KONUK YAZARLAR

LOZAN DELİNİRSE!..

Fener Rum Patrigi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlar toplantısında Lozan Antlaşması ile ilgili sözleri ile birilerine bir mesaj mı vermek istedi, yoksa ezberini mi tekrar etti?

Kimine göre, savaş halinde olduğumuz AB/ABD’ye, kimine göre muhtarlarla özdeşleşen ve sorgulamaksızın kendine bağlı tutmaya çalıştığı AKP tabanına mesaj verdi…

Erdoğan seçmen tabanını “konsolide” etme ihtiyacı duyuyorsa, pek yakında baskın bir seçim var demektir…

FETÖ’nün siyasi uzantıları asıl AKP içerisinde kök saldığına göre, hesaplaşmanın birinci aşaması ancak genel seçimle görülebilecek.

Asıl hesaplaşılacak olan ise ABD’dir…

Bu nedenle “evde zor tutulan iki kişiden birini” denenmiş söylemlerle etkin hale getirme ihtiyacı duyulmuş olabilir…

İkinci olasılık, Suriye’nin kuzeyinde devam etmekte olan sıcak savaş ile ilgilidir.

Bu bölgede ABD ve müttefikleri ile namlu namluya geldiğimizi kimse inkar edemez artık.

PKK/PYD ile IŞİD, ABD’nin karagücüdür sadece…

Bu yüzden ABD ile yapılan bir savaşta, Rusya ile aynı cephede yer almamız nedeniyle bütün kartların masaya sürülmesi sürpriz değildir.

Ve anlaşılıyor ki, ABD ile savaş bütün cephelere sıçrayacak gibi.

İki olasılık birlikte düşünüldüğünde; Erdoğan’ın Lozan çıkışı temel amaca hizmet ediyor denebilir.

ABD ve müttefikleri ile savaş, Misak-i Milli sınırlarımız içerisinde olan ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyeti’ne dahil edemediğimiz Musul ve Kerkük’ü de içine aldı alacak…

Musul ve Kerkük petrol ve doğalgaz rezervleri demektir ve Türkiye’nin en fazla ihtiyaç duyduğu şeylerdir.

Lozan’da isteklerimizin tümünü alamadık, hatta bazı şeyleri de kaybettik diyerek ne yapmaya çalıştığımız anlaşılıyor mu?

Bana göre, Rusya destek verirse, Musul ve Kerkük’ü topraklarımıza katarız demek istiyoruz!

Burada biraz duralım…

***

Gazeteler yazdı:

17 Eylül günü BM Genel Kurulu’nda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis ile Kuzey Kıbrıs Türk (Rum) Yönetimi Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bir araya geldiler:

Anastasiadis “Türkiye ile çeşitli konularda anlaştık” dedi.

Rumlar, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü kabul etmiyor, Türk askerinin adadan çekilmesini ön şart olarak ileri sürüyorlar…

Kıbrıs ve Ege’deki sorunlar da konuşuldu.

Her ikisi de masada…

Fener Rum Patriği (1) Bartholomeos, Lozan Antlaşmasına aykırı olarak İzmir Başpapazı Kyrillos Sykis’i episkopos (2) olarak atadı.

25 Eylül günü İzmir’deki AzizVukolos Kilisesi’nde yapılan ayinde; Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı YannisAmanatidis, Ankara Büyükelçisi Kyriakos Lovkasis ile Yunanistan’dan gelen çok sayıda din adamı katıldı.

Yunanistan ve GKRY, başka bir deyişle AB doğrudan bu işin içerisinde:

Lozan’da varılan mutabakata göre; İstanbul’da başpiskoposluk var, patrikhane ve patrik yoktur!

Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti’nde olmayan patriklik, İzmir’e metropolit (3) atamıştır!

Episkopos atamasıyla Lozan 94 yıl sonra delinmiş oldu…

Bunun anlamı şudur: ABD ve AB biz Lozan’ı tanımıyoruz demektedirler!

Erdoğan’ın, bu gelişmelerin ardından Lozan’ın bir “zafer” olmadığını açıklaması, ABD/AB’nin restini görüyoruz anlamına da gelir…

Olayın bu yönünü görmezden gelemeyiz.

Erdoğan’ın Ege Denizi’ndeki adaları Lozan antlaşması ile kaybettiğimizi ileri sürmesi, 24 Temmuz 2016 günü yaptığı açıklaması ile taban tabana zıt olsa da, ilk olmadığından çok da önemli değildir!.

Erdoğan, bir tarihi gerçekliği, kendi tabanının gözünden kaçırmayı başarsa bile dünyayı aldatamayacağını çok iyi bilmektedir…

Ne dediğini çok iyi anlamış olmalılar!

O halde, Türkiye Cumhuriyeti emperyalizmin restini gördü, diyebiliriz!

Lozan’ı delerseniz, Misak-i Milliye döneriz dedik.

15 yıla yaklaşan AKP iktidarları döneminde, Yunanistan Ege’deki 17 adamızı işgal etti.

Ses çıkartmadık.

AKP hükümeti, Yunanistan’ın kara suları sınırı ana kıtasında 10-12 mil, adalarda 6 mile çıkartması hususunda anlaşmaya evet demişti.

Neredeyse balıkçı motorlarımız, sınır ihlali yapmadan denize açılamayacak duruma geldi.

Bu tavizlerin karşılığı nedir?

Hiç!

***

İyice köşeye sıkışan ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Suriye’de savaşın devam etmesi durumunda, bazı aşırı grupların saldırılarını sınır ötesine taşıyabileceğini, Rusya şehirlerinin saldırıya maruz kalabileceği tehdidini ileri sürdü…

“Aşırı gruplar”ı kimin destekleyip, yönettiği bu beyanla sabit hale gelmiştir…

Savaş bütün şiddediyle devam ediyor!

Ege Denizi’ndeki adalar, Kıbrıs sorunu, episkopos ataması gibi hassas konuların tümü masaya sürüldüğüne göre, ABD ve müttefikleri zor durumdadır…

Lozan’ı zaten onlar deldiler!

Bu fırsattan yararlanarak, Ege’deki adaları TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın kendisini borçlu hissettiği 2. Abdülhamit’in kaybettiğini,(4) bir bölümünün Lozan’da geri alındığını da hatırlatalım.

Yaşanmakta olan olayları biraz da bu cephesinden bakarak değerlendirmek gerekir…

Sıfır sorunlu dış politika ve “Derin Strateji” iflas ettiğine göre, yeni müttefiklerle ve milli politikalarla sorunlarımızı çözebiliriz…

Bu savaşta Türk halkının yeri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yanıdır…

Cemil Can

DİPNOTLAR:

1.) Patrik : Ortadoks Kiliseleri, Oriental Ortodoks Kiliseleri, Süryani Kilisesi ve Diğer Doğu Kiliselerinde kilisenin başında bulunan en yüksek rütbeli piskopostur. (Piskopos:Bazı hristiyan kiliselerinde, birkaç cemaatten oluşan bir bölgenin başpapazı olan, fetva verme yetkisine sahip üst kademeden din adamıdır.)

2.) Episkopos: Psikoposun otoritesinin geçtiği bölge için kullanılır. Olağanüstü yüksek yetkili demektir.

3.) Metropolit: Bir bölgenin tüm kiliselerinden sorumlu psikopos veya başpiskopos.

4.) Aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu genç subaylar, Trablusgarp Savaşı’nda yerli Arapları örgütleyerek başarılı bir savunma hattı kurmuşlardı. Balkan Savaşları’nın başlaması ile İstanbul’a çağrıldılar, direnme cephesi çöktü, İtalyanlar Trablusgarp ve Bingazi’yi ele geçirdiler. Ege denize bir filo göndererek 12 adayı işgal ettiler. Bunun üzerine Lozan’ın Ouchy (Uşi) semtinde 15-18 Ekim 1912’de Uşi Barış Anlaşması imzalandı. Libya İtalya’ya bırakıldı, 12 ada Balkan Savaşları sonunda Osmanlı devletine verilecekti. İtalyanlar sözlerini tutmadılar. 2. Dünya Savaşı sonunda bu adalar Yunanistan’a verildi. Adaların kaybedilmesinin Lozan’la bir ilgisi yoktur.