KONUK YAZARLAR

BANA NE!..

“Doların artışından bana ne” diyenlere Merkez Bankasının 128 milyar dolarının bir başka deyişle 950.438.400.000,00 Türk Lirasının nasıl kaybedildiğini ve ne kadar büyük (1) para olduğunu anlatabilir misiniz?

“Benzine zam yapılsın bana ne, ben her seferinde 50 liralık alıyorum zaten” kafa yapısına sahip olanları, içerisinde; “fiyat istikrarı”, “politika faiz oranı” “repo” ve “swap” gibi sözcüklerin geçtiği cümleler kurarak aydınlatamazsınız…

Ben eski bir öğretmenim, öyle kolay kolay ”pes” etmem.

Hadi başlayalım öyleyse…

***

Önce bazı tarifler verelim:

Fiyat istikrarı diyorlar ya; bu kavram gelişmiş ülkelerde yüzde 1 ile yüzde 3 aralığındaki (düşük) enflasyon oranını ifade etmektedir.

Fiyat istikrarını ayarlama görevi, modern merkez bankacılığı çerçevesinde, hükumetlerden bağımsız olarak merkez bankalarına verilmiştir.

Repo, kısa süreli bir menkul değerin (hisse senedi, devlet tahvilleri, özel kesim tahvilleri ve poliçe gibi finansal varlıklar) belirli bir süre aralığının sonunda, ilk satıcısı tarafından geri alınmasını taahhüt eden satış işlemine deniyor.

Swap, iki tarafın belirli bir zaman dilimi içerisinde bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı olarak, farklı faiz ödemelerini veya döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirdikleri bir takas sözleşmesinin adıdır.

Başka bir deyişle; repo, farklı faiz ödemelerinin yahut farklı dövizlerin karşılıklı olarak değiştirildikleri işlemlerdir.

Politika faizini de sıkça duyarız.

Bildiğimiz politika ile uzaktan yakından bir ilişkisi yok:

Merkez bankaları, bankaların ihtiyaç duyduğu likiditeyi (2) sağlamak için bankalara verdiği kısa vadeli borçların ve fazla likiditeyi çekmek amacıyla yaptığı borçlanmanın faiz oranlarını kendisi belirler.

Bu faiz oranına politika faizi denir.

Günümüzde Merkez Bankası bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını politika faizi olarak kullanmaktadır…

Bir şey anlayabildiniz mi?

Ben de anlamadım; belli etmeden takip eden paragrafa geçelim, bakarsınız orada söylenenleri anlarız!..

***

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasını duyurduğu 9 Kasım 2020’den bu yana, Merkez Bankası’nın kaybolan 128 milyar doları konuşuluyor.

Yandaş ekonomistler paranın kaybolmadığını, el değiştirdiğini söylüyorlar!

Ne kadar zekice bir savunma!

Demek ki, paramız elimizden alınıp başka ellere geçince bizim için bir “kayıp” söz konusu olmuyormuş!

İyi ki de “kayıp” olan para “cebinizdedir” dememişler!

Muaviye’nin “dişi deve hikayesi”ndeki (3) adamlarına ne kadar da benziyoruz!

Para kayıp değil, el değiştirmiş sadece.

Oohh ne güzel, ne güzel!..

***

Muhalefet fırsat buldukça Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarının kimlere satılarak banka rezervlerinin eksi 42 milyar dolara düşürüldüğünü soruyor.

Şimdi “Merkez Bankası’nın dolarlarından bana ne” diyemezsiniz, çünkü sermayesinin yüzde 55,12’si hazineye aittir.

Yani halkın malıdır.

Dolayısıyla kayıp olan 128 milyar dolar sizin paranızdır…

Dolayısıyla sizi temsil eden muhalefet sizin adınıza hesap sorabilir.

Gerçi Muhalefet, hesap mı soruyor yoksa cevabını bilmediği bir soruya cevap mı arıyor pek belli olmuyor.

Ortada bir yolsuzluk mu var, görevliler halkın paralarını yandaşların ceplerine mi akıttı, açıklanmıyor; bu sorunun yanıtını sorulardan anlamaya çalışacağız…

***

Konuyu en iyi bilmesi gerekenlerden Merkez Bankası eski Başkanlarından İyi Parti Milletvekili Durmuş Yılmaz bile bu sorunun yanıtını bilemediği için, TBMM tarafından bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyor.

Merkez Bankası’nın eski Başkan Yardımcısı İbrahim Turan ise, “açık” yerine “gizli” yöntemlerle 128 milyar doların satıldığını söylüyor.

Hangi kurdan ve ne gerekçeyle bu satışların yapıldığını soruyorlar…

Turan’ın soruları daha aydınlatıcı; “yolsuzluk” şüphesine işaret ediyor…

Cevap geliyor elbette:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Merkez Bankası’nın elinde 95 milyar dolar var” şeklindeki açıklaması ile tatmin olan ahaliye asla sözüm olamaz.

O kadar da enayi değilim herhalde.

Vali öyle diyorsa öyledir elbette!..

Vallahi ben de tatmin oldum…

***

Tam olarak anlaşılması için bir bilgi daha vermişler.

Ocak 2020 sonunda Merkez Bankası’nın kasasında 103 milyar dolar vardı.

Bunun 66 milyar doları borç,19 milyar doları emanetti ve kasa artıdaydı.

Ocak 2021 sonunda kasa eksi 42 milyar dolarda.

“Artı” ile “eksi”yi de mi bilmeyenler var?

Eyy ahali, Hz. Ali’ye gidip söyleyin kasada….. dolar var!?..

***

Piyasalardaki dalgalanmayı önlemek amacıyla kullanıldığı savunulan 128 milyar doların akıbetini Kılıçdaroğlu da sormuş:

“Madem ki dengelemek için kullanılmış, esnafta yok, çiftçide yok, emeklide yok. Hiç kimsede yok. Nerede bu para? Nereye gittiğini çıksın açıklasınlar” dedi…

Kılıçdaroğlu’na göre de para bir yerlere gitti…

Yemin ederim emekliye gitmemiştir, bu kesindir…

***

Likidite”’nin ne anlama geldiğini sormazsanız bir şey daha söyleyeceğim:

Merkez Bankası, ekonomideki son likidite kaynağı olarak bankalara ödünç para verebilir, ayrıca ekonominin gerekleri doğrultusunda ödünç para da alabilir.

Derler ki:

Merkez Bankası, dövizde “fıkırdamalar”ın olduğu dönemlerde piyasanın ateşini söndürmek için döviz satar.

Yine derler ki; dövize büyük talep reel sektörde,(4) büyük rakamlarla ithalat yapan kuruluşlardan geliyor.

Özellikle de petrol ve petrol ürünü ithal eden ve işleyen kuruluşlar döviz satın alıyor.

Açıklanması gereken bir husus daha var:

Hatırlı olanlar hariç, gerçek kişiler Merkez Bankası gişelerinden döviz alım-satım işlemi yapamazlar.

Bu demektir ki, 128 milyar dolar piyasalardaki “ateşi sündürmek” için tüzel kişilere satılmıştır.

Ateş söndü mü sorusunun yanıtını döviz kurları zaten veriyor.

Peki,128 doları satın alan şirketler yerli mi yabancı mıydı?

Bu soruya da:

Yüzde 60’ını yabancılar aldı” diyen vatan hainleri var!

Onların kim olduğunu ise ben bilmiyorum.

Ben de sizler gibi bu mahallenin yabancısıyım…

***

“Dolar artmasın” diye gerçekleştirilen rezerv satışları, aslında “faiz lobisinin” işine yaradı diyenleri bile duydum.

Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ve negatif reel faiz nedeniyle Türkiye’den çıkmak isteyen yabancılar, Türk Lirası olan paralarını uygun maliyetle “dolar”a ve “euro”ya çevirip kaçabilirler mi bilmiyorum.

Diyen de kaçtı zaten.

Ben sadece duyduklarımı naklediyorum…

Eyy Ahali!..

Söyleyin bakalım bu erkek deve kimindir?..

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) 950.438.400.000,00 Türk Lirasının ne kadar büyüklükte olduğunu anlatmak için 2021 yılında bütçe gelirlerine bakmak lazım.922.700.000.000.00 TL vergi geliri hesaplanmış. Kaybedilen para 2021 vergi gelirlerimizden 27.4 milyar daha fazladır.

(2) Likidite, kolaylıkla paraya çevrilebilecek özellikteki varlıklar; döviz, hisse senetleri, çekler ve yatırım fonları gibi kısa vadeli anamal.

(3) “Küfeli bir Hz. Ali destekçisi dişi devesi ile Şam’a gitmiş. Devesini bir direğe bağlamış. İşini hallettikten sonra döndüğünde Şamlı bir tüccarın devesine sahip çıktığını görmüş. ‘Bu deve benim erkek devem’ diyormuş Şamlı. Tartışmalardan sonuç alınmayınca sorunu çözsün Şam Valisi Muaviye’ye götürmüşler. Muaviye meydandaki ahaliye sormuş:

-’Bu deve Şamlının mı Küfelinin mi?’

-Ahali bağırmış:’Şamlının’

-Muaviye sormuş:’Deve erkek mi dişi mi?’

-Ahali deve dişi olduğu halde hep birlikte bağırmışlar:’Erkek’

Muaviye Küfeliyi yanına çağırıp şunu söylemiş:’Git Ali’ye söyle, Şam’da bir Vali var. Dişi deveye erkek deyince inanan binlerce taraftarı var.”

(4) Reel sektör, Ulusal ekonomide tarım, sanayi ve hizmetler ana sektörlerinde üretici ve tüketici konumundaki bireylerin tümünü temsil eden kesimdir, Bu kesimin gerçekleştirdiği tasarruflar, finansal kesim tarafından toplanır ve tekrar reel kesime kullandırılır.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir