KONUK YAZARLAR

HERKES İÇİN BİR YER VE HERKES YERLİ YERİNDE!

mit_ve_emniyet

Anayasa Mahkemesi (AYM), TÜRKSAT davası sanıklarının yaptığı bireysel başvuru ile ilgili verdiği kararda MİT ve Emniyet raporlarından ana hatları ile öğrendiğimiz ByLock’un (1) hukuki değeri tarif edildi:

ByLock kullanılmasının ve/veya kullanılmak üzere elektronik/mobil cihazlara yüklenmesinin somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair ‘kuvvetli belirti‘ olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibariyle temelsiz, keyfi bir tutum olarak değerlendirilemez” diyerek, ByLock kullanıcılarının “mağdur” gösterilmesinin önünü kesti…

Yüksek Mahkeme, kararında; 15 Temmuz 2016’dan sonra başlatılan soruşturmalarda tespit edilen maddi olgular dikkate alındığında, darbe teşebbüsünün arkasında FETÖ olduğuna ilişkin kamu makamlarınca yapılan değerlendirmelerin yeterli olgusal temellerinin bulunduğuna vurgu yaptı.

Bu durum karşısında; Y-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, FETÖ ve PKK soruşturmaları nedeniyle görevlerinden alınan ve/veya tutuklanan 105 bin 836 kamu görevlisine sahip çıkmasının hukuki temelleri ortadan kalkmış oldu.

Kılıçdaroğlu, “Adalet Yürüyüşü”ne katılan Sözcü gazetesi muhabiri Gökmen Ulu’nun abisine “Biz onun suçsuz olduğunu biliyoruz” dedi. (2)

Suçluluk veya masumluk durumu, ancak adil bir yargılama sonunda ortaya çıkar.

Yargılamadan önce, ancak tahminde bulunulabilir…

Kılıçdaroğlu, yargılamadan önce sonucu nasıl bildiriyor!

AYM kararından önce da aynı şeyi yapmıştı:

FETÖ ve PKK soruşturmaları nedeniyle görevlerinden alınanları peşinen “mağdur” ilan etti… (3)

Mağduriyet” üzerinden “siyasi rant” elde etme düşüncesi ile bunu yaptığını hiç sanmam.

Zira; FETÖ’nün medya organları ile finans kuruluşlarına yapılan operasyonlarda benzer tutumu izlemişti.

Malum milletvekillerini Zaman gazetesi ve Bank Asya önüne göndererek, güvenlik kuvvetlerine engel olmaya çalıştı…

Kim bilir, örgüte kazandırdığı zaman içerisinde hangi deliller yok edildi?!

***

Dersimli, şimdi bu tutarsız eylemlerini soruşturmalarda “kurunun yanında yanan yaşlar” için yaptığı savunması ile geçiştirmeye çalışıyor.

İnandırıcı olamaz tabii…

Biliyoruz ki, soruşturmaların ve/veya yargılamaların sonunda ancak bazı şüpheliler aklanabilir.

Bu sonuca gelene kadar, adli işlemlerin yürütülmesi zorunludur.

Bu işlemleri yerine göre; polis, savcı veya hakimler yürütür.

Ceza Muhakemesi Usulü diye bir hukuk dalı var.

Dersimli Kemal bundan bihaber olarak hareket ediyor.

Yargısız hüküm veriyor:

Şüphelileri peşin peşin “suçsuz” ilan edemez!

Mahkemelerin ve/veya soruşturma makamlarının yaptığı tespitlerin hatalı olduğunu ve “mağduriyet” yarattıklarını nereden ve nasıl anlıyor?

Bu işi yapmak görevi mi?

***

Biliyoruz ki, Ergenekon ve Balyoz davalarında yargıya ve polise FETÖ hakimdi.

Kemal Efendi, o zaman “yargıda Cemaat yapılanması olduğunu söyleyemem” diyordu.

Yargılamaların sonucunun beklenmesini öneriyordu!

CHP’yi “darbeciler”le yan yana göstermemek için özel çaba sarfediyordu.

Bu yüzden Hasdal’da tutuklu komutanları ziyarete bile gitmemiştir.

15 Temmuz darbesinden sonra; yargı ve polis önemli ölçüde FETÖ’den arındırıldı.

Çoğu FETÖ üyesi cezaevini boyladı.

Buna rağmen, yargıya bu aşırı güvensizlik neden?

Hangi dağda kurt öldü!

Dersimli, FETÖ ve PKK soruşturmaları nedeniyle tutuklananlar için yargılamaların sonunu neden bekleyemiyor?

Yoksa bir yerlerden gelen emir böyle mi diyor?

***

Kılıçdaroğlu, “Ben bir kişi olarak katılıyorum” diyor ama; parti örgütünü Ankara-İstanbul yolunda yürümeye mecbur ediyor.

Gerçek partililer oldukça dikkatli: Olup biteni izlemekle yetiniyorlar!

Dersimli’nin yol arkadaşlarına hiç bir konuda güvenilemez:

Geçmişleri, sicillerinden bellidir:

Akil adamlar”, Demokrat Parti, PKK/HDP, FETÖ, TTB, KESK Genel Başkanı, Sosyalist Enternasyonal Başkanı Luis Ayala, tabeladan ibaret komünist partiler vb…

Türk halkı, işgal altındaki CHP’yi kurtardıktan sonra, asıl büyük yürüyüşü başlatacak!

***

Biliyoruz ki, adalet arayışı zulme karşı çıkmakla başlar.

16 yıllık AKP iktidarının zulmü karşısında susan dilsiz şeytanlar, Türk halkının kurtuluş mücalesine önderlik edemezler!..

Adalet Yürüyüşü” yapılması şart ve somut sonuçlar getirecek olan birinci eylemi engelledi.

CHP; Genel Başkan, Milletvekilleri, PM Üyeleri, Kurultay delegeleri, Belediye Başkanları, İl ve İlçe başkanları ve yönetim kurumu üyeleri, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri, kamu kurum ve kuruluşlarındaki CHP temsilcileri ile birlikte Ankara’ya; YSK’ya doğru yürüyüşe geçmeli ve halkoylaması yenilenene kadar açlık grevine başlamalıydı.

Bu eyleme CHP üyelerinden başka referandumda refrandumda “hayır” oyu kullananlarda katılırdı.

CHP seçmenlerinin tartışmasız destekleyeceği bu büyük eylemin somut hedefi halkoylamasının yenilenmesi olduğu için sonuç getirebilirdi…

Adalet” soyut bir kavramdır; iktidarın “istediğiniz adaleti veriyoruz” demesi ile gelecek bir şey değildir.

Bir sürü yasal düzenleme ile gelebilir:

2010 referandumu ile HSYK’nın yapısı değiştirildikten sonra, “bağımsız ve tarafsız yargı”ya ulaşmak iyice zorlaşmıştır.

2016 referandumu ise HYK’yı iyice iktidarın etkisine soktu.

Dolayısıyla “adalet”i geri getirmek için, öncelikle bu iki referandumun ortaya çıkarttığı hukuksal durumu değiştirmek gerekiyor.

Bu da doğru eylemin, geçersiz halkoylamasını geçerli kabul YSK’ya doğru yürüyerek; hakoylamasının yenilenmesini istemek olduğunu gösteriyor.

Doğru ve haklı eylemi unutturup; kısa sürede sonuç vermeyecek ve yürüyüşün hedefini katılanların amaçlarına bağlı olarak, her gün yeniden değiştirecek “yasak savmak” kabilinden eylemleri, Türk halkı desteklemez…

Nitekim desteklemiyor da…

Bu yürüyüş; sadece Dersimli Kemal’in görev süresini uzatmaya yarayacak, HDP ile eylem birliği yapmak için can atan Y-CHP’lilerin koltuğunu garanti altına alacaktır.

Yürüyüşün biteceği noktada, herkesin dağılıp evlerine gideceği açıkca görülüyor.

Yaşayıp göreceğiz…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.kamudanhaber.net/guncel/mit-ve-emniyet-in-bylock-raporu-h347109.html

(2)http://www.izgazete.net/politika/kilicdaroglu-ndan-gokmen-ulu-sozleri-h16907.html

(3) https://www.aydinlik.com.tr/politika/2017-haziran/kilicdaroglu-105-bin-magdur-icin-yuruyoruz