KONUK YAZARLAR

ŞİFRELER VE “DEŞİFRELER”!..

Yargıtay’ın “onama” kararından sonra, ana muhalefetin lideri konuştu:

Canan Yüreklidir, Canan Cesurdur, Canan Bizimdir!‘” dedi.

Biliyoruz, Canan sizindir!..

***

Peki, Canan sizin de 84 milyon halk kimindir?

Adalet terazisi” Canan hanımı biraz fazla tarttı da diğer insanları doğru mu tartıyor?

Sıradan vatandaşlar için neden avazınız çıktığı kadar bağırmıyorsunuz?

Örneğin:

Yaşları 80’in üzerindeki 28 Şubat Davasının sanıkları; yurtsever komutanların tutuklanmaları karşısında parmağınızı neden oynatmıyorsunuz?

Onlara yapılan muameleler adalete uygun mudur?

Hak ve nesafet”ten anladığınız bu mudur?

Ergenekon ve Balyoz davalarında; “yargı kararlarını bekleyelim” diyen, siz değil miydiniz?

Her fırsatta yargı yoluna başvurarak; kıyasıya eleştirdiğiniz yargıdan; daha sonra “adalet dilenen” siz değil misiniz?

Siyasallaşan yargı”dan adalet bekleyerek, onu halkın gözünde aklayan ve ona “bağımsız ve tarafsız yargı” statüsü sağlama şerefi size aittir.

Sıra yakın adamlarınıza gelip, size yaklaştığında mı aklınız başınıza geldi?

Geçiniz bu şark kurnazlıklarını, bırakın şu basit kasaba politikacılığını…

Arkanızdan bir adım bile atılmaz; o kadar güvenilmez bir adamsınız…

***

Canan hanım sizindir biliyoruz; buyurun tepe tepe kullanın, istediğiniz yerde de istihdam ediniz.

Dilerseniz, kendi koltuğunuzu veriniz.

Bizim için o, hâla eski Dr. Canan Kaftancıoğlu’dur.

Attığı “twit”lerle biziden biri olmadığını kanıtlayan Ordulu sıradan bir hemşerimizdir.

AİHM’nin Perinçek kararına rağmen, özür dahi dilemeyen, “Ermeni soykırım” iddiaları ile ilgili sözlerinden geri adım atmayan, en ufak bir pişmanlık belirtisi dahi göstermeyen ve halâ “inadım inat…” diyen bu siyasetçi hanım, zaten bizlerden biri olamaz!

Sizindir, buyurun hayırını görün…

Canan hanım bize göre; Atatürk’ün kurduğu CHP’ye yöneticilik yapmaya ehil bir siyasetçi değildir. CHP’ye İstanbul İl Başkanı olarak hiç yakışmıyor ama size arkadaş/yoldaş yakışır…

***

Diyorsunuz ki:

Canan hanım haksız yere mahkûm oldu”.

Ben gerekçeli kararı görmedim, dosyasını okumadığım için bilmiyorum.

Sözünüz büyük ölçüde “doğru” olabilir.

Biz de sana mahkûm olmuşuz, ne olmuş yani!

Bizim derdimiz de onunki kadar büyüktür.

Bizim de canımız yanıyor, sana katlanıyoruz…

***

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için de “haksız yere cezaevinde tutuluyor” demiştiniz.

Vaktiyle, Nazlı Ilıcak ve Altan kardeşlere de az avukatlık yapmadınız.

Hele o Ahmet Altan’ı kucaklayışınız yok mu….

CHP mitinglerinde isimlerini okuyup; “burada, burada…” diye partileleri bağırttığınızı unutmadık.

Tahliye olduklarında “arkadaşlarımız” diyerek bağrınıza bastığınız tetikçi gazeteciler, yıllar boyunca FETÖ’nün sözcülüğünü yaptılar, onların günahlarını izah ettiler.

Duymazdan geldiniz!

O günleri unutmadık, unutamıyoruz, unutmayacağız…

***

Bay Kemal , sizin günahlarınız çok büyüktür çoook!..

***

Hangi birini sayalım:

FETÖ yargısı” ulusal kahramanlarımızı, yurtseverleri ve Cumhuriyete bağlı aydınlarımızı mahkûm ederken; siz “CHP’yi darbecilerin yanında göstermeyelim” diyerek, bu büyük komploya sessiz kaldınız.

O gün, masum insanları üstelik de CHP adına peşinen suçlu ilân ettiniz; onları halkın vicdanında ilk mahkûm eden sizdiniz.

O davaların en etkili savcısı siz oldunuz!

Siz yok musunuz siz!

Yatacak yeriniz yok vallahi…

Sahi siz kimin adamısınız; kimin çıkarlarını savunmakla görevlisiniz?..

***

Bay Kemal:

Bu ülkede adalet “askıya” yeni alınmadı ki!

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan asıldığı günden bu yana adalet askıdadır.

Haksız yere cezalandırılan tek kişi de Canan Kaftancıoğlu değildir.

AKP’nin iktidara geldiği ilk günden beri, haksızlıklar artarak devam ediyor.

Bizi hukuksuzluk karşısında tepki vermemeye siz alıştırdınız.

Aydın bedel öder” deyip, kendiniz yan yattınız!

Bugüne kadar tek bedel ödediğinizi göremedik.

Bedel ödeyen ve ödeyecek olanların sırtından iktidara gelme hayalleri kurup durdunuz.

Hayal dünyasında gezinmekten yorulmadınız mı?

Gördüğünüz gibi, şimdi sizi iktidara getirmek için kimse bedel ödemeye yanaşmıyor…

Kabarttığınız faturayı kendiniz ödeyeceksiniz…

***

Duyduk ki, MEB, TÜİK gibi resmi kurumların kapısını aşındırmayı bıraktınız.

Artık SADAT gibi özel şirketlerin kapısına “çıkartma” yapacakmışsınız.

Anlaşılan “elektrik faturası ödememe” gibi boş işlerle uğraşmaktan bıkmadınız…

Güncel olmayan işlerden “gündem yaratmak” sizin işiniz mi?

Hayırdır?!

Ne yapmaya çalışıyorsunuz?

Size bu aklı kimler verdi?

Yoksa Okyanus ötesinden Biden’in sesini mi işittiniz?..

***

Resmi internet sitesine göz attık:

SADAT, “güvenlik ve savunma” konularında danışmanlık hizmeti veren bir anonim şirketmiş.

Kurucuları, ortakları ve faaliyet alanları Sicil Gazetesinde yayınlanmış.

Daha çok da yurt dışında hizmet veriyormuş.

Libya’da ve Suriye’de de hizmetlerinden yararlanılmış.

Tıpkı Rusya’nın VAGNER’i; ABD/AB’nin PKK/YPG’si gibi “paramiliter” bir yapıymış diyorsunuz.

Olsun, derdi bizi mi almış!

Yabancılar, “paramiliter” (yarı askeri) yapı, “güç, işlev ve örgütlenme olarak askeri, ancak düzensiz gönüllülerden oluşan devletçe desteklenen kuruluşlar”a diyorlar.

Kılıçdaroğlu da diyor ki:

Kısaltılmış adı SADAT olan şirket, ulusal hukukumuza göre yasal değil, uluslararası hukuka göre de hukuk dışıdır, “paramiliter” bir yapıdır!

Pek doğru bir tanımlama değil de bir an için “doğru” kabul edelim!..

Peki, VAGNER ile YPG “paramiliter” değiller mi?..

Onlar için neden bir şey diyemediniz!

Devletlerin “gizli servisleri” ve bu servislerin kontrolü altında böyle “yapı”ları her zaman vardı ve olacaktır da.

Aklın bu kadarına yetmiyor olabilir.

Sana ne oluyor anlamadık, kimin adınadır üstünü başını parçalaman; derdin nedir?

Bu sızlanmanın Türk halkı adına olmadığı kesin?

Dersin, o konulara kadar çıkmış olamaz?..

***

Bay Kemal diyor ki:

SADAT’ın kurucusu, bir dönem Cumhurbaşkanının danışmanlığını yapmış, dolaysıyla AKP’ye yakın bir şirkettir.

Hatta, harp okullarının kapatılması fikrinin sahibi de onlarmış.

Bu kadarla kalsa iyi, TSK’ya personel alımlarında görev almışlar.

Bu yüzden de “paramiliter” olan bu yapı, önümüzdeki seçimlere müdahale edebilirmiş!

Bay Kemal;

Uyan da balığa gidelim, Üsküdar’da sabah olmuş…

Y-CHP de dahil, Reis’e yakın olmayan kuruluş kaldı mı?..

***

İyi dinle, burası önemlidir:

O dediğin işlerin yapılması için AKP’nin “paramiliter” güçlere ve “AKP Gençlik Kolları”na ihtiyacı yoktur.

Olamaz da!

Zira senin o çok korktuğun AKP’nin; “silâhlı ve sopalı” adamları, buharlaşıp uçmadılar; her istendiğinde dışarı çıkabilirler…

***

Kaldı ki, AKP 20 yılda, özellikle de 15 Temmuz’dan sonra devletin bütün organlarında kadrolaşmıştır.

Sen Yeni Kapı Mitinginden sonra, firar edip karşı tarafa geçince; Emniyet’te, MİT’te ve TSK’da sana bilgi verecek bir tek sempatizanın dahi kalmamıştır.

Dolaysıyla seni SADAT kapılarında oyalayanlar, karşı tarafın adamlarıdır!

Bu kadarına bile kafan basmıyor.

Plânladıkları nedir bilmiyorum?

Bu aşamada onların “hesaplarını” anlamak çok kolay olmayabilir…

Fakat, faka bastırıldığına şüphe yok; kabul et ve özür dile…

Hatta çekil ve git…

***

Aslında dürüst insanlar için böyle anlar, tam da konuşma zamanıdır.

Kimler sana ne diyorlar da ikide bir sokaklara düşüyorsun, anlat bilelim artık.

Aklınca bazı tehlikeleri seziyor ve “ön alıyorsun” öyle mi?

SADAT, tarif ettiğin gibi bir örgütse eğer; seçimlere müdahale etmesini, onu “deşifre” ederek önleyemezsin; aksine daha da büyür halkın gözünde…

Korkutucu bir örgüt haline dönüşür!

Tek adam rejimi”ne dahi senin bu akılsızlığın yüzünden geçmedik mi?

Aynı zarf içerisindeki üç pusuladan ikisini geçerli, birini geçersiz sayan YSK’ya, “çete” dedin de ne oldu?

Çeteyi deşifre ettin mi Bay Kemal?

Ön alabildin mi seçim hilelerine?

Sonuç nedir?

Kocaman bir hiç.

Atı alanın Üsküdar’ı geçmesini engelleyebildin mi?..

***

Halkı korkutarak ne yapmaya çalışıyorsun, Bay Kemal.

AKP’ye teslim olmamızı mı istiyorsunuz?

Bu gidişle açlıktan teslim olacak gibiyiz.

SADAT veya daha sonra ortaya çıkacak benzer örgütleri, bugünden “deşifre” ederek etkisiz hale getirebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

Yasalara göre kurulmuş ve halihazırda faaliyette olan bir özel şirkete karşı yapılan bu “çıkartma” suçtur.

Bu kadarını da akıl edemiyor musun?

Yanındaki “hukukçular” gelecek seçimlerde aday gösterilmek için susuyorlar!

Bir özel hukuk tüzel kişisini hedef gösteriyorsun ha!..

Bu aşamadan sonra, elindeki tüm bilgi ve belgeleri önce Cumhuriyet Başsavcılığı, ardından da kamuoyu ile paylaşmak zorundasın…

***

Bunu yapmaz ya da yapamazsan, eyleminin altında kalırsın, hiç kuşkun olmasın…

Sahi:

AKP’nin sokaktaki “silâhlı ve sopalı adamları” ne oldu?

SADAT’ta mı istihdam ediliyorlar, yoksa Devletin güvenlik güçleri arasına mı katıldılar?

Bu sorulara, sadece cevap vermek yetmiyor Bay Kemal.

Ne gibi önlemler aldığınızı/alacağınızı da açıklayacaksınız.

Boş laflara karnımız tok!..

İkna edici olacaksın…

***

Bana göre, AKP’nin SADAT gibi şirketlere ihtiyacı yoktur ve olamaz da.

Tıpkı Halk Partililerin Bay Kemal ve adamlarına ihtiyacı olmadığı gibi.

Devletin güvenlik güçlerini FETÖ’den temizledikten sonra, Y-CHP “liyakat” edebiyatı yaparken, AKP “mülakat”ı yöneterek Devletin boş kadrolarını doldurdu.

Dolaysıyla Devlete rağmen, SADAT gibi kuruluşlar sokaklarda terör estiremezler, seçim sonuçlarını da etkileyemezler.

Onlara iktidarın ihtiyacı yoktur!

Olası seçim yenilgilere karşı, bugünden böyle mazeretler üretenler, sorumluluklarını hiçbir şekilde azaltamazlar.

İddialar kısmen doğru bile olsa, bu tür örgütleri “deşifre” etmekle, yapacaklarını engelleyemezsiniz…

***

SONUÇ:

Y-CHP’nin halka doğru önderlik yapamadığı defalarca kanıtlanmıştır…

CHP’yi işgalcilerden kurtarmadan, AKP’den kurtulmanın da imkânsız olduğu anlaşılmıştır.

Halkın partisini işgal ederek, yıllardır gereksiz işlerle gündemini meşgul edenlerin, 6’lı masaya “akıl hocalığı” yapması ciddi ölçüde riske girmiştir…

Umarız ki, aklı başında birileri, o masadaki yönetimi ele alırlar.

Diyebiliriz ki:

Bay Kemal’in kimseyle tartışmadan, kimseye danışmadan; bir telefon talimatı ile arkadaşlarını peşine takıp, özel şirketlerin kapısında “artistlik” yapmıştır.

Bu durum CHP’nin kurumsal kimliğine hiç yakışmamıştır…

Kılıçdaroğlu’nun bildiği bir şeyler varsa, bunları öncelikle “6’lı masa”daki ortakları ile paylaşması gerekirdi.

Siyasi ahlak bunu dayatır.

Atılacak adımları ve (varsa) alınacak önlemleri “ittifak”ın birlikte KARARLAŞTIRMALARI şarttır…

Y-CHP’ye “siyasi itibar” sağlamak için “6’lı masa”yı yok saymak, onları “figüran” yerine koymak, en hafif tabiri ile nezaketsizliktir…

Bana göre ise terbiyesizliktir…

Av. Cemil Can

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir