“İKİNCİ CUMHURİYET” GAZETESİ VE TUTUKLAMALAR!
Biz solcular, zaten azdık.
Emperyalizmin eline hazırlıksız düştük, parçalandık.
Bugün kabul ediyoruz; baş düşmanımız solda bölünmeyi başardı…
O kadar ki, önemli bir bölümümüzü kendine “karagücü” yaptı, silahtan korkanları da propagandist…
Geriye biz, bir avuç saf Cumhuriyetçi kaldık.
Yazık ki ne yazık!
Kim ne derse desin, eskiden güvenle omuz omuza yürüdüğümüz pek çok yoldaşımızla aynı yolda değiliz artık…
Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarları hakkında alınan gözaltı ve yakalama kararları üzerine başlatılan tartışmalarda, herkes önlüklerdeki taşlar yerlere saçtı.
İyice ayrıştık yani!
***
Nuray Mert, Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya ve bunlare benzer köşe yazılarını, karşı yorum yazmadan paylaşan arkadaşlarımızın, onlarla aynı görüşte olduklarını nihayet anladık.
Av. Akın Atalay’ın operasyonu ile ele geçirilen Cumhuriyet’in, oturmuş çizgisi bir kaç yıl içinde hızla değiştirildi…
Cumhuriyet’i tanıyamıyoruz…
Cumhuriyet, o eski Cumhuriyet değil artık.
Onun da başına “Yeni” sözcüğünü eklediler…
Eğip bükmeden “Yeni Cumhuriyet”in yeni çizgisini Cumhuriyet’in yazarı Nuray Mert açıkladı.
Bu cesur kadını, kıvırmadığı için kutluyorum...
Neyin ne olduğunu kolaylıkla anlamamızı sağladığından, Nuray’a çok teşekkür ediyorum.
Mert, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Anıtkabir’i ziyaret edenleri kastederek; “Cumhuriyetçi azınlık mezardan ıslık çalarak geçti” dedi…
Bu sözler canımı acıttı.
“Cumhuriyetçi azınlık” kime dedi, açıklamaya gerek var mı?
Cumhuriyetçilere…
Duydunuz mu?
Bu hanımefendi Cumhuriyetçilere “azınlık” dedi..
Peki o neci?
Onu kendisi söyleyecek elbette.
Nuray zevzekliğe devam ediyor:
“İstediğiniz kadar zeybek oynayabilirsiniz, ama o artık bir ölüm dansı” diyor… (1)
Kulaklarıma inanamıyorum!
“Zeybek” Gazi Mustafa Kemal’in sevdiği ve sevindiğinde oynadığı bir Türk oyunudur.
İzmir’de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında her yaş grubundan katılan 2123 kişi, onun anısına 15 dakika zeybek oynadı. (2)
İzmir Atatürk Lisesi öğrencileri de okulda 29 Ekim balosu düzenlediler. (3)
“Balo” da akıllara O’nu getiriyor…
Yeni Cumhuriyet’in “mert” yazarı Nuray, tamı tamına ne demişti bir daha okuyalım.
Yukarıya doğru parmağınızla sayın, 8 ve 16. satırları tekrar okuyun…
***
Cumhuriyet’i Yunus Nadi Abalıoğlu kurmuştu, adını Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk koydu.
Yunus Nadi, Londra Konferansı’nda milli hükümetin delegeleri arasındaydı.
Çıkardığı gazetenin adı Yeni Gün‘dü, ışıklar içerisinde uyusun, başyazılarının çoğunu “düşman yıkılmalıdır, yıkılacaktır” cümlesiyle bitirirdi…
Kurtuluşa inancı tamdı…
Adam gibi adamdı.
29 Ekim 1923 günü, Cumhuriyetin kurulduğunu bildiren anayasa değişikliğini Anayasa Komisyonu Başkanı sıfatıyla Meclis kürsüsünden okuyan kişi oydu.
Cumhuriyet gazetesi, Mustafa Kemal’in teklifi üzerine, Hakimiyet-i Milliye ve Yeni Gün gazetelerinin birleşmesiyle doğmuştu.
Yani bu Cumhuriyet gazetesi bizimdir…
Biz Cumhuriyet gazetesini, Cumhuriyet’ten yanadır diye okuyorduk.
Cumhuriyet gazetesiyle büyüdük…
Nuray Mert’in cümlelerinde somutlaşan; ikinci cumhuriyetçi liberal çizgiyi, hiç ama hiç tanımadık.
Tanımıyoruz ve tanımayacağız…
FETÖ’nün fenomeni “Fuat Avni”’nin yarattığı bilgi kirliliğini haberleştiren bir gazeteyi, gazeteden saymıyoruz!
PKK’ye “gerilla” diyen bir anlayışın halka doğru haber taşıyacağına inanmıyoruz.
TSK’nın Kürtleri öldürdüğü yalanını manşet yapan bu gazete, Cumhuriyet adını taşıyamaz artık.
Bu yüzden Yeni Cumhuriyet’i boykot ettik, almıyoruz.
***
Hiçbir zaman “Cumhuriyet gazetesi suçludur” demedik.
Suçluluğa, (varsa) bağımsız ve tarafsız mahkemeler karar verecek.
Biz, sadece Cumhuriyet gazetesinin bizi üzen eylemleri ile tutumunu tartışıyoruz.
Yukarıda belirttiğimiz eylemlerin, ceza kanununda suç olarak tanımlanan eylemlerle örtüştüğünü görüyoruz, fakat suçun oluşması için zorunlu olan “kasıt unsuru”nun var olup olmadığı hakkında bir şey demedik, demiyoruz, diyemeyiz…
Şöyle de açıklayabilirim bu konuyu:
Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarları “suçsuzdur” demekle, “suçludur” demek, aynı derecede ve değerde iki yanlıştır.
Bu konularda karar vermek bağımsız yargının görev ve yetkisi içerisindedir.
***
Yargı kararlarından biliyoruz: PKK ve FETÖ, her ikisi de, arkalarında CIA’nın bulunduğu terör örgütleridir.
Türk Ceza Kanununa göre, terör örgütlerinin propagandasını yapmak suçtur.
Terör örgütlerine üye olmak da suçtur.
Terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmak da…
Cumhuriyet gazetesinin, PKK’nın “hendek savaşları”nda takındığı tutumu utanç vericidir.
Güvenlik kuvvetlerinin “insan hakları ihlali” yaptığını, “orantısız güç” kullandığını ve PKK’ya yapılan operasyonların “saray savaşı” olduğunu yazması vicdansızlıktır.
Bu tutum, milli birliğin oluşmasını geciktirerek, PKK’yı haklı bir zeminde gösterme çabasından başka bir şekilde açıklanamaz.
Cumhuriyet gazetesi, FETÖ’ye, yayın organlarına ve bu örgütün finans kaynaklarına karşı yapılan operasyonlarda da aynı koruyucu, iğrenç tutumunu sürdürmüştür.
Bu işi yaparken “basın özgürlüğü” kavramının arkasına sığınmıştı.
FETÖ’nün medya organları ile neredeyse bire bir aynı haberleri yapmıştır.
Cumhuriyet gazetesi, 15 Temmuz darbe girişimini de “tiyatro” gibi göstererek, arkasındaki emperyalist güçlerin işgal niyetini de gizlemiştir.
Dolayısıyla bu ikinci Cumhuriyetçi gazetenin; terör örgütlerinin propagandasını yapmak, terör örgütlerini övmek, terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmak, terör örgütlerine üye olmak suçlamaları ile karşılaşması sürpriz değildir…
Çünkü eylemleri sabittir.
Gazetenin yönetimi ve yazarları, “düşünce açıklaması” mı yapmıştır yoksa suç işleme kastı ile mi hareket etmişlerdir?
Yargı organlarınca verilecek olan bu sorunun yanıtı, sonucu belirleyecektir.
Suç sabit mi değil mi o zaman anlaşılacaktır!
***
Cumhuriyet Savcılığı bir soruşturma başlattı.
Çaresiz soruşturmanın ve kovuşturmanın sonucunu bekleyeceğiz.
Peki!
Bu aşamada sanıkları tutuklamak gerekir miydi?
Burada şeytanın avukatlığını yapayım:
Soruşturmayı yürüten savcının da FETÖ üyesi olmaktan soruşturuluyor olması, aklımıza FETÖ soruşturmalarının sulandırılması için bu tutuklamalar yapıldığını getiriyor…
En doğru yanıtını ise, halen yurtdışında bulunan ve haklarında yakalama kararı çıkartılan Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri; Akın Atalay ile Can Dündar verecektir.
Yurda dönmezlerse, kaçak duruma düşecekler ve haklarında gözaltı kararı alınan arkadaşlarının da kaçma olasılığına kuvvetli şüphe teşkil edeceklerdir.
Dönerlerse, yargılamanın tutuksuz olarak yapılması esas olduğundan, serbest bırakılmaları gerekir.
Tutuksuz olarak yargılanmalarını savunacağız.
Aydın ve hukuka saygılı insanların tutumu, her zaman hukukun evrensel ilkelerini savunmak olmalıdır.
Suçlanan kim olursa olsun, adil yargılanmalıdır.
Ve:
Kişi suçluluğu mahkemece kanıtlanana kadar masumdur, bu karineden herkes yararlanmalıdır…
Cemil Can
DİPNOTLAR:
(1) http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/623889/Cumhuriyetin_sonunda_olum_dansi.html
(2) http://www.haberturk.com/gundem/haber/1316687-izmirde-2123-kisilik-zeybek
(3) http://odatv.com/turkiye-bu-29-ekim-kutlamasini-konustu-3010161200.html