KONUK YAZARLAR

“SERSALA WE PİROZ BE!..”

(Yeni yılınız kutlu olsun!..)

Bilindik tartışmalar “Bay Kemal ve İttifakları” belgeseli ile yeniden başladı.

Reis’in, “Bay Kemal” hitap şekli Kılıçdaroğlu’nu küçümsemek için kullanılıyor ve bir mağduriyeti akla getiriyordu.

Şimdi “Bay Kemal”den mağduriyet planını Y-CHP yaptı!

Nitekim, belgeselde de ana tema Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırılardır.

Erdoğan’ın 20 yıldır başarı ile uyguladığı “mağduriyet edebiyatı” Kılıçdaroğlu için tekrar ediliyor.

Tam da mağduriyetler anımsatılırken, söz “Kürtlerin mağduriyetine” getiriliyor ve

Bay Kemal “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” diyor… (1)

Hesap başka!..

***

Burada bir ara veriyorum ve Anayasa kitapçığını açıyorum:

Sayfa 46, madde 138, fıkra 2’den okuyorum:

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Şimdi de Türk Ceza Kanununun 288. maddesini okuyalım:

Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

Anayasa Mahkemesinde HDP’nin kapatılması davası devam ederken Bay Kemal’in, “Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz” sözleri, yargı görevini yapmakta olan yargıçları “etkileme” ve onlara “tavsiye ve telkinde bulunma” değil midir?

Y-CHP Genel Başkanı Bay Kemal, bu belgeselde kendi mağduriyetini anlatırken, asıl Anayasa Mahkemesini etkilemeye çalışıyor; HDP’nin “meşru” bir parti olduğunu, onlarla Türkiye’nin çok önemli bir meselesini çözmek üzere görüşmeler yaptıklarını ve HDP’nin kapatılmaması gerektiğini savunuyor.

İttifakları da aynı anlama gelen sözleri tekrar ederek; “Kürt sorununu” Kürtlerin “meşru” partisi HDP ile çözebileceklerini söylüyorlar.

Son kararı verdiler!

Anayasa Mahkemesi kapatma kararı verirse, bu kararın hukuka aykırı olacağını şimdiden ilan ediyorlar!..

***

PKK sevicilerin “Kürt sorunu” ile ne anlatmak istediklerini tartışmadan; çözümün adresini (TBMM veya İmralı olarak) gösterme çabaları beyhudedir.

Yakın geçmişte AKP’nin Terör örgütü PKK’nın Başkanı Abdullah Öcalan ile başlattığı görüşmelerin bir işe yaramadığı, aksine PKK’yı daha da azdırdığını “Hendek Savaşları”ndan biliyoruz.

Devletin terör örgütü ile masaya oturtulması hiçbir şekilde savunulamaz…

***

“Kürt sorunu nedir?” sorusuna dürüstçe cevap veren var mı?

“Kürt sorunu”nu çözmeye talip olanlara; “Kürt sorunu nedir?” sorusunu sorduğumuzda alacağımız yanıtlarda; çoğunlukla geçmişte yaşanan ve çoğu da PKK teröründen kaynaklanan sorunlara karşı alınan (köy boşaltma, Kürtçe yasağı vb. gibi) hatalı önlemlerin ortaya çıkarttığı mağduriyetler tekrar edilmektedir.

Oysa o sorunlar Avrupa Birliği’ne girme çalışmaları sırasında yasal düzenlemeler ile giderilmiştir.

Demek ki, “Kürt sorunu” ile anlatılmak istenen başka bir şeydir…

Kürtler adına siyaset yapanlar bu soruya açık, anlaşılır yanıtlar vermemektedirler:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklamasına HDP Sözcüsü Ebru Günday’ın verdiği yanıt çarpıcı örnektir.

Hanım Efendi:

Kürt halkının talepleri nettir, sorunun muhatabı bellidir, çözüm yolu açıktır” demiştir. (2)

Taleplerin neler olduğunu neden söylemiyor acaba?

Günday ile eş zamanlı olarak;

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu‘nun düzenlediği Yerel Yönetimler Kadın Konferansı‘nda yaptığı konuşmada:

Toplumsal barış, Kürt sorununun diyalog ve müzakere yoluyla demokratik çözümü, herkes için adalet, herkes için demokrasi bu ülkenin bugün acil gündemidir” diyerek, yine topu taca atmıştır.(3)

“Kürt sorunu”nun ne olduğunu o da anlatmamıştır!

Her kesimin ortak sorunlarına değinerek, temel soruyu geçiştiriyorlar.

Oysa çıplak gerçekler dillerinin altında saklıdır…

***

Bu nedenle, önce Kürt siyasi hareketlerinin geçmişini hatırlatmak gerekli hale gelmektedir.

Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun: “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın (AYYÖŞ) çekince konulan maddelerini mutlaka getireceğiz” şeklindeki sözleri (4) “Kürt sorunu”nun çözümüne katkı olarak söylenmiştir.

AYYÖŞ, Türkiye’yi eyaletlere bölmenin ilk safhasıdır.

Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde imzalanan “İkiz Sözleşmeler”e bakıldığında yine Türkiye’nin toprak bütünlüğünün hedef alındığı anlaşılmaktadır.

“İkiz Sözleşmeler, TBMM tarafından bazı maddelerine konulan beyan ve çekincelerle beraber 4867 ve 4868 sayılı Kanun ile onaylanarak Resmi Gazete’de yayımlanmışlardır.

İkiz Sözleşmelerin her ikisinin de ilk ve ortak maddesi, “Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler” şeklindedir.” (5)

Bu ikinci aşamadır…

***

AKP’nin “Kürt açılımı” diye ortaya attığı sürece, Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerini bitirmeyi göze alacak kadar gözü kara bir şekilde “açık çek” vermesi, boşuna değildir…

Son seçimler öncesinde Abdullah Öcalan’ın mektubunun Anadolu Ajansı tarafından açıklanması, Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan ile röportaj yapılıp TRT’de yayınlanması gibi fahiş hatalar, (6) ana muhalefete bugün böyle konuşma “hakkını” vermektedir!

Anayasa Mahkemesinde kapatılması davası görülürken, ana muhalefet partisinin HDP’yi “meşru”muhatap olarak göstermesi, salt Kürt seçmenlerin oyunu almak için söylenmiş olamaz.

Kim ne derse desin; ayrılıkçı Kürtler, bu tür fırsatları iyi değerlendiriyorlar ve her seferinde mücadelelerini bir kademe daha ileri taşıyorlar…

***

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Edirne Cezaevinde terör hükümlüleri HDP Milletvekili Abdullah Zeydan ile eski Eş Başkan Selahattin Demirtaş’ı ziyareti de son derece anlamlıdır.

Demirtaş için “Sevgili dostum ve meslektaşım” diyen Tanrıkulu’nun, “siyasi rehine” benzetmesinin aynı zamana denk gelmesi tesadüf olamaz.

İyi Parti Lideri Meral Akşener’in “HDP hukuk karşısında meşrudur” açıklaması da hesaba katılırsa; bir ayağı dışarıda, bir ayağı yurt içerisinde büyük bir operasyonla karşı karşıya olduğumuz son derece açıktır…

Muhalefet partilerinin yönetimlerini değiştirmek birincil görevimiz olarak karşımıza çıkmaktadır!..

***

Bütün bu yaşananları göz önünde tutarak, Kürt siyasi hareketinin geçmişine kısaca göz atmadan gerçekler tam olarak anlaşılamaz:

Kürtlerin siyasi tarihi (838 Ezidi Ayaklanması’ndan 1937 İkinci Sason İsyanı’na kadar) 44 isyanla doludur.(7)

Tuhaftır:

“Kürt sorunu” başlığı altında araştırma yapacak olanların karşısına, “Türkiye’de Kürtlere yönelik insan hakları ihlalleri” çıkmaktadır.

Sosyal medyaya da o kadar hakimdirler!

İlk defa bu konuya araştıran meraklı biri, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin “durup dururken” Kürtlerin haklarını ihlal ettiğini sanır!

Küresel güçler bu konuya el attıktan sonra, ayrılıkçı Kürtler derslerine iyi çalıştılar…

Kültürel soykırım” ve “asimilasyon” sözcükleri her fırsatta kullanan ABD Kongre üyeleri ile Paul Henze gibi CIA şefleri (8), Anadolu’da yaşanan vakayı adiyeden olayları bile “Kürt sorunu” olarak tarif ettiler.

Sorun böyle tarif edilince çözüm olarak “ayrı devlet kurmak”tan başka çare kalmıyor!

“Kürt sorunu”nu en doğru şekilde tarif eden olaylar gerçekte “Hendek Savaşları”dır…

Ayrılıkçı Kürtlerin gerçek niyetlerini bu eylemlerde görmem mümkündür.

Suç ortakları da bellidir… (9)

***

Küresel güçler, “Bağımsız Kürdistan”ı kurmak istiyorlar ve bunu gizlemiyorlar.

Hal böyle olunca “Kürt sorunu”nu çözmek üzere yola çıkanlara şu soruları sormak gerekir:

Nasıl çözelim:

Topraklarımızın bir kısmını onlar için ayıralım mı?

Yoksa ordumuzu terhis mi edelim.

Böyle bir kepazeliğe teslim mi olalım?

Ayrılıkçı Kürtler ve onların destekçileri asla bu sorulara cevap vermezler; nala-mıha çekiç vurmaya başlarlar…

Düşmanla işbirliği” ve “vatana ihanet” ithamları bunlar için az gelir…

***

ABD’nin Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurmak istediği artık sır değildir.

Bunun için PKK/YPG’ye her türlü desteği verip, var güçleriyle çalışıyorlar.

PKK/YPG’yi “kara gücü” olarak ilan etmeleri bu planın bir parçasıdır…

HDP ise PKK’nin Meclisteki uzantısıdır.

Bu tezgahın arkasında ABD ve AB vardır.

Mesele “vaat edilmiş topraklar” üzerinde Büyük İsrail Devletini kurmaktır.

O halde biz de bu gerçeği kabul ederek konumlanmak durumundayız.

“Kürt sorunu”nu Meclis’te konuşalım demek boş laftır.

ABD ve AB Meclis’te değil ki, sahadadırlar.

Silahları ve dolarları ile kara güçlerini destekleyip, yetiştiriyorlar…

“ABD’nin 778 milyar dolarlık savunma bütçesi, Temsilciler Meclisi tarafından onaylandı.

Tasarıda Suriye’de ‘IŞİD’e karşı savaş’ bahanesiyle PKK/YPG’ye 177 milyon dolarlık yardım öngörülüyor.” (10)

***

Y-CHP’nin, Kürtlerin oyunu almak için “Kürt sorunu”nu çözmeye talip olmasını, seçim aritmetiği içerisinde bir ölçüde anlamak mümkündür.

Bunu AKP de geçmişte yapmıştı.

Ama:

Önce sorunu tarif etmelidirler.

Neyi çözeceklerini açık-seçik anlatmalıdırlar.

Küresel güçlerin tarif ettiği “Kürt sorunu”nu çözmeye çalışmak, doğrudan vatana ihanet etmektir.

“Kürt sorunu” kavramından, başka bir şey anlatmak istiyorlarsa, onu da 84 milyon Türk vatandaşının bilme hakkı vardır.

Vakit geçirmeden, demagojiye kaçmadan ağızlarındaki baklayı çıkarmalıdırlar…

Aksi halde Millet İttifakı’na vatan haini damgasını kendileri vuracaktır…

***

Bunun anlamı:

Bir daha seçilme şansı kalmayan Erdoğan’a bir dönem daha katlanmak zorunda kalacağız demektir…

Bunun da tek sorumlusu Millet İttifakı olacaktır…

***

Türkiye Cumhuriyetini kuran kadroların partisi CHP, “Bağımsız Kürdistan”ı savunan ayrılıkçı Kürtlerin sözcülüğünü yapamaz!

Yapıyor ama!

Atatürk’ün CHP’si, Y-CHP’ye dönüştükten sonra, parti içerisinde üniter devleti savunmak yasaklandı neredeyse.

Hiç ağza alınmıyor!..

***

Bir de şu hususu değerlendirelim:

Ayrılığı savunanların temel tezi; tarihsel süreç içerisinde Kürtlerle Türklerin bir arada barış içerisinde yaşama koşullarının ortadan kalktığı yalanına dayanıyor.

PKK, birlikte yaşama koşullarını bozmak için çok savaşmış fakat başarılı olamamıştır.

Yaşadığımız gerçekler göstermiştir ki; Türklerle Kürtler pekala bir arada yaşayabilmektedirler…

***

Kaldı ki, fiilen çözülmesi imkansız olan başka bir sorun daha vardır:

Bir an için küresel güçlerin, Kürtlere vaat ettikleri “Bağımsız Kürdistan”ı, Ortadoğu’da kurduklarını var sayalım.

Anadolu’nun her köşesine yerleşen Kürtler, bu toprakları terk edip “Kürdistan’a göç” edecekler mi?

Bu sorunun cevabı çok önemlidir.

Zira temel sorunu çözecek anahtar, bu soruya verilecek olan cevaptadır.

Eğer Anadolu’nun değişik yerlerinde yaşayan Kürtler, “Bağımsız Kürdistan”a göç etmeyi kabul etmeyeceklerse; bu demektir ki, Türklerle bir arada yaşama koşulları ortadan kalkmış değildir.

Böylece ayrılıkçı Kürtlerin temel tezi çökmüş olmaktadır…

***

O halde, Anadolu’nun değişik yerlerinde yaşayan Kürtlere şu soruyu sormak gerekir:

“Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den kopartılacak toprak parçaları üzerinde ABD ve AB’nin himayesinde kurulacak bir “Kürdistan” devletine göç eder misiniz?”

Araştırma şirketleri nedense bu soruyu sormuyor, anketlere koymuyorlar.

O zaman herkes samimi olsun ve en yakınında bulunan Kürtlere sorsun.

Bu toprakları terk edip başka bir yere gider misiniz?

Bakalım ne yanıt alacaklar…

***

İşin aslı şudur:

Türkiye’nin Doğusunda ve Güneydoğusunda geri kalmışlık sorunları vardır.

Aynı sorunlar, Türkiye’nin hemen hemen tüm bölgelerinde de vardır.

Zira diğer etnik kökenli yurttaşların Kürtlere nazaran bir ayrıcalıkları yoktur.

Demek ki, “Kürt sorunu” yabancıların tarif ettiği gibi, son tahlilde “ayrı devlet kurma sorunu” değildir.

Hal böyle olunca da, gelirden adaletli pay dağıtılarak, bu sorunlar kolaylıkla çözülebilecektir.

Bu da iktidar sorunudur.

Emek-sermaye çelişkisi temelinde örgütlenme ile sermayeyi kollayan iktidarları değiştirmek mümkündür.

Siyasi iktidar değişince sorunlar da birer birer çözülebilecektir.

Gelecek nesillere barış içerisinde bir ülke bırakma görevimizi ancak bu şekilde yerine getirebiliriz.

Düşmanlığı miras olarak bırakarak torunlarımıza iyilik yapmış olmayız…

***

Bu konu ile ilgili son bir hususu daha hatırlatarak bitiriyorum:

Kürtçenin resmi dil yapılmak istenmesi, ana dilde eğitim, ayrı bir devlet kurma fikrini besleyen taleplerdir.

Bu taleplerin reddedilmesi asla “asimilasyon” olarak değerlendirilemez.

Anayasanın 3. maddesinde yer alan ‘Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” şeklindeki düzenlemelere de açıkça aykırıdırlar..

Aynı zamanda:

353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun ie 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanuna aykırılık teşkil ederler.

Yürürlükteki yasalara açıkça aykırı olan eylemlerde bulunmak devlet otoritesini tanımamaktır.

Böyle bir tutum asla hoş görülemez ve yaptırıma tabi tutulmalıdır.

Dolaysıyla kanunları dinlemeyenlere yaptırım uygulamak, Kürtlere asimilasyon uygulamak olarak anlatılamaz.

Örneğin:

Sersala We Piroz Be!” (Yeni yılınız kutlu olsun!)

Kürt kökenli bir vatandaşın, bu ifadelerle yeni yıl kutlaması yapmasında bana göre bir sakınca yoktur.

Ama bir kamu görevlisinin bu ifadeyi yazılı veya sözlü olarak kullanarak yeni yıl kutlaması yapması Anayasaya aykırıdır.

Bölücülük propagandası yapmaktır…

Av. Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) https://www.youtube.com/watch?v=br53QTpkxO8

(2) https://www.toplumsal.com.tr/gundem/hdp-den-akp-li-erdogan-a-kurt-sorunu-yoktur-h67579.html

(3) https://www.toplumsal.com.tr/gundem/hdp-cephesinden-yeni-aciklama-pervin-buldan-partisinin-kadin-konferansi-nda-h67615.html

(4) https://odatv4.com/siyaset/kilicdaroglunun-soz-verdigi-avrupa-yerel-yonetimler-ozerklik-sarti-bakin-neymis-0609141200-64130

(5) https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=314

(6) https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/erdogandan-ocalanin-mektubu-aciklamasi-5189902/

(7) https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrt_isyanlar%C4%B1_zaman_%C3%A7izelgesi

(8) https://www.youtube.com/watch?v=peHmHWa24O0

(9) https://chp-muhalefethareketi.biz.tr/2017/11/06/sorumlulari-sayiyorum/

(10) https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/pkk-ypgye-177-milyon-dolarlik-yardima-ilk-onay-6670834/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=alt_surmanset

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir