ve Sayın Sedat…

Sizin için de söyleyeceklerim var.

Eski yoldaşlarım:

Nihat ile Cemil arkadaş…

Yerdeşim Erdoğan.

Öteki mahalleden:

Refik, Süleyman ve Yusuf gardaş…

İsimlerini burada yazamadığım her biri birbirinden çok değerli vatandaşlar.

Unutulduğunuzu sanmayınız.

Ama asıl İsmail ile Faik’e söyleyeceklerim var:

***

İleride sorumlu tutulacağınız eylem ve söylemleriniz, kendi paylaşımlarınızda var.

Gün gelecek, tuttuğunuz o kayıtlar ile yargılanacaksınız.

Ayrıca kanıtlar aramaya ihtiyaç duyulmayacak!

Boşuna avukat arkadaşlarınızı arayıp da yormayın.

Bizim yapabileceklerimiz çok sınırlıdır.

Ah şu kanıtlar ahhh…

Teknoloji sayesinde asla yok edilemeyen o kanıtlar, gün gelecek karşınıza dikiliverecekler.

O gün “ne ara mantar gibi böyle çoğaldılar, bunların tümünü ben mi yaptım” diyerek şaşırıp kalacaksınız.

Tecrübe ile sabittir, emin olun!…

***

Devam edelim:

“Ne saçmalıyor bu adam?” dediğinizi duyar gibiyim.

Hmmm öyle mi?

Sizce saçmalıyor muyum?

Yaklaşmakta olan tehlikeye işaret etmek; uçurumdan aşağıya düşmekte olan birine el uzatmak, onun elini tutmak ve uyarmak görevim var benim.

Yetiştirilme meselesidir tabii ki.

Görevimi yerine getiriyorum:

***

Dilerseniz önce mesele nedir onu özetleyelim:

Duydunuz mu bilmiyorum.

AKP ile MHP, sosyal medya ve internette “yalan haberle mücadele” amacıyla hazırladıkları yasa teklifi Komisyondan geçti. (1)

Biliyorum:

Teklifin içerdiği hapis cezalarıyla giderek zorlaşan gazetecilik faaliyetleri sizi çok fazla ilgilendirmiyor…

Bu nedenle “bana ne” diyebilirsiniz.

Doğru, hiçbiriniz gazeteci değilsiniz.

Ama boş sayfa buldunuz mu çalakalem yazarsınız.

Hem de ne biçim yazarsınız ama…

Yalan, iftira, küfür gırla!..

İhtiyaç sahibi biriyle bir simiti paylaşmazsınız ama yalan-yanlış bilgileri paylaşırsınız, iftira atmaktan, gıybet yapmaktan zerre kadar korkmazsınız…

***

O da sizin bileceğiniz bir iştir.

Biz gelelim Kanun Teklifinin 29. maddesine:

29. madde ile Türk Ceza Kanunu’nun “kanunlara uymamaya tahrik” başlıklı 217’nci maddesine bir madde daha ekleniyor.

Bu düzenleme ile “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığı ile yeni bir suç tanımı yapılıyor.

Suçun kapsamı şöyle anlatılıyor:

Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle; ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” (2)

Siyasi iktidarın ne yapmak istediğini anlamak için “siber hukuk uzmanı” olmanıza gerek yok.

Sizin “uzmanlığınız” yeterlidir:

Buradaki suç tanımının ceza hukukundaki “belirlilik ilkesi” ile uyumlu olduğu söylenemez.

Keyfi uygulamaya imkan veriyor.

Hangi fiillerin suç teşkil edeceğini anlamak öyle kolay değil.

Suç sayılan eylemler, teke tek sayılsaydı daha iyi olurdu elbet.

Ya da daha anlaşılır bir tarif yapılabilirdi tekniğince…

***

Dilerseniz önce “saik” sözcüğünün ne anlama geldiğine bakalım:

Saik”in birinci anlamı “sebep”tir; ikinci anlamı “güdü”dür.

Güdü ise, bir etkinlik veya işin gizli sebebi anlamına gelmektedir…

Şimdi yasaklanan eylemin ne olduğunu anlamak için birinci cümleye bakalım:

Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle… gerçeği aykırı bir bilgiyi… alenen yayan…”

Suç sayılan eylem bu “yayma” işi oluyor.

Bu eylemi yapanın “gizli sebebi”nin endişe, korku ve panik yaratmak olduğunu kimler, nasıl saptayacaklar?

Bir de yayılan bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığı konusu var; ona kimler, nereye göre karar verecekler?

Fark ettiğiniz gibi bu madde “keyfi olarak uygulanmaya” olanak verecek şekilde (3) hazırlanmış.

Hamdolsun, bu dönemde bir sorun olmaz!

Ya önümüzdeki seçimlerde iktidar değişir de “6’lı Masa”nın bileşenleri iktidara gelirse, o zaman ne olacak?

En masum paylaşımlar bile bu maddenin kapsamına sokulabilirler!

Nice olur halimiz, hiç düşündünüz mü!?

***

Bu kadar olsa iyi:

Teklifle öngörülen “halkı yanıltıcı bilgi” ya da “yalan haber” kapsamına nelerin girdiğine kimler, nasıl karar verecekler?

Kamu davalarını açma görevi Cumhuriyet Savcılarına verildiğine göre, doğal olarak hangi bilginin “yanıltıcı” hangi haberin “yalan” olduğuna da onlar karar verecekler.

Bu iyi!

Allah’tan FETÖ’cü yargıç ve savcılar adalet mekanizmasından tasfiye edildikten sonra iyi eğitilmiş, vicdan sahibi, adaletin yerine getirilmesinden başka düşüncesi olmayan, mutlak gerçeği bulmak için çabalayan “yerli ve milli” savcılar işbaşı yaptırıldılar.

Dolaysıyla bu konuda endişelenmeye gerek kalmadı.

Ya gelecek iktidar, memur alımı için yapacağı sınavda, söz verdiği gibi “mülakat”a yer vermezse de sadece yazılı sınavda başarılı olanları göreve başlatırsa!

Ve o yeni savcılar, eski defterleri açarsa!

Hesap sormaya kalkarsa!

İşte o zaman yandınız ki ne yandınız…

***

Kabul edin:

Bu ülkeyi vatan yapan milli kahramanlarımız hakkında olmadık yalan-yanlış bilgileri paylaştınız.

Vatan hainlerine, düşmanla işbirliği yapanlara, Cumhuriyet düşmanlarına iade-i itibar niteliğinde olmadık övgüler yaptınız.

Saltanatı ve hilafeti överek, Cumhuriyet kurumlarını aşağıladınız.

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk ile Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye “iki ayyaş” dediniz.

Din ve dince kutsal sayılan değerleri istismar ederek, Anayasa’nın “laiklik ilkesi”ni çiğnediniz.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiniz…

Ettiniz de ettiniz…

***

Peki, bu eylemleriniz için “gizli sebebiniz” yani “saik”iniz neydi?

Paylaşımlarınızda “yanıltıcı bilgi” veya “yalan” olmadığını nasıl kanıtlayacaksınız?

Cumhuriyet savcıları, tarih kitapları ile arşiv belgelerini mahkemenin önüne koyacaklar.

Örneğin “İskilipli Atıf Hoca”nın Yunan uçaklarından atılan o bildirileri yazmadığı söylemiştiniz.

İspatlayın bakalım derlerse…

Seyit Rıza’nın İngilizlere yazdığı mektubu masaya koyacaklar; Şeyh Said’in Musul meselesinin çözümsüzlüğe girmesi için İngilizlerin teşviki ile ve Halifeliğin kaldırılmasını bahane ederek isyana kalkıştığının belgelerini sürecekler önünüze…

O engin tarih bilginizle “Lozan hezimettir!” diyordunuz ya!

Aldığınız eğitim, tarih bilginiz ve tahsiliniz paylaştığınız yalanların doğru olduklarını kanıtlamaya yeterli olacak mı?..

***

Benden yardım istemeyin o zaman…

Ben sizin için yapabileceklerimi bugünden yapıyorum:

Sizi ve iktidarınızı uyarıyorum:

Bu yasayı çıkartmayınız!

Aksi halde, bu yasa ile hapislerde çürümeniz olanaklı hale geliyor…

Gerçi ceza yasaları geriye yürümezler.

O bakımdan eski yaptıklarınız yanınıza kâr kalacaktır.

Yine de:

Yüce Tanrı’ya şükredin ki, “devr-i sabık” yaratmayacak bir adam iktidara gelsin.

Temiz bir sayfa açsın” önünüze…

İntikamcı” olmasın!

Helâlleşin”, olup bitsin…

***

Sevgili arkadaşlarım;

Beni dikkatlice dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Bu yasanın çok önemli bir sakıncası daha var, onu da söylememe izin veriniz:

Bugün için siyasi iktidarın verdiği bilgilerin yanlış ve yanıltıcı olduğunu söylemek dahi bu suç kapsamına girer.

Örneğin:

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının doğru olmadığını, buna karşılık ENAG’ın rakamlarının doğru olduğunu söylemek gibi.

Başka bir örnek:

Siyasi iktidar sözcülerinin, “paranızı TL yatırın, TL’ye yatırım yapanlar kazanacak, dolar ve diğer dövizlere yatırım yapanlar kaybedecekler” şeklindeki sözlerine itiraz etmek de bu suç kapsamına girebilir…

Çünkü bu açıklamalara “itiraz” etmek, bunların “yanlış” ve “yanıltıcı” olduğunu söylemektir.

Kısaca siyasi iktidarın söylemlerine ters düşecek şekilde açıklama ve paylaşımlar kolaylıkla, HALKI YANILTICI BİLGİ ve YALAN HABER kapsamında değerlendirilebilirler…

Gördüğünüz gibi bu Yasa teklifi ile ceza hukukunun “BELİRLİLİK İLKESİ” ihlâl edilecektir.

Hangi fiillerin suç teşkil edeceği açık ve net olarak belirli olmalıdır.

Bu bazen eylemleri tek tek sayarak, bazen de suç tipini iyice tanımlayarak belirlilik ilkesi korunur.

Teklif yasalaşırsa; bundan böyle Reis’in:

“Yalaaaaaaan, yalaaaaaaaaan, yalaaaaaaaaaaan” diye bağırmasına gerek kalmayacak…

Yalana, yalan demek bile suç sayılacak!

Cumhurbaşkanı yalan konuşacak değil herhalde.

O halde, onun söylemine “yalandır” demek de halkı “yanıltma” olarak kolaylıkla değerlendirilebilecek.

***

Benim asıl endişe duyduğum konu daha farklıdır:

Yasa yürürlüğe girdikten sonra uygulamanın nasıl olacağını merak etmiyorum; üç aşağı beş yukarı bellidir.

Yüce Tanrı bize o günleri göstermesin!

Amin!..

Önümüzdeki seçimlerde AKP iktidardan düşer de “6’lı Masa”nın bileşenleri iktidara gelirse; bu yasanın nasıl uygulanacağıdır.

Yasayı derhal yürürlükten kaldıracaklar mı?

Yoksa, bir süre daha uygulanmasına izin mi verecekler?

Bakın burası çok önemlidir…

***

Zira, yasanın uygulanması halinde; başta benim yukarıda adlarını yazdığım “arkadaşlarım” olmak üzere; AKP’li “trol”lerin büyük bölümü, bu kafayla giderlerse ciddi hapis cezaları ile cezalandırılacaklardır.

Önlerine her gelen yalan-yanlış haberleri hiçbir kontrole tabi tutmadan yayan bu arkadaşlara, yaptıklarının hesabını sorabilirler.

Bu tamamen yeni iktidarın kararına bağlıdır.

O bakımdan bugün gazetecilere sansür uygulaması olarak yaşanacak gelişmeler, yarın herhangi bir kişinin şikayeti üzerine, sıradan ve hatta sıra altındaki vatandaşlar için sıkıntı yaratacaktır…

Reis: “Halkımızı enflasyona ezdirmedik” dediğinde, siz “enflasyon altında ezildik” diyemeyeceksiniz.

Yalan olur!

Derseniz “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu işlersiniz.

Hooooooooooop cezaevini boylarsınız…

3 yıldan başlıyor hapis cezası.

Almanlar bizi kıskanmıyor” da diyemiyeceksiniz…

Çünkü gerçekten kıskanıyorlar bizi…

Onlar, böyle yasaları Hitler zamanında bile yapamadılar!..

***

Son diyeceklerim:

Önümüzdeki dönemde iktidar değişirse ve bu dönem yaptığınız yalan-yanlış ve iftira niteliğindeki paylaşımlar nedeniyle hakkınızda dava açılırsa, benden yardım istemeyiniz!

Şimdiden uyarıyorum:

Kaşım-gözüm diyene kadar tahmin edemeyeceğiniz bir süre kadar hapis yatabilirsiniz.

Zira bu Anayasa ve yasalar ile yargıyı siyasi iktidarın sopası olarak kullanmak mümkün hale geliyor.

Ve yeni iktidar, elini çabuk tutmaz da işleri biraz ağırdan alırsa, başınızın belâya girmesi çok mümkün hale gelecektir.

Muhalefete göre, iktidarın asıl amacı seçim öncesinde hem internet medyasını hem de sosyal medyayı kontrol altına almaktır.

O halde, aynı yasayı bir süre bu amaçla onların da kullanabileceğini öngörmek gerekir.

Altın suyuna batırılmış değillerdir!

Benden söylemesi…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.dw.com/tr/i%CC%87ktidardan-internet-medyas%C4%B1-ve-sosyal-medyaya-se%C3%A7im-ayar%C4%B1/a-61955719

 

(2) https://sirinnar.net/basin-kanunu-ile-bazi-kanunlarda-degisiklik-yapilmasina-dair-kanun-teklifinin-tum-maddeleri/

(3) https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/sansur-yasasi-akpliler-arasinda-da-endise-yaratti-29-maddeye-itiraz-1948114

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir