KONUK YAZARLAR

YÜCE TANRI BU KİRLİ SAVAŞTA TARAFSIZ KALABİLİR Mİ?

22 Ekim 2023 

Hamas‘ın yaktığı Cehennem ateşine İsrail devleti ha bire odun atıyor:

Gazze’de yaşayan halka “misket bombası1 attı.

Fosfor bombası2 da attılar.

Mülteci kampları”nı bombaladılar.

Pazar yerine bomba bıraktılar.

Lokantalara bomba attılar.

Rum Ortodoks Kilisesini bombaladılar.

Sivil halkı “güneye gidin” diye uyardılar; ardından güneydeki Refah Sınır Kapısı’na yaklaşanların üzerine bomba bıraktılar.

Gazze’nin suyunu, elektriğini kestilen.

Gazze’ye yakıt girişini yasakladılar.

Gazze’de okullar bombalandı.

Temel ihtiyaç maddeleri tükenmek üzereyken, insani yardımların girişini engelliyorlar.

Yaralılar anestezi uygulanmadan ameliyat edilmek zorunda bırakılıyor.

Feryatlar arş-ı alâdan duyuluyor.

Burası Gazze:

Çocuklar ve kadınlar çığlık çığlığa….

***

ABD, iki büyük savaş gemisini Doğu Akdeniz’e gönderdi.

İngiliz Donanması Gazze’ye doğru yola çıktı.

İsrail’e desteğini açıklamak üzere Başkan Biden ve Dış İşleri Bakanı İsrail’e geldi.

Dış İşleri Bakanı Antony Blinken “buraya bir Yahudi olarak geldim” dedi.

AB ülkeleri kayıtsız koşulsuz İsrail’i destekliyorlar.

Bir tek Rusya Çin ve İran tarafsız duruyor.

Musa Peygamberin toprakları taze kan kokuyor…

***

31 ülke ve 4 uluslararası kuruluşun katıldığı Kahire’deki Barış Zirvesi‘nde Dışişleri Bakanımız Türk sancağını3 dalgalandırdı.

Savaş karşıtı politikalar ile zülme karşı duruşunu tebrik ediyoruz.

Zirvede savaşı fiilen yürüten İsrail ile ABD ve İran ise yer almadı…

Dolayısıyla buradan bir sonuç beklemek hayal gibi…

***

7 Ekim’den bu yana öldürülen çocuk sayısı 1765’i buldu.

Ayrıca 4385 Filistinli büyük de öldürülmüş.

1500’den fazla bina tamamen yerle bir edildi.

Burası Gazze.

Hamas’a oy verip destekleyen Filistinlilerin böyle bir fatura ödemesi gerekiyor muydu?

Adil davranmak çok mu zordur!

Güçlü gözüken siyasetçiler her zaman cahil halkı aldatmadılar mı?

Yalan-yanlış politikaların etkisinde kalan halka, insanlık dışı muamele yapmak hakka reva mı?..

Gazze’de yaşananlar insanlık dışıdır…

***

Hukukçular İsrail devletinin “Roma Statüsü”nü4 ihlal ettiğini söylüyor.

İsrail, Cenevre Sözleşmesi‘nde5 belirtilen “savaş suçları”nın neredeyse tamamını işliyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurular da oluyor ama nafile!

Zira İsrail bu sözleşmelerin hiçbirine taraf değildir.

Kaldı ki:

Arkasında dağ gibi AB ile ABD duruyor…

***

Birleşmiş Milletler uyuyor!

Buradan bakılınca İsrail için “uluslararası hukuk yok” diyenler haklı.

Savaş Hukuku Sözleşmesi‘ne6 göz attığımızda İsrail’in ihlâl etmediği hukuk kuralı kalmadığını görüyoruz.

Hal böyle olunca, geçmişte olduğu gibi İsrail’in her yaptığı yanında kâr kalacak gibi.

İsrail, Hamas’ın saldırısını topraklarını genişletmesinin bahanesi olarak kullanacak.

İsrail’e kim “dur” diyebilecek ki?..

***

Yüce Tanrı bu kirli savaşta “tarafsız” kalabilir mi?

Kılınan “gıyabi cenaze namazları” ne işe yarayacak bilmiyorum!

Filistinlilere “dua” veya İsraillilere “beddua” etmenin sorunun çözümüne katkısı olabilir mi?..

O konuda da bir fikrim yok!

Ama:

İsrail’e uluslararası bir koalisyon kurup silahla karşılık vermekten başka çözüm de gözükmüyor…

Barış yanlısı olmak yetmiyor!..

4 Roma Statüsü 15 Haziran 1998 – 17 Temmuz 1998 tarih aralığında toplanan Birleşmiş Milletler Konferansı’nın İtalya’nın başkenti Roma’da karara bağladığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Kuruluş Statüsü’dür. Uluslararası anlaşmalar genellikle statü olarak adlandırılır ve söz konusu belge günlük kullanımda Roma Statüsü olarak geçer. Anlaşma için yapılan oylamada 160 oy kullanılmış; 120 kabul, 21 çekimser, 7 karşı oy verilmiş ve oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Savaş Suçları, UCM, devletleri yargılamaz. UCM’de kişi sorumluluğu ilkesi esastır ve yalnızca gerçek kişiler yargılanabilirler.

Roma Statüsü’ne sonradan taraf olan bir devlet açısından ise, kural olarak taraf olduğu tarih itibariyle yargılama yetkisi devreye girer, ancak ilgili devlet, geriye doğru mahkemenin yargılama yetkisini tanıyabilir.

UCM’yi kuran Roma Statüsü’nde mahkemenin yargılayabileceği dört suçtan söz edilmektedir. Bunlar sırasıyla soykırım suçu, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçudur. Bu suçların dışında bir suçu mahkemenin yargılaması mümkün değildir. Söz konusu dört suçtan ilk üç tanesi 1998 yılında Statüde ayrıntılı biçimde tanımlanmış, saldırı suçu ise 2010 yılında gerçekleştirilen Gözden Geçirme Konferansı sonunda tanımlanabilmiştir.

Saldırı suçu” bir devletin siyasi veya askeri eylemlerini etkili biçimde kontrol edebilme veya yönetebilme konumunda bulunan bir kimse tarafından, karakteri, ağırlığı ve boyutu itibariyle Birleşmiş Milletler Şartı’nı açıkça ihlal eden bir saldırı fiilinin planlanması, hazırlanması, başlatılması veya icrasını ifade eder.

Soykırım; etnik, dinsel, ulusal ya da ırksal bir grubun tamamını veya bir kısmını yok etmeyi amaçlayan ve sözleşmede sayılan birtakım eylemleri ifade eder.

Bu yok etme maksadı soykırımı diğer insanlık karşıtı suçlardan ayırır.

Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği 1998 tarihli Akayesu kararı, tecavüzün korunan bir grubun üyelerine ciddi bedensel ve ruhsal hasar verecek bir yöntem olarak uygulanmasının soykırım suçunu oluşturduğuna hükmederek bir dönüm noktası oluşturmuştur.

Holokost, İkinci Dünya Savaşı sırasında, Adolf Hitler liderliğindeki Alman Nasyonel

Sosyalist Partisi’nin faşist parti programında belirlenerek uygulamaya konulan, tüm Avrupa’da milliyetine bakılmaksızın Yahudilerin yok edilmesini amaçlayan soykırımın özel adıdır.

İnsanlığa karşı suçları, sıradan suçlardan sahip olduğu yargılama yetkisinden dolayı üç biçimde ayırır:

Birincisi, insanlığa karşı suçlar başlığı altında işlenen cinayet gibi suç oluşturan eylemler, “geniş ölçekli ve sistematik bir saldırının parçası olarak işlenmiş” olmak zorundadır. Bununla birlikte, buradaki saldırı kelimesi askeri bir saldırı anlamında algılanmamalıdır. Sınır dışı etmek ve zorla yerinden etmek gibi kanunları ve idari önlemleri de kapsayabilir.

İkincisi, eylemler “sivil bir nüfusa karşı yöneltilmek” zorundadır. İnsanlığa karşı suç düzeyine yükselmeyen tek başına, izole, ayrı ya da rasgele eylemler bu sıfatla kovuşturulamaz. Sivil nüfusun arasında çok az sayıdaki askerin varlığı, onları sivil karakterlerinden mahrum etmek için yeterli değildir.

Üçüncüsü, eylemler “bir Devlet ya da organizasyonla ilgili politikaya” uygun bir şekilde gerçekleştirilmiş olmak zorundadır. Bu yüzden, suçlar bizzat devlet görevlileri ya da onların kontrolündeki kişilerin teşvik ettiği eylemler yoluyla ya da onların ittifakı veya rızasıyla işlenebilir, örneğin, ölüm mangaları gibi.

İnsanlığa karşı suçlar, aynı zamanda hükümetle hiçbir bağlantısı bulunmayan, asi gruplar ya da silahlı muhalif örgütler gibi organizasyonların politikalarına uygun olarak da işlenebilir:

Aşağıdaki 11 eylem türünü insanlığa karşı suç düzeyine varmaya muktedir olan eylemler olarak tanımlar:

Cinayet; soykırım, köleleştirme; nüfusun sınır dışı edilmesi ya da zora dayanarak başka bir yere aktarılması; işkence; tecavüz; cinsel kölelik; zorla fuhuş; zorla hamile bırakma: tecrit uygulamak; kaybetme uygulaması; ırk ayrımcılığı suçu; büyük ızdırap ya da vücuda ya da zihinsel veya fiziksel sağlığa yönelik ciddi zarara kasıtlı bir şekilde neden olan benzer nitelikli diğer insanlık dışı eylemler.

Savaş suçları, Bunlar yaralı askerler, yaralı ya da deniz kazasına uğrayan denizciler, savaş esirleri ve işgal altındaki topraklardaki siviller de dâhil olmak üzere Cenevre Sözleşmeleri tarafından korunan kişilere karşı işlenen kasten öldürme, biyolojik deneyler yapmayı da kapsayan işkence ya da insanlık dışı muamele, kasten dayanılmaz acıya maruz bırakma ya da vücuda veya sağlığa ciddi zarar verme; kanunsuz ve nedensiz bir şekilde ve askeri zorunluluklarla meşrulaştırılamayacak şekilde geniş çapta tahrip etme ve mülke el koyma; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri düşman devletin silahlı kuvvetlerinde hizmet vermeye zorlama; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri adil ve kurallara uygun yargılanma hakkından kasıtlı olarak mahrum bakma; hukuk dışı bir şekilde sınır dışı ya da transfer etme ya da kanundışı bir şekilde hapsetme; rehin alma eylemleridir.

Savaş suçları ne anlama gelir?

Savaş suçları, Orta Çağdan beri ulusal mahkemeler tarafından cezalandırılabilmiştir. Savaş suçlarının ilk kez kapsamlı bir kanun halinde toplanması, Amerikan İç Savaşı sırasında Başkan Lincoln tarafından 1863’te çıkarılan Lieber Kuralları’nda gerçekleştirilmiştir. O tarihten bu yana, 1907 tarihli IV nolu La Haye Sözleşmesi ve onun yönetmelikleri, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri ve onların 1977 tarihli protokolleri de dahil olmak üzere pek çok uluslararası insancıl hukuk sözleşmesi hazırlanmıştır.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün 8. Maddesi bu anlaşmalarda ve uluslararası örf ve âdet hukukunda tanımlanmış uluslararası silahlı çatışma esnasında işlenen savaş suçlarının büyük bir bölümü üzerinde Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yetki verir. Bu, iç savaşlar gibi günümüzün en yaygın çatışma biçimini oluşturan “uluslararası olmayan” silahlı çatışmalarda işlenmiş savaş suçlarını yargılama yetkisinin de Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne verilmesi yoluyla uluslararası hukuktaki en son gelişmeleri de teyit etmektedir. İnsanlığa karşı suçlardan farklı olarak bir savaş suçu tek, ayrı, dağınık ya da rasgele bir eylem olabilir. Bu eylemlerin yaygın ve sistematik olmasına yönelik herhangi bir koşul yoktur.

Statüde savaş suçları nasıl tanımlanmaktadır?

Statüde savaş suçları iki ana kategoriye ayrılır.

Birincisine göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin dördünün ağır ihlalleriyle suçlanan kişileri yargılayabilir. Bunlar yaralı askerler, yaralı ya da deniz kazasına uğrayan denizciler, savaş esirleri ve işgal altındaki topraklardaki siviller de dâhil olmak üzere Cenevre Sözleşmeleri tarafından korunan kişilere karşı işlenen kasten öldürme, biyolojik deneyler yapmayı da kapsayan işkence ya da insanlık dışı muamele, kasten dayanılmaz acıya maruz bırakma ya da vücuda veya sağlığa ciddi zarar verme; kanunsuz ve nedensiz bir şekilde ve askeri zorunluluklarla meşrulaştırılamayacak şekilde geniş çapta tahrip etme ve mülke el koyma; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri düşman devletin silahlı kuvvetlerinde hizmet vermeye zorlama; savaş esirlerini ya da korunan diğer kişileri adil ve kurallara uygun yargılanma hakkından kasıtlı olarak mahrum bakma; hukuk dışı bir şekilde sınır dışı ya da transfer etme ya da kanundışı bir şekilde hapsetme; rehin alma eylemleridir.

İkinci olarak:

-Doğrudan sivil nüfusa, sivil eşyalarına, insani yardıma ya da barış koruyucu misyonların yanı sıra sağlayacağı önceden tahmin edilen somut ve doğrudan doğruya askeri avantaja oranla aşırı bir şekilde sivil hedeflere zarar vereceği ya da sivilleri yaralayacağı ya da rastlantısal olarak can kaybına yol açacağı bilinen saldırılar da dahil olmak üzere sivillere yönelik yasaklanmış saldırılar; Kızılhaç ve Kızılay amblemlerini taşıyan binalara, malzemelere, tıp birimlerine, ulaşım araçlarına ve kişilere karşı saldırılar; ve askeri hedef olmayan din, eğitim, sanat, bilim ya da hayır amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi anıtlara ve hastanelere saldırılar;

-Teslim olmuş askerleri öldürmek ya da yaralamak; uzuv keserek fiziksel olarak sakat bırakmak; kişinin ölüme sebebiyet verecek ya da onun sağlığını ciddi biçimde tehlikeye atacak tıbbi olarak meşrulaştırılamayacak ve kişinin çıkarları doğrultusunda yapılmayan tıbbi ya da bilimsel deneyler gerçekleştirmek; kişinin onuruna yönelik saldırı, özellikle de onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele; tecavüz ve cinsel şiddetin diğer biçimleri ve insanları kalkan olarak kullanmak gibi savunmasız kişilere zarar verme;

– Ateşkes bayrağını, BM ya da düşman işaretini ya da Kızılhaç ve Kızılay amblemlerini kötüye kullanmak; esir alınmayacağını bildirmek; askeri gerekliliklerle meşrulaştırmadıkça düşman mülklerini yağmalama, yok etme ya da zaptetme; zehir ya da zehirli silahlar, belirli gazları, vücutta parçalanan kurşunları ve yapılacak bir değişiklikle tüzüğe eklenecek diğer silahlar gibi yasaklanmış silahları kullanmak; bir savaş yöntemi olarak sivilleri kasten aç bırakmak ya da ulusal silahlı kuvvetlere 15 yaşından küçük çocukları almak ya da onları silahlı çatışmalara aktif bir şekilde katarak kullanmak gibi bazı yasaklanmış savaş yöntemleri;

İşgalciler tarafından işgal ettikleri topraklara kendi sivil nüfuslarının dolaylı olarak ya da doğrudan transferi ya da işgal edilen toprakların nüfusunun tamamının veya bir parçasının sınır dışı edilmesi ya da transferi; düşman vatandaşlarının yasal haklarını kaldırma ya da askıya alma ya da onları kendi ülkelerine karşı askeri operasyonlara katılmaya zorlamak da dahil olmak üzere, işgal edilen topraklarda ya da düşman vatandaşlarına karşı yasaklanmış bazı eylemler.

Uluslararası olmayan silahlı çatışmalar sırasında işlenen savaş suçları nelerdir?

Bu suçlar üç ayrı grupta tasnif etmektedir:

Yaşam ve kişilik haklarının ihlali, özellikle her türlü cinayet, uzuv kesilmesi, zalimane muamele ve işkence; onuruna yönelik yapılan saldırı, özellikle aşağılayıcı ve onur kırıcı muamele; rehin alma; önceden yaygın olarak vazgeçilmez kabul edilen bütün adli garantileri sağlayan ve kurallara uygun bir şekilde oluşturulmuş mahkeme tarafından verilen karar olmaksızın idam hükümlerinin ve infazların gerçekleştirilmesi de dahil olmak üzere sivillere, yaralılara ve gözaltındakilere karşı Cenevre Sözleşmeleri’nin ortak 3. maddesinin ihlalleri.

– Doğrudan sivil nüfusa, Kızılhaç ve Kızılay’ı belirten amblemleri taşıyan binalara, malzemelere, tıp birimlerine ve ulaşım araçları ve kişilere; insani yardım ya da BM barış koruyucu misyonlarına; askeri bir hedef teşkil etmeyen din, eğitim, sanat, bilim ya da hayır işlerinde kullanılmak üzere tahsis edilmiş binalara, tarihi anıtlara, hastanelere yönelik kasten saldırı; yağmalama; tecavüz ve cinsel şiddet suçlarının diğer biçimleri; 15 yaşından küçük çocukları askere veya silahlı gruplara alma ya da onları silahlı çatışmalara aktif bir şekilde katılarak kullanma da dahil olmak üzere Cenevre Sözleşmeleri II nolu Protokol’de genel olarak öngörülen insancıl hukukunun ihlalleri.

– Düşman savaşçıları hileli bir şekilde öldürmek ya da yaralamak; esir alınmayacağını bildirmek, fiziksel uzuv kesimi ya da tıbbi ya da bilimsel deneyler yapmak; askeri bir zorunlulukla meşrulaştırılmadıkça bir düşman mülkünü yok etmek ya da zaptetmek de dahil olmak üzere geleneksel olarak sadece uluslararası silahlı çatışmalarda savaş suçu olarak tanınmış eylemlerdir…

https://tr.wikipedia.org/wiki/Roma_Stat%C3%BCs%C3%BC

5 Cenevre Sözleşmeleri ya da Cenevre konvansiyonları, İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılmış dört muahededir. Uluslararası hukukta insan hakları üzerine yapılmış önemli sözleşmelerdendir ve birçok yerde standartları belirler. 1859 yılında Solferino Savaşı’nda yaşanan vahşete şahit olarak etkilenen Jean Henry Dunant’ın çabaları sonucunda oluşmuştur.

Sözleşmeler ve konuları şu şekildedir:

  • Birinci Cenevre Sözleşmesi harp hâlindeki silahlı kuvvetlerin hasta ve yaralılarının vaziyetlerinin ıslahına ilişkin sözleşme.

  • İkinci Cenevre Sözleşmesi silahlı kuvvetlerin denizdeki hasta, yaralı ve kazazedelerinin vaziyetlerinin ıslahına ilişkin sözleşme.

  • Üçüncü Cenevre Sözleşmesi harp esirlerine yapılacak muameleye ilişkin sözleşme.

  • Dördüncü Cenevre Sözleşmesi harp zamanında sivillerin korunmasına ilişkin sözleşme.

Ayrıca 8 Haziran 1977 tarihli, 1949 Cenevre Sözleşmelerine ek; I sayılı Uluslararası Silahlı Çatışmalarda Mağdurların Korunması Protokolü ve II Sayılı Uluslararası Olmayan Silahlı Çatışmalarda Mağdurların Korunması Protokollerini de bu sözleşmelerin bir parçası olarak görmek gerekir.

https://tr.wikipedia.org/wiki/Cenevre_S%C3%B6zle%C5%9Fmeleri

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir