KONUK YAZARLAR

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”

Hendek Savaşları’nı hiç yapılmamış kabul ederek yapılan değerlendirmeler, halkı aldatmaya veya zekası ile alay etmeye dönüktür.

O bakımdan aşağıda irdeleyeceğim konuya geçmeden önce o günlerde neler yaşadığımızı (1) anımsatmak istedim.

Ne diyordu Aslan Sosyal Demokratlar:

Parti kapatmak çözüm değildir.

Peki, çözüm nedir?

Onu bilmiyorlar işte!

Ya da biliyorlar da koşullar elvermediği için söylemeye korkuyorlar.

Biz soralım o zaman:

Parti kapatmak çözüm değilse, kapatmamak mı çözümdür?..

***

Terör örgütünün uzantısı olduğu tartışmasız olan bir “partiyi” açık tutmak akıl karı mıdır?

HDP, seçimlere girince nasıl bir tablo ortaya çıkıyor unuttunuz mu?

Belediyeleri kazanıp, kamu kaynaklarını PKK’ya aktarıyorlar.

Kürt çocuklarını kandırıp dağa çıkartıyorlar.

Güvenlik kuvvetlerimize saldırıyorlar.

İntihar eylemleri yapıyorlar.

Yaşlı, bebek demeden kendilerine biat etmeyen suçsuz insanları gözlerini kırpmadan öldürüyorlar…

Katil sürüsü bunlar…

***

Kandan beslenen ve ABD’ye “kara gücü” olmayı içlerine sindiren bu insanlar, bizden ne istiyorlar?

Bölgesel özerklik” veya şimdilik “federasyon.”

Nihai aşamada: hedefleri bağımsızlıktır.

Tıpkı, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin izlediği yolu izliyorlar.

Barzani’nin “bağımsızlık referandumu”nu” (2) unuttunuz mu yoksa?..

***

Kürtlere sorun bakalım: PKK/HDP başarılı olur da Güneydoğu’da bir sözde “Kürdistan” devleti kurarsa, oraya yerleşir misiniz?

Sizce ne yanıt verirler acaba?

Anadolu’nun hemen her yerinde yerleşik olan Kürtlerin, bir teki bile böyle uydu bir devletin vatandaşı olmayı kabul etmez.

Belki bazı fanatikler; “Doğu’daki topraklar Kürtlerin, Batı’daki topraklara da ortağız” diyebilirler ki, onları da tımarhaneye kapatmak gerekir…

***

Kabul etmek lazım ki, Devletin vaktiyle yürüttüğü “Kürt açılımı” son derece yanlıştı ve PKK/HDP’yi fena halde şımarttı.

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Daha Apo’nun heykelini dikeceğiz heykelini” şeklindeki sözleri bu psikoloji altında söylenmiştir.

“Kürt açılımı”na “açık çek vermek” da aymazlıkların en büyüğü idi.

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın çekince konulan maddelerinin iktidar değişikliğinde imzalanacağını vaat etmek, sözde “Kürdistan” için zemin hazırlamaktan ve PKK’ya göz kırpmaktan başka bir anlama gelmez.

İkiz Sözleşmeler de aynı amaca hizmet ettiler.

Sanki PKK iktidara geldi de yaptı bu işleri!…

***

Bu tür düşüncesiz girişimlerin sonu daima hüsran olmuştur.

Bedelini Türk halkı kan ve göz yaşı olarak ödemiştir…

HDP’yi “siyasi parti” olarak kabul etmek, devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ihanet etmektir.

Terör örgütünün, “propaganda birimi”nin adının sonuna “parti” sözcüğünü eklediğinde, parti mi oluyor?..

Dolayısıyla “Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır” özdeyişini HDP için kullanmak, en hafif tabiri ile PKK’nın propagandasını yapmaktır.

Boş gevezeliktir…

Anayasamızın 68 ve 69. maddeleri (3) ile, Siyasi Partiler Yasasının 103. maddesi (4), okumadan bu konuda ahkam kesenler; bilerek ya da bilmeden ABD’ye askerlik yapan elemanlardır ve son tahlilde PKK’nın değirmenine su taşımaktadırlar…

***

Kürt milliyetçiliği”nden beslenenlerin, en fazla istismar ettikleri konuların başında ; Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin sonunda söylediği “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözleri gelir.

AKP de uzun süre “Siz Ne Mutlu Türküm Diyene” derseniz onlar da “Ne Mutlu Kürdüm Diyene” diyerek bölücük yaparlar,d eyip korkunç bir yanılgının içerisine düşmüştür.

Hala da bu yanılgıdan kurtulduğu söylenemez.

Gençliğe Hitabedeki “Türk” sözcüğü Anayasa’nın 66. maddesinde:

Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” şeklinde tanımlanarak, bu sözcüğünün bir ırkı değil, tüm vatandaşları ifade ettiği Anayasa hükmü olarak belirtilmiştir.

Vaktiyle de bu kaygılarla Öğrenci Andında; “ümmet” ve “ırkçılık” kavramları yerine, “Türk ulusu” kavramı öne çıkartılmıştır.

Millet” kavramının “ulus devlet” bilincinin gelişmesine hizmet edeceği tartışmasızdır,

Dolayısıyla “Türküm” demek, ırkçılığa vurgu değil, bir Millete aidiyeti ifade etmektedir…

***

Aslan Sosyal Demokratlar yine aynı teraneyi tutturdular:

Parti kapatmak çözüm olmuyor” diyorlar…

Ne olacaktı yani, “siyasi parti gibi örgütlendiği için” terör örgütünün uzantısı olan bir yapıya, durmadan “hazine yardımı” mı yapalım?

Halktan toplanan paraların, terör örgütüne “hazine yardım” adı altında verilip, daha sonra Mehmetçiğe kurşun olarak dönmesini kim kabul edebilir ki?

Terörle “silahlı mücadele”ye de karşı çıkan kesim, sürekli “sivil halka zarar verildiği” yalanını öne sürerek, dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine kışkırtmaya çalışmakla ne büyük hata yapmıştır…

İsimlerini bu defa vermiyorum işte.

Terör sorunu”nu “Kürt sorunu” şeklinde sunarak, Türkiye’nin temel sorunlarını bu başlık altında aktarmak, halkla alay etmektir.

Ne yazık ki, Atatürk’ün partisinden çıkıyor bütün bu saçmalıklar.

Unutulmamalıdır ki, “yoksulluk” denen belayı, Türk halkının her kesimi aynı şekilde yaşamaktadır.

Kürtlere özgü bir şey değildir fukaralık.

Öyledir diye, kimse de çıkıp ayrı devlet kurma gibi akıl dışı projeleri savunmuyor…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.dw.com/tr/hendek-sava%C5%9Flar%C4%B1nda-sona-gelindi/a-19291491

(2) https://www.dw.com/tr/barzani-ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1zl%C4%B1k-referandumu-bo%C5%9Fa-gitmeyecek/a-41003587

(3) ANAYASA

A. Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma

Madde 68 – (Değişik: 23/7/1995-4121/6 md.)

Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.

Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

Siyasi partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.

Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.

Hakimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yaptıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar.

Yüksek öğretim elemanlarının siyasi partilere üye olmaları ancak kanunla düzenlenebilir. Kanun bu elemanların, siyasi partilerin merkez organları dışında kalan parti görevi almalarına cevaz veremez ve parti üyesi yüksek öğretim elemanlarının yüksek öğretim kurumlarında uyacakları esasları belirler.

Yüksek öğretim öğrencilerinin siyasi partilere üye olabilmelerine ilişkin esaslar kanunla düzenlenir

Siyasi partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça mali yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları üye aidatının ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.

B. Siyasi partilerin uyacakları esaslar

Madde 69 – (Değişik: 23/7/1995-4121/7 md.)

Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.

Siyasi partiler, ticari faaliyetlere girişemezler.

Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasi partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir. 

Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.

Bir siyasi partinin tüzüğü ve programının 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı bulunması halinde temelli kapatma kararı verilir.

Bir siyasi partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3/10/2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/25 md.) Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkralara göre temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.

Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz.

Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmî Gazetede gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.

Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır.

(Değişik fıkra: 3/10/2001-4709/25 md.) Siyasî partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasî partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri yukarıdaki esaslar çerçevesinde kanunla düzenlenir.

(4) SİYASİ PARTİLER KANUNU

Bir siyasi partinin yasak eylemlere odak olması hali:

Madde 103 – (Değişik:12/8/1999-4445/18 md.)

Bir siyasi partinin Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne aykırı eylemlerin odak halini oluşturup

oluşturmadığı hususu Anayasa Mahkemesince belirlenir.

(İptal: Ana.Mah.`nin 12/12/2000 tarihli ve E.: 2000/86, K.:2000/50 sayılı kararı ile.)

(Ek:26/3/2002-4748/4 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve

bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet

Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan

doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.

(5) ANAYASA

I. Türk vatandaşlığı

Madde 66 –Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.

Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Mülga ikinci cümle: 3/10/2001-4709/23 md.)

Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.

Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir