KONUK YAZARLAR

“POTPORİ”!..

Saad Hariri yaman adam.

Güney Afrikalı bikini mankeni Candice Van der Merwe’ye, 16 milyon dolar nakit para verdiği mahkeme kayıtlarına girdi.

Merwe’nin bağış niteliğindeki bu paranın gelir vergisini vermemesi üzerine o dava açılmıştı.

Görüyor musun Güney Afrika Cumhuriyetini!

Hariri. cömert adamdır; güzel, çekici ve bir içim su olan mankene, okyanus manzaralı bir de villa hediye etti.

Ev için de 10 milyon dolar ödedi, helal olsun vallahi…

Kıskanma, çalış senin de olur!..

***

Biliyor musunuz?

Hariri, eki Lübnan Başbakanıdır.

Reis’in de has adamıdır.

Vaktiyle Türk Telekom’u 6,5 milyar dolara satın almıştı.

Bizim (Akbank, İş ve Garanti) bankalarından 4,5 milyar dolar kredi kullanmıştı.

Yabancı (Lübnan, Suudi Arabistan ve Fransa) uyruklu birine, Reis’in oluru olmadan “nah” kredi verir bankalar!

Masal anlatmayı bırak!..

AKP’nin en iyi adamı olsa bile, bu kadar krediyi kullanamaz…

***

Hariri, 12,5 milyar dolar da Telekom’dan çekti, n’aber!

Kıskanmıyoruz tabii ki, gözümüz yok öyle büyük paralarda.

Aklımı yitirmeye hiç niyetim yok!

Fazla uzatmayalım isterseniz:

Türk Telekom’un soyulmasından sonra ali Devletimiz, üç bankayı kurtarmak için Türk Telekom’u geri aldı.

Hakkını yemeyelim; Hariri, bize olan borcunun bir kısmını Merwe Hanıma ödedi…

Eksik olmasın…

Merwe de güzel kadındır hani.

Güzellik Allah’ın, para zengin adamların vergisidir!..

Gelir vergisi ile karıştırmayalım…

***

Forbes dergisine göre, Hariri Ailesine ait Oger Grubu, 2005’teki dünya zenginler sıralamasında 1.2 milyar dolarlık serveti ile 548. sırada yer almıştı.

1970 doğumlu olan Hariri, Georgetown Üniversitesi’nde işletme okumuştur…

Bizi “dış güçler” rahat bırakmıyor bir türlü.

Yoksa şimdiye çoktan uçmuştuk…

Sahi bu Hariri, dış güç müdür nedir?…

Bırakmıyor yakamızı…

***

Bizimkiler, kedi donduran bu havalarda ekmek kuyruklarında tir tir titrerken, Merwe yenge okyanus manzaralı evinde hep bizi düşünüyordur, eminim.

Gündüzleri kaloriferli evinde ansiklopedi karıştırıyor; “askıda sebze” ne demektir öğrenmeye çalışıyordur.

Lambaları kapatıp TV ışığında ödev yapmaya çalışan çocukların, “işletme” okuması için de beş vakit namazdan sonra dua ediyordur mutlaka…

Sağ olsun…

***

Sevgili Reisim:

Hariri’yi başımıza sen belâ ettin demiyorum.

Eski başbakan olarak meslektaşın olduğu için haklı olarak ona güvendin.

Herkesten şüphe duyacak halin yok ya.

Kahretsin o da mı Fetullah Hoca gibi aldattı seni yoksa.

Kahretsin!..

Ooooo…

Duydum ki, yenge ile birlikte “omicron” olmuşsunuz.

Çok çok geçmiş olsun…

Telaşlanmayın, hafif atlatacağınızdan eminim hamdolsun…

***

Muhaliflerin sosyal medyada; Yüce Tanrı’ya “Recep’i al, Şaban ile Ramazan bizim olsun” şeklinde espriler yapıyorlar diye duydum, sakın alınganlık gösterme.

Yüce Tanrı’ya her fırsatta niyaz ederim ki; gerekirse benim ömründen kıssın, size versin.

Gerçek ve samimi düşüncemdir…

Reisimiz çok çok yaşasın!..

Yaşasın tabii…

Bizi ondan başka kim adam edebilir ki…

***

Sevgili Reisim:

Bu aralar gündemi değiştirmekte pek başarılı değilsin.

Hastalığından olabilir mi acaba?

Minik Serçe’nin dilini koparmaktan vazgeçmekle çok iyi ettin.

Bülent Ersoy’a şemsiye tutan albaya, 15 gün katıksız çadır cezası da verecektin.

Ancak o zaman yüreğimiz yağ bağlardı.

Asker değil mi nihayetinde!

Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala için AİHM nasıl karar verirse versin, asla tanımayacaksın.

Bize yakışan da odur.

Tükürdüğünü yalamayacaksın Reis.

Bahçeli’den rica et, bizim AYM dahil tümünü kapatsın yüksek mahkemelerin.

Hazır eli değişmişken Hakimler Savcılar Kurulunu da kapatsın…

CHP’yi ise vakıf yapsın.

Yakışır…

***

Geriye kalır; birkaç muhalif gazete ile televizyon.

RTÜK onların üstesinden bir iki ayda gelir…

Para cezasından söz ediyorum elbette…

Basın cezayı, çok para var bu “imansızlarda”.

Sonra ver elini bizim kanallar; maçlar, diziler, Esra Erollar, “survivor”lar kırla.

Oh! Ne güzel.

Çekirdek de var, gel keyfim gel!..

***

Sedef Kabaş adlı gazetecinin tutuklanması çok iyi oldu.

Derstir ders, bu akılsız Millete.

Beklendiği gibi kıyameti de koparamadılar.

“Teşbih” mi yapmıştı ne?

Bilim doktorudur güya.

Şimdi kodeste, ince boncuktan tespih örsün de dünyanın kaç bucak olduğunu görsün!..

Çocuğu var, ona yazık olmadı mı?..

***

İngiliz Büyükelçisinin Ekrem İmamoğlu ile yemek yemesi önemlidir tabii ki.

Burada bir bit yeniği aranmalıdır.

Mutlaka vardır:

Hele de Biden’in seçim kampanyasında; “muhalefeti destekleyerek Erdoğan’ı düşüreceğiz” şeklindeki vaadi göz önünde tutulursa, durum oldukça vahimdir.

İster misin ABD ile İngiltere Ekrem’i desteklesinler?

Arada aklıma gelir böyle deli sorular.

Sinirlerini bozmak mı, estağfurullah o da ne kelime!

Aklıma geldi söylüyorum:

Sakın ha sakın; yeteri kadar para toplamadan erken seçime “evet” deme…

Elektrik faturalarından toplanabilir aranan para…

***

Dış güçlerin maşalarını takip için, telefon dinleme ve MOBESE bence de yeterli değildir.

Böyle işler için mutlaka “fiziki takip” yapılmalıdır.

Bu işi yapabilecek yeterli sayıda tecrübeli elemanlarımız vardır.

Beni duyuyor musun Reis?..

İKK (İstihbarata Karşı Koyma) diye bir şey vardı unuttun mu?

Çalışsınlar.

İhmale gelecek bir iş değil bu!..

***

Sevgili Reisim:

Samsun’daki Atatürk anıtını yıkmaya çalışan gençlerin kulağını biraz çeksen iyi olacak.

Güpe gündüz, tunçtan bir atın ayağına halat bağlanır mı hiç?

İpin kopacağını hesaba katamadı keratalar.

Halbuki bayağı zeki çocuktular.

O ipi ziyan etmeyelim:

Başbuğ Bahçeli, onu miting meydanlarında İP’in liderine atacak!

Uzunköprü’deki “Adalet Anıtı”nı ateşe verenlere ise hiçbir şey demeyin.

Onlar, hala iyi adamlarımızdır!

Değil mi ama:

Adaletin olmadığı bir ülkede, anıtının işi ne!..

Yakın heykellerini!..

***

Bizim arkadaşlar, “arada bir de enflasyondan söz et” diyorlar.

Yeni TÜİK Başkanının yüzde 48.69 olarak açıkladığı yıllık enflasyon oranını, ENAG yüzde 100’ün üzerinde açıkladı.

ENAG kimdir?

Kimsin sen ya!

Bunlar bu işleri yapmak için kaynağı nereden buluyorlar?

Bu işin de üzerine gitmeli.

Tamam da “troller”in halledebileceği bir iş değil ki!..

ENAG’ın arkasındaki “dış güçler” bulunmalı ve bu bozguncu faaliyete derhal son verilmelidir.

Sayın Bahçeli, farkındayız hep zor işleri sana veriyorlar…

***

Türk halkının “hayat pahalılığı” diye bir sorunu yoktur aslında.

Aksine söyleyenler ya delidir, ya zengin!

Borcunu ödeyemediği için intihar edenlerin de asla böyle bir durumu olmamıştı…

Halkı kin ve düşmanlığı tahrik için hayattan kopup gittiler.

Fedai idiler…

Hem sonra “hayat” mı var bu ülkede de pahalılığı olsun!

Bu utanmaz reziller; bu dönemi bile neredeyse CHP’nin tek parti dönemine benzetecekler.

Haindir bunlar hain!…

***

Ekmek karneye mi bağlandı?

Yumurta sayı ile mi veriliyor?

Yatağına aç giren çocuklar mı var?

Ezan Türkçe mi okunuyor?

Eeeee!…

Baksana şu trafiğe, boğaz köprüsünün üzerindeki şu otomobil bolluğuna.

Kapıcılarda bile buzdolabı var!..

Daha ne istiyorsunuz bre gafiller!..

***

Reisim kusuruma bakmazsan, diğer paragrafa geçmeden bir sorum olacak:

Halkın yastığı altında hala; döviz, altın ve Türk Lirası kalmış olabilir mi?..

“Olabilir” dediğini duydum!

Şimdi yandık işte…

***

Sevgili Reisim:

Faiz sebep, enflasyon neticedir” martavalı ile vatandaşın cebindeki para güzel toplandı da yastık altına tam olarak giremediniz galiba.

Bu vatandaş oldum olası parayı iyi saklar.

Bazen katırın kulağına sokar, bazen fanilasina cep dikip oraya koyar.

Biliyoruz tabii ki:

Ha babam de babam vergi salınmaz.

İhtiyaç duyulan nakit parayı “dolaylı vergiler”le toplamak iyice zorlaştı.

Kazı bağırtmadan yolacak maliyeciler kalmadı ortalıkta…

Faturalar!…

***

Seçimlere birkaç ay kala “para basmak” çözüm olabilir mi acaba?

Bu seçeneği asla unutma.

Ayrıca bu dönemde ballı ihaleleri alan yandaşlara da haber sal.

Onlar da ellerini ceplerine atmaya hazır olsunlar.

Yok öyle sadece yağma!

Aksi halde, gemi batarsa hep birlikte okyanusun dibini boylarız…

Aynı gemide seyahat edenler içindir bu öğütler.

Yoksa Bandırma Vapuru yolda ama onda yer kalmadı…

***

Bir de ricam daha var Reisim:

Şu bizim Nurettin Nebati’yi sakın af etme!

Kusur da yapsa, ne kusur işlediğini öğrenemesek de mutlaka bir şey yapmıştır diye kabul etsen de geçerlidir bu dileğim.

Onun o tatlı tebessümüne ve gözlerindeki pırıltıya çok ihtiyacımız var.

O’nun gibiler lazımdır bu ülkeye…

Gülmeye de ihtiyacımız var!…

***

Enflasyon sepetine ayar yapmak kimin aklına geldiyse, aklıyla bin yaşasın.

Münhal yönetim kurulu üyeliği varsa, en az üç tane o aklı evvele verile.

Gıdanın ve konutun sepetteki ağırlığı elbetteki azaltılmalıydı.

Doğalgaz ve elektrik de aynı durumdadır.

Azaltılsın…

Kullanan mı var sanki!

Bu dört kalemin ağırlığı gelecek ay iyice azaltılmalıdır.

Önümüzdeki günlerde hepten çıkarılsınlar o nalet sepetten!..

Ulaşım, lokanta ve otellerin enflasyon sepetindeki ağırlığı biraz daha artırılmalı.

Vatandaş zaten hep otellerde yatıp kalkıyor; evler kalınacak gibi değil.

Elektrik, doğalgaz faturalarından haberiniz mutlaka vardır.

Hatta; zemheri ayında deniz tatili için ihtiyaç duyulan malzemeler konulmalı sepete.

Onları alıyoruz…

Sepette daha çok yer kaldı…

Mizahsa yapılan, biraz daha karalanmalı!..

***

Sevgili Büyüğüm:

Geçenlerde Trabzon’daki toplu açılış töreninde; elinizden mikrofonu kapan o yaramaz çocuğun ağzına biraz biber sürülmesini öneriyorum.

Ne buyurursunuz efendim?

Çocuğun özür dilemiş olması, “hainin anlamını bilmiyorum” demiş olması bence yeterli değildir.

Çocuk ne demiş önemli değil, nihayetinde çocuk”tur da dememeli.

Zira:

Bay Kemal bu işi daha çok “istismar” edeceğe benziyor…

***

Sevgili Reisim:

Bir konu daha var aklıma takılı kalmış.

Muhalif basın; AKP döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 34 kişiye usulsüz “burs” verildiği yazıyor.

İlgililer de yalanlamıyorlar bu haberi.

Burs alanların ikisi (Fatma Betül Sayan Kaya ile Razva Kavakçı) hali hazırda milletvekili, diğeri (Rabia Kalender İlhan) AKP İstanbul Kadın Kolları Başkanıdır ve hepsi de ülkemizin aydınlanması için çok çalışmışlar.

Eminim.

Bir kesim böyleleri için “iç güçler” diyormuş, önemsemeyin…

Kıskançlıktandır…

***

Bu Olayın ifşası üzerine; hanımefendiler “verilen bursun usulsüz olduğunu bilmiyorduk” dediler.

Ne güzel işte.

Bence soruşturma bu açıklama üzerine kapatılmalıdır!

Üçünün aldığı para topu topu; 5 milyon 800 bin TL civarındadır.

34 partili kardeşimize yapılan ödeme ise toplam 61,6 milyon kadardır.

Üstelik ödemeler Türk Lirası ile yapılmıştır.

Oysa, Merwe yengeye yapılan bağış 26 milyon dolardır.

Üstelik vergisi de verilmemiştir.

Gerçi o para da bizimdi, o ayrı konu ya…

Şimdilik ona girmeyelim.

Peki, bizim kadınlarımızın ne eksiği vardır Güney Afrıkalı Merwe’den.

Üstelik kadın Afrikalıdır, Afrikalı…

***

Geçmediği köprülere ve oto yollara her gün düzenli olarak para ödeyen vatandaşlarımız, bu işlerden rahatsız değildir çok şükür.

Hamdolsun, vatandaşın rahatsızlığı manevi (örneğin Adem Peygambere “cahil” denmesi gibi) değerlerimizle alay edilmesidir.

Yüce Tanrı, Adem Peygambere isimlerin tümünü öğretmişti, ne demek cahildir?

İşte budur bizi üzen…

Her yatsı namazından sonra sela okunması belki sinirlerimizi yatıştırır…

***

Sayın Reisim:

Arkadaşların da bir isteği var, onu unuttum:

Haftada en az iki kez DİB’nını televizyonlarda görmek istiyoruz.

Ramazan geliyor malum.

Elinde kılıcı olmasa da olur, çok lafı oluyor…

Hafızlara diploma verme törenlerini de canlı yayınlarla tüm dünyaya göstersek diyorum.

Hatta Ramazandan önce çocuklara birer “Namaz Hocası” kitabı hediye etseniz ne iyi olur…

Çocuklar dinlerini evlerinde öğrensinler…

***

Zira:

Palandöken’de DİB’na bağlı kuran kursunda, 7 çocuğun yurtta görevli “belletmen”in cinsel saldırısına uğraması haberi canımızı hayli sıktı.

Çocukların birine 15 kez cinsel istismarda bulunmuş, duydunuz mu?

Bu cümlede geçen “istismar” sözcüğü ne anlamda kullanılıyor acaba?

Yargı organlarına bir “talimatın” olacaktır herhâlde!

Neyse, böyle konuları çok da uzatmamak gerekir…

Sağ olun efenrdim, çok sağ olun…

Yüce Tanrı, sizleri başımızdan eksik etmesin…

***

Bitirelim mi diyorsunuz?

Peki bitirelim!

Bizim uşaklar, 20 yıldır ihale alabilmek için kuyrukta bekliyorlar.

Onları görmezden gelemeyiz, değil mi?

Haklarını yemeyelim, geçen seçimlerde az çalışmadılar.

Şimdi nerelerde pinekliyorlar bilmiyorum.

Onlara da bir selâm gönderseniz Reisim hiç fena olmaz hani.

Ne de olsa bizim adamlarımızdırlar.

Hizmetlerinden tekrar yararlanma ihtimali var…

***

Şaka bir yana; önümüzdeki seçimlerde kapı kapı dolaşmak yeterli olmayabilir.

Halkın refah düzeyini biraz iyileştirmek lazım.

“Minareler süngü kıbleler miğfer” şiirinin yerine daha etkili bir şey bulmalı.

Diyorum ki, Kadir Mısıroğlu’nun bir dublörünü mü sahaya sürsek bu defa.

Kırmızı püsküllü fesi başında olacak tabii ki.

Onun dahice fikirleri yok mu?…

Örneğin:

“Keşke Yunan kazansaydı” denklemini kim çözebildi bugüne değin?

Bu adam bir evliya mıydı neydi?

Yoksa Necip Fazıl’dan bir şiir mi bulmalı.

Şöyle davudi sesli bir sanatçıya “Sakarya” şiirini okutmalı.

İnsanları hop oturtup hop kaldırmalı.

Sahi mi?

Ayağa kalkar mı Sakarya bir daha?…

***

Benim de küçük bir talebim var efendim:

Bu fikirlerimin karşılığında makam-mevki istemiyorum.

Boğaz’ın kıyısında yalı ve lokantalar da sizlerin olsun.

Bana “Kanal İstanbul”un kenarında 10 dönümlük bir tarla yeterlidir.

Bundan böyle hıyar ekmeye karar verdim.

Turfanda ve ithal hıyar pahalı oluyor da.

Kurtuluş yolunu hıyarların çokluğunda görüyorum…

***

Tamam Sevim, bitiriyorum:

Gazeteler günde 32 çocuğun kaybolduğunu yazıyor.

Ne oluyor Reis!

Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzuların sorumlusu kim?

Bu çocukların organları çalınıyor olabilir mi?

“Organ mafyası” haberlere konu olmuyor bu aralar, acep nedendir?

Aklıma geliyor işte böyle deli sorular…

“Propter”a bakma, bu soruların orada cevapları yok!..

***

Dost ve müttefikimiz Amerikalılar, İdlip’te 6’sı çocuk 13 kişiyi öldürdüler.

Amerikan askerlerine bir şey olmamış çok şükür.

Sağ-salim evlerine dönmelerine her zamanki gibi duacıyız.

Ölenlerin biri IŞİD’in lideriymiş.

Ebu İbrahim El Haşimi’yi etkisiz hale getirmek için 6 günahsız çocuğu da katletmiş Amerikan askerleri.

İçiniz “cız” etti mi acaba?

“Kader” dediğimiz böyle bir şeydir galiba!

“Dünün güneşinde bugünün çamaşırını kurutamazsınız.”

Öyle demişti 9. Cumhurbaşkanımız…

Av. Cemil Can

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir