KONUK YAZARLAR

“İYİ NİYETLİ” DARBE DESTEKÇİLERİ!..

Bu haftaki sohbetimizi “başınıza kiremit düşse onu da Amerika’dan bilirsiniz” diyen “Amerikan muhipleri” ile bitireceğiz.

Önce “iyi niyetli” birkaç hatırlatma yapalım:

Nasıl diyorlardı:

“Etrafınıza ‘menfi’ elektrik vermekten başka işiniz yok mu sizin?! Biraz da iyi şeylerden söz edemez misiniz? Müspet enerji verin müspet.”

Çok haklıydılar çoook, şimdi verelim efendim:

***

83 milyon nüfuslu ülkemizde; her aileyi ortalama 4 kişi kabul edersek, 20 milyon hanemiz var demektir.

Bu kadarı dört işlem bilen herkesin yapabileceği bir aritmetik işlemidir.

Gelelim işlemlerin biraz daha ağırına:

Peşinen söyleyeyim; Her zaman resmi kayıtlara dayanmışımdır, bugün Hazine Bakanımız Lütfi Elvan’ın sözlerini aktaracağım.

Yalan diyorsam onun yalancısıyım:

12 Şubat 2020 itibariyle, 34 milyon 4 bin kişinin bankalara “kredi” ve “kart” borcu var.

Bunların 3 milyon 471 bin 494’ü icralık olmuş.

Borçlu sayısı, hane reisi sayısını 14 milyon aşmış; neredeyse her ailede 2 borçlu var.

Toplam kart borcu 147.9 milyar lira, kredi borçları 679.9 milyar liraya dayanmış.

Bunları hatırlatarak halkın moralini bozmaya ne gerek var diyebilirsiniz.

İktidarın da sinirlerini en çok bozan bu konular değil mi?

Haklısınız galiba; halka daima “müspet” elektrik vermek gerekir, bu konuyu burada bırakıyorum işte…

***

Hazine, “geçiş garantisi” nedeniyle, 2020 yılı için Avrasya Tüneli’nden geçmeyen 12 milyon 697 bin araç için, 54 milyon 851 bin dolar (411 milyar TL) ödeyecekmiş.

Resmi rakamlar öyle.

Türkiye’de Covid-19 ilk görüldüğü günlerde; ülke çapında “tam kapanma” yapılsaydı ve yurda giriş-çıkışlar yasaklansaydı salgını önleyebilirdik.

Tam kapanma halinde, hane başına 2 bin TL yardım yeterli olabilirdi.

Biraz da halkın gayretleri ile 81 milyona bir ayı evde geçirtmek mümkündü.

Bu önlemin maliyeti 20 milyon hane x aylık 2.000.-TL = 40 milyar TL tutacaktı.

Reis, nedense para verme işine hiç yanaşmadı…

Şimdi bu paranın 10 katından daha fazlasını Türk-Güney Kore ortaklı ATAŞ şirketine ödeyeceğiz.

Elbette yine “pandemi” nedeniyle olacaktır bu ödeme…

Büyüklerimiz, vaktiyle 1.2 milyar dolara mal olan tünelden, ayda 2 milyon 70 bin aracın geçeceği ön görmüşlerdi.

ATAŞ şirketi, tüneli 20 yıl daha devlet garantisi ile işletecek.

Bunlar elimizdeki resmi verilerdir.

Gelecek yıllarda da trafik durumu böyle giderse; sadece geçiş garantilerinin 22 yıldaki toplamı tünelin maliyeti ile eşitleniyor.

Başka bir deyişle, bu gidişle tünelin parası tünelden geçmeyenlere ödetilmiş olacak…

Bu yüzden “Deli Dumrul” benzetmesi hiç de abartılı değil.

Bu değerlendirme de “menfi” elektrik verir gibi duruyor, bunu da geçelim efendim…

***

Gelelim kamuoyu yoklamalarına:

Neredeyse her hafta birkaç anket yapılıyor.

En çok da parasal sorunu olmayan iktidar yaptırıyor anketleri.

O nedenle, iktidarın yaptırdıklarına değer vermek ve ayrıca değerlendirmek gerekiyor.

Bugün seçim yapılsa Cumhur İttifakı, yüzde 50+1’i bulamıyormuş.

Ayrıca mevcut Anayasaya göre Reis’in üçüncü kez aday olması da mümkün değilmiş.

Büyüklerimizin kara kara düşünmeleri bu yüzden olsa gerekir:

Bu haliyle, memleketin idaresini muhalefete bırakmak olacak iş değil tabii ki.

Birincisi, enkazın altında kalır ezilirler!

İkincisi, memleketi düzlüğe çıkartacak kadroları yok.

En önemlisi, borçlanma ekonomisi dışında alternatif çözüm üretebilmiş değiller.

Bir Derviş’leri vardı; o da ha var ha yok!

Hepsinden önemlisi, ana muhalefetin iktidara taşımaya kararlı olduğu “dostları”dır ki, onlar da daha önce AKP iktidarlarında denenmişlerdi.

AKP’nin artıklarını yeniden iktidara getirmek, iktidarı değiştirmek olarak kabul edilemez!

Erdoğan’la da devam edilemez!

Bu son tespit de aşırı “menfi” elektrik yüklendi; üstelik iktidar yandaşlarını da kızdıracağı kesin.

O halde bunu da geçelim…

***

Geldik reformlara:

Yeni ve Sivil Anayasa” bu tabloyu tersine çevirebilir mi?

Gündeme getirilmesi ile düşmesi bir oldu.

Cumhur İttifakı, Mecliste yeni Anayasa yapacak sayıyı bulamaz; bu yüzden yeni bir “eylem planı” ile sahneye çıkması şart.

İnsan Hakları Eylem Planı” dediler, o bile heyecan yaratmaya yetmiyor.

Deniyor ki:

“Yeni” diye ileri sürdüğünüz hususlar zaten Anayasada var.

Sorun uygulamadadır:

“Anayasa Mahkemesi kararlarına uymuyorum, saygı da duymuyorum” anlayışı terk edilmedikçe ne kadar reform yaparsanız yapın, nafiledir…

En “menfi” elektrik bu konu yayıyor sanmayın, turpun büyüğü heybededir.

***

Biraz da “müspet” enerji yaymayı deneyelim:

Örneğin “HDP’nin kapatılması” meselesi hayati önemdedir:

Hiçbir kuşkuya ver vermeyecek şekilde, PKK’nın ABD’nin “kara gücü” olduğu, HDP’nin de “PKK’nın Meclisteki uzantısı” olduğu kanıtlara bağlıdır.

ABD’nin “düşman ülke” olduğu da kesinleşti.

Zira o meşhur “CAATSA” (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act) yasası Türkiye’yi “düşman” olarak tanımlıyor:

Yasanın tercümesi şöyledir:

“Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası”. (1)

Yoksa “hasım” sözcüğünün “düşman” anlamına geldiğini bilmeyeniniz mi var?

Hal böyle olunca, düşman bir ülkenin kontrolündeki bir partinin, TBMM’nde temsil edilmesi başta “egemenlik ilkesi”ne aykırılık teşkil eder.

Böyle bir partiye bir de “Hazine yardımı” yapmak aymazlığın en büyüğüdür.

Bu yüzden HDP’nin derhal kapatılması gerekir…

Aklın yolu birdir ve bunu gerektirir…

Reis, bunu yapabilir mi?

Diyorlar ki:

HDP’ye oy veren 6 milyon seçmenin; HDP kapatılınca, muhafazakâr olan en az yarısı kazanılmadıkça, partiyi kapatmadan Millet İttifakı yararlanır ve AKP ilk seçimi kaybeder.

AKP’yi ciddi şekilde köşeye sıkıştıran bu konu da görüldüğü gibi “menfi elektrik” yaymaya devam ediyor.

Tamam o zaman bunu da konuşmayalım…

***

Gelelim en önemli konuya:

Peşinen söyleyeyim ki, Amerikalılar ne derlerse desinler, her söylediklerine kuşkuyla yaklaşırım.

İsteyen ön yargı desin, isteyen başka bir şey; 50 yıllık deneyimim beni bu noktaya getirmiştir.

Amerikan yönetimince ciddiye alınan düşünce kuruluşlardan “Freedom House” bir rapor hazırlamış ve “dünyada özgürlüklerin ve demokrasinin gerilediği” tespitini yapmıştır.(2)

Bu tespitin bir aldatmaca olduğuna yüzde yüz inananlardanım.

ABD’nin çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu tespitle uyumlu olacak şekilde:

Otoriterlik ve milliyetçilik yükseliştedir” (3) dedi…

Demek ki, milliyetçilik dalgasının yükselmemesi için bu dönemde yeni bir şeyler yapacaklar!

Her zamanki gibi Milliyetçiler yine ABD’nin hedefindedir…

Özgürlükler ve demokrasiyi koruma”yı kendi görevi olarak kabul eden ABD’nin, dünyayı ateşe vermekte en ufak tereddüt göstermeyeceğini yaşayarak gördük.

Alın size bir çarpıcı örnek:

Kaşıkçı cinayetinden Suudi Arabistan Veliahd Prensi Selman’ın sorumlu olduğunu tespit etti de nedense, bu zatı yaptırıma tabi tutmadı.

“Demokrasi”, özgürlük”, “hukukun üstünlüğü” ne oldu?

Bu çifte standart bile her şeyi açıklamaya yetiyor…

***

Hayati çıkarları söz konusu olduğunda kuvvet kullanmaktan çekinmeyeceğini vurgulayan bu gözü dönmüş katiller, Ortadoğu’daki ortaklarına “açık çek” vermeyeceğini de belirttiler.

Hepsinden önemlisi:

Blinken’in, Biden yönetiminin “otoriter rejimleri devirmek için askeri güç kullanmayacağı” sözünü vermiş olmasıdır.

Bu taktikleri geçmişte denedik. İyi niyetli olsalar bile işe yaramadılar” (4) ifadelerini kullanan ABD Dışişleri Bakanı, bu itirafı ile bizim “kapitalsiz kapitalistler”e bir şey anlatabildi mi onu bilmiyorum işte…

İktidarları değiştirmek için askeri güç kullanmayacağını ilan eden Biden, bunun yerine ne yapacağını daha önceden söylemişti:

Muhalefeti destekleyerek hükumetleri düşürecekler…

Unuttunuz mu Biden, seçilmeden önce Erdoğan için:

Onu darbeyle değil seçimle devireceğim“(5) demişti…

Demokrasi vurgusu” yapmasını dileyenleri desteklediği bellidir.

ABD desteği ile iktidarın değişmesi söz konusu olursa; böyle bir iktidara “halkın iktidarı” denebilir mi?

Yerel seçimlerde olduğu gibi AKP’den halkın gücü ile kurtulmak mümkündür, lakin ABD’nin destekleyerek iktidara getirdiği bir hükumetten kurtulmak öyle kolay değildir.

Geçmişte; “iç savaş” dâhil başvurmadıkları yöntem kalmamıştır.

Ben yarım asırdır bu “iyi niyetli darbe destekçileri”ni anlatmak için yırtınıyorum ama anlatamıyorum…

Başarısızlığımı kabul ediyorum.

ABD Başkanı Biden ile Dışişleri Bakanı Blinken anlatabildi mi, o konuda bir şey diyemem…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.amerikaninsesi.com/a/turkiyeyi-s400-alimindan-sonra-neler-bekliyor/4996208.html

(2) https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2021/democracy-under-siege

(3) https://www.amerikaninsesi.com/a/blinken-abd-dis-politikasinin-sekiz-onceligini-a%C3%A7%C4%B1klad%C4%B1/5800334.html

(4) https://www.haberturk.com/blinken-den-itiraf-gibi-askeri-mudahale-aciklamasi-2994164

(5) https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/joe-bidenin-turkiye-hakkindaki-sozlerine-partilerden-tepki-5989774/

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir