KONUK YAZARLAR

BİR DÖNEM DAHA DAYANABİLİR MİYİZ?..

Mecburuz…

Mecbur bırakılıyoruz…

Başka bir ülkeye gidecek halimiz yok ya…

Mahkum edildik bir beceriksiz, bencil ekibe…

Çaresiz kaldık, çaaa-re-siz…

Buna rağmen hala çare-siz-siniz!..

***

Kemal Kıçıdaroğlu, önceleri “Neden aday olmuyorsun?” sorusuna; Cumhurbaşkanı “tarafsız olmalı” diye cevap veriyordu.

Ben CHP Genel Başkanıyım diyordu.

Kendisinin “taraflı” olduğuna vurgu yapıyordu.

Gerçi bizim mahallede “gerçekten bu adam ne taraftandır?” sorusu pek tartışılmıyordu.

Tartışanlar ise genel merkezdeki “şimdi zamanı mıdır tarikatı” tarafından linç ediliyor, susturuluyordu…

***

Bugün “Millet İttifakı” kabul ederse, Cumhurbaşkanlığına adayım diyor.

Bu demektir ki, artık Kılıçdaroğlu“tarafsız”dır!

Kendi ağzından öğreniyoruz bu gerçeği.

Onun beyanı asıldır ve bu beyana inanmak zorundayız.

O halde, CHP’nin başında “tarafsız” biri olarak neden duruyor?..

CHP Cumhuriyet’ten yana taraf değil mi?

Bu adam kendini kuş sevenler cemiyetinde mi sanıyor?..

***

Bay Kemal söyle bakalım:

2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; bizleri “tıpış tıpış” oy vermeye mecbur ettiğin İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmelettin İhsanoğlu nerededir şimdi?

Arada bir görüşüp fikir teatisinde bulunuyor musunuz?

Ekmek için Ekmelettin”i aday gösterdiğinde, o da “tarafsız” mıydı?

Halen de “tarafsız” olduğunu savunuyor musun?..

Sana helal olsun!..

Ne söyleyeyim başka…

***

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; ittifakın çatı adayı olarak Abdullah Gül’ü ileri sürdün.

Gül, AKP’nin kurucusu ve üç ağır topundan biriydi biliyorsun.

İngiliz Kraliçesinin bu prensini, Türkiye Cumhuriyeti’ne Cumhurbaşkanı yapabilmek için az uğraşmadın.

Meral Akşener’i ikna edemediğin için bu planının yattığını unutmadık.

İşin içerisinde; hatta “tam ortasında” olduğunu itiraf eden Ali Babacan, her şeyi kamuoyuna açıklamasaydı iyiydi değil mi?

Onu yalanlayamadın!

Gül’ün; “tarafsız” cumhurbaşkanlığı yaptığını, “iyi bir devlet adamı” olduğunu da az savunmadın…

Sen yok musun sen!..

***

AKP-FETÖ Koalisyonu’nun Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül, hükümetten gelen bir tek kanun tasarısını geri çevirdi mi?

Bir örnek verebilir misin?

AKP’nin ilk Başbakan’ı ve daha sonra da Dışişleri Bakanı o değil miydi?

Sana göre, halâ “tarafsız” olan Abdullah Gül, AKP iktidarlarının “suç ortağı” değil midir?

Siyasal İslam’ın Türkiye’deki ikinci adamını, Türk halkına “tarafsız” olarak yutturup, Türkiye Cumhuriyeti’ne ikinci kez Cumhurbaşkanı yapmak isteyen sen değil miydin?..

Delillendirin, bir savcı bulun” talimatını vererek, TSK’ya karşı kurulan (Ergenekon, Balyoz vb. gibi) kupmas davalarını başlatan “tarafsız” Cumhurbaşkanı aynı Abdullah Gül değil miydi?..

***

Sahi, o günlerde sen ne işler yapıyordun?

Eskilerimiz; “Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür” derler ama arşivler öyle değildir.

CHP’yi darbecilerle yan yana göstermeyelim” diyerek, kumpas kurulan yurtsever komutanları ve aydınları “peşinen” darbeci ilan eden sendin.

Yargı kararlarını bekleyelim” diyerek, FETÖ’nün kurduğu kumpas mahkemelerini “tarafsız ve bağımsız” mahkemeler gibi gösteren de sendin.

Atatürk İlkeleri’ne yürekten bağlılığı tartışmasız olan askerleri ve aydınların Silivri Cezaevinde yaşadıklarının sorumluluğunda payını unutalım mı?..

Neden?

Özür mü diledin?..

***

Reis, “aldatıldık Allah af etsin” diyerek, işin içerisinden sıyrıldı.

Sen onu bile söyleyemedin.

Demek ki aldatılmadın; bilerek ve isteyerek FETÖ ile işbirliği yaptın.

Hukukta buna “bilinçli taksir” denir.

Hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde FETÖ’nün günâhlarını CHP’nin sırtına yükledin.

FETÖ’nün suç ortağısın, suç…

***

Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bu kinin nereden geliyor?

Askere düşmanlığın Dersim İsyanı’nın bastırılmasına kadar uzanıyor mu?…

Yoksa askerde başına bir hal mi geldi de unutamıyorsun?

Ordumuz ile nedir derdin?..

***

FETÖ’nün basın-yayın organlarına karşı başlatılan operasyonlara karşı çıktın.

Basın özgürlüğü”nü savunuyor gibi yapıp, FETÖ üyelerine kol-kanat gerdin.

FETÖ’nün kumpas gazetesi Taraf’ı yöneten; “Vatanı iki kadın memesine satarım” diyen Ahmet Altan’ı, yol “arkadaşımız” olarak ilan ettin.

Sen değil miydin, gazetecilik yaşamı boyunca CHP’ye ve CHP’lilere saldıran; hakaretler ve küfürler yağdıran FETÖ’nün işbirlikçisi Nazlı Ilıcak için seferberlik ilan eden?..

***

Ve:

Bugün karşımıza “tarafsız” Cumhurbaşkanı adayı olarak geldin.

Son zamanlarda; kurduğun cümleleri “yapacağım, edeceğim” şeklinde bitiriyorsun.

Artık “tekil” konuşmaya başladın.

Kendine olan güvenini yeniledin demek ki Kılıçdaroğlu!

Yoksa başka bir hesabın mı vardır?

Gizli ajandandan her zaman bir sürpriz çıkartabilirsin, biliyoruz…

Hoş geldin bakalım!

Bu defa sana “dersini” verecek bir asil Millet bulacaksın karşında…

***

Yargının siyasi iradenin kontrolü altına girerek, bağımsızlığını yitirdiği tartışmasız bir gerçekliktir.

Artık bunu konuşmuyoruz bile.

Sen ise fırsat buldukça, yargı yoluna başvurarak, bu fikrin doğru olmadığı yayıyorsun.

Yüzlerce aydının, “yargı sopası” ile mağdur edildiği de bir vakıa bugün.

Bir kez olsun, sopalanan Atatürkçülere sahip çıkmadın.

Ama Turuncu Devrimlerin finansörü, Soros’un Türkiye’deki temsilcisi Osman Kavala’nın, serbest bırakılması için üstünü başını parçalıyorsun.

Aşk olsun!..

***

HDP’nin; başka bir ifade ile 40 binden fazla insanımızın katili, ve aynı zamanda tescilli bir terör örgütü PKK’nın, Meclis’teki uzantısı olduğunu sağır sultanlar bile duydu.

Bir tek sen üç maymunu oynamaya devam ediyorsun.

Kendileri de inkâr etmiyor zaten.

ABD Kongresi, 2022 yılı bütçesinden PKK/YPG için milyonlarca dolarlık pay ayırdı.

PKK/YPG’yi Ortadoğu’daki “kara gücü” olarak ilan etmişti önceden.

Toprak bütünlüğümüzü açıkça tehdit eden, bu ihanet şebekesinin TBMM’ndeki uzantısı olan HDP’nin, eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, “haksız ve hukuksuz” olarak cezaevinde tutuluyor diye sahip çıkıyorsun…

Çık bakalım…

Selahattin söz konusu olunca AİHM’nin Türkiye şubesi gibi çalışıyorsun.

Peki, 28 Şubat Davası sanıkları için neden konuşmazsın?

Sus bakalım, nereye kadar susacaksın!..

PKK ve ABD ile aynı cephede konuşlanan birini, Türk halkı, Cumhurbaşkanı olarak seçer mi?

Tarafsız”sın bu soruya ona göre cevap ver!..

***

Hendek Savaşları”ndaki tutumunu, Türk halkının unuttuğunu mu sanıyorsun?

PKK’nın güvenlik kuvvetlerimizi bazı ilçelere sokmamak amacıyla başlattığı silahlı direniş sırasında sen genel merkezde ne yapıyordun?

Onlar “kurtarılmış bölgeler” yaratmaya çalışıyorlardı.

Sen CHP milletvekillerini olay mahalline göndererek, “sivillerin katledildiği” yalanını raporlara bağlatıp, kendi ülkesini yabancı ülkelere şikayet eden ana muhalefet lideri olarak siyasi tarihe geçtin.

Halâ “tarafsızım” diyebiliyor musun?..

Cevap ver öyleyse…

***

Madem “tarafsız” olabiliyorsun; 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde neden Muharrem İnce’yi aday gösterdin de kendin “tarafsız” aday olmadın?

Koltuğunu tehdit eden İnce’yi, rakibin olmaktan çıkartmak için 5 yıl daha Erdoğan’ın iktidarda kalmasını göze alacak kadar gözünü nasıl kararttın?

Madem Muharrem İnce; Türkiye’yi yönetecek kadar tecrübeli, yetenekli ve birikimli biriydi, genel başkanlığa adaylığını neden engelledin?

CHP’yi yönetmek Türkiye’yi yönetmekten daha mı zor?

Delegeleri imzalarını geri çekmeleri için nasıl “ikna” ettin, bari onu söyle.

Peki, böylesi “yetenekli” birinin, yoluna ayrı devam etmesine neden “olur” verdin?..

Koltuk çok mu tatlı geldi, yoksa “dostların” mı izin vermediler?..

***

Muhalefetin birleşmesi için çaba gösterir gibi yapıyorsun da Cumhuriyet’e bağlılıkları yaşamlarında defalarca test edilmiş, gerçek Atatürkçülerin partiden ihraç edilmesine neden göz yumuyorsun?

En büyük bölücü sensin, Kılıçdaroğlu.

Bütün bu iki yüzlü davranışların koltuğunu kaybetmemek içindir.

Sen de pekala biliyorsun ki, altından o koltuk çekildiğinde bir hiçsin!..

***

Atatürk’ün koltuğunda oturabilmenin olmazsa olmazı “tam bağımsızlık”tan yana ve “antiemperyalist” olmak değil miydi?

Y-CHP’nin, emperyalizme karşı olduğuna dair; bir duruşunu, bir söylemini veya bir eylemini gösterebilir misin?

Amerikan düşmanlığını azaltacağız” sözleri de sana aittir.

2011 Genel Seçimlerinde bu vaadini broşürlere koydun, unutturamazsın.

Dış güçlere göbeğinden bağımlı bir adam olduğunun, yüzeye vurmuş ilk kanıtı budur.

ABD’nin de çıkarlarına karşı olan TSK’nın her harekâtına:

Ne işimiz var Suriye’de, ne işimiz var Libya’da” diyerek karşı çıkan sen değil miydin?..

***

Şimdi bu rezil geçmişinle geçtin karşımıza:

Tarafsız” vurgusunu yaptıktan sonra, “İttifak kabul ederse aday olurum” diyorsun.

Gerçekten de Türk halkına “tarafsız” biri olduğunu inandırabileceğini mi düşünüyorsun?..

Binmişsin Alevilerin sırtına, siyaset adamı diye geçiniyorsun…

Normal koşullarda Tunçeli il derneklerine bile başkan olacak pratik zekâya sahip değilsin…

***

Tek Adam Rejimi’ni Türk halkının başına belâ edenlerden biri de sensin.

Korkak ve pısırığın tekisin.

Kabul et, çapsız bir adamsın Kılıçdaroğlu.

Birkaç haftadan beri “tekil” konuşmaya başladın ya, ben de ona göre cümleler kuracağım.

Uyumlu olsun diye tabii ki…

Başka uyumlu olan neyimiz var?!..

***

Geçersiz” oyları, geçerli sayarak rejimi değiştiren YSK’ya karşı; en meşru, en haklı ve en barışçıl eylemi yapmayı dahi göze alamadın.

Sokaklarla sopalı, hatta silahlı kişilerin olacağına ilişkin çok ciddi duyumlar vardı” yalanının arkasına sığındın.

Eğer o gün, gerçekte sokakta silahlı ve sopalı adamlar var idiyse, bundan sonraki seçimlerde benzer olayların yaşanmayacağını nasıl garanti edeceksin?

Böyle bir riske karşı ne gibi bir önlem aldın?

Yoksa senin için parti içinde iktidar olmak mı daha önemlidir?

Planın nedir Kılıçdaroğlu, iktidarı yine Erdoğan’a mı bırakacaksın?

Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün altına yine yatacak mısın?..

***

İktidar cephesinden hem de birkaç kez; “kazansanız da size iktidarı teslim etmeyeceğiz” anlamına gelen sözler söylendi.

Bu konu, açık oturumlarda dahi tartışmaya başlandı, bal gibi biliyorsun.

Bütün bu söylenenleri duymazlıktan nasıl gelebiliyorsun?

Bu iddialara karşı; açık, anlaşılır ve güven verici bir yanıtın olmayacak mı?

Bu ne pişkinliktir yahu!

Yurt dışındaki “dostların” AKP’den iktidarı alıp da sana veremezler…

Boşunadır bu bekleyişin!..

***

2018 Yerel Seçim sonuçlarını kendi başarı hanene yazıyorsun.

CHP’li adayların aldığı oylar, sana verilmediler ki.

Oyların o adaylarda birleşmesi bir mecburiyetin sonucuydu sadece.

Zaten genel anlamda CHP oylarında da kayda değer bir artış yaşanmadı...

Oradan da bellidir başarısız olduğun.

10 defa seçime girdin, 10 defa da kaybettin, halâ utanmadan “aday benim” diyorsun.

CHP’ye verilen oylar, Belediye Meclis Üyelikleri için kullanılanlardır.

Bunun da övünülecek bir siyasi başarı olmadığı açıktır…

***

Bay Kemal duydum ki:

Cumhur İttifakı”na karşı “Millet İttifakı”nı kurmakla da övünüyorsun.

İttifaklar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin dayattığı zorunluluklardır.

Senin bunda bir katkın yoktur.

Yüzde 50 artı 1 oy alamayan adaylardan; en fazla oyu alan ikisi, son turda yarışacağına göre, seçmen hukuken ve fiilen iki gruba bölünecekti zaten.

Bu bölünmüşlüğe bir isim koydun sadece.

Gerisi kendiliğinden oluşmuştur…

Senin bu işte başka ne rolün olmuştur?..

***

Yoksa belediye başkanlarını bulmak mıdır başarı ölçün?

Sanki onlar kayıptılar!

Sanki başka seçeneğin mi vardı?

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı, şimdi çiğ çiğ yesen doymazsın.

İkisinin de önünü kesmek için olmadık cambazlıklar yapıyorsun.

Her ikisi de CHP kökenli olmayan bu başkanların, kişisel başarısını kendi başarın olarak satamazsın…

***

Kamuoyu yoklamalarına göre; İmamoğlu, Yavaş ve Büyükerşen’e ilgi senden çok daha fazladır.

Seçilme olasılıkları da senden çoktur.

Tek Adam Rejimi’nde; Cumhurbaşkanlığı makamının önünde, belediye başkanlıklarının ne önemi var da “kazanılmış mevzi” diyorsun.

Kazanılmış mevzi” masallarını geç bir kalem.

Cumhurbaşkanlığını Millet İttifakı’nın kazanması halinde, zaten bütün yetkiler Cumhurbaşkanı’nda olmayacak mı?

Bu durumda “kazanılmış mevzi” bir tek Cumhurbaşkanlığı değil mi?..

***

Kırdığın potlar yetmezmiş gibi, bir de “erken seçim” isteyerek, Reis’e çalışıyorsun.

Anayasa’ya göre; üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçilme olanağı bulunmayan R.T. Erdoğan’a, “erken seçim” isteyerek, yeniden seçilme olanağını sen tanıyorsun!

Erdoğan, yeniden aday olunca, yukarıda özetlediğim tablo ile karşına çıkacağını tahmin edemiyor musun?

Ayrıca Devlet olanakları da onun elinde olacak o gün.

Bütün bunlara ilâveten, son aylarda “finans oyunları” ile ülkeyi soyup soğana çeviren kapitalistlerin, tercihlerini ondan yana koyacakları da kesin.

Hortumladıkları paralardan bir kısmını seçmene dağıtarak; bir ölçüde piyasaları rahatlamaları bile beklenebilir.

Paralar, hangi adalarda, kimlerin kasasında ve hesaplarındadır çok iyi biliyorsun!..

Başarı şansın olmadığı halde, derdin nedir?..

***

Uzmanlar diyorlar ki:

Merkez Bankası, bankalara yüzde 14 faizle borç veriyor.

Faiz sebep, enflasyon neticedir” dedi ya hazret, o yüzden faizi mümkün olduğu kadar düşük tutuyorlar.

Bankalar ise aldıkları paraları, yüzde 22 faizle (tahvil satın alıp) Hazine’ye veriyorlar…

Fark yüzde 8.

Sistem nasıl çalışıyor gördün mü?…

***

Vatandaşın cebindeki paranın değeri düşünce, düşen kadar kısım nereye gidiyor anlayamadın halâ!

Ha bire paralarımız bankalara pompalanıyor.

Peki, bankaların sahibi kimlerdir?

Paralarımız kimlerin cebine girmiştir ve girmeye devam ediyor?

Bir de “hesap uzmanı”yım diye yazıyorsun kartvizitine…

Bu kadar işi bile kavrayıp, anlatamıyorsun!..

Yuh olsun…

***

Gazeteler yazdı:

Geçen hafta için dolar yatırımcısına yüzde 24 kazandırmış.

Cebimizdeki paranın değeri, düşerken kazanan kimlermiş anladın mı?

Merkez Bankasından döviz satın alan bankalar ile bankalardan döviz satın alabilenler.

Bir de dolara yatırım yapanlar ve doları olanlar…

Bu denklemin içerisinde halk yoktu zaten ve asla olmayacaktır da…

Zira halk, eşitliğin sol tarafına ,soyulmak için konmuştur…

Adam Smith, teoremi böyle kurulmuştur…

***

Sen ne biçim “hesap uzmanı”sın öyle:

İktidar, “seçim sandığını halkın önüne koyduğunda dövizin düşeceğini” savunuyorsun.

Besbelli ki, aklını yitirmişsin!

Hayal dünyasında mı geziniyorsun ne!?..

***

Sana “Bay Kemal” diye hitap edilmesi hoşuna gidiyor, öyle demiştin.

Ben de öyle hitap ediyorum işte:

Bay Kemal:

Erken seçim, erken seçim diyorsun ya.

Reis, “erken seçime” evet dediğinde, sen “çizdim oynamıyorum” diyebilecek misin?

Öyle bir duruma düşersen eğer, bundan böyle kim sözlerine inanır, bir düşün.

Bu kepazeliğin içine bir defa daha düşersen, bir daha kimler güvenir sana?

Zaten uzun zamandan beri itibarın yerlerde sürünüyor…

***

Noktayı koyalım:

Türk halkının iktidarı önündeki tek engel sensin.

Bir zamanlar halkın umudu olan CHP, sayende Y-CHP oldu ve halkın iktidarının önündeki baraj gibi duruyor.

Bir gün CHP’ye karşı da mücadele vereceğim hiç aklıma gelmezdi.

Bir yaşıma daha girdim.

Kabul etmek gerekir ki, CHP’nin adını “Yeni CHP” koymakla çok iyi ettin.

30’ların, 40’ların CHP’sinin devamıyız diyecek halin yoktu herhalde.

Bu bencil tutumunu sürdürdüğün sürece, bir dönem daha Reis’e katlanmak zorunda bırakıyorsun bizi.

Sana katlanıyoruz da, ona bir dönem daha katlanabilir miyiz bilmiyorum!..

Kredini tamamen tükettin haberin olsun…

***

Bize gelince:

Seçimlerin zamanında yapılacağı üzerinden hesabımızı yapmalıyız.

Bu yüzden, gerçek CHP’liler için vakit henüz geçmiş değildir.

Seyit Rıza’yı önder bellemeyen, Seyh Said’in gerici fikirlerini benimsemeyen, Cumhuriyet düşmanlarına iade-i itibar vermeyi aklının ucundan dahi geçirmeyen; Atatürk İlkeleri’ne bağlı, Cumhuriyet’e yürekten inanan bir genel başkan arıyoruz.

Yolumuza ancak onunla devam edebiliriz…

Senin ardından bir tek adım dahi atmam!

CHP’yi geri alma olasılığı henüz yok edilememiştir…

İşe senden başlamalıyız:

Çekil önümüzden Bay Kemal.

Çekilin önümüzden, bir koltuk uğruna ilkelerini satan asalaklar…

***

Tabandan başlayacak bir asil direniş; dalga dalga CHP Genel Merkezinin duvarlarına çarpabilir.

Tsunami etkisi” yapacağına yüzde yüz eminim.

Kılıçdaroğlu ve ekibi, bu kararlı direnişin karşısında yıkılıp gidecekler.

Kesin olarak böyle olacaktır, yemin ederim.

Aksi halde, Atatürk İlkeleri’ni iktidarda görme şansımız sıfırdır…

Bir dönem daha katlanabilir miyiz Erdoğan’a ve yanındakilere, bilmiyorum.

Kendi adıma söylüyorum:

Tahammül sınırımın sonuna geldim…

Son bir gayretle bir kez daha ayağa kalkalım diyorum…

Bu maçı alacağız, başka yolumuz kalmadı…

Av. Cemil Can

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir